ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
KÜLTİGİN ABİDESİ ve KARDEŞLİK-DOSTLUK
#1
06/04/2015, 20:41

KÜLTİGİN ABİDESİ ve KARDEŞLİK-DOSTLUK


Mustafa CEYLAN
***************

Kardeşlik duygusuna inandığımdan, bugüne kadar hep, kendilerine "kardeş" dediklerimden hançer yedim. Sırtım nice dost 
hançerinin yarası ile doludur. "Ana bir kardeş"le bile anlaşamıyorken, seçme özgürlüğüm olmayan öz kardeşimle bile zaman zaman anlaşamıyorken, anası-babası farklı, yedi iklim ötedeki birisi ile "kardeş" olup, aynı çizgide yürümeye gayret ettim. 
Ettim de, Vatandaş Osman'ın dilinden bir türlü kurtulamadım. Her bitiş ve şahsıma, davama, kardeşlik ilkeme yapılan 
acı ama gerçek ihanet sonrasında, Vatandaş Osman kardeşim, "Ben sana dememiş miydim?" diye çıkıvermişti karşıma...

Bilmiyorum, bir türlü akıl-sır erdiremiyorum, sebebini de anlamış değilim. Hani, dost dediğimiz, hani kardeş dediğimiz
kişilere içimizi, can evimizi, yüreğimizi ardına kadar açıp, baş köşeye buyur da ediyoruz, ama, nedense bazı kişilerle
birlikteliğimiz yarı yolda kalmakta. Ya ben çok safım, ya da yanıma yaklaşan her insanı aynı kendim gibi görmekteyim.
Vefa denen duyguya hep saygı duymuşumdur. Vefasızlık ve ihanet dostluk olgusuna asla yakışmaz.

Hele ki bu internet-sanal ortamda, nicesini gördüm, bildim, belledim, öğrendim ki baldudaktılar önce, sonrasında akrep
kesildiler. Şiir dünyasının sürüngen yaratıkları, "sülük"leriyle boğuşmakla geçti ömrümüz. Ve tabii ki, dost dediklerimizin
menfaat atına binip, sırtımıza hançeri sapladıktan sonra yanımızdan yöremizden kaçışlarını seyrettik...

Kardeşlik, iki ayrı bedende tek "ruh" olabilmekmiş. 
Dostluk kardeşlikten daha farklı bir yerdedir.
Kardeşlikte "akraba-kan" bağı, daha bir yakınlık vardır da, dostluk da biraz daha mânevîdir bağ.
Rahmetli şair babam Ahmet Tufan Şentürk, bir şiirinde demişti ki :

"Dost düşman önümde yürür
Bilmedim asıl dostu
Dostların canıma kastı
Beni dostlarım öldürür.

Ağamsın kardaşımsın der
Gülerek kalbime girer
Sinsice için için yer
Beni dostlarım öldürür

Sevmek değil sanki tapar
Uzattığım elim kopar
Bir gün beni apar topar
Mutlak dostlarım öldürür.

Tufan bu derde yok ilaç
Etme kimseyi başa taç
Sana dostum diyenden kaç
Seni dostların öldürür."

Evet, "beni dost bildiklerim" öldürmekte hep. Hani o meşhur şarkı var ya, sözleri Ümit yaşar Oğuzcan'a ait olan ve
bütün ünlü şarkıcıların söylediği şarkı sözü :

"Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
İçimde ümitti dost bildiklerim.
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim.

Hepsi varken baharımda, yazımda;
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda,
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim.

Nerede o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler;
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim.

Meydana çıkalı asıl çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim.

Korkar oldum bana "dostum" diyenden
Yoksa yok olandan, varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim.

Ümit Yaşar OĞUZCAN"

Bu güzel şiir-şarkının sözleri de bana uygun...Vatandaş Osman, varsın şimdi kıs kıs gülsün bakalım.

*
Kardeşim diye elinden tuttuklarım, önce "hocam-üstadım" diye yaklaştıktan sonra, aradan geçen zaman sonrasında,
"Mustafa" deyip, aleyhimde ne kadar çakal-çukal-çete varsa" onlarla beraber hareket etmeye başlamıyor mu, işte beni
öldüren de, deli eden de bu tür hareketlerdir. Varsın,"hocam" demesin ama, ben saygılı davrandığım sürece ondan da
o saygıyı görebilmeliyim. Elbette, insan özgür olmalı. Hiç kimseyi, kardeşliğin pazara kadar değil, mezara kadar olmalı
diye zora da tutmuyoruz.

*

Neyse;
Kendi gürültümüzden asıl edebî konumuza, asıl söyleyeceklerimize gelemedik.

*
Kardeşlik...
Asırlara yenilmeyen kardeşlik.
Hani "Bengü Taşlarımız" arasında bulunan Kültigin Abidesi var ya, hah işte ondan bahsetmek istiyorum.
Deli Dumrul'un karısının bizim Deli Dumrul istediğinde nasıl ilk olarak can vermeye hazır insan olduğunu yazıvermiştik de, bazıları
inanamamıştı. Bizim tarihimiz, mazimiz, baştan sona "kardeşlik destanıdır demiştik... 
Kardeşlik destanı sadece Osmanlı döneminde sekteye uğramıştır.
Baykal Gölü'nün uykusuz sularında yüzünü yıkayan gün-güneşin döneminde "kardeşlik" akıncı türküleriyle hayatın esası
olmuştur.
Milattan sonra 732 yılında ölen kardeşi Kültigin anısına dikmişti muhteşem taşları kağanlar kağanı Bilge Kağan...
Hani, "ili ve töreni bozamazlar Türk!"diye hitap eden Bilge Kağan'ımız var ya, o işte, rahmetli olan kardeşinin adını
yaşatmak için dikmişti anıtı. Bunca asırlar geçmiş aradan, ama, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin adı yaşamış, gelmiş...

*

Moğolistan'da Orhun Nehri yakınlarında Bilge Kağan anıtının bir kilometre yakınında durmakta Kültiğin andacı...
Göktürk (Kök Türk)afabesiyle yazılmış, Türk dilinin ilk ve en güzel örneklerinden birisi...
[Resim: v8g5qt.jpg]
Yazgaçların yazdıklarını nakledelim hele :
"Kül Tigin yazıtı, mermerden yapılmış dört yönlü bir taş... 
Bu taşın boyu 3.75 metre. Üzerindeki yazıların boyu ise 2.75 metre, doğu ve batı yüzleri altta 1.32 metre, üstte 1.22 metre. 
Kuzey yüzü 46 cm, güney yüzü ise 31 cm...

Yazıtın batı yüzünde Çince bir yazı ile Köktürkçe bir satır bulunmakta. Diğer yüzdeki yazıtlar ise tamamen Köktürkçe. 

Yazılar sağdan sola doğru,yukarıdan aşağıya doğru yazılmış. 
Bu yönlere bakan yüzler dışında iki yüz arasında-kuzeydoğu, güneydoğu ve güneybatı yönlerinde- ise üçer beşer cümleden oluşan metinler yer almakta."

*
Konuşan Bilge Kağan'dır...
Göktürk Devleti'nin kuruluşunu ve tarihini anlatır bize... 
Ve elbete en çok kardeşi Kül Tigin'in ölümünden etkilenmiştir.
Kül Tigin'in halkı için yaptıklarını övgüyle anlatır Bilge Kağan...
Öteki Kağanları da bir bir anlattıktan sonra, devlet-millet yönetmenin nasıl olması gerektiğine işaret eder.
Bu anıtı öyle bir yol ağzına-uğrak yerine dikiyorum ki, gelen-geçen-gelecek nesiller bile okusun diye de ekler.

Kül Tigin kimdir dye soracak olursanız?
İkinci Göktürk kağanı. 
Kutluk Han'ın oğlu ve Bilge Kağan'ın kardeşi,İstemi Kağan'ın torunu. 
Babası İlteriş öldüğünde ağabeyi Bilge 8, Kül Tİgin ise 7 yaşındaydı. 
Ağabeyiyle birlikte amcası Kapağan Kağan tarafından büyütüldü. 
[Resim: bdun0p.jpg]
"Bilge Kağan 32 yaşında Göktürk Devleti'nin ülke yönetimini ele aldığında,Kül tegin de 31 yaşında onun yardımcısı oldu ve ordunun başına geçti. 

Kül Tigin, 16 yaşında iken amcası Kapağan Kağan ile birlikte 50 bin kişilik Çin ordusuyla yapılan savaşa katıldı ve kahramanlığı ile dikkat çekti. 
Kül Tegin, 21 yaşında iken Çinli general Caca ile yapılan savaşta da yer almış ve üç atını kaybetmişti. 
Çinli askerlerin attığı 100'den fazla oktan kurtulmayı başararak, bu savaşın kazanılmasında büyük payı olduğu abidelerde yazılıdır.


Kül Tegin, 26 yaşında iken Göktürk Devleti'ne başkaldıran Kırgızlara karşı düzenlenen sefere de katıldı. 
Sanga Dağı'nın eteklerinde 710 yılında yapılan savaşta, Kül Tigin'in savaşçılığı Çinlilerin de dikkatini çekti 
ve Çin kaynaklarında onu "Yenilmez Savaşçı" olarak gösterdiler.

Kül Tegin 27 Şubat 731'de 47 yaşında iken öldü. 
1 Kasım 731'de kendisine büyük bir cenaze töreni düzenlendi. 
Törene Çin, Titan, Tatabı, Tibet, İran, Soğd, Buhara, Türgiş, Kırgız ve diğer devlet boyları da katıldı."

*

Şimdi, Baykal Gölü' nün güneyine düşen yerde Koşa Çaydam Gölü vardır ya, orada mermer üzerinde "Kültigin, koyun yılında 17. günde uçtu." diye yazar.

*
KARDEŞLİK ANITI YIKILMADAN GEL!

-I-
Çağırın "badizci"yi.. 
Taşa yazı yazan, taş yontucu sanatkârı hele...
"Ucube(!)" olmayacak bir abide yaptırmalıyım düş bahçeme...
Çekiç murça vurmalı çın, çın, çın!
Murç taşa... 
Çın, çın çın!!!
Bir hırçın zamanın göğsünden, 
Dokuz kat göğe 
Havalanmadan binlerce bıldırcın
Dikmeliyim kardeşlik anıtını
Yemeden hançerini kardeşimin...


-II-
Kağanlarım geçsin birer birer
Hafızamın düz ovalarından sonsuza..
Deli tayların nal sesleri çakılsın
Bakır tenli, göğsü kanlı köhne zamana.
Şimdiler, dünün teknesine yuvarlansın da
Görelim, sarmaşıklar arasında ağlayan
Göz yaşını görelim
Kırık kanatlı güvercinin...


-III-
Çağırın, taşı hamur eden ustayı çağırın
Sırtımda kama yarası of ki of!
Kardeş dediklerimin elinden n'ideyim?
Haydi, yaramı sarın...
Şiire damlarsa kanım
Gül kokar teni 
O kitapdaki bütün sayfaların...
Geleceğim diyordun ya, unutmuş değilim
Kardeşlik anıtı yıkılmadan gel,
Baş ucuma son taş
Çakılmadan gel!

Mustafa CEYLAN
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi