13/11/2014, 02:44
ŞİİR MAHALLESİNİN ÇIKMAZ SOKAKLARI
Mustafa CEYLAN
**************
Bugün internet, yeryüzünün en büyük şiir mahallesi durumundadır.Çok sayıda şiir sitesi, şiir portalı, forumu vb renklendirilmiş ve albenili havalara sokulmuş bir şekilde gözlerimizin önünde salınıp durmaktalar. Elektronik yayıncılık ile, tek tuş ile milyonlarca okuyucuya ulaşabilme imkânı, günümüz şairlerini "kolaycı ve kopyacı" yapmaktadır.
Tüketici toplum içinden "bana neci, vurdumduymaz" kalem sahiplerini süslü kaftanlar giydirip çıkarmakta ve gözlerimiz yanıp sönen bu "şiir ateş böcekleri"nin hangi birisini okuyacağına karar vermekte zorlanmaktadır.
1970'li yılların tek kanallı ve renksiz TV'sinde "şiir nöbeti" tutan ben, ayda bir sunulan "şiir saati" ni kaçırmamak için çırpınırdım. Gençliğin verdiği heyecan ile, hele ki bir şiirim okunmaya görsün, tam bir ay bayram yapardım. Benden yaşlı, usta şairleri, ağabeylerimizi gördüğümde onların bana "Aferin Mustafa! Televizyonda okunan şiirin neydi öyle? Çok beğendim. Aynı şekilde yazmaya devam" demiyorlar mı, işte bayram içinde bayram da, bayram sütlacı da o sözlerdi...
Şimdi, yüzlerce internet radyosu var ve hepsinde de şiir programları var. Facebook gibi ortak platformlarda da bolca şiir videoları... Şairin usanası değil, fırsat ve imkân o kadar fazla ki...
Fakaaat;
Bir önemli husus var ki o da şu : Bu kadar dağınık ve karmaşık olan şiir mahallesinin önemli bir çıkmaz sokağı bulunmaktadır ki, sokak içinde bir çok çıkmaz ara sokağı da taşımaktadır. Bunun henüz farkına varamamış durumdayız. Allah'ın her günü, bir değil bir kaç portala birden şiir yazmayı kendine bir görev addetmiş, yüzlerce, binlerce şairimiz var. Bazen bu kadar gayretli şairlerimizi gördükçe şaşırıp kalmaktayım. Bu kadar da olmaz ki, bu kadar da yazılmaz ki diyorum, ama, sözüm kendi aynamda yansıyıp orada ışıklı bir şekilde takılıp kalmakta. Dinleyen yok...
İnternet sayfasının kalıcılığı yok. İstenirse ömrü uzatılabilir ama, nihayetinde sanal bir sayfadır, en azından elektrikler kesildiğinde ulaşamazsınız. Sonra, bir süre sonra; o site yayından kaldırıldığında sizin onca yıl emek verip eserlerinizi yayınladığınız sayfalar yok olup gitmektedir.
Bu bakımdan, kitabın durumu ve konumu bir başkadır. Çağın sancısının elektronik-sanal kitap çıkartıp, tarihî kütüphanelerimizin kapısına kilit vurdurmak olduğunu gayet iyi bilenlerdenim. "Söz uçar, yazı kalır" diyen atalar sözü, sözün "yazıldığı yeri-zemini-mekânı" belirtmemiş. Orhun Abidelerinde taşa kazılan sözler asırları delip gelende öğütler vermiş milletime, birliğini bozma sakın demiş... Kâğıtlara yazılmış ilâhîleri teker teker okuyup Sakarya Irmağı'na atan Molla Kasım'ın bir şiirde adı geçince mıh gibi, su kıyısında taş kesilip kalması ve atmadığı, atamadığı şiir yazılı kâğıtlarla BİZİM YUNUS o günlerden bugünlere yürüyüşünü devam ettirmektedir.
Bel ki, biraz daha teknolojik gelişmeyle "elektronik kütüphane"lerimize kavuşacağız ve bel ki işte o zamanlarda şiirimizi kaybetmeyeceğiz, yazdıklarımız, yürek seslerimiz ve görüntülerimiz kalıcı olacak.
Kolaycı ve tüketici çağcıl şair, elektronik kütüphane gelene kadar çabalayıp duracaksın ama, yazdıklarının kalıcı olmayacağını gayet iyi bilmelisin. O yüzden, kesinlikle YEDEKLEME diye bir gerçeği kabul etmelisin ve eserlerini bir başka yerde, başka şekilde mutlaka yedeklemelisin...
Şiir mahallemizin ikinci çıkmaz sokağı ise "telif haklarına tecavüz ve şiir hırsızlığı"dır. Bu yara büyük yaradır. Şiir siteleri kendi aralarında "birlik kurup"(ŞİİR SİTELERİ BİRLİĞİ)- ISBN ajansı ile meslek birlikleri vasıtası ile bir anlaşma sağlayana kadar, yani, her şiirin resmi, özel bir kütük numarası, sicil numarası olana kadar, bu çıkmaz sokak cümle şairleri uğraştırmaya devam edecektir.
Şair enflâsyonu yaşanan bir dünyada elbette şiir hırsızları da çok olacaktır. Bence, şiir hırsızlarından şiiri korumak için bir değil, bir kaç sitede birden yayınlayıp, hattâ yayınlamadan evvel, şairin kendisine , kendi adresine kendisinin mektup atması, zarfın içine o şiiri koyması ve asla postadan gelen o zarfı açmaması, yıllarca saklaması gerekiyor. Yahut da, elektronik yayında, internette şiiri yayınlamadan evvel, en azından yerel bir dergi veya gazetede olsun o şiiri yayınlamalı ve bir nüsha o yayından saklamalıyız.
Şiir mahallemizin çıkmaz sokakları ağzına kadar, dipten bucağa şair dolu. Hangi kapıyı çalsam, kapı açıldığında ellerinde kalemler, mikrofonlar habire şiir yazan ve bundan usanmayan, bıkmayan bir çok şairle karşılaşmaktayım. Kalabalıklar arasında yaşanan "kabalıkları" görmezlikten gelerek, "has şiiri" aramaya çıktığımızda, üzülerek ifade etmeliyim ki, eskinin beğendiğimiz şair şiirlerinin gölgesi bile olamayacak taklidî ve bozuk, aceleyle imâl edilmiş, çarpıtılmış ve düşük "şiir enkazları"yla karşılaşmaktayız. Kafamı çevirip geçemediğim o "şiir enkazları"na çok üzülüyorum. Kelimelerin, doğarken ölüvermesi, yıkılan şiirin altında toz olup kaybolan şair isimleri, şair kartvizitleri beni derinden etkilemekte ve üzmektedir. Okuduğumda, hemen ezberleyiverdiğim, "zikke gibi" gönül çadırımın çevresine çakılıvermiş şiirler aramaktayım. Dudaklarımdan düşmeyen, mesajıyla, yazım tekniğiyle, şiir diliyle bana "helâl olsun" dedirten şiirler aramaktayım. Dili bizden, dişi bizden "şiir güzelleri"ni aramaktayım.
Ve insanlarımızı umutsuzluğun girdabına savuran, "geriye gidişin düdükleri" olan "şiirimsileri" okudukça, 20 yıl önceki şairleri mumla aramaya çıkmaktayım. Yoksa, çağ ilerleyip değiştikçe, benim algılama merkezimde depremler mi olmuştur ki, şiir mahallesinin çıkmaz sokağında duvara toslayan şairlerle yüzyüze kalmaktayım. Valla bilemiyorum bana neler olduğunu, ama, bir şeyi iyi biliyorum ki, şiir mahallemizde çıkmaz sokakları çoğaltan hareketler sergilenmeye devam etmektedir.
Yerinde saymak, geri gitmekten daha kötüye benziyor. Geriye giderken bel ki nedenleri, niçinleri sorgular; yeni bir hamle ile ileriye atılımlar yapabilirsiniz. fakat, yerinde saymayı doğruluk, dürüstlük, tekâmül noktası veya zirve kabul etmek aslında en büyük yanılgıdır. Yerinde saymayı maharet bilip, onda ısrarcı olanlar, en kısa zaman içinde ne kadar geriye düştüklerini farkedenlerdir. Çünkü, yanlarından niceleri gelip geçmiştir ileriye de, yerinde sayan köprünün bu yanında kalmış, geçip gidenler ise çıkmaz sokağa girmeden yeni ufuklara yelken açıvermişlerdir. Şiirine marş marş diyenler, şiirini sanakârane süsleyip, güçlendirip geleceğe koşturmak için yendien yeni yapanlar yol alıp sonsuza koşanlardır. Şiirini, eski şiirin rüzgârıında bırakıp, yorgun kafiyelerin ve uyakların bozuk taklidi olarak, hep birbirinin aynısı, tekrarı dizelerle yerinde saydıranlar asla gelece kalamazlar.
Bugün yazılması gereken şiir, eskinin bozuk bir kopyası değil; eskinin tekniğinden istifade ederek, ayrı, yepyeni bir kimlikle çıkmalıdır. Hattâ her şiir kendi "iç veznini" kendisi doğurmalıdır. Gülce Edebiyat Akımı, bu bakımdan yeni şiirin sonsuzluğa açılan yeni kapısıdır.