ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
SONSUZCA ŞİİRSEL YOLCULUKLARA
#1
09/03/2008, 20:52

Dostun Gönül Bahçesindeki Mustafa CEYLAN

Mustafa CEYLAN; anlat anlat bitmez. Bitiremezsiniz. Çünkü siz mevcut hadiseleri anlatırken o çoktan yeni bir şeyler yapmıştır aynen bu yazıyı yazarken olduğu gibi. Dün akşam anılarla ilgili bir detayı sormak için telofon ettim yanlış bir şey yazmayayım diye.Meğer o sırada evle sokak arasında apartmanın bahçesinde misafirleri kaybetmiş CEYLAN. sokaklarda misafir araya dursun az sonra misafirlerden bir telofon. Arayan Naim ağabey.'CEYLAN biz senin evdeyiz nereye kayboldun kardeşim? ' İşte böyle arkadaşlar. 

Ne tesadüftür ki yine şubat ayı içersinde bir günde tanışmıştık Mustafa CEYLAN hocamla. Benim şiirle ilgilendiğimi bilen radyo programcısı bir arkadaşım, daha doğrusu arkadaşımın bir arkadaşı olan Mine, ANASAM diye bir ismi duyup duymadığımı sordu. 
'Hayır' dedim. Duymadım. Başkanı Mustafa CEYLAN, o da şair bir Antalya ya geldiğinde ara sizi tanıştırayım dedi. 
Eski oto garın altında ANASAM bürosuna ilk geldiğim günü hatırlıyorum. Bu yolculukta yollarımızın kesiştiği nokta,2002 yılı şubat ayının Cumartesi gününden birisiydi Tanışma ve sohbet faslından sonra olağan şiir okuma bölümüne geçilmişti.Yaklaşık yirmi, yirmi beş kişilik bir guruptu orda bulunanlar.Bu gün belki bir kaçı aramızda. 

O gün den sonra birkaç cumartesi daha bu şiir dinletilerine katıldım. Hem ortamı tanıma hem yeni tanıştığım arkadaşlar hakkında daha sağlıklı izlenim edinebilmem için. Beş altı hafta sonra yeniden yapılanan ANASAM yönetiminin içinde buldum kendimi, benim ve orada bulunan bazı dostların itirazlarına rağmen. Bu benim ilk tanışmamdı Mustafa CEYLAN fırtınasıyla. Fırtınasıyla diyorum çünkü her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki, yapılan bir etkinliği anlamaya çalışırken birde bakmışsınız yenisiyle karşı karşıya kalıyordum.Bir ay sonra yirmi üç nisan Atatürk şiirleri gecesi, bir ay sonra da mayıs ayında Isparta Şairler Yazarlar Derneğinin şiir şöleni. Yaklaşık bir buçuk ay sonra Kütahya Şiir Sevenler Derneğinin düzenlediği şiir şöleni.Ve zaman geçtikce değişik il ve ilçelerde yapılan şiir şölenleri peş peşe bir birini takip ediyor, her yeni şölende tanıştığımız yeni yüzlerle genişleyen bu yürek ve gönül çemberi bu gün yurdun dört bir yanını kapsamış durumda. Zira doğudan batıya güneyden kuzeye, yurt içinden yurt dışından bir birinden değerli siz dostlarla tanışma fırsatı doğdu CEYLAN hocamla yürüdüğümüz bu şiirsel yolculukta. Bu zaman zarfında paylaşılan bir çok güzel anılar oldu dostların ortak olduğu. 

Anasam ve ilesam bölge temsilciliğinden sonra, Anhad, Agesan, Güllük Şiir Derneği, İklim, Güllük Şiir Güldestesi isimli edebiyet dergileri, Antoloji Güllük Şiir gurubu yüzlerce üyesiyle, gullukdergisi.com, sonrasında radyogulluk.com ve radyogulluk.net isimli sitelerin yapımı bu kısa zaman süresi içersinde gerçekleştirdiği, aklıma gelen ilk faaliyetler. Mustafa CEYLAN'nın. 2004 yılı, ilk şairler buluşmasını birkaç arkadaşın desteği ile gerçekleştirdik. 2005 yılı şairler buluşmasını, Anşoyad bünyesinde, 2006 olimpos şairler buluşmasını yine Güllük Şiirler Derneği bünyesinde Gerçekleştirdik. Bütün bu gerçekleştirilen faaliyetler adım adım, düğüm düğüm, ilmek ilmek, satır satır bitmek tükenmek bilmeyen Mustafa CEYLAN enerjisinin ürünüdür. 

Belki beş yıl çok uzun zaman değil rakamsal olarak ama bu zaman dilimi içersinde o kadar çok çalışmalar yaptı ki Mustafa CEYLAN, itiraf etmeliyim ki ben ve arkadaşlar onun bu temposuna zaman zaman ayak uydurmakta zorlandık. Yeter ki şiire dair edebiyata dair bir düşünce aklına gelsin, biz onun ergisini doğrusunu hesaplarken, getirisini götürüsünü tartışırken bir bakmışsınız Mustafa CEYLAN çoktan gerçekleştirmiştir kafasındaki düşünceleri. 

Bu zaman içersinde bir çok yönlerini de keşfetme şansım oldu CEYLAN hocamın. O'nun yüreğindeki bu derin şiir sevgisinin insana olan sevgisinden kaynaklandığını gördüm. 

Rahmetli Ahmet Tufan ŞENTÜRK, için manevi babam ifadesini kullanır. Öyle bir vefa örneği sergiler ki o'nu anlatan kitaplar yazmak bile yetmez. Rahmetlinin şiirlerini düzenlemek, yayınlamak hatta internet şiir sitelerinde onun adına gruplar kurmak bir babanın evlada ihtiyaç duyabileceği her an da o'nun yanında olarak öz bir evladın bile gösteremeyeceği özveriyi göstererek, her an, her fırsatta ve beklentisiz yüreğine bastığı babanın hizmetine koşan hayırlı bir evlat portresi çizer Mustafa CEYLAN. 
Hafızam beni yanıltmıyorsa, sanıyorum ilk defa gittiğim Simav Şairler Şöleniydi, ve yeni tanıştığım Söke'den Abdülkadir GÜLER ağabey, nerden geldiğimi sormuştu. Antalya dan geldim cevabını verdiğimde, Mustafa CEYLAN' a çok selam söyle benim kardeşim olur demişti. Bir insanın bir insana manevi babam yada kardeşim demesi sıradan ifadeler değildi. Bir insan ancak yüreğine koyabildiği, canımda can, kanımda kan diyebileceği, içine sindirebildiği bir insanı bu kadar ve bu ifadelerle telaffuz edebilirdi. 
Başka zamanlarda gittiğimiz bir çok şiir etkinliklerinde karşılaştığımız şair ablalarımıza, Ceylan hocamın 'Bacım ' kelimesinden başka bir hitap şeklinin olduğuna tanık olmadım. Kardeş sevgisinin bir başka boyutunu ele alacak olursak Mustafa CEYLAN'nın 'Efsaneleşen Köylü ' dediği hocamız Prof. Dr. İsa Kayacan için her zaman ağabey demiştir bir kardeş bağlılığı, saygısı ve sevgisi ile. 

Mustafa CEYLAN' ın gönül köşkünü istila eden insan sevgisinin bu kadarla sınırlı olduğunu sanmayın sakın. O her zaman yaş olarak kendinden küçük olanlara koruyucu kanatlarını açan bir baba, bir ağabey şefkati ile yaklaşan, çevresindeki büyükleri olduğu gibi küçükleri de büyülü çemberi içersine alan sarıp sarmalayan bir sihir'e sahiptir.Bu yüzden 'Kızım.' Der. Yada 'Oğlum.' Der sevgi çemberine alıp sinesinde taşıdığı genç şairlere. 
Sizler kaç insan tanırsınız bilemem çocuk ile çocuk, büyük ile büyük olabilen. Bizim, Yonca isimli küçük bir kızımız var ilk okul öğrencisi. zaman zaman Kemerde yanıma gelir 'Usta yazdıklarım nasıl olmuş bak bakalım.' Der. O küçücük bedeni içersindeki dev yüreğinden sayfalara döktüğü, yaşından beklenmeyecek duygular içeren aşk şiirlerinin nasıl olduğunu sorardı. Bir gün bu küçük kızımızı Dolunay Şiir gecesine götürdüm. Orada CEYLAN hocamla tanıştırdım. Belki inanmayacaksınız ama orada yarım saatlik bir sohbetten sonra 'Benim şiir babam olur musun? ' diye sormuştu CEYLAN hocama. Öyle bir girdaptır ki CEYLAN sevgisi, eğer onu tanıdıysanız ve yakınındaysanız kendinizi kaptırıverirsiniz bu amansız dostluğa. 

'Mustafa CEYLAN ile Sabit İNCE' yi bir yere gönderecekseniz kendi başlarına asla bırakmayın. Onları mutlaka torunlarının ellerine tutuşturun.' diyor Rasim KÖROĞLU hocam. 'Çünkü yiterler ' diyor. Kim bilir çocukların o'nu bu kadar sevmesinin sırrı buradadır. Bazen yaşama bir çocuğun gözlerinden bakabilmek. Bazen çocukça davranabilmek. Bu yüzdendir ki çocuklarla daha güzel iletişim kurabilmektedir. 

Tabi Rasim hocam bu sözü söylerken, Mustafa CEYLAN' nın ilk okul yıllarında başlayan kaybolma maceralarını kastetmektedir. İlk okulda; okuldan eve dönünce, evde kimseyi bulamaz. Komşuya sorar. ' Komşu kadın; Aklınca şaka yapacak, 'Ankara'ya gittiler der. İstasyon eve yakındır. Çantasını önlüğünü çıkarır koşar istasyona onları karşılayacaktır. Kimseyi göremeyince vagonlara bakmak için biner trene, o anda tren hareket eder. başka bir komşu görür ve ne aradığını sorar CEYLAN' a. Olay anlaşılmıştır ama yapacak bir şey yoktur. O gün CEYLAN akşama kadar yoğurt satar komşu kadınla Ankara'da pazarda. Akşam üstü eve döndüğünde ev halkı telaşla çırpınmaktadır. 

Yine bir gün Ankara'ya gidecektir Prof. Dr. İsa KAYACAN' nın......sanat yılı kutlamasında konuşma yapmak için. Yüzüncü yıl caddesinde Kamil Koç otobüs işletmesi diye Hakiki Koç otobüs işletmesi bayisinden bilet alır. Vakit vardır biraz vakit geçirmek isterken, dalar otogara servis otobüsünü kaçırır. Başka bir servis otobüsüyle zar zor otogara yetişir. Hakiki Koç peronuna yaklaştığında, bir bakar otobüs hareket etmek üzere hemen atlar otobüse. Koltuğunda bir kadın oturmaktadır. O koltuğun kendisine ayit olduğunu söyler. Mavinin de yardımıyla yerine oturan kadını kaldırır koltuktan. Kadına başka boş bir koltuk bulunur sonra yerler düzenlenmek üzere. Yerine oturur ama bir taraftan da kendi kendine söylenmektedir çünkü yanındaki koltuğa da başka bir kadın vermişlerdir. Koltuğu kurtardı ya bu kadarına da razıdır artık. Bu arada otobüs hareket etmiş ve şehir dışına çıkmıştır. Neden sonra mavin bilet kontrolüne başlar sıra Mustafa CEYLAN' nın biletine gelmiştir. Mavin bir bilete bakar bir CEYLAN' a. Nereye gittiğini sorar. Kendinden emin bir şekilde Ankara'ya cevabını verir. Mavin otobüsün İzmir'e gittiğini söyler. CEYLAN itiraz eder tabi ki haklı olarak hayır Ankara'ya gidiyor diye. Çünkü o Ankara'ya gitmektedir. Az sonra homurtular yükselir, konuşmayı duyan diğer yolculardan. ' Ne Ankarası kardeşim bu otobüs İzmi'e gidiyor ' diye. Zorda olsa CEYLAN ikna edilmiştir. Ön tabeladan da teyit eder her şeye rağmen otobüsün İzmir'e gittiğini. Ama olan olmuştur ve otobüs Korkuteli yakınlarındadır. Antalya'nın kırk kilometre dışında. CEYLAN' ı oracık da bırakan otobüs çeker gider vakit gecenin saat biridir. 

Karanlıkta gözüne kestirdiği tek ışığa doğru yol almaya başlar CEYLAN. Küçük bir kulübede büfe işletmeye çalışan bir sarhoşla karşılaşır. Adam, 'İn misin cin misin kardeşim senin ne işin var bu saatte burada? ' diye sorar.Kısaca hikâyeyi dinleyen adam 'ver bir beş lira der ve oto gardaki Hakiki Koç firmasını arar. 'Aloooo ben mecit büfeci mecit hani şu Korkuteli yolundaki büfeci. Kardeşim sizin arabalardan birisi buraya takım elbiseli kelli felli bir devlet adamı bırakıp gitmiş. Acele bir araba gönderin aldırın bu yolcuyu buradan.' der. Ama içi rahat etmez. 'Ver bir beş lira daha.' Der. Telefona yeniden sarılır 'Alooooo ben Mecit acele edin bu önemli bir adama benziyor bak sizin için bu iyi olmaz ' der kapatır telofonu. Şans eseri o gün cebinde bozuk para vardır CEYLAN' nın. Yoksa giden bütün paranın geri dönme şansı yoktur o saatte orada. Ama Mecit yine de huzursuzdur. Bir konuşma için Ankara'ya gidecek olan bu devlet adamını yetiştirmelidir bir otobüse. 

Mecit az sonra kırk yamalı bohçaya dönmüş Anadol kamyonetini çalıştırır ve bin der. Sarhoş Mecit kulübeden, yollarda Z çizerek kepez üstüne kadar gelir gelmesine de, CEYLAN ecel terleri dökmüştür külüstür Anadol kamyonetten ininceye kadar. Mecit ' Ver bir beş lira daha' der. 'Alooo ben Mecit devlet adamını Korkuteli yol ayrımına bıraktım siz oradan alın.' Der. Geldiği gibi yine Z çizerek kaybolur gözden. 

CEYLAN yaya olarak Antalya'ya yürümenin hesaplarını yaparken Korkuteli istikametinden bir otobüs yaklaşır. 'Kaybolan yolcu sen misin kardeşim' der mavin. Evet cevabını alınca biraz daha çileden çıkar. 'Kırk beş dakikadır seni arıyoruz yollarda insan yanlış otobüse biner mi? ' Otobüse binen CEYLAN; diğer koltuklardan yükselen, 'Koskocaman aklı başında adam insan yanlış otobüse biner mi', 'Kravat'ı da varmış kravatından bari utan', ' Toplantım vardı senin yüzünden yetişemeyeceğim' feryatlarına kulağını tıkamak zorundadır ve bir süre sonra homurtular kesilir. 
Mustafa CEYLAN; Hiç kimseden hiçbir zaman hiçbir konuda asla bir art niyetli bir davranış beklemez. O selam verdiği, dost dediği, ağabey, bacım, kardeşim dediği her insanın yüreğinde, kendi yüreğinin temizliğinden ve sıcaklığından bir parça bulur. Kısacası her insanı kendi gibi bilir. Yüreğinde asla kin yoktur. Belki size kızabilir. O anki davranışlarından öfkesinin dinmeyeceğini düşünürsünüz. Ertesi gün görüştüğünüzde sizi öncekinden bir fazla bağrına basar. En önemlisi asla şakaya gelmez. 
Olimpos şairler buluşmasında ödül dağıtım günü; bütün ödüllerin kimlere verileceği bellidir ama bir ödül artmıştır. Mustafa CEYLAN' nı ödülleri dağıtması ve sahiplerini anons etmesi için sahneye davet ettim. CEYLAN hocam bir taraftan davet edeceği ödül sahibinin hakkın da o'nu tanıtıcı konuşma yapıyor bir taraftan düşünüyor. 'Acaba artan tek ödül kimin? ' sorusunu soruyor kendi kendine. O hengamede CEYLAN hocam bir şahsı sahneye aldı hemen. Baktım Gülseren ablam çok gergin. Bir terslik var ama anlayamadım. Olup bitenleri de bilmiyorum. Sordum,' Hayırdır abla ne oldu? ' diye. 'Görmüyor musun ablam CEYLAN hocanın ödül verdiği adama bak.' deyince evet ben de şaşırdım tamamen sürpriz oldu ama bir nedeni vardır dedim. 

Bunlar olurken sahnede bir taraftan program sunmaya çalışıyoruz bir taraftan arada bir konuşuyoruz. Bir fırsatını bulup 'Hocam bu arkadaşa ödül hesapta yoktu nerden çıktı? ' deyince, Gülseren hoca söyledi demez mi. O an da ben çileden çıktım. 'Abla sen söylemişsin ya CEYLAN hocaya deyince, ' İyi de ablam ben onu ödül alan başka bir şahsı eleştirmek manasında, bir ödülde filan şahsa verseydin bari.' Dedim deyince, olay anlaşılmıştı ama Gülseren ablanın öyle bir kargaşada şaka yapılamayacağını atlaması dahası 
CEYLAN hocamın, her şeye ciddiyet felsefesinde baktığını atlaması, bir şairimizi seri ödüller sahibi yapmıştı. Dostumuzun kısmeti açıldı. 
Olay çok geçmeden Rasim hocamın diline düştü. 'Aslında Mustafa'nın bağrına bir tabela asmak lazım, 'Dikkat! Şaka yapılmaz.' Diye deyince, valla hocam ya öyle ya da bir daha ki şölende koruma altına alalım dedim. 
Mustafa CEYLAN; çevresine karşı çok hassastır. Hiç kimseye zarar vermek istemez yada kendisi yüzünden hiç kimse rahatsız olsun istemez. Çevresindeki insanlara sevgisi olduğu kadar saygısı vardır. Bilsin ki birisi kendisi yüzünden rahatsız olacak kendini zora atar elinden geleni yapar, çırpınır yinede çevresindeki insana zarar varmez. 

Kasım ayı içersinde Bursa Yerel Gündem Sanatçılar Topluluğunun düzenlediği etkinliğe gitmiştik beraber. Her gittiğimiz yerde ayrılmayız ikimiz aynı odada kalırız hep. Ama bu defa sağ olsun oradaki dostların bizi paylaşamaması sonucu ayrıldık. 

CEYLAN hocam horlayıp oda arkadaşını rahatsız etmemek için geceyi otel lobisinde uykusuz geçirir. İkinci gece, kafileden sorumlu, görevli arkadaşa durumu anlatır. 'Ben horlarım, benim horlamadan rahatsız olmayacak şekilde değiştirelim benim odamı der. Sen bunu dedin mi demedin mi, CEYLAN hocamı bestekar bir dostumuzun odasına alırlar, dostumuz horlama konusunda CEYLAN hocama fark atar, sabaha kadar traktör gibi çalışır hocam o gece de uykusuzdur sabaha kadar. 

Olimpos şairler buluşmasında bir misyon üstlenmiştim. Bundan sonra olacak bütün olumsuzluklardan CEYLAN hocam beni sorumlu tutmuştu. Yani kısacası ben bundan sonra - -Kabahat Kabul Bürosuyum- bu yüzden Bursa da uykusuz iki gecenin faturası da bana çıkmıştı. Bu gün burada bir olumsuzluk varsa mutlaka benim yüzümdendir arkadaşlar bundan da haberiniz olsun. 

Mustafa CEYLAN; anlat anlat bitmez. Bitiremezsiniz. Çünkü siz mevcut hadiseleri anlatırken o çoktan yeni bir şeyler yapmıştır aynen bu yazıyı yazarken olduğu gibi. Dün akşam anılarla ilgili bir detayı sormak için telofon ettim yanlış bir şey yazmayayım diye.Meğer o sırada evle sokak arasında apartmanın bahçesinde misafirleri kaybetmiş CEYLAN. sokaklarda misafir araya dursun az sonra misafirlerden bir telofon. Arayan Naim ağabey.'CEYLAN biz senin evdeyiz nereye kayboldun kardeşim? ' İşte böyle arkadaşlar. 

Tanrım, aramızdan varlığını, yüreğimizden sevgini, ellerimizden dostluğunu kaybetmesinde, biz seni her zaman her yerde arar buluruz CEYLAN hocam. 
SONSUZCA ŞİİRSEL YOLCULUKLARA 


Bolat ÜNSAL - KEMER
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi