15/06/2018, 14:29
Ökkeş ÖZTÜRK
ZOR İŞTİR MUSTAFA CEYLAN'I ANLATMAK
Sevgili Harun Yiğit, telefonla Mustafa CEYLAN hakkında bir yazı yaz demeseydi hiç aklıma gelmezdi. Yıllardır arkadaşlık ettiğim, birlikte içki içtiğim, içimi döktüğüm, edebi toplantılarına katıldığım kişi hakkında yazı yazmanın zorluğunu anladım.
Mustafa CEYLAN'ı anlatmak o kadar zor ki nasıl başlayacağını bilmiyor insan, nasıl bir bardak su ile umman anlatılmazsa birkaç satırlarda Mustafa CEYLAN anlatılmaz. Bu nedenle işe çevreyi tanımakla başlamak gerek. Mustafa CEYLAN bir kasaba çocuğudur. Anadolu’nun tüm şehirlerinde olduğu gibi o da örf, adet, gelenek gibi değerlere son derece önem veren bir kişiliğe sahiptir, duygusal bir yapıya sahip olması onu edebiyatla, öncelikle de şiirle haşır neşir olmaya yetmiştir.
Gerek lise gerekse yüksek tahsil yıllarında Ankara'da yaşayan sanat çevresi ile tanışma fırsatını bulmuştur. Ahmet Tufan ŞENTÜRK ve diğer yazar, çizer kişilerle. Ankara'nın Abidinpaşa semtinde Edebiyat sohbetlerine, şiir dinletilerine katılarak tabir caizse, ilk şerbeti orda tatmış ilk heyecanı o yıllarda yaşamıştır.
Mustafa sevecenliği, tez canlılığı, heyecanlı oluşu ve hürmet etmeyi kutsal bir ibadet gibi görmesi nedeniyle toplantıların en genci, en tecrübesizi olmasına rağmen onlar tarafından hemen kabul görmüş ve aralarında yer edinmiş ve de çokta sevilmiştir. Bu kabul görme Mustafa CEYLAN'a bir haz vermekle kalmayıp cesarette kazandırmıştır. Özellikle Ahmet Tufan ŞENTÜRK etkisinde şiirler yazıp çevresindekiler okuyup bunların görüşlerini almıştır, onların teşvikiyle edebiyatta yol almaya başlamış; okudukça okumuş, okudukça bilgi dağarcığına yeni yeni bilgiler eklemiştir.
Matematik, fizik, kimya gibi bilimleri sevmesi onun şiirden uzak kalmasına engel teşkil etmeyip dahada realist şiirler yazmasına vesile olmuştur. Bu yıllarda çağdaş şairlerinin birçoğunu okumuş, onların şiir dillerini incelemiş, birçoğuyla bire bir söyleyişi yapma fırsatını da bulmuştur. Bu yıllar Mustafa CEYLAN'ı sanatta çıraklık, kalfalık yıllarıdır.
Ustalarına baba, pir, üstat gibi, sıfatlar yakıştırmış onların etkisi altında kalmaktan onların şiirlerinden esinlenmekten gocunmayıp bilakis onur duymuştur.
Ben Mustafa’yla , pişmiş, olgunlaşmış kendine güvenen bir dönemde tanıştım artık kor olmuş yanıyordu; yandıkça çevresine ışık saçıyor ham insanın olgunlaşmasını sağlıyordu. Çevresinde çok sayıda insan vardı. Sanki göreviymiş gibi birçok genç insana, şiir konusunda yardım ediyordu. Ankara Abidinpaşa ne öğrendiyse onları çevresine uyguluyor bir geleneği sürdürmeye çalışıyordu.
Mustafa CEYLAN bu günlerde başlı başına ekol bir akım olduğunu kanıtlarcasına "GÜLCE Edebiyat Akımı" diye bir akım başlattı. Bunda ne derece başarılı, ne derecede başarısız olduğunu zaman ve edebiyat tarihi gösterecektir. Ancak bence önemli olan, bu cesareti kendinde bulması ve bir avuç arkadaşı ile “ki bunlardan biri de sevgili Harun YİĞİT kardeşimizdir.” buna soyunmasıdır. Bunun taktire şayan yanları vardır kanımca. Başlarken de belirttiğim gibi, zor iştir Mustafa CEYLAN'ı anlatmak.
Ben sanatının 50. yılında kendisine başarılar, sağlıklı bir yaşam diliyor, iyi ki varsın Mustafa CEYLAN diyorum.
ZOR İŞTİR MUSTAFA CEYLAN'I ANLATMAK
Sevgili Harun Yiğit, telefonla Mustafa CEYLAN hakkında bir yazı yaz demeseydi hiç aklıma gelmezdi. Yıllardır arkadaşlık ettiğim, birlikte içki içtiğim, içimi döktüğüm, edebi toplantılarına katıldığım kişi hakkında yazı yazmanın zorluğunu anladım.
Mustafa CEYLAN'ı anlatmak o kadar zor ki nasıl başlayacağını bilmiyor insan, nasıl bir bardak su ile umman anlatılmazsa birkaç satırlarda Mustafa CEYLAN anlatılmaz. Bu nedenle işe çevreyi tanımakla başlamak gerek. Mustafa CEYLAN bir kasaba çocuğudur. Anadolu’nun tüm şehirlerinde olduğu gibi o da örf, adet, gelenek gibi değerlere son derece önem veren bir kişiliğe sahiptir, duygusal bir yapıya sahip olması onu edebiyatla, öncelikle de şiirle haşır neşir olmaya yetmiştir.
Gerek lise gerekse yüksek tahsil yıllarında Ankara'da yaşayan sanat çevresi ile tanışma fırsatını bulmuştur. Ahmet Tufan ŞENTÜRK ve diğer yazar, çizer kişilerle. Ankara'nın Abidinpaşa semtinde Edebiyat sohbetlerine, şiir dinletilerine katılarak tabir caizse, ilk şerbeti orda tatmış ilk heyecanı o yıllarda yaşamıştır.
Mustafa sevecenliği, tez canlılığı, heyecanlı oluşu ve hürmet etmeyi kutsal bir ibadet gibi görmesi nedeniyle toplantıların en genci, en tecrübesizi olmasına rağmen onlar tarafından hemen kabul görmüş ve aralarında yer edinmiş ve de çokta sevilmiştir. Bu kabul görme Mustafa CEYLAN'a bir haz vermekle kalmayıp cesarette kazandırmıştır. Özellikle Ahmet Tufan ŞENTÜRK etkisinde şiirler yazıp çevresindekiler okuyup bunların görüşlerini almıştır, onların teşvikiyle edebiyatta yol almaya başlamış; okudukça okumuş, okudukça bilgi dağarcığına yeni yeni bilgiler eklemiştir.
Matematik, fizik, kimya gibi bilimleri sevmesi onun şiirden uzak kalmasına engel teşkil etmeyip dahada realist şiirler yazmasına vesile olmuştur. Bu yıllarda çağdaş şairlerinin birçoğunu okumuş, onların şiir dillerini incelemiş, birçoğuyla bire bir söyleyişi yapma fırsatını da bulmuştur. Bu yıllar Mustafa CEYLAN'ı sanatta çıraklık, kalfalık yıllarıdır.
Ustalarına baba, pir, üstat gibi, sıfatlar yakıştırmış onların etkisi altında kalmaktan onların şiirlerinden esinlenmekten gocunmayıp bilakis onur duymuştur.
Ben Mustafa’yla , pişmiş, olgunlaşmış kendine güvenen bir dönemde tanıştım artık kor olmuş yanıyordu; yandıkça çevresine ışık saçıyor ham insanın olgunlaşmasını sağlıyordu. Çevresinde çok sayıda insan vardı. Sanki göreviymiş gibi birçok genç insana, şiir konusunda yardım ediyordu. Ankara Abidinpaşa ne öğrendiyse onları çevresine uyguluyor bir geleneği sürdürmeye çalışıyordu.
Mustafa CEYLAN bu günlerde başlı başına ekol bir akım olduğunu kanıtlarcasına "GÜLCE Edebiyat Akımı" diye bir akım başlattı. Bunda ne derece başarılı, ne derecede başarısız olduğunu zaman ve edebiyat tarihi gösterecektir. Ancak bence önemli olan, bu cesareti kendinde bulması ve bir avuç arkadaşı ile “ki bunlardan biri de sevgili Harun YİĞİT kardeşimizdir.” buna soyunmasıdır. Bunun taktire şayan yanları vardır kanımca. Başlarken de belirttiğim gibi, zor iştir Mustafa CEYLAN'ı anlatmak.
Ben sanatının 50. yılında kendisine başarılar, sağlıklı bir yaşam diliyor, iyi ki varsın Mustafa CEYLAN diyorum.