15/06/2018, 17:22
ŞAİR ÖLDÜRMEK KOLAY
— Öldürülen 101 Şair —
R. MİTHAT YILMAZ
*****************************
“Öldürülen 101 Şair”, Mustafa Ceylan’ın son kitabı. Gelişim Sanat yayını, 480 sayfa, Şubat-2013.
Kitabın başında, yayınevi adına kısa bir Önsöz var, şu cümle bu Önsöz’den; “Sahasında büyük bir boşluğu dolduracağına inandığımız bu eser, bıkmadan-usanmadan çalışan ‘Gülce Edebiyat Akımı’nın kurucularından araştırmacı şair-yazar Mustafa Ceylan’ın çalışmaları sonucunda ortaya çıkmıştır.”
Merak edenler olacaktır elbet; Mustafa Ceylan kimdir, Gülce Edebiyat Akımı ne demektir?
Mustafa Ceylan kimdir’i, Bizim Ece dergisinin 169. (Kasım-Aralık 2013) sayısında Şafaknur Yalçın’ın Ceylan’la yaptığı mülâkattan aktaracağız:
Mustafa Ceylan, 1952 Ankara-Elmadağ doğumlu. İlk ve ortaokulu Elmadağ’da, liseyi Ankara’da okudu. Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisinden Makine Mühendisi olarak mezun olan Mustafa Ceylan, lise sonrası Elmadağ Belediyesinde başladığı memuriyet hayatını 1998’de emekli oluncaya kadar birçok ilde işçi, memur, şef, müdür, işletme müdürü, daire başkanı, Başbakanlık Müşaviri, Belediye Başkan Yardımcısı, İl Daire Müdürlükleri gibi görevlerle sürdürdü. Gün oldu, aktif siyaset yaptı, 12 Mart ve 12 Eylül’de tutuklandı. Birçok STK’da, gazetede, dergide görevler üstlendi, yöneticilik, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Burada sayamayacağımız kadar gazete ve dergide yazıları, şiirleri yayımlanan Ceylan, hâlen Antalya’da ikamet etmekte olup Gülce Edebiyat Akımı’nın kurucuları arasındadır.
Bu akımla ilgili bilgileri de Osman Öcal’la Refika Doğan’ın hazırladıkları Gülce Edebiyat Akımı/Güldeste adlı kitaptan alacağız.
Gülce Edebiyat Akımı, Mustafa Ceylan, Harun Yiğit, Refika Doğan, Osman Öcal ve Yusuf Bozan’ın kuruculuğuyla yola çıktı. Sonra birçok şair bu akıma katıldı. Yerimiz müsait olmadığı için bu akımla ilgili özet bilgiyi sözünü ettiğimiz kitaptaki Refika Doğan’ın uzunca yazısından seçtiğimiz birkaç cümleyle vereceğiz:
(Gülce Edebiyat Akımı), “Eski ile yeniyi, hece ile serbesti buluşturma, beraberinde; aruzu güzel Türkçemizle daha anlaşılır, yazımı daha kolay ve daha yalın bir ifadeye kavuşturma istek ve iradesidir. Yani bizim olanı (daha bilinçli, daha yapıcı ve yaratıcı yol ve yöntemlerle) yine bize kazandırmaktır yeniden. Ve açılımlarındaki ahenk, ölçü ve farklı tekniğiyle yeni bir çığır açmak şiirimize.”
Merak edip de akımla ilgili geniş bilgi almak isteyenlere adres; http://www.gulceedebiyat.com
Biz şimdi tekrar Mustafa Ceylan’ın Öldürülen 101 Şair kitabına dönelim:
Yazarın ifadesine göre, XIV. yüzyılda 3, XV. Yüzyılda 15, XVI. Yüzyılda 29, XVII. Yüzyılda 26, XVIII yüzyılda 26, XIX. Yüzyılda 16 ve XX. Yüzyılda 22 şair olmak üzere toplam 137 şairimiz çeşitli sebeplerle öldürülmüştür. Yazar diyor ki, “Çalışmamızda bu şairlerimizden, hakkında kaynak bulabildiğimiz 101 şairi ele aldık.”
Eserinde takip ettiği metoda gelince; o da -yayınevinin Önsöz’ünde- şöyle:
“Bu çalışmada, öldürülen 101 şairin kısa biyografik tanıtımlarından sonra şiirlerinden örnekler verilmiş, bilâhare, şairin öldürülüş sebebi etraflıca ele alınarak, yazar tarafından günümüze ve geleceğe göndermeler yapılmış. Ardından, konuya ‘Gülce Edebiyat Şiir Türleri’ ile şiirin efsunkâr çiğdem kokusu sürülmeye çalışılmıştır.”
Bunun anlamı şu; her şairle ilgili son sözü, Gülce akımın şiir kalıplarından biriyle yazdığı bir şiirle Mustafa Ceylan söylüyor.
Evvela işin doğrusunu söylemek lazım; Mustafa Ceylan, bu eserini vücuda getirmek için çok zaman harcamış, çok emek sarfetmiş ve hâliyle da ortaya çok değerli bir kaynak eser çıkarmış.
Bu sahada elimizde Hayati Baki’nin Şiirin Kesik Damarları-II (Promete Yayınları, 1994-Ankara) diye bir kitabı varsa da Ceylan’ın kitabıyla kıyaslanamayacak kadar zayıftır. Baki’nin bu kitabında sadece 8 Türk şairini görebilirsiniz; diğerleri yabancıdır. I. Cilt ise “intihar eden şairler kitabı”dır.
Mustafa Ceylan’ın Öldürülen 101 Şair’i bizce bitmiş bir kitap değildir; hiçbir zaman da bitmeyecektir. Öyle sanıyoruz ki hayatta olduğu müddetçe Ceylan’ın bu alandaki araştırması-soruşturması devam edecektir. Bu “101” sayısı ise sadece bu ilk baskıya mahsus sembolik bir rakam olarak kalacaktır. İleriki her yeni baskıda Ceylan’ın kitabının ismi değişebilir. Sadece temennimiz, listeye günümüzden ve gelecekten yeni isimlerin katılmamasıdır.
“Öldürülen Şairler” deyince, çoğumuzun aklına, devlet tarafından; en azından Osmanlı döneminde padişahların fermanıyla, şeyhülislâmların fetvasıyla öldürülen şairler geliyor. Yahut ihtilallerin akabinde, despot yönetimler-yöneticilerce katledilenler… Bir de bu şairler, sırf şiirleri yüzünden bir şekilde öldürülmüş gibi algılıyor insan.
Oysa Mustafa Ceylan’ın eserini okuduğunuzda, bunun hiç de böyle olmadığını –en azından tamamen böyle olmadığını– görüyorsunuz. Mesela ünlü halk şairi Çıldırlı Âşık Şenlik, kendisini kıskanan şair arkadaşları tarafından zehirlenerek öldürülüyor. Şair Pirî Mehmet Paşa’nın ise kendisini kıskanan Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın dolduruşuna gelen –çok gariptir– Pirî’nin oğlu tarafından zehirlendiğini görüyorsunuz.
Bu 101 şaire, yolu kesilerek eşkıyalar tarafından öldürülen 7 şairle savaşta şehit düşen veya bir şekilde öldürülen 16 şair de dâhildir. Yeniçeriler tarafından öldürülen 3 şair, linç edilen 1 şair, kargaşada öldürülen 1 şair, valilik görevinden ötürü öldürülen 1 şair, sır kâtibi oldukları için öldürülen 2 şair de bu 101 şair arasındadır.
Halim Efendiyi Rumlar öldürür, eşiyle birlikte Refiâ’yı evine gelen misafirler öldürür, Tatar Lütfi’yi sarhoş haldeyken sokakta karşılaştığı diğer sarhoşlar öldürür. Daha enteresanı; Helâki ve Yusuf-i Sânî, aşk yüzünden sevdikleri kadınlarca hançerlenerek helâk edilmişlerdir. Sânî’yi öldüren kadın, aynı zamanda intihar ederek kendi hayatına da son vermiştir. Yeri miydi bilmem, Ceylan’ın kitabında bu satırları okurken, Elazığlı şair Sıtkı Caney’in, “her güzel kalbinde bir hançer taşır” mısraı düştü hafızamıza.
Bir paragraf açarak bir hususu daha ifade edelim:
Mustafa Ceylan’ın kitabında ismi geçen 101 kişinin tamamı mümeyyiz vasfıyla şair de değildir. Padişahından paşasına, şeyhülislâmından şehzadesine, kimyagerinden dervişine kadar farklı iş ve ikbal sahibi insanlar vardır bunlar arasında. Ama tamamı, güçlü veya zayıf paçayı şiire ve nasılsa bir şekilde yakayı ecele kaptırıvermişler.
Aslında bütün bu dediklerimizi de içine alan kapsamlı bir mukaddime/önsöz bulunmalıydı kitabın başında. Kitap boyunca yapılan alıntıların bir kısmında varsa da tamamında dipnot şeklinde dahi olsa kaynak gösterilmeliydi. Eserde nasılsa gözden kaçmış yazım hatalarının çokluğu -gerek şiir ve gerekse nesir iktibaslarda- titiz okuyucuları üzecektir; olmamalıydı.
Kitabın sonunda Azerbaycan’dan Vedadî ve Vâkıf’ı görünce demek gereğini duyduk; Şah Kaçar Feth Ali Han tarafından topun ağzına bağlanarak öldürülen Vedadî, Ağa Muhammed Şah taraftarlarınca oğluyla birlikte öldürülen Vâkıf kitapta yer almış da kızıl Sovyet rejimi tarafından öldürülen Azerbaycan’ın zirve şairleri Hüseyin Cavid, Ahmed Cevad, Mikâyil Müşfik, Âşık Elesger neden yer almamış? Hatta sadece bunlar da değil; Balkanlarda, Kırım’da, Kerkük’te, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tataristan’da, Doğu Türkistan’da sudan bahanelerle şehit edilen şairler nerede?
En son şair öldürme vakası, Kuzey Irak mahreçli bir haberle geldi. Bunu da biz Karabük’te yayınlanan Tay dergisinde Tamer Abuşoğlu’nun yazısından öğrendik:
2013-Kasım başlarında, Tuzhurmatı’da durdurulan araçtan indirilen Türkmen Şair Casim Muhammed Farac kaçırılarak şehit edilmiş.
Oktay Akbal, her ne kadar “Şairlere Ölüm Yok” demiş olsa da, Öldürülen 101 Şair’in bir yerinde Mustafa Ceylan’ın “Şair Öldürmek Kolay” diyen bir şiiri var ki hak vermemek elde değil Ceylan’a. Yeter ki öldürmeye niyetin olsun; bahane bulmakta ne var… Zaten Ceylan da öyle diyor şiirinin bir mısraında; “Şair öldürmek kolay, bulunur bahanesi…” diyor.
Mustafa Ceylan büyük bir iş başarmış. Kendilerini kutluyor; daha nice başarılara diyoruz biz de.
— Öldürülen 101 Şair —
R. MİTHAT YILMAZ
*****************************
“Öldürülen 101 Şair”, Mustafa Ceylan’ın son kitabı. Gelişim Sanat yayını, 480 sayfa, Şubat-2013.
Kitabın başında, yayınevi adına kısa bir Önsöz var, şu cümle bu Önsöz’den; “Sahasında büyük bir boşluğu dolduracağına inandığımız bu eser, bıkmadan-usanmadan çalışan ‘Gülce Edebiyat Akımı’nın kurucularından araştırmacı şair-yazar Mustafa Ceylan’ın çalışmaları sonucunda ortaya çıkmıştır.”
Merak edenler olacaktır elbet; Mustafa Ceylan kimdir, Gülce Edebiyat Akımı ne demektir?
Mustafa Ceylan kimdir’i, Bizim Ece dergisinin 169. (Kasım-Aralık 2013) sayısında Şafaknur Yalçın’ın Ceylan’la yaptığı mülâkattan aktaracağız:
Mustafa Ceylan, 1952 Ankara-Elmadağ doğumlu. İlk ve ortaokulu Elmadağ’da, liseyi Ankara’da okudu. Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisinden Makine Mühendisi olarak mezun olan Mustafa Ceylan, lise sonrası Elmadağ Belediyesinde başladığı memuriyet hayatını 1998’de emekli oluncaya kadar birçok ilde işçi, memur, şef, müdür, işletme müdürü, daire başkanı, Başbakanlık Müşaviri, Belediye Başkan Yardımcısı, İl Daire Müdürlükleri gibi görevlerle sürdürdü. Gün oldu, aktif siyaset yaptı, 12 Mart ve 12 Eylül’de tutuklandı. Birçok STK’da, gazetede, dergide görevler üstlendi, yöneticilik, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Burada sayamayacağımız kadar gazete ve dergide yazıları, şiirleri yayımlanan Ceylan, hâlen Antalya’da ikamet etmekte olup Gülce Edebiyat Akımı’nın kurucuları arasındadır.
Bu akımla ilgili bilgileri de Osman Öcal’la Refika Doğan’ın hazırladıkları Gülce Edebiyat Akımı/Güldeste adlı kitaptan alacağız.
Gülce Edebiyat Akımı, Mustafa Ceylan, Harun Yiğit, Refika Doğan, Osman Öcal ve Yusuf Bozan’ın kuruculuğuyla yola çıktı. Sonra birçok şair bu akıma katıldı. Yerimiz müsait olmadığı için bu akımla ilgili özet bilgiyi sözünü ettiğimiz kitaptaki Refika Doğan’ın uzunca yazısından seçtiğimiz birkaç cümleyle vereceğiz:
(Gülce Edebiyat Akımı), “Eski ile yeniyi, hece ile serbesti buluşturma, beraberinde; aruzu güzel Türkçemizle daha anlaşılır, yazımı daha kolay ve daha yalın bir ifadeye kavuşturma istek ve iradesidir. Yani bizim olanı (daha bilinçli, daha yapıcı ve yaratıcı yol ve yöntemlerle) yine bize kazandırmaktır yeniden. Ve açılımlarındaki ahenk, ölçü ve farklı tekniğiyle yeni bir çığır açmak şiirimize.”
Merak edip de akımla ilgili geniş bilgi almak isteyenlere adres; http://www.gulceedebiyat.com
Biz şimdi tekrar Mustafa Ceylan’ın Öldürülen 101 Şair kitabına dönelim:
Yazarın ifadesine göre, XIV. yüzyılda 3, XV. Yüzyılda 15, XVI. Yüzyılda 29, XVII. Yüzyılda 26, XVIII yüzyılda 26, XIX. Yüzyılda 16 ve XX. Yüzyılda 22 şair olmak üzere toplam 137 şairimiz çeşitli sebeplerle öldürülmüştür. Yazar diyor ki, “Çalışmamızda bu şairlerimizden, hakkında kaynak bulabildiğimiz 101 şairi ele aldık.”
Eserinde takip ettiği metoda gelince; o da -yayınevinin Önsöz’ünde- şöyle:
“Bu çalışmada, öldürülen 101 şairin kısa biyografik tanıtımlarından sonra şiirlerinden örnekler verilmiş, bilâhare, şairin öldürülüş sebebi etraflıca ele alınarak, yazar tarafından günümüze ve geleceğe göndermeler yapılmış. Ardından, konuya ‘Gülce Edebiyat Şiir Türleri’ ile şiirin efsunkâr çiğdem kokusu sürülmeye çalışılmıştır.”
Bunun anlamı şu; her şairle ilgili son sözü, Gülce akımın şiir kalıplarından biriyle yazdığı bir şiirle Mustafa Ceylan söylüyor.
Evvela işin doğrusunu söylemek lazım; Mustafa Ceylan, bu eserini vücuda getirmek için çok zaman harcamış, çok emek sarfetmiş ve hâliyle da ortaya çok değerli bir kaynak eser çıkarmış.
Bu sahada elimizde Hayati Baki’nin Şiirin Kesik Damarları-II (Promete Yayınları, 1994-Ankara) diye bir kitabı varsa da Ceylan’ın kitabıyla kıyaslanamayacak kadar zayıftır. Baki’nin bu kitabında sadece 8 Türk şairini görebilirsiniz; diğerleri yabancıdır. I. Cilt ise “intihar eden şairler kitabı”dır.
Mustafa Ceylan’ın Öldürülen 101 Şair’i bizce bitmiş bir kitap değildir; hiçbir zaman da bitmeyecektir. Öyle sanıyoruz ki hayatta olduğu müddetçe Ceylan’ın bu alandaki araştırması-soruşturması devam edecektir. Bu “101” sayısı ise sadece bu ilk baskıya mahsus sembolik bir rakam olarak kalacaktır. İleriki her yeni baskıda Ceylan’ın kitabının ismi değişebilir. Sadece temennimiz, listeye günümüzden ve gelecekten yeni isimlerin katılmamasıdır.
“Öldürülen Şairler” deyince, çoğumuzun aklına, devlet tarafından; en azından Osmanlı döneminde padişahların fermanıyla, şeyhülislâmların fetvasıyla öldürülen şairler geliyor. Yahut ihtilallerin akabinde, despot yönetimler-yöneticilerce katledilenler… Bir de bu şairler, sırf şiirleri yüzünden bir şekilde öldürülmüş gibi algılıyor insan.
Oysa Mustafa Ceylan’ın eserini okuduğunuzda, bunun hiç de böyle olmadığını –en azından tamamen böyle olmadığını– görüyorsunuz. Mesela ünlü halk şairi Çıldırlı Âşık Şenlik, kendisini kıskanan şair arkadaşları tarafından zehirlenerek öldürülüyor. Şair Pirî Mehmet Paşa’nın ise kendisini kıskanan Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın dolduruşuna gelen –çok gariptir– Pirî’nin oğlu tarafından zehirlendiğini görüyorsunuz.
Bu 101 şaire, yolu kesilerek eşkıyalar tarafından öldürülen 7 şairle savaşta şehit düşen veya bir şekilde öldürülen 16 şair de dâhildir. Yeniçeriler tarafından öldürülen 3 şair, linç edilen 1 şair, kargaşada öldürülen 1 şair, valilik görevinden ötürü öldürülen 1 şair, sır kâtibi oldukları için öldürülen 2 şair de bu 101 şair arasındadır.
Halim Efendiyi Rumlar öldürür, eşiyle birlikte Refiâ’yı evine gelen misafirler öldürür, Tatar Lütfi’yi sarhoş haldeyken sokakta karşılaştığı diğer sarhoşlar öldürür. Daha enteresanı; Helâki ve Yusuf-i Sânî, aşk yüzünden sevdikleri kadınlarca hançerlenerek helâk edilmişlerdir. Sânî’yi öldüren kadın, aynı zamanda intihar ederek kendi hayatına da son vermiştir. Yeri miydi bilmem, Ceylan’ın kitabında bu satırları okurken, Elazığlı şair Sıtkı Caney’in, “her güzel kalbinde bir hançer taşır” mısraı düştü hafızamıza.
Bir paragraf açarak bir hususu daha ifade edelim:
Mustafa Ceylan’ın kitabında ismi geçen 101 kişinin tamamı mümeyyiz vasfıyla şair de değildir. Padişahından paşasına, şeyhülislâmından şehzadesine, kimyagerinden dervişine kadar farklı iş ve ikbal sahibi insanlar vardır bunlar arasında. Ama tamamı, güçlü veya zayıf paçayı şiire ve nasılsa bir şekilde yakayı ecele kaptırıvermişler.
Aslında bütün bu dediklerimizi de içine alan kapsamlı bir mukaddime/önsöz bulunmalıydı kitabın başında. Kitap boyunca yapılan alıntıların bir kısmında varsa da tamamında dipnot şeklinde dahi olsa kaynak gösterilmeliydi. Eserde nasılsa gözden kaçmış yazım hatalarının çokluğu -gerek şiir ve gerekse nesir iktibaslarda- titiz okuyucuları üzecektir; olmamalıydı.
Kitabın sonunda Azerbaycan’dan Vedadî ve Vâkıf’ı görünce demek gereğini duyduk; Şah Kaçar Feth Ali Han tarafından topun ağzına bağlanarak öldürülen Vedadî, Ağa Muhammed Şah taraftarlarınca oğluyla birlikte öldürülen Vâkıf kitapta yer almış da kızıl Sovyet rejimi tarafından öldürülen Azerbaycan’ın zirve şairleri Hüseyin Cavid, Ahmed Cevad, Mikâyil Müşfik, Âşık Elesger neden yer almamış? Hatta sadece bunlar da değil; Balkanlarda, Kırım’da, Kerkük’te, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tataristan’da, Doğu Türkistan’da sudan bahanelerle şehit edilen şairler nerede?
En son şair öldürme vakası, Kuzey Irak mahreçli bir haberle geldi. Bunu da biz Karabük’te yayınlanan Tay dergisinde Tamer Abuşoğlu’nun yazısından öğrendik:
2013-Kasım başlarında, Tuzhurmatı’da durdurulan araçtan indirilen Türkmen Şair Casim Muhammed Farac kaçırılarak şehit edilmiş.
Oktay Akbal, her ne kadar “Şairlere Ölüm Yok” demiş olsa da, Öldürülen 101 Şair’in bir yerinde Mustafa Ceylan’ın “Şair Öldürmek Kolay” diyen bir şiiri var ki hak vermemek elde değil Ceylan’a. Yeter ki öldürmeye niyetin olsun; bahane bulmakta ne var… Zaten Ceylan da öyle diyor şiirinin bir mısraında; “Şair öldürmek kolay, bulunur bahanesi…” diyor.
Mustafa Ceylan büyük bir iş başarmış. Kendilerini kutluyor; daha nice başarılara diyoruz biz de.