27/09/2017, 23:08
Öldürülen Şairler
Öldürülen şairler:Yazan: Mustafa Ceylann(:552 sayfalık, iki cilt araştırma) Baskı, Ankara:2017
Türk Edebiyatında öldürülen şair sayısı 150’yi aşar... Bunların pek çoğu padişahlar tarafından hakkında ferman çıkarılarak öldürülmiştür. Mustafa Ceylan yaptığı araştırmada; Şair NEF’i IV. Murat fermanıyla sarayın odunluğunda boğduruldu ve cesedi Boğaza atıldı. Nef’i ile ilgili bölüm şöyle:
Ünal Şöhret Dirlik
Boğularak öldürülen şairler
Mustafa Ceylan uzun araştırmalardan sonra Türk ve Dünya Edebiyatında “ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER” isimli iki ciltlik eserini gün yüzüne çıkardı. Gülce Edebiyat Yayınları adı ile 2016 yılında basılan iki ciltlik eserin I. Cildinin başında Boğularak Öldürülen şairler var.Mustafa Ceylan’ı kutluyorum.
Bunlar: 1- Nef’i
2-Şehzade Korkut
3-Şehzade Mustafa
4-Sarı Memi
5-Genç Osman(Farisi)
6-III. Selim
7- Halet Efendi
8-Ahizade Hüseyin
Araştırmacı Yazar şair Mustafa Ceylan önsöz’ünde şöyle diyor:
“Ey Şiir!...
Sen, hem iten, olayları körükleyen; hem de karşı çıkansın.Çünkü saraylara kul-köle yaptığın şairlerin de var, onlara isyân edenlerin de. Kurulu düzenin emrinde “Varol - yaşa padişahım!” diyerek, ”Zafernâmeler yazan şairlerin de var; o düzeni değiştirip,Hakça,halkça ve düzgün bir düzen kurmaak isteyip de bu isteğin ateşiyle yanıp tutuşan , halka ışık, aşk, iman ve yumruk olan ve sonra da senelerce bu düşüncelerinden ötürü zindanlarda yaşayan şairlerin de..
Hatta bugünü beğenmeyip,mâziye takılı kalmış, hep o eski günleri yaşayan ve yaşatmak isteyenmısra işçilerinin olduğu gibi, gününü gün eden, ya da gelecek günleri,öteleri nakışlayan mısra kuyumcuların da.Sen her ikisinin dearasındasın.her ikisine de “eşit” mesafedeyim deme bana, zira asla inanmam,inandıramazsın ki.
En çok zulmettiklerin, en çok sürgünlere dücar olanların, senelerce demir parmaklıklar arkasında hapis yatanların veya öldürülenlerin yürek seslerine gizlenmişsin.Oradan bakarsın yüzüme hep.
Çağlar boyunca,zulüm idarelerinin gündeminin birinci sırasını şairlerin cesaretli, korkusuz söylemleri işgal etti. Etti ya, sen onların sadece seyircisi idin. Önce olayı körükledin, ardından “tırnak vuruşturup” bekledin.Hınzırlığın işte tam bu noktada...
Ey Şiir!..
Biliyorum sabırsızsın. Aykırılık içini gıcıklıyor.Aykırılıklarla, kurulu düzene karşı isyan duyguların şaha kalkıyor. İhtilâlci olup çıkıyorsun.
Hükümdar kaftanlarının süsüne püsüne, saraylara aldırış etmeden, Yayan yapıldak, kırlarda-bayırlarda, halk arasında gezmekten müthiş zevk alıyorsun. Aykırı davranışları ve söylemleri alabildiğine destekliyorsun. Yenilikler de aykırılıklardan doğar.Yenilikleri davet ediyor, köhnemiş anlayışlara savaş açıyorsun.İşte böylesi durumlarda, yeni doğmuş bir bebek kadar masumsun.
Yaramazlıkların bizim de hoşumuza gidiyor. Olsun varsın, hünkârların tuğraları altında ezilme de, çoban kavallarında kuzulara özgür türküler söylemeye devam et .Bu halini seviyorum ben.
Hak ve hakikatten ayrılmadın, ayrılma da..Hurafe ve cehalet en büyük düşmanın.Duygulu ruhları ,gerçeğin ışığında yıkamaya devam et.Et ki, şairlerin de sana benzesin.
Toplumları çağın gerilerine götüren müstebit idarelere karşı uyandırsın sana vurgunlar..Unutma e mi?Fakat müstebit idarelerin aykırı görüşlere tahammülü yoktur.Ama sen, aykırı lşıkları zirveye çıkarır, sesini-soluğunu keser, meydana gelecek olayları beklemeye başlarsın.Sultan buyruğunun bir an evvel çıkmasını aykırılık yaptırdığın sevdalının kafasında patlamasını istersin. Belki de istemezsin!?Ama bana öyle geliyor işte.
Ey Şiir!..
Bu araştırmada, bu derlemede Türk ve Dünya Edebiyatında öldürülmüş olan şairleri gündemde sunmaya çalıştım. Biliyorsun... Kaynaklardan eğip bükmeden, katışıksız bilgilerle sunduğumuz çalışmada Türkçe olmayan kelimelerle ilgili olarak lügatçe de ekledik.
Ey Şiir!...Gel şair öldürmeyi bırak! Sen yapmıyorsan bunları, şairlerin öldürülmesini engelle!
Sevgi ve dostluklar sana yakışan. Sana yakışanı yap, olmaz mı?
Mustafa ceylan
1. Nef'i
Kaside baahçelerinden üç gül at bana .Biri sana, biri bana, birisi de tarihe iz bırakmış sultanımız 4. Murat’a olsun e mi? Sonra da güller menziline ulaşmış mı,arada bir mısra sorgulaması iles oruver olur mu?çağ bu, çağlar üstü çağ. Zaman makinesinin gücünün yetmediği zemberek kahkahası anlayacağın.Seni ve daha nice şairimizi öldürmüşüz biz.Acımadan hem de...Unutma.
Kaside bahçelerinden üç gül at bana.Biri şiirin baharına , biri şiirsiz iklimlere, ötekisi de saraylarda olanca özgürlüğüyle dolaşan ve “yaşa padişahım, çok yaşa”diyen şairlere olsun. Gül solar, ama senin alacağın güllerin solmayacağını gayet iyi biliyorum.Arada bir düşlerime girip yüzüme sorgucu gözlerle bakıp “gül ağacı değilem” dediğini hissediyorum.
Saraylı şairlerin mimarısın amma, dilini kısıtlamayan bir cesaretin var ki,”baş veren” cesareti bu işte ben de bu cesaretine hayranım. “Öldürseler de ölmeyeceğiz”diyen şairlerdensin, bu sebeple saraydan hediyeler de almış olsan, bence hiç önemi yok.Şiirin sihirli kanatlarının sesini,her şeyden üstün görmenvar ya, en hoşıuma giden yanın da bu işte.
Aslında seni “saraya yakınlığın”sebebiyle”köşeyi dönen şairler” da almam gerekiyor..Ancak,şiir tutkusu,hicveden alışkanlık yüzünden,en sevdiğin “hünkâr”ının “karar”ıyla öldürülmüş olman bencew daha da entresandır.Bu yüzden ilk seni anlatmalıyım dostlara diye düşündüm.
Şimdi, seni şöyle kenara çekip, sanki sen burada değilmişsin gibi anlatmaya başlayacağım.Hata edersem veya nokszan gördüğün bifr husus olursaderhal devreye girebilirsin tamam mı?
NEF’i: Boğularak öldürülen şairlerimizden birisi...
Nef’i 17.yüzyıl Osmanlı Şairlerinden.Divan Edebiyatı şiir türlerinden olan Kasi’denin piri sayılır.Kendi zamanında ve kendinden sonraki yüzyıllarda kside yazan bütün şairlere etki etmiştir.Divan edebiyatı- mızın Fuzili, Baki,Nedim, Şeyh Galip di,ye devam eden altın zincirinin, önemli bir halkasıdır.
Ölümüne kadar Osmanlı Sarayına ve bilhassa Padişahlık Makamına da yakın yaşamış olan şair,4 ayrı padişah dönemimndehayatını sürdürmüş ki bunlar Bahtî maslahlıI. Ahmet,Farisi Malahlı 2.Osman ve Muradî Maslahlı 4. Murat’tı ve şair Padişahlardı.Bu üç şair padişah döneminden başka,hakkında ve dönemine ait hiç bir şiir kaleme almadığı I.Mustafa dönemi de onun yaşadığı dönemleri kapsar.
4. Murat döneminde saray tarafından hediyelere gark edilmiştir.Fakat taşlamacı dili sebebiyle, sürgün yediği,kıyıma uğradığı, azledildiği ve eziyete uğradığı devir de gene 4. Mutat dönemidir. Padişahtan övgü üstüne övgü aldığı bir zaman diliminde,günlerden bir gün aynı Padişaha” bundan böyle kimseye hicviye yazmayacağın dair”söz vermek durumunda kalmıştır.
Evet, Osmanlı padişahı 4. Murat,kendisi de şiirle uğraştığı için şairleri, bilginleri ve saanatkârları koruyan zeki birpadişahtır.Nef’i’nin kasideelerini ve “Sıhamı Kazası’ndaki hicviyelerini beğeniyordu.
Nef’i, edebiyat tarihinde, şair bir padişahtan şiirle övgüler alan yegâne şairdir diyebiliriz.Padişahın övgüsü şöyle:
“Gelin insaf idelüm, farkidelüm mikdarı
Şairüz biz de diyu laf u güzâfı koyalum.
İdelüm bî- meze söz söylemeden istiğfâr
Dâmen-i Nef’i pakize edayı tutalım.
Biz kelâm nâkiliyüz nerde o sahibi güftâr?
Ona teslim idelüm emr,ne münkad olalım. “
1572 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğdu. Asıl adı Ömer.Erzurum, âşıklar ved ozanlar diyarıolan bir Anadolu şehridir.Bundan dolayı devrin kaynaklarıNef’i’dedn “Erzenü-Rumi”diyr söz ederler.Dedesi Mirzâ AliPaşa’dır. Babası Kars-Micingird sancak beylerinden Sipahi Mehmet Bey’dir.
Küçük yaşlardan itibren güçlü bir ğitimgören şair ilk öğrenimini Hasan Kale’de yapmış, sonra Erzurum’a gelerek öğrenimini devam ettirmiştir.Arapça ve Farsça öğrenmiş,genç yaşında şiir yazma
Pasdişah I. Ahmet zamanınd İstanbul’a geldi ve orada tam 30 yıl, öldürüldüğü ana kadar yaşadı.Saaraya yakınlığı şairin cddevlet kzapısında iş bulmasını sağlamış ve farklı memurluklarda görev yapmıştır.Saray ve Padişah tarafından çok beeğenilen şair,o dönemde yaşayan şairler ;Kâfza
Sadece şairler değil,dönemin diğer idarecileri,âlimleri bile Nef’i’nin kırbaç gibi şaklayan korkusuz dilinden çekinmişler ve o yüzden de onu hiç bir şekilde sevmemişlerdir.hayatta iken, şairlik yönü, şiirleri takdir edilmiş, şöhrete ulaşmış, ancak sivri dili ve hicviyeci kalemi, saldırgan tutumu sebebiyle etrafına kendisine düşman bir çember yerleştirmiştir.
Hicviye öyle bir taş yığınıdır ki, kendisini kaleme alan şairinin bile kafasında patlar.Hiciv şairi olmak ayrı bir maharet ve ayrı bir yürek sahibi olmayı gerektirir.Dili ve edebi sanatları muhteşem bir şekilde kullanmasını bilmeyen hicviyeci, kendi attığı taş altında, kendisi kalabilir.Oldürülen şairler ve ozzanlzarın geeeneline bakacak olursanız, hepsinin de dil ve edebî sanatlarda çok ileri derecede usta olduklarını göreceksiniz.
Nef’î yazdığı hicivleriyle dönemin bir çok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmiştir. Devlet idaresinde önemli görevlerde bulunanlar ve yönetime yakın olan öteki şairlerin nefretini kazanmıştır.Dönemin müftüsü Nefi’yi öven , ancak içerisinde Nef’iye kafir diyen bir beyit söylemiştir.
“Şimdi hayli sühan veran içre,
Nef’i ma’nendi var mı bir şair?
Sözler iSeb-a i muallakadır
İmre-ül Kays kendidür kafir.”
Nef’i de buna karşılık olarak:
“Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben ona diyem müselman
Lâkin varıldıkta ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan” diyerek seslenmiştir.
Yine bir başka dörtlüğünde kendisine (kelp)köpek diyen Tahir Efendi’ye karşılık verir, der ki:
“Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifadı bu sözde zahirdir
Maliki Mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahir’dir”
Yine de uzunca bir süre Padişah IV.Murat tarafından korundu, daha sonraları Padsişah kendisinden hiciv yazmamasını istedi.Padişah’a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp, Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Çarşıda, pazarda, halk arasında bu hicviye dilden dile dolaşmaya başlayınca Vezir Bayram Paşa itibarının zedelendİğini, padişaha ileterek şairin katli için yalvararak izin istemiştir. Padişah hiciv yazmayacağına dair söz vermesine rağmen sözünde duramayan şairin katli için vezirine izin vermiştir.
Nef’i; Çavuşbaşı Boynu Eğri tarafından 2 Ocak 1635 günü sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü.Cesedi İatanul Boğazından denize atıldı. Kimi tarihçiler onun ölümüne sebep oln hicviyesini vezir Bayram Paşa’ya değil de, adeta dostu olan Padişah’a yazdığını ve o yüzden öldürüldüğünü not düşerler.
Mithat Cemal Kuntay, bir gazetede yayınlanan “Tarihin Derinlikleride İdam Edilen Şairler” başlıklık yazısında:
“Dördüncü Murat gibi bir padişahtan o derece iltifat ve İlyas Paşa gibi bir vezirden o kadar lütuf görüyordu ki, düşmanlarının her gün bir parça daha artmaması ve bunların tezviri ile idam edilmemesi kabil olamazdı. Dördüncü Murat gibi dilediğini yok eden ve dilediğini enidedn yaratırcasına ihya eden birbir diktatör Nef’iy huzuruna kabul ediyor,ona şiir okutturuyor, onunla karşılıklı şiir söylüyordu.Bu iltifatı çekemeyenler, Dördüncü Murat’a onu çekiştiriyorlardı..
“Padişahım, bu adamın şairliği bu derece iltifatınıza değmez,bir kasideyi bir kaç ayda bin külfetle yazar.“
Dördncü Murat, Nef’inin hacmini başkalarının gözüyle görmeye muhtaç olacak adam değildi.Fakat bu muazzam hacmi, düşmanlarının gözüne de çarpıp göstermek için, Aynalı Kavak’ta Kaptan Cafer Paşa’nın kendisne yaptırdığı köşke bir bahar günü gidiyor ve Nef’i’yi oraya getirerek kendisinden bahar hakkında irticalen bir kaside söylemesini istiyordu.
“Zaten bir bahariye hazırlamıştım, okuyayım padişahım” diye cebinden bir kağıt çıkarıyor.”Esti Nesm- nev-bahar”diye başlayan meşhur şiiri okuyordu.
Fakat, Dördüncü Murat, Nef’i’nin elindeki kağıtta yazı olmadığının farkında oluyordu. Nef’i kâğıdı büküp cebine koyduktan sonra Padişah, kasideyi bir daha dinlemek isteyince, Nef’ i: ”Padişahım”diyordu,”Kulun o kasideyi irticalen söylemişti. Şu kağıda bakışımın sedbebi heybetinizden şaşırmamak içindi” Dördüncü Murat, şairin takdim ettiği kâğıdın bembeyaz olduğunu görüyordu. Ancak Padişah’ın iradesiyle,gizli bir yere oturtulan üç kâtip bu şiiri yazmıştır. Padişah onları çağırtıyor ve yazdıkları şiiri bu sefer bizzat kendisi okuyordu.
Manzumesini 4.Murat’ın sesinden dinleyen Nef’i, Osman oğullarının tarihinde hiç bir şaire nasip olmayan bir iltifata mazhar oluyordu ve bu yetmiyor gibi, Dördüncü Murat, Nef’inin ağzını elmasla dolduruyordu; şair bir Padişah olan Dördüncü Murat, Nef’i hakkında övgü dolu beyitlerini söylüyordu.
Vezir İlyas Paşa’nın Nef’i’ye ihsanları ise bir adamı bir anda zengin ederek kemmiyette ve keyfiyette idi. Bu lütfun cedveline bir bakın:
1000 Frengialtın(Yani kremis),-10 top prensi elvan kumaş, 10 donluk elvan çuha-bir sırt samur kürk-1 küheylan at- Bir Çerkes köle-10 katır yükü muhtelif eşya-bir oda döşemesi-4 sırma işlemeli Cezayir ehramı
Bu kadar iltifata ve lütufa bir Türk şairinin talihi tahammül edemedi ve münaip bir ölümle vucudunun ortadan kaldırılması mutlaka lâzımdı*1
1*) 1 e arşiv....
Edebiyat araştımacılarının tespitine göre Türkçe divanında:
“ 2adet naat,
* 1 adet Mevlana’yı öven Kaside,
*60 adet ayrı devlet büyüğü için kaleme alınmış kaside, terkib-i Bent tarzı birf sakiname, 2 adet Müseddes, 4. Murad’ı öven kısa bir mesnevi, Dördüncü Murat’ın ok atışı, Kandilli’de yaptırılan kasır ve Padişahın yaptırdığı bir çeşme için düşürülen tarih ktaları,Canbek Giray Tabibâz, Esat Efendi, Yahya Efendi,İsmail Ağa,Musa Çelebi ve kendini aanlatan fahriye kıtalar,143 gazel,2 Genç Osman kıtası, 1 adet Halil Paaşa’ya rübai, 13 matla,5 rübi bulunmaktadır.
Nef’i Sihamı-ı Kaza İsimli Eserinde:
Kıta ve terkibi bent ile önce babasından başlayarak Gürcü Mehmet Paşa, Kemankeş Ali Paşa,Ekmekçizâde Ahmet Paşa,Veysi, Nev-i zâde Atâyi, Kafzâde,FaizîUruszâde, Baki Paaşa, Fırsatî, Bahşî, Mantıkî, Ganizâde,Nadirî,Riyazî, AzmizâdeHaleti, Halil Paşa gibi çok kişiyi hicvetmiştir.
Naima Tarihinden:
Birgün Padişah Nef’înin “Sıham Kaza”adlı hiciv mecmuasını okuken fırtınza çıkmış ve sarayın civarına bir Yıldırım düşmüş. Bunu uğursuz sayan Sultan,mecmuayı yırtıp attıktan sonra Nefi’ye bundan sonra hiciv söylememesi için emretmiş. Nef’i güya bu yıldırım hadisesinden sonra pPadişah’ın gözündden düşmüştü.Hatta onu çeekemeyen meslektaşlarından bir şair bu münasebetle:
“Gökten nazifrde indi Sıhamı Kazasına
Nef’ i dili le uğradı Hakk’ın belasına”beytini söylemiştir.
Kendine güven ve cesaret
Güven ve cesaret...İşte bu ikisi arasından yola çıkar katledilen şairler ve ozanlar.Nef’î de aynı noktadan yola çıkmıştır.Padişah’a yakınlığı dhi, padişah fermanı ve özel ricsı bile onun kalemini susturmaya yetmemiştir.Vezin ve kafiyeye hakim olan şair, Farsça’dan kullanılmamış yeni kelimelerle temiz ve sağlambifr Türkçe ile lirik bifr şiir dokusu ortaya koymaya çalışmıştır.Şiirde “anlam ve anlaşılır olmak” şairin değişmez ilkesi olmuş, teşbih,telmih, istiare, ve mübalâğadan azami derecede istifade etmiştir.Kasidelerde methiyeye giriş kısımlarında aliteresyonlardan faydalanmıştır.Kasidelerin nesib kısımlarında da baharın güzelliğini,bayram sabahlarının sevincini, at sevgisini aşk ve şarap zevkini, savaş tasvirlerini, Boğaz’daki kasırların güzelliklerini dile gfetirmiştir.Kasidelewrinde anlatılarını tek beyirle tamamlamamış, anlatısını diğer beyitlere de taşımıştır.Överken dövme taktiğini en iyti kullanan şairlerimizdendir.Söylemlerinde günceli yakalamış, günlü kolayları ustalıkla işlemiştir.
Gazelleinde ise ; mübalâğa yerine, aşıkane ve tasavvufi derinlikli, ince ve zarif bir söylem tercih etmiştir.Sebk-ki Hindi tesiriyle zincirleme Faesça terkiplerkullanmasına rağmen söyleemelerinde açık ve anlaşılır bir ifade görülmektedir.Baki gibi İlmiye sınıfından değil, Kâtipler zümresindendi.Memuriyette yüksek makamlar görmemişti.Hicivleri yüzünden ara sıra azledilmiş, sonra tekrar göreve dönmüştü.Bir seferinde Edirne’ye sürülmüş, tekrtar İatanbul’a vergi memuru olarak dönmüştür.
Şiifr böyledir İşte.
Ne makam dinler, ne zaman...
Girdiğinde insan yüreğinde,geldiğinde akıl denen ışığın hönünü gönül dehlzlerine, mantığı bile yok eder.Sarar darmalar ruhuna şairini ve paramparça eder, duman eder,yedi kat göğe çıkarır veya yedi kat yerin dibine sokar.Kelâm marka silahıyla Atomdan ağır kurşunlar sıkar, sıktırır şiir.yakaryıkar ya yüreğe şekil veriri, ya yüreğin şeklini alır.Hele ki hicviyeci,taşlamacı bir şairin tuttuğunda yakasından, şairin vah k ihaline! Penasız, hırçın,atak,mağrur, cwesur ve mücadeleci bir çizgide yürütür şairi.İdam sehpasına, kılıca,ölüme kadar sürükler.Zalim-acımasız ve despot idareelerin vezirleri var oldukça şiirin Nerf’i’leri de hep olacaktır.
Tevfik fikret Nef’i için:
Öyle bir nehr-i muazzam gibi cuş etmişsin,
Fakat eyvah! Çorak yerde akıp gitmişsin.
Sana bir başka zemin, başka zaman lâzımdı,
Sana bir alem-i lahut, nişan lâzımdı.
Demiştir.
Nef’i bugün Türk sanat müziği olarak okunanbir şiirinde diyor ki:
Tuti-i mucize-güyem ne desem lâfdeğil
Çerh ile söyleşemem ayînesi sâf değil.
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil.
Yine endişe bilir kadr-i dürri güftârım
Rüzigâr ise deni dehr ise sarrâf değil.
Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma’âni elime
Aleme bezl-i güher eylesem itlâf değil.
Levh-i mahfuz-ı suhandır dil-i pâk-i Nef’i
Tâ’b-ı yârân gibidükkânçe-i sahhâf değil.
Ve Nef’i’den birgazel okuyalım:
Ağyâre ve nigah etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım.
Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
Billah ben ol âfeti hem-raz sanırdım.
Seyr eylemesemayine de aks-i cemalin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım.
Ma’mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber endâz sanırdım.
Sihr etdiğini senden işittim ine Nef’i
Yoksa sözünü hep senin i’caz sanırdım.
Konuya Ek:
1-Nedim ile Nef’i
“18. Asır şairi Nedim, kendisinden yaklaşiık 100-150 yıl öncxe yaşamış şairlerden Bâki,Yahyâ ve Nef’i arasında kıyaslama yapmaktadır.Bâki ile Yahyâ tarafını tutarak Nef’i’nin karşısında yer almaktadır.
Nef’i vâdii Kasa’idde sühen perdâzdır
Olamaz ammâ gazelde Bâki vü Yahyâ gibi/Nedim
(Nef’i kaside aalanında güzel söz söyler,ama gazelde Bâki ve Yahyâ gibi olamaz.)
2-Nef'İ Ve Baki
İki şair aarasındaki rekabete dair şiir yazan bir diğer kişi de Nef’i’dir.Şaaie Bâki ile Zati arasındaki şiir hırsızlığıyla ilgili çekişmeye dâhil olarak Zatiyei haklı gördüğünü ifade etmiştir.Aynı zamanda Bâki’nin”karga” olan lâkabına da göndermede bulunmaktadır.
Dediler Zati’ye birkaç gammâz
Bâki –i zağ uğurlar sözünü
Dedi ol bülbül-igülzâr-ı sühan
Besle kargayı çıkarsın gözünü/Nef’i
( Birkaç koğucu Zati’ye, Bâki sennin sözlerini çalıyor dediler.O söz bahçesinin bülbülü de”besle kargayı, çıkarsın gözünü” dedi.
3-Nef'İ ve veysi
Nef’i, “Sıhamı Kaza”adlı eserinde tenkit ettiği rakiplerine çoğu zaman meydan okumaktadır.Hünerlerini göstermeleri için onları şiir alanına davet etmektedir.Nef’’i, rakiplerinden biri olan Veysi’ye şöyle seslenmektedir:
Hüneri var ise gelsün biricik elleşelim
İşte tig-i suhen işte ser-i meydân-ı hayal/Nef’.
( Onunhüneri varsa gelsin, işte söz kılıcı,işte hâyal meydanının ucu bir kere elleşelim.)
“Meydan okuma alt başlığında da işlenen bu iki şair arasındaki rekabet Sıham-ı Kaza’da detaylı olarak işlenmektedir.Nef’i, “Der- Hakk-ı Veysibaşlığı altında onbeş beyitlik bir gazelle rakibini yeteneksizlikle itham etmektedir.Her beyitinde farklı bir özelliğin hicvedildiği bu şiirden dikkat çeken bir kaç beyit şöyledir:
Öyle Türk’ünyaraşır kande ise yanında
Kise-i defter-i mâ nâ yerine eski çuval
Nice’amel kavline ger eylese da’vâ –yı suhen
Nice isbât-ı hüner edebilir herkavvâl/ Nefî
(Her neredeyse; öyle Türkün yanına mâna defterinin kesesi yerine eski bir çuval yakışır.Eğer söz(söylemede yetenekli olduğunu) iddia etse, sözüne amel edilmez. /inanılmaz (zira) her çenesi düşük(olmayan) yeteneği nasıl ispat edebilir?)
4-NEF’İ İLE ANKÂ
Nef’i Siham-ı Kazâadlı eserinde kötü şiirleri çok ağır eleştirmekte , yedteneksiz şairleri müstehcen ifadeelerle hicvetmektedir.
Jâj-hây u yâve-gû ‘Ankâ-yı esfel kim anun
Her kelâmı şâh-sâre-ı ömr için bir durpıdur
Şi’r-ibî-ma nâ deytip ...lar yedükçe sanasın.
Agzı bir havruz delükli gûşianun kulpuur./Nef’i
Saçma sapan ve yalan konuşan aşağılık Ankâ ki onun her sözü, ömür aağaçlığı için bir törpüdür.(Anlamsız şiirler diyerek...lar yedikçe sanarsın(ki) ağzı delikli bir havruz,kulağı (da) onun kulpudur.)/Nef’i.
5- Nef’i ile Fırsati
Nwf’i Siham-Kaza’da ondan fazla kıtada müstehçen ifadeelerle Fırsati’yi tenkit etmektedir.Aşağıya alıntılanan kıtada Fısati, şiirlerinde mazmun olmadığı yönüyle aşağılanmaktadır:
Fırsati sen bu semti bilmezsin
Eyleme gel bizimle yok yere cenk
Sana kaç kerre dedim anlamadın
Sözde mazmûn gerekir a pezevenk/ Nef’i
“Fırsati sen bu sen bu semti bilmezsin, yok yere bizimle savaşma.Sana kaçkere dedim.(Bir türlü) anlamadın.A.p.evenk sözde maznuın gereklidir.
6- Sultan Murat ile Nef’î
Bir diğer şiir tamamlama olayı Sultan Murat ile Nef’î arasında geçmektedir.Sultan Murat, Karla ilgili olarak bir mısra söylemiştir:
Bir gümüşten kal’adır ki habs olupdur anda âb/ Sultan Murat
(Gümüşten bir kaledir ki(onun)içinde su habs olmuştur)
Nef’i’nin bu beyti tamamlamak iç.in cevaben söylediği mısra ise aşağıdadır:
Çıktı zerrin top ile feth etti anı âfitâb/ Nef’i
(Güneş,altın top ile çıktı(ve) onu fethetti.)
7-Küfrî Bahâyi ile Nef’î:
“Bir şiir esas alınarak onunla aynı vezin ve kafiyede,fakat anlamca onun tam karşıtı olacak şekilde (reddiye) yazılan şiire “nakiza”denilmektedir.Bu tarz şiirlerin güzel bir örneği, Küfrî Bahâyi’de görülmektedir.Şair yazdığı nazirede:
Nef’înin meşhur
Tuti-mu’cize guyem ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem ayinesî sâf değil/ Nef’î
( Ben mucize gibi söz söyleyen bir papağanın,ne söylesem boş laf sayılma. Feleklekonuşamam, çünkü onun gönül aynası temiz değil.)
Matlalı gazeline Nef’i’nin üslubuyla cevap vermektedir. Küfri Bahâyi’nin kakeme aldığı gazelin ilk ve son beyitleri i şöyledir:
Yâve gû zâg-ı siyâhım der isen lâf değil
Tûtiyem dime ki mir’at-ı dilin sâf değil
Doludur nüsha-i hicv ile derûn-ı Nef’i
Tab’ı-yârângibi dükkânçe-i sahhaf değil./ Küfri Bahâyî
(Saçma sapan konuşan kara bir kargayım dersen lâf değil.Papağanım deme(çünkü gönül aynan temiz değil... Nef’i’nin içi yergi (içerikli) yazılarla doludur.(Dolayısıyla Nef’i’nin gönlü), dostların huyu/ tabiatı gibi küçük kitapçı dükkânı değil.)1
Saaray bahçelerinden üç gül at bana.Birisi bana, birisi şiire, birisi deölümün nefesine. Ben elimde gül, senin şiirlerini taşırım belki nefes nefese günümüzden geleceğe. Ölüm mukadder. Ölümsüzlük bir duanın, ibir türkünün ve bir şiirin içinde olmasın? Eğer öyleyse Nef’i,sen öldürseler de ölmeyeceklerdensin. Kavuğun, kaftanın var mıydı bilmiyorunm.Ancak ,şiirlerini nakışladığın o defterin var ya o defterin, ona ne mutlu.Gazedl gazel taşmış, seni bize . Bizdeki bizdesin işte.
Şimdi düş gezgini bir iklimin içinden İstanbul kasırlarını izlerken ayak izlerini görüyoruz, biliyor musun? Hicvin dayanılmaz çekiciliğiylebaş vermenin ne olduğunu ah bir anlayabilseydik ah!...
Lügatçe
Dâmen;Etek
Pâkize:Temiz, lekesiz
Münkâd:Bağlı, boyun eğmiş
Mânendi:Eşi, benzeri
Sühenveran:Söz söyleyen
Seb’a_ı Muallâka:Yedi askı
Ruz’ı mahşer:Mahşer yeri
Kelp:Köpek
İltifad:Övgü,ikram
Zahir:Arka, sırt
Tahir:Temiz
http://iblog.milliyet.com.tr/imgroot/blo...-d7697.jpg" oncontextmenu="return false;">
Mustafa Ceylan
Öldürülen şairler:Yazan: Mustafa Ceylann(:552 sayfalık, iki cilt araştırma) Baskı, Ankara:2017
Türk Edebiyatında öldürülen şair sayısı 150’yi aşar... Bunların pek çoğu padişahlar tarafından hakkında ferman çıkarılarak öldürülmiştür. Mustafa Ceylan yaptığı araştırmada; Şair NEF’i IV. Murat fermanıyla sarayın odunluğunda boğduruldu ve cesedi Boğaza atıldı. Nef’i ile ilgili bölüm şöyle:
Ünal Şöhret Dirlik
Boğularak öldürülen şairler
Mustafa Ceylan uzun araştırmalardan sonra Türk ve Dünya Edebiyatında “ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER” isimli iki ciltlik eserini gün yüzüne çıkardı. Gülce Edebiyat Yayınları adı ile 2016 yılında basılan iki ciltlik eserin I. Cildinin başında Boğularak Öldürülen şairler var.Mustafa Ceylan’ı kutluyorum.
Bunlar: 1- Nef’i
2-Şehzade Korkut
3-Şehzade Mustafa
4-Sarı Memi
5-Genç Osman(Farisi)
6-III. Selim
7- Halet Efendi
8-Ahizade Hüseyin
Araştırmacı Yazar şair Mustafa Ceylan önsöz’ünde şöyle diyor:
“Ey Şiir!...
Sen, hem iten, olayları körükleyen; hem de karşı çıkansın.Çünkü saraylara kul-köle yaptığın şairlerin de var, onlara isyân edenlerin de. Kurulu düzenin emrinde “Varol - yaşa padişahım!” diyerek, ”Zafernâmeler yazan şairlerin de var; o düzeni değiştirip,Hakça,halkça ve düzgün bir düzen kurmaak isteyip de bu isteğin ateşiyle yanıp tutuşan , halka ışık, aşk, iman ve yumruk olan ve sonra da senelerce bu düşüncelerinden ötürü zindanlarda yaşayan şairlerin de..
Hatta bugünü beğenmeyip,mâziye takılı kalmış, hep o eski günleri yaşayan ve yaşatmak isteyenmısra işçilerinin olduğu gibi, gününü gün eden, ya da gelecek günleri,öteleri nakışlayan mısra kuyumcuların da.Sen her ikisinin dearasındasın.her ikisine de “eşit” mesafedeyim deme bana, zira asla inanmam,inandıramazsın ki.
En çok zulmettiklerin, en çok sürgünlere dücar olanların, senelerce demir parmaklıklar arkasında hapis yatanların veya öldürülenlerin yürek seslerine gizlenmişsin.Oradan bakarsın yüzüme hep.
Çağlar boyunca,zulüm idarelerinin gündeminin birinci sırasını şairlerin cesaretli, korkusuz söylemleri işgal etti. Etti ya, sen onların sadece seyircisi idin. Önce olayı körükledin, ardından “tırnak vuruşturup” bekledin.Hınzırlığın işte tam bu noktada...
Ey Şiir!..
Biliyorum sabırsızsın. Aykırılık içini gıcıklıyor.Aykırılıklarla, kurulu düzene karşı isyan duyguların şaha kalkıyor. İhtilâlci olup çıkıyorsun.
Hükümdar kaftanlarının süsüne püsüne, saraylara aldırış etmeden, Yayan yapıldak, kırlarda-bayırlarda, halk arasında gezmekten müthiş zevk alıyorsun. Aykırı davranışları ve söylemleri alabildiğine destekliyorsun. Yenilikler de aykırılıklardan doğar.Yenilikleri davet ediyor, köhnemiş anlayışlara savaş açıyorsun.İşte böylesi durumlarda, yeni doğmuş bir bebek kadar masumsun.
Yaramazlıkların bizim de hoşumuza gidiyor. Olsun varsın, hünkârların tuğraları altında ezilme de, çoban kavallarında kuzulara özgür türküler söylemeye devam et .Bu halini seviyorum ben.
Hak ve hakikatten ayrılmadın, ayrılma da..Hurafe ve cehalet en büyük düşmanın.Duygulu ruhları ,gerçeğin ışığında yıkamaya devam et.Et ki, şairlerin de sana benzesin.
Toplumları çağın gerilerine götüren müstebit idarelere karşı uyandırsın sana vurgunlar..Unutma e mi?Fakat müstebit idarelerin aykırı görüşlere tahammülü yoktur.Ama sen, aykırı lşıkları zirveye çıkarır, sesini-soluğunu keser, meydana gelecek olayları beklemeye başlarsın.Sultan buyruğunun bir an evvel çıkmasını aykırılık yaptırdığın sevdalının kafasında patlamasını istersin. Belki de istemezsin!?Ama bana öyle geliyor işte.
Ey Şiir!..
Bu araştırmada, bu derlemede Türk ve Dünya Edebiyatında öldürülmüş olan şairleri gündemde sunmaya çalıştım. Biliyorsun... Kaynaklardan eğip bükmeden, katışıksız bilgilerle sunduğumuz çalışmada Türkçe olmayan kelimelerle ilgili olarak lügatçe de ekledik.
Ey Şiir!...Gel şair öldürmeyi bırak! Sen yapmıyorsan bunları, şairlerin öldürülmesini engelle!
Sevgi ve dostluklar sana yakışan. Sana yakışanı yap, olmaz mı?
Mustafa ceylan
1. Nef'i
Kaside baahçelerinden üç gül at bana .Biri sana, biri bana, birisi de tarihe iz bırakmış sultanımız 4. Murat’a olsun e mi? Sonra da güller menziline ulaşmış mı,arada bir mısra sorgulaması iles oruver olur mu?çağ bu, çağlar üstü çağ. Zaman makinesinin gücünün yetmediği zemberek kahkahası anlayacağın.Seni ve daha nice şairimizi öldürmüşüz biz.Acımadan hem de...Unutma.
Kaside bahçelerinden üç gül at bana.Biri şiirin baharına , biri şiirsiz iklimlere, ötekisi de saraylarda olanca özgürlüğüyle dolaşan ve “yaşa padişahım, çok yaşa”diyen şairlere olsun. Gül solar, ama senin alacağın güllerin solmayacağını gayet iyi biliyorum.Arada bir düşlerime girip yüzüme sorgucu gözlerle bakıp “gül ağacı değilem” dediğini hissediyorum.
Saraylı şairlerin mimarısın amma, dilini kısıtlamayan bir cesaretin var ki,”baş veren” cesareti bu işte ben de bu cesaretine hayranım. “Öldürseler de ölmeyeceğiz”diyen şairlerdensin, bu sebeple saraydan hediyeler de almış olsan, bence hiç önemi yok.Şiirin sihirli kanatlarının sesini,her şeyden üstün görmenvar ya, en hoşıuma giden yanın da bu işte.
Aslında seni “saraya yakınlığın”sebebiyle”köşeyi dönen şairler” da almam gerekiyor..Ancak,şiir tutkusu,hicveden alışkanlık yüzünden,en sevdiğin “hünkâr”ının “karar”ıyla öldürülmüş olman bencew daha da entresandır.Bu yüzden ilk seni anlatmalıyım dostlara diye düşündüm.
Şimdi, seni şöyle kenara çekip, sanki sen burada değilmişsin gibi anlatmaya başlayacağım.Hata edersem veya nokszan gördüğün bifr husus olursaderhal devreye girebilirsin tamam mı?
NEF’i: Boğularak öldürülen şairlerimizden birisi...
Nef’i 17.yüzyıl Osmanlı Şairlerinden.Divan Edebiyatı şiir türlerinden olan Kasi’denin piri sayılır.Kendi zamanında ve kendinden sonraki yüzyıllarda kside yazan bütün şairlere etki etmiştir.Divan edebiyatı- mızın Fuzili, Baki,Nedim, Şeyh Galip di,ye devam eden altın zincirinin, önemli bir halkasıdır.
Ölümüne kadar Osmanlı Sarayına ve bilhassa Padişahlık Makamına da yakın yaşamış olan şair,4 ayrı padişah dönemimndehayatını sürdürmüş ki bunlar Bahtî maslahlıI. Ahmet,Farisi Malahlı 2.Osman ve Muradî Maslahlı 4. Murat’tı ve şair Padişahlardı.Bu üç şair padişah döneminden başka,hakkında ve dönemine ait hiç bir şiir kaleme almadığı I.Mustafa dönemi de onun yaşadığı dönemleri kapsar.
4. Murat döneminde saray tarafından hediyelere gark edilmiştir.Fakat taşlamacı dili sebebiyle, sürgün yediği,kıyıma uğradığı, azledildiği ve eziyete uğradığı devir de gene 4. Mutat dönemidir. Padişahtan övgü üstüne övgü aldığı bir zaman diliminde,günlerden bir gün aynı Padişaha” bundan böyle kimseye hicviye yazmayacağın dair”söz vermek durumunda kalmıştır.
Evet, Osmanlı padişahı 4. Murat,kendisi de şiirle uğraştığı için şairleri, bilginleri ve saanatkârları koruyan zeki birpadişahtır.Nef’i’nin kasideelerini ve “Sıhamı Kazası’ndaki hicviyelerini beğeniyordu.
Nef’i, edebiyat tarihinde, şair bir padişahtan şiirle övgüler alan yegâne şairdir diyebiliriz.Padişahın övgüsü şöyle:
“Gelin insaf idelüm, farkidelüm mikdarı
Şairüz biz de diyu laf u güzâfı koyalum.
İdelüm bî- meze söz söylemeden istiğfâr
Dâmen-i Nef’i pakize edayı tutalım.
Biz kelâm nâkiliyüz nerde o sahibi güftâr?
Ona teslim idelüm emr,ne münkad olalım. “
1572 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğdu. Asıl adı Ömer.Erzurum, âşıklar ved ozanlar diyarıolan bir Anadolu şehridir.Bundan dolayı devrin kaynaklarıNef’i’dedn “Erzenü-Rumi”diyr söz ederler.Dedesi Mirzâ AliPaşa’dır. Babası Kars-Micingird sancak beylerinden Sipahi Mehmet Bey’dir.
Küçük yaşlardan itibren güçlü bir ğitimgören şair ilk öğrenimini Hasan Kale’de yapmış, sonra Erzurum’a gelerek öğrenimini devam ettirmiştir.Arapça ve Farsça öğrenmiş,genç yaşında şiir yazma
Pasdişah I. Ahmet zamanınd İstanbul’a geldi ve orada tam 30 yıl, öldürüldüğü ana kadar yaşadı.Saaraya yakınlığı şairin cddevlet kzapısında iş bulmasını sağlamış ve farklı memurluklarda görev yapmıştır.Saray ve Padişah tarafından çok beeğenilen şair,o dönemde yaşayan şairler ;Kâfza
Sadece şairler değil,dönemin diğer idarecileri,âlimleri bile Nef’i’nin kırbaç gibi şaklayan korkusuz dilinden çekinmişler ve o yüzden de onu hiç bir şekilde sevmemişlerdir.hayatta iken, şairlik yönü, şiirleri takdir edilmiş, şöhrete ulaşmış, ancak sivri dili ve hicviyeci kalemi, saldırgan tutumu sebebiyle etrafına kendisine düşman bir çember yerleştirmiştir.
Hicviye öyle bir taş yığınıdır ki, kendisini kaleme alan şairinin bile kafasında patlar.Hiciv şairi olmak ayrı bir maharet ve ayrı bir yürek sahibi olmayı gerektirir.Dili ve edebi sanatları muhteşem bir şekilde kullanmasını bilmeyen hicviyeci, kendi attığı taş altında, kendisi kalabilir.Oldürülen şairler ve ozzanlzarın geeeneline bakacak olursanız, hepsinin de dil ve edebî sanatlarda çok ileri derecede usta olduklarını göreceksiniz.
Nef’î yazdığı hicivleriyle dönemin bir çok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmiştir. Devlet idaresinde önemli görevlerde bulunanlar ve yönetime yakın olan öteki şairlerin nefretini kazanmıştır.Dönemin müftüsü Nefi’yi öven , ancak içerisinde Nef’iye kafir diyen bir beyit söylemiştir.
“Şimdi hayli sühan veran içre,
Nef’i ma’nendi var mı bir şair?
Sözler iSeb-a i muallakadır
İmre-ül Kays kendidür kafir.”
Nef’i de buna karşılık olarak:
“Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben ona diyem müselman
Lâkin varıldıkta ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan” diyerek seslenmiştir.
Yine bir başka dörtlüğünde kendisine (kelp)köpek diyen Tahir Efendi’ye karşılık verir, der ki:
“Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifadı bu sözde zahirdir
Maliki Mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahir’dir”
Yine de uzunca bir süre Padişah IV.Murat tarafından korundu, daha sonraları Padsişah kendisinden hiciv yazmamasını istedi.Padişah’a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp, Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Çarşıda, pazarda, halk arasında bu hicviye dilden dile dolaşmaya başlayınca Vezir Bayram Paşa itibarının zedelendİğini, padişaha ileterek şairin katli için yalvararak izin istemiştir. Padişah hiciv yazmayacağına dair söz vermesine rağmen sözünde duramayan şairin katli için vezirine izin vermiştir.
Nef’i; Çavuşbaşı Boynu Eğri tarafından 2 Ocak 1635 günü sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü.Cesedi İatanul Boğazından denize atıldı. Kimi tarihçiler onun ölümüne sebep oln hicviyesini vezir Bayram Paşa’ya değil de, adeta dostu olan Padişah’a yazdığını ve o yüzden öldürüldüğünü not düşerler.
Mithat Cemal Kuntay, bir gazetede yayınlanan “Tarihin Derinlikleride İdam Edilen Şairler” başlıklık yazısında:
“Dördüncü Murat gibi bir padişahtan o derece iltifat ve İlyas Paşa gibi bir vezirden o kadar lütuf görüyordu ki, düşmanlarının her gün bir parça daha artmaması ve bunların tezviri ile idam edilmemesi kabil olamazdı. Dördüncü Murat gibi dilediğini yok eden ve dilediğini enidedn yaratırcasına ihya eden birbir diktatör Nef’iy huzuruna kabul ediyor,ona şiir okutturuyor, onunla karşılıklı şiir söylüyordu.Bu iltifatı çekemeyenler, Dördüncü Murat’a onu çekiştiriyorlardı..
“Padişahım, bu adamın şairliği bu derece iltifatınıza değmez,bir kasideyi bir kaç ayda bin külfetle yazar.“
Dördncü Murat, Nef’inin hacmini başkalarının gözüyle görmeye muhtaç olacak adam değildi.Fakat bu muazzam hacmi, düşmanlarının gözüne de çarpıp göstermek için, Aynalı Kavak’ta Kaptan Cafer Paşa’nın kendisne yaptırdığı köşke bir bahar günü gidiyor ve Nef’i’yi oraya getirerek kendisinden bahar hakkında irticalen bir kaside söylemesini istiyordu.
“Zaten bir bahariye hazırlamıştım, okuyayım padişahım” diye cebinden bir kağıt çıkarıyor.”Esti Nesm- nev-bahar”diye başlayan meşhur şiiri okuyordu.
Fakat, Dördüncü Murat, Nef’i’nin elindeki kağıtta yazı olmadığının farkında oluyordu. Nef’i kâğıdı büküp cebine koyduktan sonra Padişah, kasideyi bir daha dinlemek isteyince, Nef’ i: ”Padişahım”diyordu,”Kulun o kasideyi irticalen söylemişti. Şu kağıda bakışımın sedbebi heybetinizden şaşırmamak içindi” Dördüncü Murat, şairin takdim ettiği kâğıdın bembeyaz olduğunu görüyordu. Ancak Padişah’ın iradesiyle,gizli bir yere oturtulan üç kâtip bu şiiri yazmıştır. Padişah onları çağırtıyor ve yazdıkları şiiri bu sefer bizzat kendisi okuyordu.
Manzumesini 4.Murat’ın sesinden dinleyen Nef’i, Osman oğullarının tarihinde hiç bir şaire nasip olmayan bir iltifata mazhar oluyordu ve bu yetmiyor gibi, Dördüncü Murat, Nef’inin ağzını elmasla dolduruyordu; şair bir Padişah olan Dördüncü Murat, Nef’i hakkında övgü dolu beyitlerini söylüyordu.
Vezir İlyas Paşa’nın Nef’i’ye ihsanları ise bir adamı bir anda zengin ederek kemmiyette ve keyfiyette idi. Bu lütfun cedveline bir bakın:
1000 Frengialtın(Yani kremis),-10 top prensi elvan kumaş, 10 donluk elvan çuha-bir sırt samur kürk-1 küheylan at- Bir Çerkes köle-10 katır yükü muhtelif eşya-bir oda döşemesi-4 sırma işlemeli Cezayir ehramı
Bu kadar iltifata ve lütufa bir Türk şairinin talihi tahammül edemedi ve münaip bir ölümle vucudunun ortadan kaldırılması mutlaka lâzımdı*1
1*) 1 e arşiv....
Edebiyat araştımacılarının tespitine göre Türkçe divanında:
“ 2adet naat,
* 1 adet Mevlana’yı öven Kaside,
*60 adet ayrı devlet büyüğü için kaleme alınmış kaside, terkib-i Bent tarzı birf sakiname, 2 adet Müseddes, 4. Murad’ı öven kısa bir mesnevi, Dördüncü Murat’ın ok atışı, Kandilli’de yaptırılan kasır ve Padişahın yaptırdığı bir çeşme için düşürülen tarih ktaları,Canbek Giray Tabibâz, Esat Efendi, Yahya Efendi,İsmail Ağa,Musa Çelebi ve kendini aanlatan fahriye kıtalar,143 gazel,2 Genç Osman kıtası, 1 adet Halil Paaşa’ya rübai, 13 matla,5 rübi bulunmaktadır.
Nef’i Sihamı-ı Kaza İsimli Eserinde:
Kıta ve terkibi bent ile önce babasından başlayarak Gürcü Mehmet Paşa, Kemankeş Ali Paşa,Ekmekçizâde Ahmet Paşa,Veysi, Nev-i zâde Atâyi, Kafzâde,FaizîUruszâde, Baki Paaşa, Fırsatî, Bahşî, Mantıkî, Ganizâde,Nadirî,Riyazî, AzmizâdeHaleti, Halil Paşa gibi çok kişiyi hicvetmiştir.
Naima Tarihinden:
Birgün Padişah Nef’înin “Sıham Kaza”adlı hiciv mecmuasını okuken fırtınza çıkmış ve sarayın civarına bir Yıldırım düşmüş. Bunu uğursuz sayan Sultan,mecmuayı yırtıp attıktan sonra Nefi’ye bundan sonra hiciv söylememesi için emretmiş. Nef’i güya bu yıldırım hadisesinden sonra pPadişah’ın gözündden düşmüştü.Hatta onu çeekemeyen meslektaşlarından bir şair bu münasebetle:
“Gökten nazifrde indi Sıhamı Kazasına
Nef’ i dili le uğradı Hakk’ın belasına”beytini söylemiştir.
Kendine güven ve cesaret
Güven ve cesaret...İşte bu ikisi arasından yola çıkar katledilen şairler ve ozanlar.Nef’î de aynı noktadan yola çıkmıştır.Padişah’a yakınlığı dhi, padişah fermanı ve özel ricsı bile onun kalemini susturmaya yetmemiştir.Vezin ve kafiyeye hakim olan şair, Farsça’dan kullanılmamış yeni kelimelerle temiz ve sağlambifr Türkçe ile lirik bifr şiir dokusu ortaya koymaya çalışmıştır.Şiirde “anlam ve anlaşılır olmak” şairin değişmez ilkesi olmuş, teşbih,telmih, istiare, ve mübalâğadan azami derecede istifade etmiştir.Kasidelerde methiyeye giriş kısımlarında aliteresyonlardan faydalanmıştır.Kasidelerin nesib kısımlarında da baharın güzelliğini,bayram sabahlarının sevincini, at sevgisini aşk ve şarap zevkini, savaş tasvirlerini, Boğaz’daki kasırların güzelliklerini dile gfetirmiştir.Kasidelewrinde anlatılarını tek beyirle tamamlamamış, anlatısını diğer beyitlere de taşımıştır.Överken dövme taktiğini en iyti kullanan şairlerimizdendir.Söylemlerinde günceli yakalamış, günlü kolayları ustalıkla işlemiştir.
Gazelleinde ise ; mübalâğa yerine, aşıkane ve tasavvufi derinlikli, ince ve zarif bir söylem tercih etmiştir.Sebk-ki Hindi tesiriyle zincirleme Faesça terkiplerkullanmasına rağmen söyleemelerinde açık ve anlaşılır bir ifade görülmektedir.Baki gibi İlmiye sınıfından değil, Kâtipler zümresindendi.Memuriyette yüksek makamlar görmemişti.Hicivleri yüzünden ara sıra azledilmiş, sonra tekrar göreve dönmüştü.Bir seferinde Edirne’ye sürülmüş, tekrtar İatanbul’a vergi memuru olarak dönmüştür.
Şiifr böyledir İşte.
Ne makam dinler, ne zaman...
Girdiğinde insan yüreğinde,geldiğinde akıl denen ışığın hönünü gönül dehlzlerine, mantığı bile yok eder.Sarar darmalar ruhuna şairini ve paramparça eder, duman eder,yedi kat göğe çıkarır veya yedi kat yerin dibine sokar.Kelâm marka silahıyla Atomdan ağır kurşunlar sıkar, sıktırır şiir.yakaryıkar ya yüreğe şekil veriri, ya yüreğin şeklini alır.Hele ki hicviyeci,taşlamacı bir şairin tuttuğunda yakasından, şairin vah k ihaline! Penasız, hırçın,atak,mağrur, cwesur ve mücadeleci bir çizgide yürütür şairi.İdam sehpasına, kılıca,ölüme kadar sürükler.Zalim-acımasız ve despot idareelerin vezirleri var oldukça şiirin Nerf’i’leri de hep olacaktır.
Tevfik fikret Nef’i için:
Öyle bir nehr-i muazzam gibi cuş etmişsin,
Fakat eyvah! Çorak yerde akıp gitmişsin.
Sana bir başka zemin, başka zaman lâzımdı,
Sana bir alem-i lahut, nişan lâzımdı.
Demiştir.
Nef’i bugün Türk sanat müziği olarak okunanbir şiirinde diyor ki:
Tuti-i mucize-güyem ne desem lâfdeğil
Çerh ile söyleşemem ayînesi sâf değil.
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil.
Yine endişe bilir kadr-i dürri güftârım
Rüzigâr ise deni dehr ise sarrâf değil.
Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma’âni elime
Aleme bezl-i güher eylesem itlâf değil.
Levh-i mahfuz-ı suhandır dil-i pâk-i Nef’i
Tâ’b-ı yârân gibidükkânçe-i sahhâf değil.
Ve Nef’i’den birgazel okuyalım:
Ağyâre ve nigah etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım.
Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
Billah ben ol âfeti hem-raz sanırdım.
Seyr eylemesemayine de aks-i cemalin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım.
Ma’mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber endâz sanırdım.
Sihr etdiğini senden işittim ine Nef’i
Yoksa sözünü hep senin i’caz sanırdım.
Konuya Ek:
1-Nedim ile Nef’i
“18. Asır şairi Nedim, kendisinden yaklaşiık 100-150 yıl öncxe yaşamış şairlerden Bâki,Yahyâ ve Nef’i arasında kıyaslama yapmaktadır.Bâki ile Yahyâ tarafını tutarak Nef’i’nin karşısında yer almaktadır.
Nef’i vâdii Kasa’idde sühen perdâzdır
Olamaz ammâ gazelde Bâki vü Yahyâ gibi/Nedim
(Nef’i kaside aalanında güzel söz söyler,ama gazelde Bâki ve Yahyâ gibi olamaz.)
2-Nef'İ Ve Baki
İki şair aarasındaki rekabete dair şiir yazan bir diğer kişi de Nef’i’dir.Şaaie Bâki ile Zati arasındaki şiir hırsızlığıyla ilgili çekişmeye dâhil olarak Zatiyei haklı gördüğünü ifade etmiştir.Aynı zamanda Bâki’nin”karga” olan lâkabına da göndermede bulunmaktadır.
Dediler Zati’ye birkaç gammâz
Bâki –i zağ uğurlar sözünü
Dedi ol bülbül-igülzâr-ı sühan
Besle kargayı çıkarsın gözünü/Nef’i
( Birkaç koğucu Zati’ye, Bâki sennin sözlerini çalıyor dediler.O söz bahçesinin bülbülü de”besle kargayı, çıkarsın gözünü” dedi.
3-Nef'İ ve veysi
Nef’i, “Sıhamı Kaza”adlı eserinde tenkit ettiği rakiplerine çoğu zaman meydan okumaktadır.Hünerlerini göstermeleri için onları şiir alanına davet etmektedir.Nef’’i, rakiplerinden biri olan Veysi’ye şöyle seslenmektedir:
Hüneri var ise gelsün biricik elleşelim
İşte tig-i suhen işte ser-i meydân-ı hayal/Nef’.
( Onunhüneri varsa gelsin, işte söz kılıcı,işte hâyal meydanının ucu bir kere elleşelim.)
“Meydan okuma alt başlığında da işlenen bu iki şair arasındaki rekabet Sıham-ı Kaza’da detaylı olarak işlenmektedir.Nef’i, “Der- Hakk-ı Veysibaşlığı altında onbeş beyitlik bir gazelle rakibini yeteneksizlikle itham etmektedir.Her beyitinde farklı bir özelliğin hicvedildiği bu şiirden dikkat çeken bir kaç beyit şöyledir:
Öyle Türk’ünyaraşır kande ise yanında
Kise-i defter-i mâ nâ yerine eski çuval
Nice’amel kavline ger eylese da’vâ –yı suhen
Nice isbât-ı hüner edebilir herkavvâl/ Nefî
(Her neredeyse; öyle Türkün yanına mâna defterinin kesesi yerine eski bir çuval yakışır.Eğer söz(söylemede yetenekli olduğunu) iddia etse, sözüne amel edilmez. /inanılmaz (zira) her çenesi düşük(olmayan) yeteneği nasıl ispat edebilir?)
4-NEF’İ İLE ANKÂ
Nef’i Siham-ı Kazâadlı eserinde kötü şiirleri çok ağır eleştirmekte , yedteneksiz şairleri müstehcen ifadeelerle hicvetmektedir.
Jâj-hây u yâve-gû ‘Ankâ-yı esfel kim anun
Her kelâmı şâh-sâre-ı ömr için bir durpıdur
Şi’r-ibî-ma nâ deytip ...lar yedükçe sanasın.
Agzı bir havruz delükli gûşianun kulpuur./Nef’i
Saçma sapan ve yalan konuşan aşağılık Ankâ ki onun her sözü, ömür aağaçlığı için bir törpüdür.(Anlamsız şiirler diyerek...lar yedikçe sanarsın(ki) ağzı delikli bir havruz,kulağı (da) onun kulpudur.)/Nef’i.
5- Nef’i ile Fırsati
Nwf’i Siham-Kaza’da ondan fazla kıtada müstehçen ifadeelerle Fırsati’yi tenkit etmektedir.Aşağıya alıntılanan kıtada Fısati, şiirlerinde mazmun olmadığı yönüyle aşağılanmaktadır:
Fırsati sen bu semti bilmezsin
Eyleme gel bizimle yok yere cenk
Sana kaç kerre dedim anlamadın
Sözde mazmûn gerekir a pezevenk/ Nef’i
“Fırsati sen bu sen bu semti bilmezsin, yok yere bizimle savaşma.Sana kaçkere dedim.(Bir türlü) anlamadın.A.p.evenk sözde maznuın gereklidir.
6- Sultan Murat ile Nef’î
Bir diğer şiir tamamlama olayı Sultan Murat ile Nef’î arasında geçmektedir.Sultan Murat, Karla ilgili olarak bir mısra söylemiştir:
Bir gümüşten kal’adır ki habs olupdur anda âb/ Sultan Murat
(Gümüşten bir kaledir ki(onun)içinde su habs olmuştur)
Nef’i’nin bu beyti tamamlamak iç.in cevaben söylediği mısra ise aşağıdadır:
Çıktı zerrin top ile feth etti anı âfitâb/ Nef’i
(Güneş,altın top ile çıktı(ve) onu fethetti.)
7-Küfrî Bahâyi ile Nef’î:
“Bir şiir esas alınarak onunla aynı vezin ve kafiyede,fakat anlamca onun tam karşıtı olacak şekilde (reddiye) yazılan şiire “nakiza”denilmektedir.Bu tarz şiirlerin güzel bir örneği, Küfrî Bahâyi’de görülmektedir.Şair yazdığı nazirede:
Nef’înin meşhur
Tuti-mu’cize guyem ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem ayinesî sâf değil/ Nef’î
( Ben mucize gibi söz söyleyen bir papağanın,ne söylesem boş laf sayılma. Feleklekonuşamam, çünkü onun gönül aynası temiz değil.)
Matlalı gazeline Nef’i’nin üslubuyla cevap vermektedir. Küfri Bahâyi’nin kakeme aldığı gazelin ilk ve son beyitleri i şöyledir:
Yâve gû zâg-ı siyâhım der isen lâf değil
Tûtiyem dime ki mir’at-ı dilin sâf değil
Doludur nüsha-i hicv ile derûn-ı Nef’i
Tab’ı-yârângibi dükkânçe-i sahhaf değil./ Küfri Bahâyî
(Saçma sapan konuşan kara bir kargayım dersen lâf değil.Papağanım deme(çünkü gönül aynan temiz değil... Nef’i’nin içi yergi (içerikli) yazılarla doludur.(Dolayısıyla Nef’i’nin gönlü), dostların huyu/ tabiatı gibi küçük kitapçı dükkânı değil.)1
Saaray bahçelerinden üç gül at bana.Birisi bana, birisi şiire, birisi deölümün nefesine. Ben elimde gül, senin şiirlerini taşırım belki nefes nefese günümüzden geleceğe. Ölüm mukadder. Ölümsüzlük bir duanın, ibir türkünün ve bir şiirin içinde olmasın? Eğer öyleyse Nef’i,sen öldürseler de ölmeyeceklerdensin. Kavuğun, kaftanın var mıydı bilmiyorunm.Ancak ,şiirlerini nakışladığın o defterin var ya o defterin, ona ne mutlu.Gazedl gazel taşmış, seni bize . Bizdeki bizdesin işte.
Şimdi düş gezgini bir iklimin içinden İstanbul kasırlarını izlerken ayak izlerini görüyoruz, biliyor musun? Hicvin dayanılmaz çekiciliğiylebaş vermenin ne olduğunu ah bir anlayabilseydik ah!...
Lügatçe
Dâmen;Etek
Pâkize:Temiz, lekesiz
Münkâd:Bağlı, boyun eğmiş
Mânendi:Eşi, benzeri
Sühenveran:Söz söyleyen
Seb’a_ı Muallâka:Yedi askı
Ruz’ı mahşer:Mahşer yeri
Kelp:Köpek
İltifad:Övgü,ikram
Zahir:Arka, sırt
Tahir:Temiz