ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
HACI BAYRAM-I VELÎ’NİN ŞİİRLERİ
#1
HACI BAYRAM-I VELÎ’NİN ŞİİRLERİ

 
A) BELGE NO: 148-151
HACI BAYRAM-I VELÎ’ nin bütün bibliyografyalarda yayınlanmış olan dört şiiri özel kitaplarım arasında bulunan eski bir yazma’daki yazılışlarına göre verilmiş, başka metinlerin ayrıntıları da gösterilmiştir. (Belge No: 148-151). Bunların dışında, o yazma da bulunmayan beşinci bir gazel’de Bay Abdülbaki Gölpınarlı’nın Melamiler adlı kitabından alınan şekliyle bölümün sonuna eklenmiştir.
Ailemizden kalan yazmalardan biri olan bu ilginç ve tek örnek yazma, bu divan ile bir seçmelerde karışmıştır. Büyük kesimi Arif adında bir şairin gazellerini vb. içermekle birlikte birçok başka ozanların, tarih ilâhi gazel gibi yapıtlarını da kapsamaktadır. Uzunluğuna açılar şekilde düzenlendiği için cönk denilemeyeceğinden  dergi (mecmua) verimi uygun düşen bu yazma, babam Şeyh Mehmet Tayip Efendi’nin el yazısıyla ağabeyim, son Hacı Bayram Şeyhi Şemsettin Bayramoğlu’nun doğum gün ve saatinin yazılmış bulunduğu yazmadır.
Baş  tarafı 34 yaprak (68 sahife), da, ünlü tarih düşürücü şair Sürûrî’nin 800)ü aşkın tarih beyitleri yer alıyor.daha sonra Arif’in münacât ve naatleri, dört Halifeye övgüleri) (mehdiye),  terci-bend, takriz, kaside, tahmis, kıta, rubaî, ve benzeri şiirleri var. Bu Arif adlı şairin kimliğini, Sadettin Nüzhet Ergun’un, hemen,  hemen tüm Türk şairlerini içermek çabasında olan fakat bitirmemiş yapıtı, Türk Şairleri (İstanbul 1936’ndan da saptamak olanağını) bulamadım. Yazılı kaynaklara geçmemiş olan bu yetenekli ozanın yapıtları arasında da İmam’a, kendi şeyhi Süleyman Ez- zâtı: El-Cevvet Eş-şani (?) Osman,Mürsel, Hızır, Timur babalar ile Seyyid Ali Sultan gibi Bektaşi babalarına övgü medhiyeleri ve gazelleri vb . Ne göre kendisinin bir tasavvuf ve tarikat şairi olduğu anlaşılmaktadır. Şiirlerin Arap alfabesine göre düzenlenen geleneksel divan biçiminde olmasına karşın her harfin şiirlerin başında hemen hepsi tasavvuf’i ozanların, ilahi naat ve benzeri şiirlerini de içermektedir. Bunlara, ilâhi sanat, ilahi taksim, saat taksim, ve semai gibi başlıklar konmuştur. Kağıdına, cildine ve Sürüri’nin pek çok tarih beyitlerini kapsamakta olmasına göre yazma XVIII. Yüzyıl sonlarına ya da XIX. Yüzyıl başlarına ve belki de bilinmeyen bir Ankaralı ozana hatta zayıf bir olasılıkla Müferrizadeler kolundan Tüfekçi Arif’e ait olabilir.
 
BELGE NO. 148
İLÂHİ ZİKİR
 
Ne oldu bu gönlüm noldu bu gönlüm
Derd ü gamınla doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
 
Gerçi ki yandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendide buldu kendide buldu
Matlabını hoş buldu bu gönlüm
 
HACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI
 
El-fakru fahri elfakru fahri
Demedi mi âlemlerin fahri
Fakrını zikret fakrını zikret
Mahvu fenâda buldu bu gönlüm
 
Sevda-yı âzam sevda-yı âzam
Bâna k’oluptur Arş-ı muazzam
Mesken-i cânanmesken-î cânan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm
 
Bayramî imdi Bayramî imdi
Yâr ile bayram eyledi şimdi
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
Yâr ile bayram etti bu gönlüm
Başka kaynaklarda bulunan fazla ya da değişik Beyitler;
2.nci kıta olarak, Gölpınarlı, Mevlâmilik ve Melâmiler’e göre:
 
Yazı ey gönül yazı yan ey gönül yan
Pervâne gibi pervâne gibi
5-‘nci kıta olarak;
Seyri bilâlâhtır seyri bîllâhtır
Âyinesinde âyinesinde
 
Metin Farkları:
 
N’oldu bu gönlüm noldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Kendude buldu kendude buldu
Sevdâdı âzam sevdâdı âzam
 
Elfâkrü fahrî elfâkrü fahrî
Fahrini zikrin fahrini zikrin
 
Bayrâmî imdi bayrâmî imdi
Hamdü senada hamdü senada
 
Yanmadan oldu derdine derman
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
 
Li ma’Allahtır fenâ fi-illâhtır
Gerd-i sivâyı buldu bu gönlüm
 
Derd ü gamıyla doldu bu gönlüm
Derdine derman buldu bu gönlüm
 
Maksadına hoş buldu bu gönlüm
Belki oluptur Arşı muazzam
 
Demedi mi ol âlemler fahri
Fahri fenâda yâr ile gönlüm
 
Bayram edersin yâr ile şimdi
Bayram ediptür yâr ile gönlüm
Bu ilahi hakkında Bursalı Tahir Bey, Hacı Bayrım-ı Veli adlı incelemesinde … “bazı zâkirin tarafından hazret-i Bayram’a nisbet olunmakta ise de makta’ beyitlerindeki muhalefete göre tarih-i bayramî ricâlinden bir zat tarafından inşad edildiği anlaşılmaktadır.” Denilmektedir. Buna karşın bütün kaynaklarda genellikle Hacı Bayram’ın olarak gösterdiği gibi özel kitaplarım arasında bulunan Himmetzade Ahmet Cezbî el yazısıyla (Kemzû-esrar bi-tarih-ı Bayramiye) adlı manzum silsilesinin ve Himmet Efendi’nin (Tarikatnamesi’nin ) bulunduğu bir defterde bir çok ilâhîler ve şiirler arasında bu ilâhi de vardır.
 
Makta’ beyti:
Bayram’ıyım di Bayram7ıyım di
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
 
Bayram ideyim yâr ile şimdi
Dost ile bayram etti bu gönlüm,
Olan bu ilahinin başına (Pir Efendinin nutkudur) yazılmıştır. Ahmet Cezbi Bey “şair ve aşk bir kişi ve tarkatçe bayramî ve nakşibendi’dir. (Os. Mü. II/129).
Eski ve yeni bir çok bestesi olan, bugün de camilerde ve mevlîtlerde okunan bu ilâhinin, Bülent Ecevit tarafından üç kıtası İngilizceye ve Adile Ayda tarafından da altı kıtası Fransızcaya çevrilmiş bulunmaktadır.
 
HACI BAYRAM VELİ
 
BURN O HEART BURN
 
What ails my heart what ails my heart
With grief and pain bewails my heart
With heart has burned my heart has burned
My heart has burned my heart has burned
Final solace my heart has earned
 
Burn o beart burn – burn o heart burn
To soothe the pain the heart must burn
Round the consuming flarme of love
Turn o heart turn- burn as motha burn
 
İn truth it burned for truth it burned
Coverd with love coloured in love
İn self it reached for what it yearned
This heart enjoys the prize it earned
 
Translation by Bülent Ecevit
 
*
*       *
Que l’ebk-il arrive?
Quel mal ronge mon âme?
Qest un tourment divin,
Qui torture mon âme
Elle est en proie au feu,
Devoree par les flammes,
Tout en trouvant son beaurne
Au sein des memes flammes.
 
II
Brûle, brûle, ô mon âme,
Brûle et consumme-toi
Tabreuvant â la flamme
De I’Amour,de la Foi.
Et telle une phalene,
S’abandonnaunt au feu,
Brûle et consume-toi.
En I’ Amour de ton Dieu.
III
 
La Verite divine
A consume mon coeur,
Qui, fier, a revutu
La couleur de I’Amour






HACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI

Et ce couer a, soudain,

Enivre de deüces,

Atteint I’Obijet Aime,

En un bound sanss retour

 

IV

O ivrensse, ô Gloire

Mais ne I’a-t-îl pas dit,

Celuî qui est la Gloire

Des Teres et des Cieux,

Que la Gloire de Dieu?

Four mon âme, la Gloire,

Est de fondre en Sn feu.

 

V

Le terrestre Univers,

Ce sejour des mortels,

Est peğut etre un reflet

Dea la Voûte des Cireux

Et ce tries humbie coeur,

Pourra-t il s’honorer

Do rester, un tout temps

La demeure de Dieu?

VI

J eme surnomme Fete

Et mon coeur est en fete

La fete est en mon etre

La fete est en mon coeur

Louanges, louanges aux Cieux

Las plus sipendide fete,

Mon coeur I’a partagee

Avec le BienAime.

 

HADJİ BAYRAM VELİ

(TRADUCTİON DE Modame Adile Ayda)

 

Bu ilahinin Türk dili, Türk dilinin tarihi açısından değerini anlatan bir yazıyı da bir belge niteliğinde sunuyorum:

“Fakat yine şiir adı altında kelimelerle yapılan diğer güzel bir sanat, raks’dır. Lisan her dilderakseder ama ben onun Türkçedeki mûsikîli hareketlerine vurgunum. Bunlar arasında Hacı Bayram Velî’nin kuvvetli ahengiyle, bir vücut hareketini zarûri kılan ve bir zikir, belki de bir raks neş’esiyle söylenmiş hissini veren şu raksan şiirini hatırlarım:

 

 

 

BELGELER

 

N’oldu bu gönlüm - N’oldu bu gönlüm

Derd ü gamımla – Doldu bu gönlüm

Yandı bu gönlüm - Yandı bu gönlüm

Yanmada derman – Buldu bu gönlüm

Bayram’ım imdi – Bayram’ım imdi

Bayram ederler – Yâr ile şimdi

Hamd ü senâlar – Hamd ü senâlar

Yâr ile bayram – Kıldı bu gönlüm

Hacı Bayram Velî. Tarikatine, Ak Şemsettin’in de intisâb ettiği bu coşkun  solfî-şair daha XV. Asır Türkçesine bu ölçüde vecidli bir mûsiki lisanı vermek, hem de bu kadar sâde ve samimi bir vecidle söyleyebilmek için, bu destan meydanında, kim bilir ne coşkun bir tanrı aşkıyla dönmüştü?

 

Bu şiirin:

Bayram ederler yâr ile şimdi

Mısra’ındaki ince “gögüs geçiriş” ne ölçüde hisli ise

Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm

Mısra’ındaki o ölçüde, en büyük sevgiliye kavuşmak olmanın saâdeti seslenir. Eski bir Türkçe kelime olan bayram sözü, Türk dili tarihinde çok az yerde bu kadar güzel kullanılmıştır.”

(NİHAD SAMİ BANATLI, Türkçenin Sırları- 1972- İstanbul) S. 92.93.

 

 

 

 

BELGE NO. 149

İLÂHİ TAKSİM

 

Çalabım bir şar yaratmış iki cihan aresinde

Bakacak Didar görünür ol şarın kenâresinde

Nâgihan ol şara vardım anı ben yapılur gördüm

Ben dahi bile yapıldım taş u toprak aresined

Şâkirdleri taş yonarlar yonup ustâda sunarlar

Tanrımın adını anarlar her bir taşın pâresined

Ol şardan oklar atılur gelür sineme dokunur

Aşıklar canı satılur ol şarın hazâresinde

Şar dedikleri gönüldür ne âlimdür ne câhildur

Aşıklar kanı sebîldur ol şarın kanâresinde

Bu sözümü ârif anlar câhiller bilmeyûb tanlar

Hacı Bayram kendi bunlar ol şarın minaresinde

 

Metin Farkları:

Nâgihan ol şara vardım ol şarı yapılar gördüm (Aynî, Gölpınar)

Çalabım ismin anarlar o taşın her paresinde (Aynî, Gölpınar)

Allahım adın anarlar o taşın her paresinde (İsmail Hakkı Bursavî)

 

HACI BAYRAM-I VELİ SOYU VE VAKFI

O şardan oklar atılur gelir ciğerlere batılır

Arifler sözü satılır ol şarın pazâresinde (Aynî, Gölpınarlı)

Şehirlerden oklar atılur gelir onlara batılır

Arifler canı satılır o şarın pazaresinde (İ. Hakkı Bursavî)

Aşıkların canı sabildir erenlerin arasında (İ. Hakkı Bursavî)

Bu iki mısra AynIi ve Gölpınarlı’ da yoktur.

Bu sözü ârifler anlar cahiller bilmeyûb tanlar (Aynî, Gölpınarlı ve I. Hakkı Bursavî).

Hacı Bayram-Î Veli’nin bu ilâhisi en ünlü olanı ve en çok şeyh edilmiş bulunanıdır.

1-Şeyh edenlerin, ilki onun en ünlü halifelerinden Akşemseddin (1389-1459) dir. İlâhiyi Arapça olarak şeyh etmiştir.

2- Şemşeddin Seyyid Feyzullah Efendi (1638-1703) Bakınız; Belge No.142.

3- Abdullah Üsküdari Celei: Edirne ? (İstanbul 1705)

4- Bursalı Şeyh İsmail Hakkı Celveti  (1653-1725) Silsilename

5-Bursalı Mehme Sahfi  (? 1733) Os. Mü. I/105

6- Son dönem Melami Büyüklerinden (Arap Hoca Efendi) diye ünlü Seyyid Muhammed  Nur (1813-1888) M. A. Ayni.

 

BELGE NO. 150

İLÂHÎ SAVT

 

Hiç kimse çekebilmez            pektir feleğin yayı

Derdine gönül verme             bir gün götürür vayı

 

Gelir güle oynaya                   aldır seni çapüktür

Bir bunculayın fitne               kande bulunur ayı

 

Bir fâni vefasızdır                  kavline inanma hiç

Gâli yoksulu bay                                eyler gâh yoksul eder bayı

 

Çün yüzünü döndürdü                      bir lâhza karar etmez

Nice seri pay eder                  döner ser eder payı

 

Denir vâhid vahdette             kesrette kanı tefrik

Hızır ermedi bu sırra              bildirmedi Musa’yı

 

Hayran kamu âlimler              bu ma’ninin altında

Kaf’tan Kaf’a hükmeden       bilmez bu muammayı

 

Miskin Hacı Bayram sen        dünyaya gönül verme

Bir ulu imârettir                                 alma başa sevdayı

 

Metin Farkları:

Hiç kimse çekebilmez güçtür feleğin yayı (Aynî, Gölpınarlı)

Oynayı gelir aldadır çünkü eli çabuktur

Bir bunculayın fitne kande bulur ayı (Aynî)

Oynayı gelir adlar çünkü eli çapüktür

Bir bunculayın fitne kande bulur anayı (Gölpınarlı)

Gâh bayı eder yoksul gâh yoksul eder bayı (?)  (Aynî)

Gâh bayı eder yoksul gâh yoksul eder bayı (Gölpınarlı)

Ol vahid ki vahdettedir kesrette kanı tefrik   (Aynî)

Vakittir o vahdette kesrette kanî tefrik? (Gölpınarlı)

Kaf’tan Kaf’a hükmeder bilmez bu muammayı (Aynî, Gölpınarlı)

 

 

BELGELER

BELGE NO:151

 

Bilmek istersen seni

Can içinde ara canı

Geç canından bu anı

Sen seni bil seni

Kim bildi ef’ alini

Ol bildi sıfatını

Anda gördü zâtını

Sen seni bil seni

 

Görünen sıfatındır

Anı gören zatındır

Gayri ne hâcetindir

Sen seni bil seni

 

Kim ki hayrete vardı

Nûra müstağrak oldu

Tevhid-î zâtı buldu

Sen seni bil seni

 

Bayram özünü bildi

Bileni anda buldu

Bulan ol kendi oldu

Sen seni bil seni

 

Metin farkları: Bilmek istersen seni. Görünen sıfatındır.vb,vb. Kim ki hayrete vardı.

Can içre ara canı (Görpınarlı) Bu beyit Aynî’de yoktur. O nurâ müstağrak oldu Aynî)

 

GAZEL

Benim

Benim maksûdum âlemde değildir lâkin ill”a Hû

Bu benim derdime derman değildir lâkin ill”a Hû

 

Değildir Huri vü Gılman ve Cennet köşkü ne Rıdvan

Bu benim derdime sultan değildir lâkin ill”a Hû

 

Anın nakş-ı hayâlinden cihan bîr zerre olmuştur

Nazar etsen o zerreden görünmez lâkin ill”a Hû

 

A Bayrâmî eğer idrâk edersen sen bu âlemde

Bu sırrın sırrına kimse erişmez lâkin ill”a Hû

 

(Mehmed Eminü’l Fuhûlî’ye ait yazmadan aktarma yolu ile Abdülbaki (Gölpınar), Melâmilik ve Melâmiler’ den.

S.N.Ergun, Türk Şairleri, II/757: “Ferahnâk” ve “Buselik” eski iki bestesi olan bu ilâhinin bir çok mecmualarda ise muhtelif mutasavvıflara isnad edilmek suretiyle kayıtlı” bulunduğunu yazmaktadır.)

Bunların dışında, Fevziye Abdullah Tansel, Türk- İslâm Edebiyatı Türkçe Metinler Ankara, 1971; C.II.S.1976’da Hacı Bayram-I Veli’nin bir Gazeli daha verilmektedir. Bu:

 

Aşk savrusu olanlara gelsünler tımar eyliyem

İçürem aşk şerbetini dostdan haberdar eyliyem

Dizeleri (matla’ı) ile başlayan ve son dizeleri (makta’ı) nde  şairin adı bulunmayan beş beyitlik bir gazeldir. Ancak bu gazel yanlışlık sonucu Hacı Bayram’a mal edilmiştir. Yazarın bunu Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatında İlk Mutasaruflar’dan  almış fakat bir dalgınlığa uğramış olduğu anlaşılıyor. Gazelde şair adı geçmiyorsa da, bunun Hacı Bayram-ı Veli’nin damadı ve bir süre müridi olan Eşrefoğlu Abdullah Rûmi olduğu açıkça orada gösterilmiştir.

 

B) BELGE NO.152-155

HACI BAYRAM-I VELİ’nin bugün bilinen ve bulunan ilâhi ve şiirleri bu yayımladıklarımdır. Ama Sadedin Nüzhet Ergun’un da yazdığı gibi, onun “daha bir hayli ilahi’sinin ileride meydana çıkacağını kuvvetle tahmin edebiliriz. Burada Bayram adlı bir şairin ilâhi olmayan dört şiiri daha kaynak el yazmasındaki tıpkıbasımları ve okunuşları ile yayımlıyorum. (Belge No. 152-153)

Bunları neden yayımladığımın öyküsünü kısa bir açıklama olarak anlatmayı gerekli buluyorum: 1968 yılı Ocak ayında-Roma Büyükelçisi bulunduğum sıralarda- yurda yaptığım bir gezide İstanbul’da Sahaflar çarşısında kitapçı Sayın Rauf Yeklenci’yi son hastalığından kurtulmuş olduğunu sevinerek gidip gördüm. Hacı Bayram-ı Veli incelemelerim için bana kaynak sağlamaya özen gösteren bu bilgin-kitapçı o gön önemli bir bulgusundan söz etti ve Hacı Bayram’ın bilinmeyen dört gazelini içeren bir nazireler mecmuası göstereceğini söyledi. Bir iki gün sonrası tekrar görmeye gittim. Bana, kitabın bir ara kendisine ait iken on beş yıl önce bir Türk elçisinin bir çok kitaplarla birlikte onu da Brütsh Musrum’a satmış olduğunu anlattı. O yazma Ömer Bin Mezid …….adlı bir kişinin H. 840 (1436/37) yılında yazılmış Mecmûatün-mezâir ……. Adında nazireler antolojisi idi. Foto-kopyası Londra’dan kendisine gönderilen bu derlemede Bayram…..adlı bir şairin dört gazelini bulduğunu anlatan Yelkenci, bunların kendisindeki foto-kopyalarını gösterdi. Birlikte okuduk. Bunlar, görüleceği gibi, klasik divan şiiri örneğinde ve Hacı Bayram-ı Veli’nin bilinen şiirlerine benzemeyen ve hiçbir eserde de onun olarak görülmemiş gazellerdir.

Raif Yelkenci’ini o tarihteki kesin inancı bu Bayram adındaki şairin Hacı Bayram-ı Veli’den başkası olmayacağı yolundaydı. “Bunca yıllık incelemelerim ve okumalarım sırasında Hacı Bayram’dan başka o yüzyıllarda yaşamış Bayram adlı bir ozanın ismine rastladım demişti. O yıl İstanbul’da az kalabildim ve bir müddet sonra ölen Yelkenci ile bir daha görüşemedim. daha sonra, Mecmua’nın foto-kopyasını British Museum’dan getirttim. Şimdi yayımladığım tıpkı basımlar, bugün “School of Orental and Arrican Studies” (University of London) kitaplığında (27689-1985) numaralarında “Majmü’at al naza’ir-by U’mar İbn Mazid” olarak kayıtlı olan orijinal yazmadandır.

Mecmua ve Bayram adlı şair üzerinde daha sonra kimi araştırmalarım sırasında S. N. Ergun ‘un Türk Şairleri’ndeki şu kayıttan başkasına rastlamadım. “Bayram, (XV’nci asır şairlerinden) XV’nci asır içinde veya biraz daha evvel yaşamış şairlerden olan Bayram hakkında tezkirelerde hiçbir malûmat kayıtlı değildir. Onun 4 manzumesini (840-1436) da yazılan Mecmuatün Nezair’de buluyoruz. Bu şiirleri aynen naklediyorum. Aynı yapıta dair daha yeni bir inceleme, M. Kemal Özergin’in (Hisar) dergisinde Haziran 1974-Sayı 126) Ömer Çelebi’nin Nazire Antolojisi, (Mecmuatün – Nezâir) adı ile, yazmanın öyküsünü, yazarı ve içeriği şairleri anlatan bir yazıdır. Bu kısa inceleme tabiatıyle Bayram hakkında özellikle bir şey yazmamaktadır.

Mecmua’nın bu orijinal yazması 840 hicri tarihini taşıdığına göre Hacıa Bayram-ı Veli’nin ölümü (833’)nden sadece yedi yıl kadar sonra yazılmış  demektir. İçinde onun halifelerinden Şeyhî gibi ünlü bir şairden başka Akbıyık’a ait bir gazel bulunan yapıtının dili ve özellikle yazımı (imlâsı) eksikliğini göstermektedir. 614 sahife (310 yaprak) olan ve içinde yüzlerce gazel ve benzeri bulunan bu yazmada Bayram’a ait olanı dört tanedir. Bunların Hacı Bayram-ı Veli’nin mektep ve uslûbuna uymadığı derhal görülmektedir. Ben bunları daha başka bir yorum eklemeden, eski yazmaların gerçek bir uzmanı ve bilgin bir kişi olan rahmetli Raif Yelkenci’nin, yukarıda anlattığım inancına ve anısına bir saygı armağanı olarak buraya alıyorum.

 

 

 

BELGELER

BELGE NO:152

 

NAZİRE-Î BAYRAM

 

Güneş yüzüne iy dilber kemişmiş saçlarun sâye

Nitekim ebr olur hâir Felekde bedr iken ay’a

Ser ile can virüb aldum sevâd-i zülfi sevdâsın

Hezâran can fidî olsun bu veche sûd (u) sevdâ’ya

Haramî gözlerün her dem aceb sihr-i helâl eyler

Ki bir remz ile can milkin niesi vird (i) yağmâ’ya

 

Kurşunla kirpügün hemtâ Felek kavsi vü tirine

Kiresne hem kiriş olmaz bu resme ok ile yay’a

Düşünle leberün cânâ ne cevherdür ki reşkinden

Olubur lâ’ı âvâre talubdurincü deryâ’ya

Boyunun i’tidâlinün udından serv ile ar’ar

Çemende oldılar vâlih karmû ol kadd-î bâlâ’ya

Lebin şerhinde Bayram’un sözî rengin olur şirin

Anunçun rağbeti yokdur anun kand ile helvâ’ya

 

Yaprak 39a ve 39 b               

Talmak:………….: Dalmak (suya v.b)

Sahife: 77 ve 78 NO: 29       

Ud               : ı. Hayâ, ar, hicap,edep,utanç.

Şiirlerde geçen Eski Türkçe sözlerin anlamları: Kamu:  : Hep, bütün

Kemişmek    : Koymak atmak, bırakmak                 

Tanklarıyla Tarama Sözlüğü

I (1943) İstanbul II (A-I) (1945 İstanbul)  III (1954 Ankara)

IV (1963-1974) Ankara

Fidi ………………………..Feda kelimesinin  o  devirde okunuşu

Nicesi……Nasıl, ne suretle

 

BELGE NO. 153

NAZİRE-İ BAYRAM

 

Zülfünün bendî kılubdur vâlih (ü) şeyda beni

Leblerün kandi idübdür tûti-i gûyâ beni

Mûnisîdür gönlümün çün rûyeti dîdârunun

Gayîb olma gözlerümden komagıl tenhâ beni

Va’de î ferdâya salma gel bugün ayş idelüm

Yohsa gensüz öldürür ol va’de-î ferdâ beni

Mihrünî gönlüm içinde mühr ile çün saklarum

Gözlerüne hey d(i) şâhum kılmasun rüsvâ beni

Zülfün ile Hindu hâlün bir arâya cem’olub

Rum ilinde idizedmed zed-be-ser  yağmâ beni

Kaşlarun yâ’sıyla gamzen oklarını gezleyu

Gözleyu her d em zihnî kim hoş atarsın hâ beni

 

HACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI

 

Kahrun ile nâ tüvan (ü) haste-dil Bayrım’ı sen

Lutf-ı vechinden eğer anmaz olursan vâ beni

 

Yaprak. 189 B- 190 A 190 B

Sahife: 376-377 ve 378 No. 274

Hey di….. Hey dimek= yuhalamak, dikkat, sakın demek

Lidiserler……Edecekler

Gezleyu………Okun gezini kirişe yerleştirmek (Gez: Okun kiriş geçecek gediği)

Gözleyu…….Gözleyerek

Zih…………Yayın isinirden şeridi

Ha beni…….mütemadiyen, durmadan

Vâ beni……….Vay bana

Şiirde geçen eski Türkçe sözlerin anlamları:

Komagıl……Koyma, bırakma (Gıl, gil) Eskiden emir kipine eklenirdi. Görevi yalnız emir takısı olmakla birlikte anlama bâzen ivdirme ve peitme katardı.

Gensüz…….(Gensiz, gensizin) isteği olmayarak, istemiyerek, ister istemez.)

 

 

BELGE NO: 154

NAZİRE-İ BAYRAM

 

Leblerün lâ’li dür-dâne dişüne perde’dür

Görmedi bir cevheri kim lâ’l idine perde dür

Âdet odur kim sadef karnında dür neysan olur

Bu aceb kim zâhir olur gül yüzünde derdedür

Kaşlarunun tâkı mihrâb (‘u) lebün zemzem sıfat

Ruhlarun Beyt-ül harâm (u) saçlarun Meş’ar’dedür

Kîmi mahbûbı vîsâlini temennâ eylenür

Kîmi mâ’şukıyle halvede kimîsî der’dedür

Akl (ü) can (ü) dil (ü) dîn almağile fettan gözün

Dâhi kanî olmamışdur yîne kasdı ser’dedür

Gamzenün tiriyle mecrûh olur ise nola rûh

Çün lebün aynî saf3asınun şifâsı derde’dür

Dür-i mâ’nidir ki Bayram’un dilinden dür gelür

Nakd (ü) cinsi söz olur şahsun ne ister er’dedür

Yaprak. 227 B- 228 A 

Sahife: 450 ve 451 NO.327

Şiirde geçen eski Türkçe sözlerin anlamları:

Neysen (Nisan)……ı. Bolluk, bereket, cömertlik

Mecâzen (Devellioğlu) 2. narin, saz gibi

Der ….Ter sözünün eski söylenişi

Dâhı…..Dahi, de

Eylenür ……….ı: Eylemek, 2. Yapılmak, hazırlanmık 3. EdinmekDer…….(Farsça) Kapı

Meş’ar…..(Arapça) Hacı olmadan evvel d urulacak yerlerden her biri (Meş’arül- har3am) – Hac’da Kâ’be’de ziyaret yeri.

 

BELGELER

Sînemî ben hod ezelden kılmışam ana siper

Karşu gamzen remz ile cânûma hançer depredür

Serv-î şimşâd ayaıına düşüb anın oldu şâd

Kaddini çünkim çemende ol semen-ber depredür

Hüsnünün şem’ine karşu cân (ü) dil pervânesi

Uçmağa pervâsı yokdur niçe kim per depredür

 

 
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi