25/11/2014, 18:59
HACI BAYRAMI VELÎ HAKKINDA
YENİ BİLGİLER, BULUNAN İKİ
EL YAZMIZI ESER
Ey Hâllikur’s- sevâyâ ve Râzıkul- berayâ
Yâ Z’el atût Mennân yâ Gaafire’l- hatâyâ
Hububun virelden el-hakk mürde tene hayâtı
Komadı o memâtı eyledi cümle ihyâ
[img=345x80]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image006.jpg[/img]
Bilinmek te bilmez olmaz kalmağa ruhsat olmaz
Ey dil beka dilersen eyle özünü itnâ
[img=284x82]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image008.jpg[/img]
YENİ BİLGİLER, BULUNAN İKİ
EL YAZMIZI ESER
Fuat BAYRAMOĞLU
Sayın Başkan, Sayın Konuklar,
Hacı Bayram-ı Veli Sempozyumu’nu düzenlemiş bulunan Devlet ve Kültür Bakanlıkları ile Ankara Valiliğine minnet ve şükran duygularımı ifade ederek söze başlamayı görev sayıyorum.
Altmış yılı aşkın bir süreden beri uğraşlarımın odağı olan Hacı Bayram-ı Velî incelemeleri hakkındaki genel nitelikte bazı düşüncelerimi bu vesile ile kısaca özetlemek de istiyorum. Gerçek ve tarihi kişiler olmakla beraber hayatları efsaneleşmiş insanların öncelikle gerçek hayat hikâyelerini bilmemiz esas ve şarttır. Çünkü onların bu insan yönleri ve etkileri, bitmeyen bir süreklilik gösterir. Bu nedenle onlara yaşıyorlar deriz. Fakat bunun yanında bir de masal efsane haline gelmiş öyküleri vardır. Bunlarda çoğu zaman gerçek üstü diyeceğimiz kerametler, harikalı başarılar anlatır. Bunlar daha çok halkın belleğinde ve anılarında yaşar. Menakibnameler’de yazılır. Bu eserler için zamanla mekânın mantığı bulunmaz. Onun için anlatılan ve yazılanlarda tutarsızlıklar ve çelişkiler görülebilir.
Hacı Bayram-ı Veli gibi insanların hayatı hem tarih, hem de efsane, söylence kılığına anlatılır. Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi “Tarihte Zahirî hakikat, masalda ledünni hakikat meknuzdur. Güzellikçe, vakaların daha ziyade masal kisvesi gözler kamaştırır, tarih kisvesi daha sönük görünür. “Ayrıca halkın sevgi ve inanmak istediklerini aksettiren sevimli bir abartma vardır. Ama, Menakıbnamelerdeki bazı inanılmaz serüvenlerin de o kişilerin gerçek hayatları hakkında değerli ipuçları verdiği görülür.
Şimdi bu genel düşüncelerimi özetledikten sonra yeni bulduğumuz çok önemli iki eski el yazması eser ve ondaki umulmadık bilgilerden söz edeceğim. Bunların birisi bir Menakıbnamedir, ötekisi bir eski cönk biçiminde bir Mecmua-ı Eş’ardır.
Menakıbname’yi bana temin eden değerli genç ilim adamımız şimdi Birleşik Amerika’da Hanward Üniversitesinde öğretmen görevlisi olarak çalışan Prof. Cemal Kafadar’dır. Eğiridir’in Yazla mahallesinde yatan velilerin menkibelerine dair olan bu eserin yazarı, adını bildirmemiş olmakla birlikte benim araştırmalarımda edindiğim kanaate göre Şeyh Turhan-ı Hamidi adlı bir mutasavvıftır. Menakıbnamenin, 1225/1810’da yazılmış bir başka nushası Yazla dergâhında mevcut olmalıdır. “Şeyh Mehmed Çelebi bin Şeyh Pir Mehmed Hoyi” adına olup aynı soydan birkaç ermişin menkibelerini de içermektedir. Şeyh Turhan da aynı soydan’dır.
Çok ilginç ve değerli bir eser olan bu merakıbnameye ve Yazla Zaviyesine dair bazı bilgiler şu iki kaynakta görülür. 1) Süleyman Süküsti Yiğitbaşı, Eğridir, Felekâbad Tarihi, İstanbul 1972-s, 68-90. 2) İsmail Hakkı Uzunçarşılıoğlu) Kitabeler, İstanbul, 1347-1929-s. 232-233.
Menakıbname’nen bizdeki yazması 1220 H. (1805-6) tarihinde Şeyh Mustafa Nihan tarafından istisah, yani kopya edinmiş, çok okunaklı bir nesihle yazılmıştır. Menakıbname’de Hacı Bayram-ı Veli hakkında birkaç yerde ilginç bilgiler içeren sayfalar vardır. Ayrıca onun torunu Edhem Baba hakkında da bahis bulunuyor. Bunların hepsinden söz etmek bu bildirinin çerçevesini aşacaktır.yalnız Hacı Bayram-ı Veli’nin yaşına dair olan ve dolayısıyla doğum tarihinin tespitine imkân veren bir pasajı önemli nedeniyle aynen okuyacağım. Metin oldukça sade olduğu için ayrıca sadeleştirmeğe de gerek duymuyorum. Bu kısımda sözü edilen ziyaretin iki anlamı çıkıyor. Birisi Buhara’dan, Hoy’dan gelenlerin yerleşecekleri yere gitmeden, ilkin Hacı Bayram-ı Veli’yi ziyaret ettikleridir. İkincisi ise ziyaret tarihinin Hacı bayram’ın doğum tarihindeki tespitindeki önemdir.
Bilindiği üzere Hacı Bayram-ı Veli’nin doğum tarihi üzerindeki bilgiler kesin değildir. Eski kaynakların verdiği bilgilere dayanılarak bulunan tahmini tarih 753/1352-3’tür. Bazı yazarlarca da 753/1357yılı olarak kabul edilmiştir. Benim düşüncemi Hacı Bayram-ı Veli, yaşamı, soyu, Vakfı) adlı kitabımda özetlemiş, daha etraflı bilgileri bir başka incelemeye bırakmıştım. Bu ikinci incelememi yakında yayım safhasına getirmiş olacağımı umuyorum. Ancak, bugün elimizdeki benakibname bu konuya umulmadık daha yeni bir açıklık ve kesinlik getiren bir belge teşkil ediyor. Hacı Bayram soyundan gelenler arasında aile söylentisi ve gelenek olarak Hazreti Pirin çok uzun yaşamış, doksanını geçkin ölmüş olduğuna inanılırdı. 833/1429-30 yılında öldüğüne göre 740/1339-40 yılları dolayında doğmuş olabilir, diye düşüncemi yazmıştım. Şimdi menakıbnamenin verdiği bilgileri aynen sunuyorum.
“Sika’dan menkuldür ki ol asrın kutbül’l-aktabı Engürü’de Hacı bayram-ı Veli ku Kuddise sırrahu hazretleri idi. Mübarektaçaları eskîyüb taç içün bir keçe hedayâgelüb dervişler derler ki Sultanım tâcınız gayet eskidi. Bir yeni taç diktirelim dediklerinde Hacı Bayram Sultan K. S. Buyurur. Dervişler sabr edin Takkeci geldikde yenilesün dedi. Hazreti şeyh Hoy’dan altıncı ayda Engürü’ye gelürler. Gelmeleri karib oldıkda Hacı bayram Sultan dervişlerine buyurur. Bizim takkeci geliyorur, istikbâle gidelim, dey3ub dervişleriyle karşu istikbale varırlar. Şeyhül-islam Sultan dahi Kuddise sırrahı, Pir Mehmed Sultan Haretlerine terbiye edüb altı ayda erâtib ve makarmât kat’etdürüb Engürü’ye gelinci irşad eylemiş idi ve Hacı Bayram Sultan K. S. Hazretleri Şeyhülislam Sultanla buluşub hal ve hatır soruşduktan sonra Hacı Bayram Sultan ol keçeleri getûrub Pir Mehmed Hoyî’nin önüne koyub buyururlar ki, oğlum Pir Mehmed bu keçeleri bize birtaç dikiver, ol dahi, n’ola Sultanım deyûb bî Mehmed bu keçeleri bize bir taç dikiver, ol dahi, n’ola Sultanım deyûb bî nazîr bir büyük taç diküb önlerine kodıkda Hacı Bayram Sultan Buyurdu ki; Oğlum Pir Mehmed bu tacı bana ustâdından gördüğün gibi başıma giydir tekbir ile ol tacı Hacı bayram Sultan’ın mübarek başına giydirir ve tekrar Hacı Bayram Sultan Şeyhülislam Sultana hitab edüb buyururlar ki Hop şeyhülislam sen ki altı aylık müridine Rûm’un seksen yaşında ile veda edûb Engürü’den çıkıb Diyar-ı Hamid’ de eğridir nâm kasaba haricinde Yazla demekle maruf olan mahalleye azimet niyetiyle..(yp, 5a, 5b, 6a)
Sözü edilen ziyaretçi Şeyhülislam Sultan, Buhara’da Emir Buhara’nın sağdıkçı olduğu bildirilen Şeyhülislam Berdaî olarak tanınan bir kişi olup hakkında Şakayık-ı Ni’maniye’de © s.131 bazı bilgiler vardır. Yalnız, Anadolu’ya hangi tarihte gelip yerleştiği ancak takribi olarak bilinebilmektedir. Bu ziyaret ve daha sonra Bursa’ya Emir Buhari’yi görmeye gidiş ve daha başka olaylardan Ankara ziyareti tarihini Çelebi Sultan Mehmed zamanında geçmiş olduğu sonucunu çıkarabiliyoruz. Ankara’ya gelişleri H. 816/1413-4 yılı ile en çok H. 820/1417-8 yılı arasında olmalıdır. Buna göre 80 yaşında olduğunu söylemiş olan Hacı Bayram-ı Veli’nin m. 1335 yada 1339/40 tarihinde doğmuş olması gerekir ki daha önceki yayınlarımda bu tarihler hakkındaki düşüncemi güçlendiren yeni bir kanıt olmuyor.
Şimdi ikinci ve çok daha ilginç ve önemli bir bulguya değineceğim. Bu, Ocak 1990 yılında mutlu bir rastlantı ile elime geçen bir yazma şiirler derlemesidir. Halk dilinde dana dili, sığır dili gibi adlarla bilinen tipik bir cönk olup 9x20.5 cm boyutlarında, 122 yapraktan oluşmaktadır. Dini tasavvufi edebiyatı türünden şiirler ve bütün cönklere özgü bilgi ve dualardan, bir çok bilinmeyen örnekleri içeren bu el yazması derlemede, şimdiye kadar hiçbir yerde görülmemiş şiirler arasında Bayramî fermâyed ve Padişah-ı âlem - penah frmâyed, yani Bayramî buyurur, padişah ya da Sultan Murad buyurur, gibi saygı başlıklarıyla bir biri arkasında yazılmış on tane dinî tasavvufi gazel formunda aruzla münacat,naat gibi şiirler bulunmaktadır.
Yıllardan beri bulmayı umduğum bu şiirlerin hemen ilk incelemesinden beş tanesinin Hacı Bayram-ı Veli’ye, öteki beşinin de II. Murad’a ait oldukları, en ilginçi bir birini izleyerek yazılmış altı gazelin o iki kişi arasında bir müşaare, karşılıklı şiirleşme, olduğu açıkça ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde anlaşılmaktadır. Bu şiirleri yeni alfabemize çevirmeğe çalışalım. Cönklerde daima rastlanın imlâ ve yazı bozuklukları sebebiyle bazı okuma zorlukları ile karşılaşılıyor. Bunların bilim adamlarımızca karşılaştırılıp daha esaslı incelemeler yapılabilmesi için eski metinlerin foto-kopyalarının da yayımlanmasının yerinde olacağını düşünüyorum. Bu müşaarenin edebiyat tarihimizde bir eşi daha bulunmayan, padişahla şeyh, mürid ile mürşid arasında bazı tasavvuf konularının aydınlatılmasına çalışıldığını ve ilk örneği olduğunu sanıyorum.
Bu bulgu ile Hacı Bayram-ı Veli’nin şimdiye kadar bildiğimiz şiirlerini hayatının üç devresine ait olarak tarihleyebileceğimizi düşünüyorum. 1) dönem, müderislikleri, zamanına ait olması kabul edilecek olan ve Ömer bin Mezid’in Mecmûatü’n nezâr adlı antolojisinde bulunan Bayram mahnasıyla, klasik gazel türü dört şiir. 2) Tasavvufa sülükü, (giriş) dönemine ait, Yunus Emre türü, daha ziyade hece ile yazılmış bu arada Hacı Bayram mahlası da kullanılmış ilâhi ve nefesler. 3) ve nihayet son bulduğumuz ve Bayramî mahlasını kullandığı ve Bayramiliğin kurucusu ve mürşid olduğu döneme ait beş şiir.
Bu vesile ile, üzerinde tartışılan ilâhi tereddüte de değinerek bir saptama yapmayı ve onları da belki bu döneme ait olarak belirtmeyi düşünüyorum. 1- Bursalı Tahir Beyş’in (Hacı Bayram-ı Veli) adlı risalesinde “Bazı zakirin tarafından Hazreti Bayram’a nispet okunmakta ise de makta beyitlerindeki muhalefete göre tarik-i bayramî ricalinden bir zat tarafından inşad edildiği anlaşılmaktadır. Diye yazdığı ünlü ilahi, N’ oldu bu gönlüm N’ oldu bu gönlüm elimizdeki cönkte de aşiran makamında gösterilmekte vemakta’nda Bayrami’ yim der. Bayrami’yim der olarak mahlası geçmektedir.
III- Abdülbaki Gölpınarlı’nın (Melâmilik ve Meâmiler)adlı eserinde Mehmed Eminü’ı Futhûll’ye ait yazmada bulup yayımladığı, fakat S.N. Ergun’un bir çok mecmualarda ise muhtelif mutasavvuflara istinad edilmek suretiyle kayıtlı bulunduğunu yazdığı sonunda Bayramı mahlası bulunan ilâhi ğazelli:
Benim maksudum alemde değildir lâkin illâ Hû
Bu benim derdime derman değildir lâkin illa Hû
Öte yandan Sultan II: Murad’ın şiirleri arasında bu gazelle irtibatlandırılabilecek, banâ ilginç gelen bir tasavvuf neşvelli şiiri hatırlamak istiyorum.
Sana rahmet dilersen eyleye Hû
Diye gör lâillâhe illaâ Hû
Diler isen eğer tecelli-i zât
Diye gör Lâllâhe illâ Hû
………………………..
…………………………
Yâ ilâhi Sen eylegil yoldaş
Her zaman Lâllâhe illâ Hû
Çâk olur ey Muradî bunda akıl
De hemen Lâillâhe illâ Hû
Yine Ömer bin Mezid’in Mecmua’sında, Bayram gibi, Murad adı bir şairin de bir lâ dini gazelli var ki, son, makta beytinde tevriyeli olarak şairin adından Sultan II. Murad’a ait olduğu anlaşılıyor.
Devlet û ikbâl ile çok yaşagıl sûrgil Murad
Hak taalâdan inâyet sâna olup yoldaşlar.
BAYRAMÎ FERMAYED
Ey gönül terk it sivâyi maksad, aksâyı gör
…….sırrına ir maatlab-ı a’lâ’yı gör
bezm-i vaahetde….câmını nûy eymegil
enm-ı ışka arz-ı dildâr eyliyen Mevlâ’yı gör.
Sil gömül âyinesinden mâ-sivânın tozunu
Nûr-ı Hak k itsün tecelli ni’met-ı Mevlâ’yı gör
Hayret-i kübr3aya irsen sırr-ı…….bulub
Mü’mininkalbine Hakk’ın virdiği na’mâyı gör
Dem-be dem feryâd ider can bülbül yâ-hû deyü
Işık-ı yâr ile demâ-dem e gözüm ağlıyagör
Ehl-ı ışkın her nefeste nâledir sermâyesi
Bâb-ı Hakk’da bend-ı ışıkı boynuna bağlayı gör
Eylese bir kez tecelli nûr-ı izzet kalbine
Nefs kalbin rûh aklın terk lid er Mevlâ’yı gör
Varlığın mahv eyleyûb terk it vücüdun aradan
Nicesi tezcek bulur sene Hazret-ı Mevlâ’yı gör
Fazl-ı envâr-ı tecelli irse ger âşıklara
İyşe alınmazlar ol dem Cennetü’l- Me’vâ’yı gör
Mekteb-i irfanda Bayramî ider tedris-i ışık
Çok atâlar eylemişdür (ür) anâ Mevlâ’yı gör.
[img=224x278]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image002.jpg[/img]
BAYRAMÎ FERMA YED
Merhaba ey ayn-ı Zât’ın mazhar’ü mihmânesi
Zât pâkinden görünür nûr-ı Hakk’ın şu’lesi
Rehberi dergâh-ı izzet olduğuyçün ey Habib
Enbiyâ evliyânın oldu bâbın kıblesi
Işıkına gönül veren bulsa aceb değül murâd
Çûn cemâlin şem-ıl Hakk’dır ehl-ı Hakk Pervânesi
Dü cihan buldu nizamı feyz-i pâkinden Şehâ
Unsur-ı hâssın olubdur gevherî yekdânesi
Eyle boynuma namâyıl ışıkununzencirini
Olmasun bendsiz Habibâ ışıkınun dirvânesi
Vâridâtı veddinün kalbi imâret ideli
Kanz-ı ışık olmışdurur bu gönlümün virânesi
İçmişim bezm-İ ezelden yâr elinden cûr’a kim
Mest onarım (?) dil oldu ol meyin peymânesi
Bey-ı valsın mest iderse tan değildir âlemi
Feyz-i Hakk’dan esrimişdir ter gibi mestânesi
Nak i câni vasi-i cânana fidâ etdim veli
Ger ola yüz bin fedâ olmak anın şükrânesi
Feynn-ı ışık içre terakki kıl taleb ağyâr-ı Hak k
Âşıkın yârı olırmaz vasl-I Hakk bigânesi
Ey gönül (yarinden alı) bilmek isteyen haber
Terk-ı kerveyn idûb oldu râh-ı Hakk Merdânesi
Bula Bayramî visalin lezzetinde kurb-ı üns
Ey olan bayram kalbinde dolu cânânesi.
[img=493x578]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image004.jpg[/img]
PADİŞAH-ı ALEM-PANAH FERMAYED
Ey Hâllikur’s- sevâyâ ve Râzıkul- berayâ
Yâ Z’el atût Mennân yâ Gaafire’l- hatâyâ
Hububun virelden el-hakk mürde tene hayâtı
Komadı o memâtı eyledi cümle ihyâ
[img=345x80]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image006.jpg[/img]
Bilinmek te bilmez olmaz kalmağa ruhsat olmaz
Ey dil beka dilersen eyle özünü itnâ
[img=284x82]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image008.jpg[/img]
BAYRAMÎ FERMAYED
Ry Bârlül-berâyâ ey Vâhibül-atâyâ
Yâ Kâşifel-kulûb yâ Mu’tiyel-menâyâ
Hubb-i kâdim-i zâtun virdi dile hayatı
Mevt û hayâta bakmaz kılan vücudun itnâ
[img=326x65]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image010.jpg[/img]
Hakk’ı yâkîn dilersen varluğun eyle i’tâ
Bayram
[img=411x706]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image012.jpg[/img]
PADİŞAH-I ALEM-PENAH FERMAYED
Tesell^üdan karar etmez gönül ister tecellâyı
Tecelli aynını gebilmez diler keşf ide ma’nayı
Olur çûn münderiç her dem gönül levhinde hâletler
Zûhûr eyler muammâsı bezer etrâfa isra’yı
Acepdûr bu delâl kim delil olur delâlata
Berâhin ile katı’dır muammâdan muammâyı
……………………………………
Habîb ile habîb olmuş nider pes azla gavgâyı
Nihân-î bî-nihan el-hak ayânî bî-ayan olmuş
Muradî’nın zamîrinde ider feyzân âlayı
BAYRAM FERMAYED
Şûlûn-ı kevne meyî itmez (Gö(nül) ister tecellâyı
Maarif gencini âçub diler keşfide ma’nayı
Gönül âyînesin gördüm dolu evsâf-ı hâletler
Velî mahv-ı sıfât erdim o dem buldum müsemmâyı
Kamu zerrât mevcûdat berâhin ü delâlildür
Kelâm-ı ………..lider iş bu mamâyı
…………………………………
…………………………………….götürdü cümle gavgâyı
Nihânî bi- güman olub ayâni hem nihân olmuş
Olaldan mahv Bayram lider gayât-ı Büşrâyı
PADİŞAH FERMAYED
Nidâ-yı Hâlikul’l-isbâh irişse çünki mevtâya
Ne kutludur o dem c3ana salar uşşşâkına sâye
……..’dan nidâ geldi pes oldu şevk ırki fırka
işitmeyen bulub nıkmet işiden irdi na’maya
Müberrâdan teberî kıl vücûdun bî-ser û pâ kıl
Çûn ihyâ oldun ihyâ kıl sakın aldanma âlaya
Kuruldu hayme-î adlil ki hâşâ zulm ola meyli
Dilersen cehd kıl haylî gele tâ işin ortaya
Murad’ın sen bu güttârın eğer fehm idersen ey dil
Kil hurşîd cihan gibi verirsin sen ziyar âya
BAYRAMÎ FERMAYED
Likâ-yı Hâlikul’i – eşbâh irişs’ervâh-ı eşydâya
Sanâsın haşr-ı ekberdir hayât irişdi mevtâya
……sırr(ı) teyz itdi celâlinden cemâlinden
Arunçûn mahzar-ı nıkmet mugâyır ehî-ı na’mâya
Bu cümle teyz-i hakk’dur bil vücûdun mahv-ı mutlak kıl
Olugörsen de sâfi dil sakın aldanma âlayâ
Gönülde bu sırrı Bayramî tamâmi zevk idündünse
Şu nûr-ı mutlaka irdün virir nûru güne âya
[img=308x674]file:///C:/DOCUME~1/ADMINI~1/LOCALS~1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image014.jpg[/img]
SULTAN MURAD FERMAYED
Mihrini koynunda gördüm mâh-ı tâbân gizlemiş
Yâ’ni tâb-ı ışkını mihr-i diranşân gizlemiş
Aldılar ortâya Ya’kub (u) velil ebnâ-yı gam
Yüsuf’u Sabrük alub çâtında devrân gizlemiş
Ben zamirim sırrını dildâra eyledim beyan
Nutk milâhım velikin hâzin-i hân gizlemiş
Aklımı yağmâya verdi benden eylermiş talep
Kendüsidür (ür) harâmi günde bin kan gizlemiş
Bu tecelliye Muradi döymedi dağ oldu nâr
Almadı arz’u ânı ki insan gizlemiş
Işkını pinhân (idüb***) kalbimde cânan gizlemiş
Bir mücevher hokkadır gevheler sultan gizlemiş
Çeşm-i cân (mı) verüb gördüm gönül âyinesin
Ab ü kilden perde asmış mah-ı insan gizlemiş
Aç gözün şeb hem seher mevt ü hayâtı şerh ider
Zulhet i ayn-ı fenâda âb-ı hayvan gizlemiş
……………sırrını ne anlar şu ki irfânı yok
……………dan hicrâb etmiş ve iman gizlemiş
Ma’rifet bezminde câm-ı ışıkı irfân ehline
Sun Muradi durmağıl çün sende umman gizlemi