Muharrem KUBAT (Eğitimci-Şair)
MUSTAFA CEYLAN VE 50. SANAT YILI
Mustafa Ceylan’la ilk tanışmamız yirmi veya yirimibeş yıl önce Sayın Gülsüm Işıldar ve Sayın Şadiye Çeliker’in Bursa Zeytinbağı’nda düzenlediği dinletisinde oldu. Şöyle ki:
Şiir dinletisi bittikten sonra otelimize gittik. Otel lobisinde küçük bir sohbet toplantısı yapalım dedik. Aralarında en yaşlı ben olduğum için toplantının yönetimini bana verdiler. Orada bulunan arkadaşlara sıra ile şiir, kitap ve benzeri şeyler hakkında ne düşündüklerini sordum. Ayrıca bulunduğumuz yerlerde edebiyatla ilgili ne gibi faaliyetler olduğunu öğrenmek istedim. Herkes birşeyler söyledi Bu arada sevgili Mustafa Ceylan'da söz aldı. Düşüncelerini şöyle sıraladı :
Tekniğin çok ilerlediğini, bilgisayar diye bir şeyin hayatımıza girdiğini, bundan böyle kitap basım işinin zayıflayacağını, istenilen bilgilerin bilgisayardan hemen öğrenilebileceğini tatlı bir lisanla anlattı.
Bu bilgiler orda bulunan arkadaşlara göre de, bana göre de enteresan geldi. Pek ihtimali vermemekle birlikte dikkatimizi çekti ve can kulağı ile dinledik. İşte bugün bilgisayarın marifetleri ortada.
Sevgili okurlar, bunu neden anlattım ve yazıma neden bu anekdotla başladım, onu da kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mustafa Ceylan, tekniğin getirdiği yenilikleri yakından takip eden, ondan azami derecede faydalanan ve arkadaşlarına bu hususta da yardımcı olan bir edebiyat dostumuz.
Bugüne dek 50 civarında esere imza atan bu edebiyat tutkunu, yaptığı tahlillerle Türk Edebiyatı'nda bir boşluğu gidermiştir. Hele hele, sağlıklarında hepimizin ağabeyi, saygın insan Ahmet Tufan Şentürk, herkesin Toprak Anası Güzide Taranoğlu, bulunduğu ortama neşe saçan Tahir Kutsi Makal, yazdığı makaleleriyle rekor kıran İsa Kayacan, Türk Şiirinde saygın bir yeri olan Halil Soyuer, yazdığı eserlerle dikkat çeken Abdullah Satoğlu ve Muharrem Yazıcıoğlu ile ilgili eserler büyük bir emek ürünü olduğu gibi bir vefa örneğinin de yerine getirilmesidir.
Sevgili okurlar, Tanrı, insanları yeryüzüne gönderirken bazı yeteneklerle donatarak gönderirmiş. Kişi bu yeteneğinin farkında olur ve müsait bir ortamda bulursa çağdaşları arasında belirli bir yere gelirmiş. İşte, sevgili Ceylan'ı da Tanrı yeryüzüne uğurlarken şiir ve edebiyat yeteneği ile donatarak gönderse gerek ki kendini bu dünyaya "Şiir ve Edebiyat dünyasına" adamış ve hakettiği yere de gelmiştir.
Özellikle şiir ve edebiyat tahlillerinde büyük bir boşluğu doldurmuştur. Dili sade ve yalındır. İyi bir araştırmacıdır. Hele O'nun "Öldürülen 101 şair" isimli eseri defalarca okunmaya değer bir kitaptır. El attığı her konuyu titiz bir araştırma sonucu okuyucularına sunmaktadır. Günümüzün Dedekorkut'u denilebilir. İyi bir şair olduğu gibi iyi bir ahlak bilimcisidir. Sosyal ve sıcak kanlıdır. Gülce Akımı'nın kurucularındandır.
Elbette bu denli yeteneklere edebiyat adına, şiir adına, sanat adına saygı duymak gerekir, Çünkü bu denli insanları Tanrı yeryüzüne az sayıda gönderiyor. O halde bu yeteneklerden ne kadar çok faydalanılırsa Türk Edebiyatı ve şiiri o kadar mesafe alır.
Sevgili okurlar, yine bir anekdotla yazımı bitirmek istiyorum. Müzisyen Bethoven'le yazar Göthe bir kahvede oturuyorlarmış. O sırada Alman İmparatoru 9. Frederich oradan geçerken Bethoven Frederich'e sayı olsun diye ayağa kalkmış. Göthe, Bethoven'e "Otur oturduğun yerde, Almanya daha çok Frederichler görür, senin gibisini bir daha göremez" demiş. O nedenle sanat insanının yeryüzünde ayrı bir yeri ve değeri vardır. Onlara sağlıklarında hakettiği değer verilmeli. O nedenle sevgili Mustafa Ceylan için 50. sanat yılını düzenleyenlere şükran ve sevgilerimi sunuyorum.
Mustafa Ceylan'a da daha nice yıllar ve çalışmalar diliyor, gözlerinden öpüyorum.
MUSTAFA CEYLAN VE 50. SANAT YILI
Mustafa Ceylan’la ilk tanışmamız yirmi veya yirimibeş yıl önce Sayın Gülsüm Işıldar ve Sayın Şadiye Çeliker’in Bursa Zeytinbağı’nda düzenlediği dinletisinde oldu. Şöyle ki:
Şiir dinletisi bittikten sonra otelimize gittik. Otel lobisinde küçük bir sohbet toplantısı yapalım dedik. Aralarında en yaşlı ben olduğum için toplantının yönetimini bana verdiler. Orada bulunan arkadaşlara sıra ile şiir, kitap ve benzeri şeyler hakkında ne düşündüklerini sordum. Ayrıca bulunduğumuz yerlerde edebiyatla ilgili ne gibi faaliyetler olduğunu öğrenmek istedim. Herkes birşeyler söyledi Bu arada sevgili Mustafa Ceylan'da söz aldı. Düşüncelerini şöyle sıraladı :
Tekniğin çok ilerlediğini, bilgisayar diye bir şeyin hayatımıza girdiğini, bundan böyle kitap basım işinin zayıflayacağını, istenilen bilgilerin bilgisayardan hemen öğrenilebileceğini tatlı bir lisanla anlattı.
Bu bilgiler orda bulunan arkadaşlara göre de, bana göre de enteresan geldi. Pek ihtimali vermemekle birlikte dikkatimizi çekti ve can kulağı ile dinledik. İşte bugün bilgisayarın marifetleri ortada.
Sevgili okurlar, bunu neden anlattım ve yazıma neden bu anekdotla başladım, onu da kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mustafa Ceylan, tekniğin getirdiği yenilikleri yakından takip eden, ondan azami derecede faydalanan ve arkadaşlarına bu hususta da yardımcı olan bir edebiyat dostumuz.
Bugüne dek 50 civarında esere imza atan bu edebiyat tutkunu, yaptığı tahlillerle Türk Edebiyatı'nda bir boşluğu gidermiştir. Hele hele, sağlıklarında hepimizin ağabeyi, saygın insan Ahmet Tufan Şentürk, herkesin Toprak Anası Güzide Taranoğlu, bulunduğu ortama neşe saçan Tahir Kutsi Makal, yazdığı makaleleriyle rekor kıran İsa Kayacan, Türk Şiirinde saygın bir yeri olan Halil Soyuer, yazdığı eserlerle dikkat çeken Abdullah Satoğlu ve Muharrem Yazıcıoğlu ile ilgili eserler büyük bir emek ürünü olduğu gibi bir vefa örneğinin de yerine getirilmesidir.
Sevgili okurlar, Tanrı, insanları yeryüzüne gönderirken bazı yeteneklerle donatarak gönderirmiş. Kişi bu yeteneğinin farkında olur ve müsait bir ortamda bulursa çağdaşları arasında belirli bir yere gelirmiş. İşte, sevgili Ceylan'ı da Tanrı yeryüzüne uğurlarken şiir ve edebiyat yeteneği ile donatarak gönderse gerek ki kendini bu dünyaya "Şiir ve Edebiyat dünyasına" adamış ve hakettiği yere de gelmiştir.
Özellikle şiir ve edebiyat tahlillerinde büyük bir boşluğu doldurmuştur. Dili sade ve yalındır. İyi bir araştırmacıdır. Hele O'nun "Öldürülen 101 şair" isimli eseri defalarca okunmaya değer bir kitaptır. El attığı her konuyu titiz bir araştırma sonucu okuyucularına sunmaktadır. Günümüzün Dedekorkut'u denilebilir. İyi bir şair olduğu gibi iyi bir ahlak bilimcisidir. Sosyal ve sıcak kanlıdır. Gülce Akımı'nın kurucularındandır.
Elbette bu denli yeteneklere edebiyat adına, şiir adına, sanat adına saygı duymak gerekir, Çünkü bu denli insanları Tanrı yeryüzüne az sayıda gönderiyor. O halde bu yeteneklerden ne kadar çok faydalanılırsa Türk Edebiyatı ve şiiri o kadar mesafe alır.
Sevgili okurlar, yine bir anekdotla yazımı bitirmek istiyorum. Müzisyen Bethoven'le yazar Göthe bir kahvede oturuyorlarmış. O sırada Alman İmparatoru 9. Frederich oradan geçerken Bethoven Frederich'e sayı olsun diye ayağa kalkmış. Göthe, Bethoven'e "Otur oturduğun yerde, Almanya daha çok Frederichler görür, senin gibisini bir daha göremez" demiş. O nedenle sanat insanının yeryüzünde ayrı bir yeri ve değeri vardır. Onlara sağlıklarında hakettiği değer verilmeli. O nedenle sevgili Mustafa Ceylan için 50. sanat yılını düzenleyenlere şükran ve sevgilerimi sunuyorum.
Mustafa Ceylan'a da daha nice yıllar ve çalışmalar diliyor, gözlerinden öpüyorum.