ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
GÜLCE VE ZOLAL(1)
#1
GÜLCE VE  ZOLAL(1)

Edebi hırsızlık ve "Gülce edebi akımı"la "zolal"sebkinin lal ilgili

ilqar müezzinzade


Giriş:
dünyada özel olarak Amerika ve Avrupa'nın birçok ülkeleri edebiyatında, her bir edebi eserin çalınmaması ve telif-müssennifler hakkının korunması yerini tapıbdırsa, malesef hala dünyanın birçok ülkesinde bu haklar pozulur. İran, efğanistan ve kopy-wright yasasına uymayan bunlara denk ülkelerde, edebi hırsızlığın çok yayğın olduğunu görüyoruz. Bu arada profesyonel edebiyata sahip olan avrupa ve amerika edebiyatı, telif haklarını ciddi bir şekilde savunur, hukuki ve yasal kurumlar bu konuyu keskin izleyip bu alanın suçlularını cezalandırıyor, bu yüzden toplumsal, siyasi ve hukuki alanlarda gelişmiş ülkelerin edebiyatı, üçüncü dünya ülkelrine bakıldığında edebi yasasızlıkdan çok uzaktır ve bu yüzden de bu ülkelerde edebi hırsızlık az gerçekleşir. Böyle bir durumda teknoloji araçlarıyla özellikle net ortamı ve sanal dünyanın genişlenmesi doğrultusunda, iran çerçevesinde her bir internet ve edebi fezalarla ilgilene bilen edebiyatçının edebi hırsızlık yapması veya eserinin çalınması rahatcasına öngörenlik edilebiliyor. Neden ki hiçbir yasal kurumun bu konuya ciddi bir şekilde yetişmemesi ve bir takım edebiyatçılarımız da sorumluluk duymadan, bilerek yoksa bilmeyerek, edebi hırsızlık etmesi, bu olayın git-gide genişlenmesine neden olurlar ve sanki bir takım kendilerine "edebiyatçı" adını koyanlar da bu konuyu ciddi tutmadan bunun addileşmesine can atıyorlar! Bu edebi hırsızlığın yayğınlaşmasına koşanlar her bir yeni basılmış şiir ve öykü antoloji yoksa kitapı sayfaladıkta, güzel konular, sözcük birleşimleri, feza ve eserin başka özelliklerine rastlaşıp beyendikte kaynak ifade etmeden, rahatcasına kendi eserinde çalıştırıyor ve demek edebi sanal alanda arama yapan, her hangi güzel konu, içerik , uzay ve başka özelliklere raslandıkda, hırsızca onlardan yararlanıp, başkasının yazısiyla poz vermek, gözde olmak ve kendini bir yaratıcı olarak, edebiyatcılar ara yerleştirmek istiyor. Maalesef bu iş o kadar addileşibdirki her kimse profesyonel bir cep kesen gibi eylem gösteriyorsa bu işi gore bilir, belki hırsızlık değil gibi değerlendirilmektedir bu iş.
Bu konu sadece edebiyat alanında değil, tüm bilimyurdu, gazete, dergi, haftalık, aylık ve hatta mediya merkezlerinde de meydana gelmektedir. Maalesef hemen %90 lisans ve yüksek lisans tezleri, makaleler, haberler ve ... Plagiarism (edebi hırsızlık) dan uzak değildir. Yazıcının adını makalelerin başından kesip, kendi makalesi gibi okullarda ve bilimyurdlarda makale ve tahkik olarak ileri sürmek, tam addi bir işe dönüşmüştür. arasıra bir makalenin onlar yazar tarafından iddia edilmesini görüyoruz!
)Bu giriş, benim gelecekte yayınlanacak edebi hırsızlık hakkında makale ve araştırmanın ön sözüdür ve burdada getirmemi gerekli bildim)
konumuzla ilgili olduğuna göre, önce sayın okuyuculara edebi hırsızlık, Plagiarism, intihal ve aşırma hakkında açıklama vermek istiyorum.
Kökü plak [1] sözüne dayalı ve Türkiye Türkçe sinde hukuk alanında: intihal; sosiyal alanda ise aşırma sözcüğüne dönüşen ifadeyi çoğumuz çeşitli alanlarda duymuşuz. (A) bu hareketi yapan da, «hırsız, aşırmacı, sarık, oğru" gibi sözlerle adlandırlır. (b(
Plagiarism [2] ne dir?
"Plagiarism edebi hırsızlık demek dir. Başka yazarların, eserlerinin bir parça yoksa bütününü, ferziyesini, makalelerinin sonucunu, yapıtını ve yazıcısının ismini vermeden almak ve onlardan yazılarında ve eserlerinde kullanmak edebi hırsızlıktır.
PEC Rayting / parafraciyarism [3] 
başka yazarların cümlelerini giyumeye düşürmeden ve isimlerini vermeden çalıştırmak, makalenin bir bölümlerini kullanmak, bazı sözcükleri deyişip ve başka onlara benzer sözcükleri yazıda yerleştirmekden ibarettir. "©
bu konuda büyük tahkikat ve incelemeler temelinde yazılmış ve yaratılmış bir eseri, nezeriyeni, sebki ve bir edebi eseri parçalayıp ve o eserin parçalarından başka formetde kullanamak bir edebi hırsızlık tanımlanır ve Plagiaristik bir davranış sayılır. Bu davranış kopy-wright ilkesini sındırmakdan ve telif haklarını danmaq, inkar etmekten elave, büyük bir hırsızlık ve bir suç tanınıyor. Niye ki her bir yazar ve şairin doğal olarak şiirleri ve yazıları onun ebedilik maddi ve manevi yatırımları ve bu iş, bir kimsenin deposunu talan etmek, cebini vurmak, sandığını çalmak, duvarın aşıp evin tarac etmek gibi bir iş değerlendirilir.
" Plagiarism ve ya edebi hırsızlık anlamını taşıyan«intihal« (aşırma), bir başka insanın edebi yaratıcılığını, araştırma ve tahkikatının tamamı veya bir parçasını benimsemek; öyle bir davranış ki bu iş, bu şiir, bu yazı, bu sebk, bu kalıp, benim yaradıcılığımdır diye sesleniyor. Arapça kökenli ve osmanlıca intihal sözcüğünün Türkçe karşılığı (»aşırma «sözecüyü) kullanılmaktadır. "(D)
bence Türkiye de yerine düşmüş bu sözcükden Azerbaycan Türkçesinde de kullanamak olur. Demek bu ilk döne iran türkleri edebiyatında edebi hırsızlık terminine bir karşılık olarak öneriliyor, yazarlarla ve profesyonel okuyucularla bu terminin üzerinde konuşmak yeri olabilir. Bu önerinin de alınıp alınmaması edebiyatcılarımıza bağlıdır ve gelecekte bu konuda (dilçilik konusunda) kurulan edebi kurultaylarda bu konuları ileri sürmek olur. edebi hırsızlığa »aşırma« sözcüğünü önerdiyimde bizim hem edebi dünyamız hem kütle arası danışıklarada bakıldığında uygun bir karşılık görünüyor. Nitekim, kütle arasında böyle bir ifadeden halk kullanır:
bir kimse yalan bir söz veya kendine ayit olmayan güç, varlık, yetenek ve becerikten konuşurken ve yalandan doğa üstü bir iş yapmak iddiası olan kimseye kütle arasında böyle bir ifadeler gidiyor:
Falan kimse »aşırır« haa! Ya falan adam aşıran dır.
Intihal ne dir?
Bir sözlük de intihal şöyle açıklanıyor (e):
"Çalma-başkasının malını benimdir iddia etme-birinin yazısını veya şiirini kendisininki gibi gösterme."
intihal edebiyat dünyasında bir başkasının sözünü kendine çıkmak tanımlanıyor. Bu kendine çıkmak, aynı metlebi almak yoksa o zaman çok küçük değişiklikler yaratmaktır.
Hududen yıl-yarım önce bir gün, dostlarım "isa Zeyni" ve "zaman Paşazade" ile kafede edebiyat hakkında bahis ettiğimizde, ben Türkiye de oluşan "Gülce edebi akımı" nı dostlara tanıtır, okuduğum makaleler hakkında konuşuyordum ve kağıt üzerinde Gülce kaliblerinin resmini çizdiğimde, dostum "zaman Paşazade" bu iki kalibin birbirine benzemeyine işaret etti. (Dada bilverdi iddia ettiği zolal kalibiyle, Gülce edebi akınındakı üçgen kalibinin benzerliğini). yıl-yarım sürecinde bu konuda yaptığım soruşturma sayın okurların huzurunda sorularımın cavablanılmasını istiyorum.
Bildiyiımiz gibi radiyonun yaratıcısı 1874 yılında İtaliyalı »Markoni«dir ve hiçbir zaman »X« cinabları birkaç yıl ondan sonra "ben radyoyu keşf etmişim" iddiasını yapa bilmez. Olursa hatta radıyonun ondan önce bulunmasından habersiz olsun. Niye ki radiyonu1877 yılında başka birisi yaratmışsada, yine »markoni«nin adına sebt olmuştur. Bu örnekle Türkiye ve iran da iki benzer akımın yola düşmesini inceleyeceyik. Bu araştırma ilginç bahisler ortaya getiriyor. İran da Fars ve Türk edebiyatında "Zolal" isimli bir sebkin her yerde reklam edilmesi ve Türkiye de "Gülce" adlı bir edebi akımın oluşması. Bu konuda faktlı bilgiler okuyuculara verilmiş bir takım sorular sayın "dada bilverdi" cinablarından (Zolal adlı sebkinin yaratıcısı olarak konuşan kimse) soruluyor ve sayın "dada" cinablarının mantıklı cevapları bekleniyor.

Aşırma
"vurğu yaptığım gibi aşırma (intihal), başkalarının düşüncelerini ve görüşlerini bilgi kaynağı bildirmeden alıp kullanmak ve kendi görüşü gibi takdim etemekdir. Aşırma çeşitli biçimlerde görüle bilir:
bir başkasının yazısını yoksa başkasına ayit bir kitaptan veya gazeteden bir bölümünü, bir dergi makalesini yani başkalarının çalışmalarını-tümüyle ya da bir parçasını-kaynak belirtmeksizin kelimesi kelimesine kopy etmek aşırmanın en çok görülen biçimlerinden biridir.
Bir başkasının çalışmasındakı düşünce ve görüşelerini dilsel ve yapısal anlatımını değiştirerek kullanmak aşırmanın ikinci biçimidir. Başkalarının yapılarındakı sözleri değişmiş, temel cümleleri çıkarıp veya sıralarını değiştirib kullanmak Aşırmadır. Böyle bir durumda, kaynak, haşiyelerde gösterilmelidir.
Aşırmanın bir başka biçimini ise bir başkasının düşünceleri temelinde bir yazı yazmaktır. Bu yazılarda dil, anlatım yazıyı yazan kimsenin olmakla birlikte düşünceler başkasınındır. (F)
bu makalede bir kimseyi suçlamak yoksa yarğılamaq konumunda olmayıp, sadece bir takım sorular öne süreceyim ve verilerden yola çıkarak edebi hırsızlık hakkında detaylı bilgiler halinde Türkiye ve İran'daki benzer edebi akımı araşdıracağım.
Doğal olarak intihal (yasal olmayan alıntı), kasıtlı olduğu kadar kasıtsızda yapıla bilir. Buna da kriptomenezi [6] denir.
Örnek: yazarın çocukluğunda okuyup sevdiği bir eser ya da metin, alt bilincinde kaydedilir ve sonra birgün yazdığı bir romanda yazıda, şiirde, ortaya getirdiği bir nezeriye veya başka yaratıcılıklarda, birden ortaya çıkıp, yazarın yaratıcılığının bir parçasıymış gibi ortaya dökülüyor ve bir başkası bunun benzerliğini seçene kadar intihal karışık bir iş olur. (G)
sayın »dada«nın Zolal sebkinde Gülce edebi akımından kopy ettiği burda kesin olarak denilmiyor. Belki sayın dada cinabları bu akımdan habersiz olsun yoksa haberli, ortada bulunan problem bir takım çatışmaz ve mantıksız davranışlardır.

Zolalın duğuluş ve çıkışları:
sayın "dada bilverdi" cinabları "Zolal" adlı bir kalibin yaratıcısı olarak tüm webloglar ve sitelerde Konu yükleyip, kament olarak genel ve özel, çıkış yapmaktadır. o iddialarında, dünyanın edebi meydanlarından konuşup, Zolal adlı sebkini "dünyasal bir edebi tür" adlandırıyor. Dada, Zolalın hakkında yazdığı tanıtımlarda şöyle yazıyor:
»" Zolal» göklere gibi boy atıp. Tacikistan, İran, efğanistan, Arabistan, Azerbaycan, Güney Amerika, hülend ... ve sonunda buki,«Zolal»ın sahibi dünya edebiyatıdir ve konumu bunlardan daha akıla varmayan yükseklerdir. hakir ben de zolalın katibiyim , bir tek bildiyim kalemcilerin Kölesi olduğumdur. gelecekte zolalın dalgalarını daha fazla görmeyinize emin olun. "(H)
sayın dada Türkçe'yi becerdiyinden fazla, Türkçe'de şiir yazıyor. Bu dünyasal işler uğrunda çalışan bir edebiyatçı nasıl bizim bu kulağımızın dibinde olan Türkiye Edebiyatından habersizdir? Ve neden çok uzak ülkelerin ismini söylediyi zaman Türkiye den ad getirmiyor? Zolal adlandırılan sebkin yazarı olarak Tacikistan, İran, efğanistan, Arabistan, Azerbaycan, Güney Amerika, hülend ... Kimi ülkelerde Latin Amerika'sına kadar ...! Bunun yayılmasını diyor, ama çok ilginçtir ki hatta azerbaycanda da yayınlanan Gülce Bare de habersizdir sanki! Bu site de (i) tam açık ve anlaşılır bir şekilde Azerbaycan da gülcenin çıkışını gördüğümüz yerde sayın dada dan şaşırtıcı bir çıkışla "Zolal hatta Azerbaycandada kök salıp" sözünü duyuyoruz. Sayın dada nın bu söyleyişinde zolal sebkinin latin Amerika'ya kadar yayınlanması iddia ediliyor, ama dünya edebiyat kutuplarından biri olan Türkiye'den isim yapılmamaktadır, oysa hem dil ve hem cuğrafiya açısından da bizim yakınlığımızdadır. Demek dadanın türkiyeden isim yapmamasının temel bir nedeni var. Türkiye yıllar Zolal dan önce sayın dada tarafından iddia olunan janrı kat-kat güzel ve geniş seviyede yaratıp, yerine düşürüp ve yüzlerce güçlü-kuvvetli şair Gülce! kalibinin çeşitli formlarında şah eserler yaratmıştır şarkılar besteleyibler. Bilverdi cinabları özel weblogunda yazdığı yaziya dayanmaktayım: "Zolalın doğum günü: 1388 yılı Behmen ayının ikisi (January 22, 2010)" (j).
Oysa sayın »mustafa ceylan« 25/10/1384 tarihinden buyana (January 5, 2006) (k) Gülce adlı bir edebi akıma beyaniyeler, platformlar ve makaleler yazmıştır. Yanı sayın dada dan önce bu tür Türkiye'de oluşmuştur. Bu makalenin sonunda (l) verdiğim linkin - okuyucular bölümünde ki bakışlar -, bu akımın hangi tarihte varoluşunu okuya bilresiniz. Gülcenin formlarını bir örnek resim formetinde ve aşağıda başka bir şiirle getiriyorum:

'GİTME KAL

Sen
Gelir
Gidersin, 
Çiçeklenir
İçimdeki dal; 
Gerçeğe döner düş, 
Gerçeğe döner masal... 
Kokun, nefesin, sesin
Odamı doldurur... 
Tez biter zaman
Susar saat
Diyemem
Gitme
Kal! ..(m)

ve bir örnek de sayın dada bilverdi yazdığı şiirden:

به تو گفتم برو!
تأخیر مکن صبحدم برو!
این شب دوباره جان مرا می درد و تو
خوشدل مباش بر دوسه لب بوسه های پر ز غم برو!
دیدم کسی زپشت صدا میکند تورا و تو هی پرسه می زنی!
انگار عاشقی به من, اگر آماده ای سپرم بر تو تمام دلم برو!
باری برو برای جهانی امیر باش برو ای شکسته دل
خود را اسیر درد مکن پای هزاران عدم برو!
دریا برای شعله نمی نازد عار کن!
اینبار نجوش هیچدم برو!
برو! محکم برو!
(N)


form açısından dadanın bu şiirlerile ve ileri sürdüğü kalibin benzerliği Gülce ile tam bir formetde ve şekildedirler. Zolal ile bu "üçgen" kalibli şiirin bir form da ve şekil de ve formol da olan bu kalıp, Gülce edebi akımının çeşitli ve çok kalibleri içinde, sadece onun bir kalibidir yani sayın »Harun Yiğit« yaratan kalib. Nitekim yıllar önce bu tür kaliblerde Türkiye de sayın dada çıkış başlamadan önce çeşitli-çeşitli Kalibler oluşub: GÜLCE-BULUŞMA-ÇAPRAZLAMA-… (O)
sayın dada böyle bir konuşmalar yapıyor:
"Zolal şiiri saf ve net olarak tam İran'a ayit bir kaliptir ve İran'ın kucağında doğup, iran için onurlu ve kururludur."
ben bugün :1388 yılı Behmen ayının ikisi (January 22, 2010), bu yeni doğmuş bebeği kayinat ve gökadalarının yardımıyla ve siz ezizlerin duası gölgesinde, tam sağlıklı bir durumda dünya edebiyatının isti kucağına sunuyorum. "(P)
veya başka bir sözde:
"Gerçekte Zolalın net yasalarını koruyan mahir önder ve öncülleri zolalın Dünyada aslı binövre ve etgilendiricileri sayılırlar.
zolal kalibinde şiir yazan bütün azizlere kelimenin içeriyinin yükselişini tavsiye etmekle birlikte başı yücelik diliyorum ve yerküresinin neresinde kulluk ederlerse sağ, mutlu ve başarılı olsunlar ". (K)
sayısız kamentlerle weblog ve sitelerde reklam edilen Zolal sebki, yıllar önce Türkiye'de çok geniş seviyede oluşmuştur. Bunun ORJINAL versiyonu Türkiye Dernekler edebiyat bahçelerinde yapraklı halı gibi yere serilip! Zolal denilen, Gülce edebi akımının sadece bir damlası. Zolal adlandırılan kalib hemen Harun Yiğitin yarattığı "üçgen" tarzının kopisi! Ve bu ortada başkaldıran sorular:
- Bu edebi türün dünyasal olmansını ve onun doğmasını dünya edebiyatına tebrik dediyizde, dünya edebiyatının hangi kabarık ve baş derneklerile ilgidesiniz? Hangi resmi alanlar ve uluslar arası edebiyat kurumlarında bu buluntu ve yaradıcılığızın dünyasal olmasını sebt edibsiniz? Herhalde böyle bir iddiaza göre, avrupa ve amerika edebi derneklerile ilgide olmağızı isbatlandırmalısınız. Gülce dalında üçgen qalıbının kopisi olan Zolalı nasıl kendi tapıntınız gibi sunuyorsunuz? Edebiyatda büyük bir partlama ve devrimmidir bu? Bu derece de şişirdiyiniz basit bir sebkin sizden önce Türkiye de oluşmasına nasıl davranıyorsunuz? Nasıl sizden önce oluşturulmuş sebki kendi adıza yayarak onu dünya edebiyat tarihinde bir devrim sanıyorsunuz?
Sayın "mustafa ceylan" ın tüm beyaniyeler, pılatform, kararları ve manifislerini okuyan ben, hiç birinde bu kadar abartı ve iğrak görmedim. Buna rağmen Dediyiz zolal, sayın ceylan cinablarının yarattığı edebi akımın karşısında sankı bir damladır denizin önünde ...
Saydıkça dada yazılarında "dünyanın önceki janrları» içinde Zolalın hayretli olmasını söyleyir:
"Dünyanın önceki formlarına bakarak, bir yıl sürecinde zolalın gelişim ve ilerleyişi valeh edici ve inanılmazdır" ®
sayın dada dan istenilen bu:
hangi makaleler ve bilimsel araştırmalarda "dünyanın önceki janrlar»ını inceleyip ve Zolalın «valeh edici ve inanılmaz« olması sonucuna varıbsınız. Tüm "dünyanın önceki janrları" hakkında derin bilgisi olan sayın dada, nasıl bu kulağımızın dibinde Türkiye'de ki o büyüklüğe yola düşen Gülce edebi akımından habersizdir? Yoksa Türkiye gibi büyük bir edebiyata edinmiş ülkenin edebiyat tarihinin janrlarını sayfalamayıbmı? Okuyublarsa gülceni görmemekleri olanaksızdır. okumayıblarsa nasıl "kurucu ve Bâni" adını kendilerine itlak edebiliyorlar?
Çeşitli siteler ve webloglardakı yazılarda, hangi bilimsel ve edebi gövenle Zolalın özelliklerini "benzersiz ilkeler ve eşsiz prensipler" olarak niteleyir? (S)
"Benzersiz ilkeler" yazılan terim, bundan önce hiçbir türe benzemeyen ve yeni kalib, form, yeni felsefe ile ortaya gelen bir edebi akıma söylene bilir. Hal bu ki Zolal denilen sebk, önce "mustafa ceylan" vasitesiyle edebiyat dünyasına sunuldu.
dada bir başka yerdede söyleyir:
"Bu yeni kalip eşsiz ve benzersiz modern bir binadır, gelişmiş bir düzen ve eskeletle. Bu yüzden bunun doğuluşunu şiir sanatının meraklılarına tebrik diyorum." (T)
bir buluntunu, edebi bir sebkin varoluşunun iddiasını taşıyan bir kimse, dünya adlım ve güvenli edebi derneklerinde özet-arama yapıp, edebi türlerinin Tümünü bilgi edinip, sonra bir dünyasal akım yaratmaktan konuşmaya dilkeçe elde ede bilir. Siz bu iddiaza göre hangi dilekçe ile çıkış etemeyinizi açıklamalısınız.
Yeri vardır burda gülcenin hakkında sayın okuyuculara bir takım bilgiler verilsin.
GÜLCE edebi akımı adı veriln hareket, edebi bir dernek olarak mustafa ceylan, ekerm yalbuz, osman Öcal, uzan sentezi (Gültekin Tuğa), harun Yiğit, yusuf bozan ve Refik doğanın öncüllüyünde 2009/10/20 gününde toplam yüze yakın şair ve yazarlarından ulaşan bir dernek olmuştur. Sizin şu ortaya koyduğunuz Zolal sebkinde hangi Türkiye'nin Gülce akımının yazar ve şairlreri gücüde Derneyiz olmuştur. Siz tek başıza basit bir sebk ileri sürdüyüzün bu kadar hay-harayı varmıdır?
GÜLCE edebi akımı hakkında bir takım bilgıiler:
GÜLCE edebi akımı:
"Gülce, yeni edebi akım ...

1-GÜLCE, neredeyse bir asra yaklaşan edebi akım arayış hasretimizi vuslata dönüştürendir. 

2-Türk Şiir tarihinin mükemmel mazisinden hız ve ilham alarak, bugünü dünle yoğurup geleceğe koşan bir akımdır. 

3-Ana dilimiz Türkçe ile mısralarını nakış nakış dokuyan şairlerin gönül ve yürek birlikteliğini oluşturduğu, BEN demeyen BİZ diyenlerin çağdaş edebi hareketinin adıdır.

4-Aruz, Hece, Serbest vezinlerin üçü de bizimdir; bu bizim olan vezinleri, diğer kural ve ilkelerini yıkmadan,bozmadan, karşı çıkmadan; gerektiğinde bayram sabahında biraraya gelen aile bireyleri gibi, Gülce şiir bünyesinde toplayan, yeniden yeni edebiyat anlayışıdır. 

5-Milli olmadan, evrensel olunamayacağını; içinde yaşadığı milletin-toplumun yürek dili olmadan dünya şiir platformuna çıkıp, öteki coğrafyadaki şiirlerle kucaklaşılamayacağını varsayan şiirsel bir bakıştır. 

6-GÜLCE, denenmemişi deneyen, söylenmemişi söyleyen; ancak, bozmayan, güzel ve kaliteyi ileriye taşıyan,kalıcı şiir yolunda iz bırakmaya çalışan şairlerin edebi topluluğudur. 

7-Okuyan, araştıran, tefekkür eden, düşünen, düşleyen, inanan, seven, gönül veren, saygı duyan; doğum yeri neresi olursa olsun, aynı dili konuşan, aynı vatana sevdalı, aynı bayrak altında yaşamanın huzurunu duyan, ülkenin bağımsızlığını savunan, Anadolu insanının yürek dili olan kalemlerin gülce mısralarından oluşan, şiirle başlayıp en kısa zamanda diğer edebi türlerde de fikrini örneklerle sunacak büyük ve cesaretli anlayıştır. 

8-Vezin, kafiye, ölçü ve kurallar; asırların süzgecinden süzülerek günümüze kadar gelmiştir. Ancak, bütün bunlar sadece birer 'araçtırlar'. Esas olan, yüzyıllara yenilmeyecek kalıcı şiirdir. Araçlar kalıcı şiirimizin gövdeleridir.Araçlar, amacımız olamaz! Önerdiğimiz ve bundan sonra da önereceğimiz araçlar, kimilerini şaşırtabilir. Bunu gayet iyi anlamaktayız. Edebiyat şehrinin çöplüğü kendisine edebi akım adını vermiş nice çalışmalarla doludur. Bugün bize karşı çıkanlar, şunu iyi bilmeliler ki, bizi ve anlayışımızı, önerdiklerimizi, eserlerimizi içinde yaşadığımız Türk Halkı kabul etmez ise, biz de o çöplükte yer alacağız. O sebeple, dostlarımızın telaşa kapılmalarına gerek yoktur.Zaman ve edebiyat tarihi, şaşmaz ölçüsünü bir kere de Gülce'miz için kullanacaktır. 

9-Fakat; GÜLCE öncülerinin bilgi birikimi,yenilikçi anlayışı, hata yapılır ise özür dileyebilme ve vazgeçebilme erdemleri ile yüzyılların altın zincir halkası, GÜLCE' yi kendisine halkın uğurlu elleriyle kattığında, bizi anlamayanların, GÜLCE nazım türlerini deneyeceklerini de bilmekteyiz. 

10-Şiirde birincilik münhaldir. Kelimeler, milletin ortak hafızasının ürünüdürler.Şiir ya da nesir, kelimelerden zamana yenilmez gökdelenler dikme sanatıdır. Şair, o sanatın çilesini çeken gönül emekçisidir. 

11-Dil, kültür ve edebiyatımız; başta batı ve arap kültür emperyalizminin amansız saldırısı altındadır. Ülkemiz, ekonomide, siyasette, ticarette, kültür ve sanatta zora sokulmak istenmekte, dış mihraklarla içerdeki gaflet erbablarınca bağımsızlığına saldırılmaktadır. Çevremizde ateşten bir çember vardır. Dağlarımız bölücü ve kalleş bir örgüt tarafından işgal altındadır. Ülkemizin her köy ve kasabasına gün geçmiyor ki Mehmetcik tabutu gelmesin. Anadolu coğrafyası sancılar içindedir. Bu coğrafyada yaşayanların % 85'i kentlerin varoşlarına yerleşmiştir. Anadolu bir uçtan bir uca göç etmektedir. Toplumun % 65'i 30 yaşın altındadır. Madenlerimiz, fabrikalarımız, iletişimden limanlarımıza kadar özelleştirme ile yabancı tekellerin yönetimindedir. Basın ve medya belirli güç ve odakların idaresindedir.Yüce dinimiz tüccarların kazanç kapısı ve siyaset aracı haline dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Doğrular eğri, eğriler doğru gösterilmektedir. Bütün bunlardan daha büyük olaylar mı bekliyoruz ki, edebi bir akım doğmasın? İşte esas çıkış gerekçemiz budur.... (U) 
mustafa ceylan [7] "

sayın dada cinabları ileri sürdüğü teorisinde temel olarak aruz kaliblerine duruyor, örnek:
mefaleon feolat
mefaleon mefaelon feolat
mefaelon mefaelon mefaelon feolat
mefaelon mefaelon mefaelon mefaelon feolat
mefaelon mefaelon mefaelon feolat
mefaelon mefaelon feolat
mefaelon feolat (v)
öte yandan Türkiye Gülce şiir pılatformlarında ve Türkiye Gülce edebi akımının nazım türlerinin yedinci türünde, akrostik bölümünde şöyle okuyoruz:
"Ister hica, ister aruz veya serbest yazılsın fark etmiyor. Önemli olan harf dizilimi. Kafiye yazıp yazmadan da şairin isteğine kalmış bir durumdur. (W)
böylelikle eruzunda gülcenin içinde tarif olmasını görüyoruz.
Yeri var Zolal ve gülcenin bu kadar birbirine benzediyinde üçgen kalibinin hakkında bilgiler sayın okuyuculara verilsin:
şiir türü: üçgen (üçbucak)
1-Şekil itibariyle ÜÇGEN'e benzediğinden bu ismi almıştır. Azdan çoğa, çoktan aza doğru hecelerden oluşan mısra yapısı vardır. Hece veznimizde yeni bir şiir çeşididir. 
2-Mısralardaki hece sayısı çok önemlidir. Mısra kaç hecelikse, hece sayısını ihtiva eden satırda yerini almaktadır. 
-1 
--2 
---3 
----4 
-----5 
------6 
-------7 
veya bunun tersi olan; 
-------7 
------6 
-----5 
----4 
---3 
--2 
-1 
Hecelerden oluşan başlı başına bir kalıptır. 
3-Şair dilerse, çok değişik şekiller ve dizilişlerde de ÜÇGEN türü şiir yazabilir. Önemli olan, hece sayısının artış ve eksilişindeki sıra sayısıdır. İstenilen hece sayısı ile başlanılıp, istenilen hece sayısına kadar üçgen uzatılabilir-kısaltılabilir, iki ya da üç, dört üçgen taban tabana, ters veya değişik şekillerde de bir araya getirilebilir. 
4-Kafiye oluşumunda şair tamamen özgürdür. Dilediği şekilde kafiye dokusunu oluşturabilir. (Öneren Harun Yiğit)

üçgen türüne bir başka şiir örneği:
Kal...
Canım,
Kal gülüm
__________________
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi