HACI BAYRAM-I VELÎ’NİN ŞİİRLERİ
*
* *
II
Brûle, brûle, ô mon âme,
Brûle et consumme-toi
Tabreuvant â la flamme
De I’Amour,de la Foi.
Et telle une phalene,
S’abandonnaunt au feu,
Brûle et consume-toi.
En I’ Amour de ton Dieu.
III
HACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI
IV
O ivrensse, ô Gloire
Mais ne I’a-t-îl pas dit,
Celuî qui est la Gloire
Des Teres et des Cieux,
Que la Gloire de Dieu?
Four mon âme, la Gloire,
Est de fondre en Sn feu.
V
Le terrestre Univers,
Ce sejour des mortels,
Est peğut etre un reflet
Dea la Voûte des Cireux
Et ce tries humbie coeur,
Pourra-t il s’honorer
Do rester, un tout temps
La demeure de Dieu?
VI
J eme surnomme Fete
Et mon coeur est en fete
La fete est en mon etre
La fete est en mon coeur
Louanges, louanges aux Cieux
Las plus sipendide fete,
Mon coeur I’a partagee
Avec le BienAime.
HADJİ BAYRAM VELİ
(TRADUCTİON DE Modame Adile Ayda)
Bu ilahinin Türk dili, Türk dilinin tarihi açısından değerini anlatan bir yazıyı da bir belge niteliğinde sunuyorum:
A) BELGE NO: 148-151
HACI BAYRAM-I VELÎ’ nin bütün bibliyografyalarda yayınlanmış olan dört şiiri özel kitaplarım arasında bulunan eski bir yazma’daki yazılışlarına göre verilmiş, başka metinlerin ayrıntıları da gösterilmiştir. (Belge No: 148-151). Bunların dışında, o yazma da bulunmayan beşinci bir gazel’de Bay Abdülbaki Gölpınarlı’nın Melamiler adlı kitabından alınan şekliyle bölümün sonuna eklenmiştir.
Ailemizden kalan yazmalardan biri olan bu ilginç ve tek örnek yazma, bu divan ile bir seçmelerde karışmıştır. Büyük kesimi Arif adında bir şairin gazellerini vb. içermekle birlikte birçok başka ozanların, tarih ilâhi gazel gibi yapıtlarını da kapsamaktadır. Uzunluğuna açılar şekilde düzenlendiği için cönk denilemeyeceğinden dergi (mecmua) verimi uygun düşen bu yazma, babam Şeyh Mehmet Tayip Efendi’nin el yazısıyla ağabeyim, son Hacı Bayram Şeyhi Şemsettin Bayramoğlu’nun doğum gün ve saatinin yazılmış bulunduğu yazmadır.
Baş tarafı 34 yaprak (68 sahife), da, ünlü tarih düşürücü şair Sürûrî’nin 800)ü aşkın tarih beyitleri yer alıyor.daha sonra Arif’in münacât ve naatleri, dört Halifeye övgüleri) (mehdiye), terci-bend, takriz, kaside, tahmis, kıta, rubaî, ve benzeri şiirleri var. Bu Arif adlı şairin kimliğini, Sadettin Nüzhet Ergun’un, hemen, hemen tüm Türk şairlerini içermek çabasında olan fakat bitirmemiş yapıtı, Türk Şairleri (İstanbul 1936’ndan da saptamak olanağını) bulamadım. Yazılı kaynaklara geçmemiş olan bu yetenekli ozanın yapıtları arasında da İmam’a, kendi şeyhi Süleyman Ez- zâtı: El-Cevvet Eş-şani (?) Osman,Mürsel, Hızır, Timur babalar ile Seyyid Ali Sultan gibi Bektaşi babalarına övgü medhiyeleri ve gazelleri vb . Ne göre kendisinin bir tasavvuf ve tarikat şairi olduğu anlaşılmaktadır. Şiirlerin Arap alfabesine göre düzenlenen geleneksel divan biçiminde olmasına karşın her harfin şiirlerin başında hemen hepsi tasavvuf’i ozanların, ilahi naat ve benzeri şiirlerini de içermektedir. Bunlara, ilâhi sanat, ilahi taksim, saat taksim, ve semai gibi başlıklar konmuştur. Kağıdına, cildine ve Sürüri’nin pek çok tarih beyitlerini kapsamakta olmasına göre yazma XVIII. Yüzyıl sonlarına ya da XIX. Yüzyıl başlarına ve belki de bilinmeyen bir Ankaralı ozana hatta zayıf bir olasılıkla Müferrizadeler kolundan Tüfekçi Arif’e ait olabilir.
BELGE NO. 148
İLÂHİ ZİKİR
Ne oldu bu gönlüm noldu bu gönlüm
Derd ü gamınla doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Gerçi ki yandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendide buldu kendide buldu
Matlabını hoş buldu bu gönlüm
HACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI
El-fakru fahri elfakru fahri
Demedi mi âlemlerin fahri
Fakrını zikret fakrını zikret
Mahvu fenâda buldu bu gönlüm
Sevda-yı âzam sevda-yı âzam
Bâna k’oluptur Arş-ı muazzam
Mesken-i cânanmesken-î cânan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm
Bayramî imdi Bayramî imdi
Yâr ile bayram eyledi şimdi
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
Yâr ile bayram etti bu gönlüm
Başka kaynaklarda bulunan fazla ya da değişik Beyitler;
2.nci kıta olarak, Gölpınarlı, Mevlâmilik ve Melâmiler’e göre:
Yazı ey gönül yazı yan ey gönül yan
Pervâne gibi pervâne gibi
5-‘nci kıta olarak;
Seyri bilâlâhtır seyri bîllâhtır
Âyinesinde âyinesinde
Metin Farkları:
N’oldu bu gönlüm noldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Kendude buldu kendude buldu
Sevdâdı âzam sevdâdı âzam
Elfâkrü fahrî elfâkrü fahrî
Fahrini zikrin fahrini zikrin
Bayrâmî imdi bayrâmî imdi
Hamdü senada hamdü senada
Yanmadan oldu derdine derman
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
Li ma’Allahtır fenâ fi-illâhtır
Gerd-i sivâyı buldu bu gönlüm
Derd ü gamıyla doldu bu gönlüm
Derdine derman buldu bu gönlüm
Maksadına hoş buldu bu gönlüm
Belki oluptur Arşı muazzam
Demedi mi ol âlemler fahri
Fahri fenâda yâr ile gönlüm
Bayram edersin yâr ile şimdi
Bayram ediptür yâr ile gönlüm
Bu ilahi hakkında Bursalı Tahir Bey, Hacı Bayrım-ı Veli adlı incelemesinde … “bazı zâkirin tarafından hazret-i Bayram’a nisbet olunmakta ise de makta’ beyitlerindeki muhalefete göre tarih-i bayramî ricâlinden bir zat tarafından inşad edildiği anlaşılmaktadır.” Denilmektedir. Buna karşın bütün kaynaklarda genellikle Hacı Bayram’ın olarak gösterdiği gibi özel kitaplarım arasında bulunan Himmetzade Ahmet Cezbî el yazısıyla (Kemzû-esrar bi-tarih-ı Bayramiye) adlı manzum silsilesinin ve Himmet Efendi’nin (Tarikatnamesi’nin ) bulunduğu bir defterde bir çok ilâhîler ve şiirler arasında bu ilâhi de vardır.
Makta’ beyti:
Bayram’ıyım di Bayram7ıyım di
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
Bayram ideyim yâr ile şimdi
Dost ile bayram etti bu gönlüm,
Olan bu ilahinin başına (Pir Efendinin nutkudur) yazılmıştır. Ahmet Cezbi Bey “şair ve aşk bir kişi ve tarkatçe bayramî ve nakşibendi’dir. (Os. Mü. II/129).
Eski ve yeni bir çok bestesi olan, bugün de camilerde ve mevlîtlerde okunan bu ilâhinin, Bülent Ecevit tarafından üç kıtası İngilizceye ve Adile Ayda tarafından da altı kıtası Fransızcaya çevrilmiş bulunmaktadır.
HACI BAYRAM VELİ
BURN O HEART BURN
What ails my heart what ails my heart
With grief and pain bewails my heart
With heart has burned my heart has burned
My heart has burned my heart has burned
Final solace my heart has earned
Burn o beart burn – burn o heart burn
To soothe the pain the heart must burn
Round the consuming flarme of love
Turn o heart turn- burn as motha burn
İn truth it burned for truth it burned
Coverd with love coloured in love
İn self it reached for what it yearned
This heart enjoys the prize it earned
Translation by Bülent Ecevit
* *
Que l’ebk-il arrive?
Quel mal ronge mon âme?
Qest un tourment divin,
Qui torture mon âme
Elle est en proie au feu,
Devoree par les flammes,
Tout en trouvant son beaurne
Au sein des memes flammes.
Brûle, brûle, ô mon âme,
Brûle et consumme-toi
Tabreuvant â la flamme
De I’Amour,de la Foi.
Et telle une phalene,
S’abandonnaunt au feu,
Brûle et consume-toi.
En I’ Amour de ton Dieu.
III
La Verite divine
A consume mon coeur,
Qui, fier, a revutu
La couleur de I’AmourHACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI
Et ce couer a, soudain,
Enivre de deüces,
Atteint I’Obijet Aime,
En un bound sanss retour
IV
O ivrensse, ô Gloire
Mais ne I’a-t-îl pas dit,
Celuî qui est la Gloire
Des Teres et des Cieux,
Que la Gloire de Dieu?
Four mon âme, la Gloire,
Est de fondre en Sn feu.
V
Le terrestre Univers,
Ce sejour des mortels,
Est peğut etre un reflet
Dea la Voûte des Cireux
Et ce tries humbie coeur,
Pourra-t il s’honorer
Do rester, un tout temps
La demeure de Dieu?
VI
J eme surnomme Fete
Et mon coeur est en fete
La fete est en mon etre
La fete est en mon coeur
Louanges, louanges aux Cieux
Las plus sipendide fete,
Mon coeur I’a partagee
Avec le BienAime.
HADJİ BAYRAM VELİ
(TRADUCTİON DE Modame Adile Ayda)
Bu ilahinin Türk dili, Türk dilinin tarihi açısından değerini anlatan bir yazıyı da bir belge niteliğinde sunuyorum:
“Fakat yine şiir adı altında kelimelerle yapılan diğer güzel bir sanat, raks’dır. Lisan her dilderakseder ama ben onun Türkçedeki mûsikîli hareketlerine vurgunum. Bunlar arasında Hacı Bayram Velî’nin kuvvetli ahengiyle, bir vücut hareketini zarûri kılan ve bir zikir, belki de bir raks neş’esiyle söylenmiş hissini veren şu raksan şiirini hatırlarım:
BELGELER
N’oldu bu gönlüm - N’oldu bu gönlüm
Derd ü gamımla – Doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm - Yandı bu gönlüm
Yanmada derman – Buldu bu gönlüm
Bayram’ım imdi – Bayram’ım imdi
Bayram ederler – Yâr ile şimdi
Hamd ü senâlar – Hamd ü senâlar
Yâr ile bayram – Kıldı bu gönlüm
Hacı Bayram Velî. Tarikatine, Ak Şemsettin’in de intisâb ettiği bu coşkun solfî-şair daha XV. Asır Türkçesine bu ölçüde vecidli bir mûsiki lisanı vermek, hem de bu kadar sâde ve samimi bir vecidle söyleyebilmek için, bu destan meydanında, kim bilir ne coşkun bir tanrı aşkıyla dönmüştü?
Bu şiirin:
Bayram ederler yâr ile şimdi
Mısra’ındaki ince “gögüs geçiriş” ne ölçüde hisli ise
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
Mısra’ındaki o ölçüde, en büyük sevgiliye kavuşmak olmanın saâdeti seslenir. Eski bir Türkçe kelime olan bayram sözü, Türk dili tarihinde çok az yerde bu kadar güzel kullanılmıştır.”
(NİHAD SAMİ BANATLI, Türkçenin Sırları- 1972- İstanbul) S. 92.93.
BELGE NO. 149
İLÂHİ TAKSİM
Çalabım bir şar yaratmış iki cihan aresinde
Bakacak Didar görünür ol şarın kenâresinde
Nâgihan ol şara vardım anı ben yapılur gördüm
Ben dahi bile yapıldım taş u toprak aresined
Şâkirdleri taş yonarlar yonup ustâda sunarlar
Tanrımın adını anarlar her bir taşın pâresined
Ol şardan oklar atılur gelür sineme dokunur
Aşıklar canı satılur ol şarın hazâresinde
Şar dedikleri gönüldür ne âlimdür ne câhildur
Aşıklar kanı sebîldur ol şarın kanâresinde
Bu sözümü ârif anlar câhiller bilmeyûb tanlar
Hacı Bayram kendi bunlar ol şarın minaresinde
Metin Farkları:
Nâgihan ol şara vardım ol şarı yapılar gördüm (Aynî, Gölpınar)
Çalabım ismin anarlar o taşın her paresinde (Aynî, Gölpınar)
Allahım adın anarlar o taşın her paresinde (İsmail Hakkı Bursavî)
HACI BAYRAM-I VELİ SOYU VE VAKFI
O şardan oklar atılur gelir ciğerlere batılır
Arifler sözü satılır ol şarın pazâresinde (Aynî, Gölpınarlı)
Şehirlerden oklar atılur gelir onlara batılır
Arifler canı satılır o şarın pazaresinde (İ. Hakkı Bursavî)
Aşıkların canı sabildir erenlerin arasında (İ. Hakkı Bursavî)
Bu iki mısra AynIi ve Gölpınarlı’ da yoktur.
Bu sözü ârifler anlar cahiller bilmeyûb tanlar (Aynî, Gölpınarlı ve I. Hakkı Bursavî).
Hacı Bayram-Î Veli’nin bu ilâhisi en ünlü olanı ve en çok şeyh edilmiş bulunanıdır.
1-Şeyh edenlerin, ilki onun en ünlü halifelerinden Akşemseddin (1389-1459) dir. İlâhiyi Arapça olarak şeyh etmiştir.
2- Şemşeddin Seyyid Feyzullah Efendi (1638-1703) Bakınız; Belge No.142.
3- Abdullah Üsküdari Celei: Edirne ? (İstanbul 1705)
4- Bursalı Şeyh İsmail Hakkı Celveti (1653-1725) Silsilename
5-Bursalı Mehme Sahfi (? 1733) Os. Mü. I/105
6- Son dönem Melami Büyüklerinden (Arap Hoca Efendi) diye ünlü Seyyid Muhammed Nur (1813-1888) M. A. Ayni.
BELGE NO. 150
İLÂHÎ SAVT
Hiç kimse çekebilmez pektir feleğin yayı
Derdine gönül verme bir gün götürür vayı
Gelir güle oynaya aldır seni çapüktür
Bir bunculayın fitne kande bulunur ayı
Bir fâni vefasızdır kavline inanma hiç
Gâli yoksulu bay eyler gâh yoksul eder bayı
Çün yüzünü döndürdü bir lâhza karar etmez
Nice seri pay eder döner ser eder payı
Denir vâhid vahdette kesrette kanı tefrik
Hızır ermedi bu sırra bildirmedi Musa’yı
Hayran kamu âlimler bu ma’ninin altında
Kaf’tan Kaf’a hükmeden bilmez bu muammayı
Miskin Hacı Bayram sen dünyaya gönül verme
Bir ulu imârettir alma başa sevdayı
Metin Farkları:
Hiç kimse çekebilmez güçtür feleğin yayı (Aynî, Gölpınarlı)
Oynayı gelir aldadır çünkü eli çabuktur
Bir bunculayın fitne kande bulur ayı (Aynî)
Oynayı gelir adlar çünkü eli çapüktür
Bir bunculayın fitne kande bulur anayı (Gölpınarlı)
Gâh bayı eder yoksul gâh yoksul eder bayı (?) (Aynî)
Gâh bayı eder yoksul gâh yoksul eder bayı (Gölpınarlı)
Ol vahid ki vahdettedir kesrette kanı tefrik (Aynî)
Vakittir o vahdette kesrette kanî tefrik? (Gölpınarlı)
Kaf’tan Kaf’a hükmeder bilmez bu muammayı (Aynî, Gölpınarlı)
BELGELER
BELGE NO:151
Bilmek istersen seni
Can içinde ara canı
Geç canından bu anı
Sen seni bil seni
Kim bildi ef’ alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zâtını
Sen seni bil seni
Görünen sıfatındır
Anı gören zatındır
Gayri ne hâcetindir
Sen seni bil seni
Kim ki hayrete vardı
Nûra müstağrak oldu
Tevhid-î zâtı buldu
Sen seni bil seni
Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil seni
Metin farkları: Bilmek istersen seni. Görünen sıfatındır.vb,vb. Kim ki hayrete vardı.
Can içre ara canı (Görpınarlı) Bu beyit Aynî’de yoktur. O nurâ müstağrak oldu Aynî)
GAZEL
Benim
Benim maksûdum âlemde değildir lâkin ill”a Hû
Bu benim derdime derman değildir lâkin ill”a Hû
Değildir Huri vü Gılman ve Cennet köşkü ne Rıdvan
Bu benim derdime sultan değildir lâkin ill”a Hû
Anın nakş-ı hayâlinden cihan bîr zerre olmuştur
Nazar etsen o zerreden görünmez lâkin ill”a Hû
A Bayrâmî eğer idrâk edersen sen bu âlemde
Bu sırrın sırrına kimse erişmez lâkin ill”a Hû
(Mehmed Eminü’l Fuhûlî’ye ait yazmadan aktarma yolu ile Abdülbaki (Gölpınar), Melâmilik ve Melâmiler’ den.
S.N.Ergun, Türk Şairleri, II/757: “Ferahnâk” ve “Buselik” eski iki bestesi olan bu ilâhinin bir çok mecmualarda ise muhtelif mutasavvıflara isnad edilmek suretiyle kayıtlı” bulunduğunu yazmaktadır.)
Bunların dışında, Fevziye Abdullah Tansel, Türk- İslâm Edebiyatı Türkçe Metinler Ankara, 1971; C.II.S.1976’da Hacı Bayram-I Veli’nin bir Gazeli daha verilmektedir. Bu:
Aşk savrusu olanlara gelsünler tımar eyliyem
İçürem aşk şerbetini dostdan haberdar eyliyem
Dizeleri (matla’ı) ile başlayan ve son dizeleri (makta’ı) nde şairin adı bulunmayan beş beyitlik bir gazeldir. Ancak bu gazel yanlışlık sonucu Hacı Bayram’a mal edilmiştir. Yazarın bunu Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatında İlk Mutasaruflar’dan almış fakat bir dalgınlığa uğramış olduğu anlaşılıyor. Gazelde şair adı geçmiyorsa da, bunun Hacı Bayram-ı Veli’nin damadı ve bir süre müridi olan Eşrefoğlu Abdullah Rûmi olduğu açıkça orada gösterilmiştir.
B) BELGE NO.152-155
HACI BAYRAM-I VELİ’nin bugün bilinen ve bulunan ilâhi ve şiirleri bu yayımladıklarımdır. Ama Sadedin Nüzhet Ergun’un da yazdığı gibi, onun “daha bir hayli ilahi’sinin ileride meydana çıkacağını kuvvetle tahmin edebiliriz. Burada Bayram adlı bir şairin ilâhi olmayan dört şiiri daha kaynak el yazmasındaki tıpkıbasımları ve okunuşları ile yayımlıyorum. (Belge No. 152-153)
Bunları neden yayımladığımın öyküsünü kısa bir açıklama olarak anlatmayı gerekli buluyorum: 1968 yılı Ocak ayında-Roma Büyükelçisi bulunduğum sıralarda- yurda yaptığım bir gezide İstanbul’da Sahaflar çarşısında kitapçı Sayın Rauf Yeklenci’yi son hastalığından kurtulmuş olduğunu sevinerek gidip gördüm. Hacı Bayram-ı Veli incelemelerim için bana kaynak sağlamaya özen gösteren bu bilgin-kitapçı o gön önemli bir bulgusundan söz etti ve Hacı Bayram’ın bilinmeyen dört gazelini içeren bir nazireler mecmuası göstereceğini söyledi. Bir iki gün sonrası tekrar görmeye gittim. Bana, kitabın bir ara kendisine ait iken on beş yıl önce bir Türk elçisinin bir çok kitaplarla birlikte onu da Brütsh Musrum’a satmış olduğunu anlattı. O yazma Ömer Bin Mezid …….adlı bir kişinin H. 840 (1436/37) yılında yazılmış Mecmûatün-mezâir ……. Adında nazireler antolojisi idi. Foto-kopyası Londra’dan kendisine gönderilen bu derlemede Bayram…..adlı bir şairin dört gazelini bulduğunu anlatan Yelkenci, bunların kendisindeki foto-kopyalarını gösterdi. Birlikte okuduk. Bunlar, görüleceği gibi, klasik divan şiiri örneğinde ve Hacı Bayram-ı Veli’nin bilinen şiirlerine benzemeyen ve hiçbir eserde de onun olarak görülmemiş gazellerdir.
Raif Yelkenci’ini o tarihteki kesin inancı bu Bayram adındaki şairin Hacı Bayram-ı Veli’den başkası olmayacağı yolundaydı. “Bunca yıllık incelemelerim ve okumalarım sırasında Hacı Bayram’dan başka o yüzyıllarda yaşamış Bayram adlı bir ozanın ismine rastladım demişti. O yıl İstanbul’da az kalabildim ve bir müddet sonra ölen Yelkenci ile bir daha görüşemedim. daha sonra, Mecmua’nın foto-kopyasını British Museum’dan getirttim. Şimdi yayımladığım tıpkı basımlar, bugün “School of Orental and Arrican Studies” (University of London) kitaplığında (27689-1985) numaralarında “Majmü’at al naza’ir-by U’mar İbn Mazid” olarak kayıtlı olan orijinal yazmadandır.
Mecmua ve Bayram adlı şair üzerinde daha sonra kimi araştırmalarım sırasında S. N. Ergun ‘un Türk Şairleri’ndeki şu kayıttan başkasına rastlamadım. “Bayram, (XV’nci asır şairlerinden) XV’nci asır içinde veya biraz daha evvel yaşamış şairlerden olan Bayram hakkında tezkirelerde hiçbir malûmat kayıtlı değildir. Onun 4 manzumesini (840-1436) da yazılan Mecmuatün Nezair’de buluyoruz. Bu şiirleri aynen naklediyorum. Aynı yapıta dair daha yeni bir inceleme, M. Kemal Özergin’in (Hisar) dergisinde Haziran 1974-Sayı 126) Ömer Çelebi’nin Nazire Antolojisi, (Mecmuatün – Nezâir) adı ile, yazmanın öyküsünü, yazarı ve içeriği şairleri anlatan bir yazıdır. Bu kısa inceleme tabiatıyle Bayram hakkında özellikle bir şey yazmamaktadır.
Mecmua’nın bu orijinal yazması 840 hicri tarihini taşıdığına göre Hacıa Bayram-ı Veli’nin ölümü (833’)nden sadece yedi yıl kadar sonra yazılmış demektir. İçinde onun halifelerinden Şeyhî gibi ünlü bir şairden başka Akbıyık’a ait bir gazel bulunan yapıtının dili ve özellikle yazımı (imlâsı) eksikliğini göstermektedir. 614 sahife (310 yaprak) olan ve içinde yüzlerce gazel ve benzeri bulunan bu yazmada Bayram’a ait olanı dört tanedir. Bunların Hacı Bayram-ı Veli’nin mektep ve uslûbuna uymadığı derhal görülmektedir. Ben bunları daha başka bir yorum eklemeden, eski yazmaların gerçek bir uzmanı ve bilgin bir kişi olan rahmetli Raif Yelkenci’nin, yukarıda anlattığım inancına ve anısına bir saygı armağanı olarak buraya alıyorum.
BELGELER
BELGE NO:152
NAZİRE-Î BAYRAM
Güneş yüzüne iy dilber kemişmiş saçlarun sâye
Nitekim ebr olur hâir Felekde bedr iken ay’a
Ser ile can virüb aldum sevâd-i zülfi sevdâsın
Hezâran can fidî olsun bu veche sûd (u) sevdâ’ya
Haramî gözlerün her dem aceb sihr-i helâl eyler
Ki bir remz ile can milkin niesi vird (i) yağmâ’ya
Kurşunla kirpügün hemtâ Felek kavsi vü tirine
Kiresne hem kiriş olmaz bu resme ok ile yay’a
Düşünle leberün cânâ ne cevherdür ki reşkinden
Olubur lâ’ı âvâre talubdurincü deryâ’ya
Boyunun i’tidâlinün udından serv ile ar’ar
Çemende oldılar vâlih karmû ol kadd-î bâlâ’ya
Lebin şerhinde Bayram’un sözî rengin olur şirin
Anunçun rağbeti yokdur anun kand ile helvâ’ya
Yaprak 39a ve 39 b
Talmak:………….: Dalmak (suya v.b)
Sahife: 77 ve 78 NO: 29
Ud : ı. Hayâ, ar, hicap,edep,utanç.
Şiirlerde geçen Eski Türkçe sözlerin anlamları: Kamu: : Hep, bütün
Kemişmek : Koymak atmak, bırakmak
Tanklarıyla Tarama Sözlüğü
I (1943) İstanbul II (A-I) (1945 İstanbul) III (1954 Ankara)
IV (1963-1974) Ankara
Fidi ………………………..Feda kelimesinin o devirde okunuşu
Nicesi……Nasıl, ne suretle
BELGE NO. 153
NAZİRE-İ BAYRAM
Zülfünün bendî kılubdur vâlih (ü) şeyda beni
Leblerün kandi idübdür tûti-i gûyâ beni
Mûnisîdür gönlümün çün rûyeti dîdârunun
Gayîb olma gözlerümden komagıl tenhâ beni
Va’de î ferdâya salma gel bugün ayş idelüm
Yohsa gensüz öldürür ol va’de-î ferdâ beni
Mihrünî gönlüm içinde mühr ile çün saklarum
Gözlerüne hey d(i) şâhum kılmasun rüsvâ beni
Zülfün ile Hindu hâlün bir arâya cem’olub
Rum ilinde idizedmed zed-be-ser yağmâ beni
Kaşlarun yâ’sıyla gamzen oklarını gezleyu
Gözleyu her d em zihnî kim hoş atarsın hâ beni
HACI BAYRAM-Î VELİ SOYU VE VAKFI
Kahrun ile nâ tüvan (ü) haste-dil Bayrım’ı sen
Lutf-ı vechinden eğer anmaz olursan vâ beni
Yaprak. 189 B- 190 A 190 B
Sahife: 376-377 ve 378 No. 274
Hey di….. Hey dimek= yuhalamak, dikkat, sakın demek
Lidiserler……Edecekler
Gezleyu………Okun gezini kirişe yerleştirmek (Gez: Okun kiriş geçecek gediği)
Gözleyu…….Gözleyerek
Zih…………Yayın isinirden şeridi
Ha beni…….mütemadiyen, durmadan
Vâ beni……….Vay bana
Şiirde geçen eski Türkçe sözlerin anlamları:
Komagıl……Koyma, bırakma (Gıl, gil) Eskiden emir kipine eklenirdi. Görevi yalnız emir takısı olmakla birlikte anlama bâzen ivdirme ve peitme katardı.
Gensüz…….(Gensiz, gensizin) isteği olmayarak, istemiyerek, ister istemez.)
BELGE NO: 154
NAZİRE-İ BAYRAM
Leblerün lâ’li dür-dâne dişüne perde’dür
Görmedi bir cevheri kim lâ’l idine perde dür
Âdet odur kim sadef karnında dür neysan olur
Bu aceb kim zâhir olur gül yüzünde derdedür
Kaşlarunun tâkı mihrâb (‘u) lebün zemzem sıfat
Ruhlarun Beyt-ül harâm (u) saçlarun Meş’ar’dedür
Kîmi mahbûbı vîsâlini temennâ eylenür
Kîmi mâ’şukıyle halvede kimîsî der’dedür
Akl (ü) can (ü) dil (ü) dîn almağile fettan gözün
Dâhi kanî olmamışdur yîne kasdı ser’dedür
Gamzenün tiriyle mecrûh olur ise nola rûh
Çün lebün aynî saf3asınun şifâsı derde’dür
Dür-i mâ’nidir ki Bayram’un dilinden dür gelür
Nakd (ü) cinsi söz olur şahsun ne ister er’dedür
Yaprak. 227 B- 228 A
Sahife: 450 ve 451 NO.327
Şiirde geçen eski Türkçe sözlerin anlamları:
Neysen (Nisan)……ı. Bolluk, bereket, cömertlik
Mecâzen (Devellioğlu) 2. narin, saz gibi
Der ….Ter sözünün eski söylenişi
Dâhı…..Dahi, de
Eylenür ……….ı: Eylemek, 2. Yapılmak, hazırlanmık 3. EdinmekDer…….(Farsça) Kapı
Meş’ar…..(Arapça) Hacı olmadan evvel d urulacak yerlerden her biri (Meş’arül- har3am) – Hac’da Kâ’be’de ziyaret yeri.
BELGELER
Sînemî ben hod ezelden kılmışam ana siper
Karşu gamzen remz ile cânûma hançer depredür
Serv-î şimşâd ayaıına düşüb anın oldu şâd
Kaddini çünkim çemende ol semen-ber depredür
Hüsnünün şem’ine karşu cân (ü) dil pervânesi
Uçmağa pervâsı yokdur niçe kim per depredür