ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
MİLLİ MÜCADELE VE HACI BAYRAM
#1
MİLLİ MÜCADELE VE HACI BAYRAM


Mustafa CEYLAN

 
Atıf Benderlioğlu, 23 Aralık 1968 günü Son Havadis Gazetesi’nde “Mustafa Kemal’in Ankara’ya girdiği gün” ü anlatan yazısında;
“Mustafa Kemal Paşa daha Ankara’ya ayak bastığı gün, ilk ziyaretgâhı Ankara’nın manevî lideri Hacı Bayram-ı veli Hazretleri olmuş ve  alnını secdeye koymuştur.”
Şeref Erdoğdu, 1965 yılında yayınladığı “Ankara’m, kitabında ve Enver Behnan Şapolya’da 1964 yılında yayınladığı “Mezhepler ve Tarikatler Tarihi” kitabında:”
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hacı Bayram Veli’nin manevi nüfusundan faydalanmak suretiyle açıldı. Büyük Veli’nin manevi ruhu, yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni kucakladı”
Hacı Bayram’ın manevi nüfuzu bütün münevverleri de Ankara’ya bağladı. Anadolu Halkı Hacı bayram’a (Anadolu’nun Hamisi) adını vermekte ne kadar haklı imiş.
Refii Cevad Ulunay, 15 Mart 1967 günü Milliyet Gazetesi’nde
“Anadolu’nun, İslam aleminin dört etrafından, ziyaretçiler, bu kutuplar kutbu Zat-ı Şerifi ziyaret için, fevç, fevç gelirler, onun ruhaniyetinden istimdada ederler”.
“Hattâ Büyük Halâskâr Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın büyük taarruzun gecesi Hacı Bayram –ı Veli’nin, parmaklarına sarılarak, sabaha kadar tazarrû ve niyaz eylediğini, sözüne itimad edilir bir zat dan dinlemiştim”.
(Aynı yazar Ulunay) 5, Ağustos, 1968 günü aynı gazetede,
“ Benim gibi daha pek çokları, onun maneviyatından istimdad etmişlerdir. “Atatürk dahi, büyük taarruzdan evvel, bütün bir gece, iki eli ile şebekesine sarılarak ondan yardım istemiş.”
Enver Behnan Şapolya, “Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi” isimli kitabında;
“Hacı Bayram-ı Veli Anadolu halkının hâmisi idi…Hacı Bayram çiftçi ve işçinin ölmez hamisi olarak yıllarca Anadolu’nun vicdanında yaşamıştır. Bu manevî kuvvetin en canlı misalini de Millî Mücadele’de müşahade ettik. Atatürk 27 Aralık 1919’da cumartesi günü Ankara’ya ilk gelişinde Kızıl Yokuş’tan doğruca Hacı Bayram-ı Veli türbesine geldi. Atatürk, yanlarında bulunan Ankara Vali Vekili Yahya Galip Kargı’ya ziyaretimiz vuku buldu, başka ne yapalım? Deyince Yahya Galip bu manevi ruha bir fatiha kâfidir. Diye cevap verdi. Mustafa Kemal, Hacı Bayram’ın türbesi önünde, büyük pîre bir fatiha okuyup, onun manevî ruhundan yardım diledikten sonra hükümet konağına gitti. Atatürk Millî Mücadele yıllarında her bayram namazında Hacı Bayram Camiine gittiler, hatta bir bayram namazını bir askerin kaputu üzerinde kıldılar”.
Yukarıdan beri verdiğimiz tüm örneklerde görüleceği gibi, Milli Mücadele’nin manevî mimarı Hacı Bayram’dır.Hem öyle ki, Gazi Mustafa Kemal’de o yüce Veli’nin mâneviyâtından istifade etmiştir.
Hacı bayram’ın talebelerini toplayıp, imece usülüyle doğrudan, doğruya üstünde bizzat kendisinin girmiş olmasının verdiği ruhla, 27 Aralık 1919’da Seğmen Akayı  düzülerek, Dikmen sırtlarında tarihî bir karşılama yapılmıştır. Millî Mücadele’de vatanın kurtuluşunu, düşmanın denize dökülüşünü temin eden bu ruh, seğmenle büyük veli’nin bir olması beraber olması, hattâ gönülde, aynı ufuk çizgisinde bütünleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Vatan uğrunda can vermenin insana “şehitlik” gibi yüce bir makam vermesinin getirdiği heyecanla seğmenler,Gazi’nin etrafında saf tutmuşlardır. Millî kıyam bu şekilde sağlanmıştır.
Gazi’nin Ankara’nın sembolü velimizin türbesindeki pençe’renin demir parmaklarına tutunarak sabaha kadar dua ve niyazda bulunmasının manâsını anlayabilmeliyiz. Milletinin köle olmaması, vatanın düşman çizmesi ve süngüsü altında yok olup gitmemesi, bayrağın  inmemesi, Ezan-ı Muhammedi’nin dinmemesi için, Gazi’nin dualarının ulviliğini gayet iyi bilmeliyiz.
Ankara ve ilçelerinde “”Kuvayı Milliye”derneklerin başında hep Hacı Bayram dergâhına bağlı kişiler bulunuyordu. İlçelerden bir gece Sabaha kadar Ankara’da kurulan hastahaneye yatak, yorgan vb. donanım getiren kağnıların başında gene hep onlar vardır. Halkın maddî desteğini bir araya getirip, Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin başında bulunduğu “Milli Müdafaa”, merkezine gönderenler hep onlardı…
Etnoğrafya Müzesi önündeki tepeye yüzbinlerce insanı toplayıp, toplu namaz ve topla dua yaparak, o tepeye “Namazgâhtepe” adının verilmesini temin edenler, bu yüce milleti vatan seferberliğine çağıranlar hep Bayramîlerdi…
“Evliyalar ölmez imiş!” sözünün doğruluğu millî mücadele ile bir kere daha kanıtlanmış oluyordu. Yüce Veli’den ilham olan Mehmet Akif’de “Tacettin Camii” yanındaki evinde, bu büyük milletin “İstiklâl Marşı’nı yaz yazmıştır. O mücadele yıllarında Akif’in kitleleri coşturan nutukları, hep aynı ruhun kelimelerle kristalleşmesidir.
Hacı Bayram’dan esinlenen kurtuluş hareketi mübârek bir işaret olarak bütün Anadolu’da parlamaya başladı. Ege’nin efeleri, Antep’in Şahin Bey’leri, Erzurum’un dadaşları kısaca bütünüyle Türk ülkesi şaha kalktı. Türk ülkesi, manevi bir kurtuluş plânıyla Ankara’da kurduğu, cephane bulamadığı zaman, kazmayla, kürekle, yumruklarıyla mücadeleye girişti.
Cepheden, cepheye koşan Türk oğulları, cephenin en önünde hep “Anadolu Hamisi”ni gördü. Binlerce, on binlerce evliyânın yattığı bu kutsal toprağın düşman çizmesinin altında ezilmesine asla tahammül edemezdi…
İşte Hacı bayram ruhunun Milli Mücadele’de oynadığı, rol ve fonksiyon budur.
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi