ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
HACI BAYRAM’ IN HOCASI SOMUNCU BABA HZ.
#1
HACI BAYRAM’ IN HOCASI

 SOMUNCU BABA HZ.
Şeyh Hamiddüddin Aksarayi
(……1412)
 
Mustafa CEYLAN


İstemek, başlamaktır. Başlamak, bir işin yarısını yapmak yolun yarısına varmak demektir.
Şam’da dünya ilimlerinin, yan bugünkü tarifiyle pozitif bilimin doruklarına oluşan Hamidüddin’in ruhundaki boşluk, bir  türlü dolmuyordu. Beyni bir vagon gibi dopdoluydu. Kendini hamal sanıyordu. Kitaplar, kitaplar ve kitaplar…okumuş, .beyin vagonunu tıka basa doldurmuştu. Zamanın müderris (bugünkü profesör)’lerinden dünya ilmini öğrenmişti. Ama içinde bir boşluk, ruhunda bir uçurum vardı. Beynindeki vagonun yükü ağırdı, lâkin, lokomotif ve ray olmadığı için, vagon hep o uçurumda darmadağın oluyordu.
Gelene, gidene soruyor, bu boşluğun çaresini arıyordu. Şam, doğu dünyasının en işlek köprüsüydü. Köprüden her geçene soruyordu…
Kim ? Ne? Nasıl?
Bu boşluğu, bu uçurumu dolduracak? Olmalı, bulunmalı bilinmeliydi. Boşluk dolmadan noksan tamamlanmalıydı. İstiyordu soruyor, bıkmadan araştırıyordu.
Günlerden bir gün Hamidüdin’e Erdebil’e gitmesini söylediler. Erdebil..Erdebil.. Gel! …diyordu. Gel ve bil! Acaba bu uçurum, bu korkunç boşluğu dolduracak yer miydi? Bir yandan acaba? Lar öte yandan “neden olmasın” lar bir yanda boşluk, bir yanda ümit. Bir tarafta çaresizlik, öte yanda hakikatin pırıltıları, derman ve çare. Şam’da bir saat bile kalamazdı.
Koştu, yürüdü, vardı.
Vardı Erdebli’e…
Aslen Kayseriliydi. İlim öğrenmek için Şam’ a gitmişti. Bugün Şam’a sığmıyordu. Erdebil yollarına düşmüştü.
Erdebil, Azerbaycan’da….Bakü, Şiraz ve Tiflis arasında bir kutlu belde. Bu kutlu beldebe Halvaetî silsilesinden gelme gönül ustaları var. İbrahim Zahid Ceylanî’den alınan aşk ve iman bayrağı, Erdebil’li Ebu ishak Safiyeddin’e, ondan da oğlu Hoca Alâeddin’in elinden nice gönül kalelerinin burçlarına dikiliyor ve dalgalanmaya devam ediyordu.
Şam’dan gelen Hamiddüdin’in gönül kalesinin burçlarına da aynı bayrak dikilmiş, dalgalanıyordu.
Derler ki, Hamiddüdin Üveysî meş reblidir. Manâda kurtuluşuna, huzurunu Bayezid-i Bestanî yapmıştır.
Derler ki, Hamiddüdin, Erdebil’de akan manâ çeşmesinden kana kana içmişti.
Öyle veya böyle…
Olan olmuştur. Boşluk dolmuş, uçurum kaybolmuştur. Madde ilmiyle dolu olan beyninin ortasındaki vagon manâ rayına girmiş ve gönül sonsuzluğunda mürşidinin lokomotifliğiyle atom hizasından daha büyük bir hızla ilerliyordu.
Er eteğin tutmuş, muazzam sırra ermiş, kendin aşmış, büyük oluş’ta yerinden hayat bulmuştu.
Ne zevksiz tarih, ne lezzeti bulunmayan binlerce dünya ilminin kabuksuz öteye gidemeyen yükü, beyin vagonunda kalmamıştı. Tamamen mum misali erimiş  yok etmişti. Artık Bir’de milyarları, milyarlarda o mutlak Bir’i (Tek’i) görmüyordu.
Ustası Alâaddin Ali, günlerden bir gün, O’nu halvethanesine götürmüş ve mahyi ve tanha buyurmuştu ki, ey veled-i keramet baht-ı hidayet eser! Zamir-i Münir mir’at-ı nazire cilvegir ola ki âflâb-ı velayet bâ- iradet-i Huda’yu  müteâl burc-*u Acem’den intikal ve burc-u Rum’a irtihal edip diyarımızda bu emanet-i uzmâyı, hâmil bir merd-i fâzıl-I kabil-i saf-ı saf- dil kalmadı. Pes, hurşid-i âsmân-I velâyet şimdiden sonra nehzat ve saadet ve ikbal ile diyar-ı Rum’a pertev-efgen-i mur-u halikat olasın,  diye müanaka edip ric’atlerine ruhsat verdi. (1)
Burc-u Acem’den intikal ve burc-u Rum’a irtihal…
Diyor-ı Rum’a yani Anadolu’ya…Görev bu…Ve “diyar-ı Rum’a nur’u hakikat olasın…”
Anadoluya…Anadolu’ya
Hakikat nuru..Nur tufanı..Anadolu’ya…
Ve medreseleriyle nam salmış Bursa.Bursa’ya Bursa yapan medreselerinden çok, fıkıh, kelâm ve belâgat ilminde mükemmeli yakalamış, ötelerin ötesine ulaşmuş dev şahsiyetlerdi. Bursa onlarla nam salıyordu. Molla Fenarî: ki, hem müderris hem de makkemede kadı. Bütün  Osmanlı ülkesinin müftüsü. İlk şeyhülislâm. Emir Buharî (Emir Sultan) ki, Yıldırım Beyazid’in damadı. Bursa’nın mânevi mimarı. Mad de ve manâ ikliminin sultanı.İlmine bir sınır çizilemeyen deryalar.Hayır. Derya değil…okyanuslar.
Hamidüddin Bursa’da Bursa, manâ iklimin iki otoritesinin ellerinde şekil bulmada. Hamiddüdin tanıtmadı kimseye kendini  soranlara bir garip baş, bir cahil, bir ümmî işte” deyip geçiyordu.
Hamiddüdin Bursa’da..Bursa, manâ iklimin iki otoritesinin ellerinde şekil bulmada. Hamiddüddin tanıtmadı kimseye kendini. Soranlara bir garip boş, bir cahil, bir ümmî işte” deyip geçiyordu Sessiz, sakin…
Bekleyiş, sabırlar.
Bekleyiş her şeyden uzak,kendi halinde, kendi yatağında ışıltılarla, gürültülerle akan  bir ırmak. Bir muhasebe zamanı, tespit ve tayin zamanı, Kâinatı kucaklamak için hazırlanmaktır.
Bekledi Hamidüddin.
Kimse bilmedi sırrını.
Her akşam evinde yaptığı ekmekleri ertesi gün, Bursa sokaklarında “Ekmekler Müminler “ diye seslendirerek satıyordu. Mütevazi, sevecen,  hoş görülü, bulunan, samimi bir ekmekçi. Bütün bursa O’nu “Somuncu Baba” diye biliyor, tanıyordu. Sabahın erken saatlerinde Bursa sokaklarındaki evler, Somuncu Baba’nın seslenişi ile uyanırdı.
Ekmekler! Mü’minler!...
Ekmekler ki, nur gibi kızarmış, Ekmekler ki, yiyene kudret macunu. Sımsıcak, nefis ekmekler. Teknolojinin bütün imkânlarıyla dahi bu kadar muhteşem ekmek yapmak mümkün değildir. Ekmek, doyuran açlığı gideren. Cümle insanlar için mutlaka lâzım olan şey. Onsuz olmuyor, yaşanmıyor.. iman ve ekmek. İki temel , iki esas. İnsanı insan yapan ikisi. Hele iman ırmağı, iman okyanusu olan bir insan ekmek yapıyorsa, o ekmekler ne güzeldir. Ekmeği yiyenler ne güzeldir.
Herkesin bildiği ümmi, garibân Somuncu Baba.
Açları, fakirleri doyuran, pozitif (dünya) ilmini, Erdebil’ de manâ ilmini ikmal etmiş bir koca umman olduğunu bilmiyordu.
Olan oldu. Akit tamam oldu. Zaman dokusunu öne öne tamamlamıştı. Niğbolu zaferi kazanılmış, Osmanlı Sultanı Gazi Yıldırım Beyazıd Han bu zafere atfen Bursa’da Ulu Cami’yi inşa ettirmişti. Cami tamamlanmış, bir Cuma namazıyla açılıyordu muhteşem açılış anı. O anı Hacı Bayram-ı Veli’den dinleyelim çünkü O’da oradaydı.           
Numan Efendi (Hacı Bayram-ı Veli) titremeye başlamıştı. Kalabalığın arasından başını uzatmış adeta nefes almadan bakıyordu. kapı önünde Sultan’ın anahtarı, damadı Şemseddin Burarı’ye uzattığı gördü. Emir Sultan coşkun bir duaya ellerini kaldırınca, binlerce insanın uğultusu bir anda kesilmiş, her hamdin sonunda arşa yükselen bir amin Bursa’yı inletmeye başlamıştı. Dua tamlanınca Emir Sultan ise “Bismillâhimirrrahmanirahim” deyip kapıyı açtı. Bu arada caminin yan kapıları da açılmış ve avluyu dolduran insan seli içeri akmaya başlamıştı. O insan seli içinde bir damla gibi Numan Efendi (Hacı bayram-ı Veli) de içeri süzüldü. Caminin ortasında kocaman bir şadırvan, şadırvanda her acıyı unutturan bir su sesi…
İç ezan okundu Numan Efendi birden minberin önünde bir güneş gibi parlayan ve ziyâsıyla camiyi aydınlatan Emir Sultan’ı gördü. Güzel yüzünde bir çocuksu tebessüm bir sevinç vardı. Emir Sultan’ın gözlerini önce padişah bulunduğu tarafa, sonra da cemaate çevirip yüksek sesle konuştu.
-Aziz müminler! Padişahımız bir ulu mabedin ilk cumasında hudbe okuma şerefini bize vermiştir. Ne var ki şimdiki halde Manevi derecelerin en  yüksek mertebesine sahip yüce insan aramızdadır. O arken imamet ve hatipliğin bize tekzifi münasip değildir. İşte şanına, şöhretine uyfun olarak isim alanbu caminin açılış hutbesini okumaya lâyık zat şuradadır.
Numan Efendi beyninden vurulmuşa döndü, kulakları uğulduyor, elleri, ayakları, şakakları uyuşuyordu. Sanki dünya tersine dönmeye, sular, yokuş yukarı akmaya başlamıştı. Kalabalığın ortasından bir başka güneş kalkış, boynunu bükmüş, gözleri yarı kapalı minbere doğru yürüyordu.
Numan’da, bütün bir kalabalık da şaşkınlığın en büyüğüne düşmüş çalkalanmaktaydı minbere doğru yürüyen, boynu bükük, gözleri yarı kapalı güneş, Somuncu Baba’nın ta kendisiydi! Hani Bursa sokaklarında yollarda “Somunlar! Müminler! Diyen somun satan yaşlı adam! Demek, şimdi ki halde mânevi derecelerin en yükseğine sahip olan yüce insan bu ha? Ümmî bildikleri, okuma yazma dahi bilmez sessiz sadesiz Somuncu Baba…Demek şanına şöhretine uygun olarak isim alan bu caminin açılış hutbesini  Emir Sultan gibi bir velî, Molla Feneri gibi bir şeyhülisl3am okumayacak da Somuncu Baba okuyacak ha?!
Numan Efendi yüreğini dolduran heyecen sebebiyle soluğunun hesabını düşüp bir daha kalkamayacağını sandı. Somuncu Baba minberin önüne gelince Emir Sultan’ın kulağına eğilmiş:
“Ne ettin de bizi ele verdin Emir’ demişti. Demek Emir Sultan onu ele vermişti. Öyleyse birbirlerini  çok yakından tanıyordu. Birbirlerini pek iyi biliyorlar. Somuncu Baba ağır ağır minberin  basamaklarına çıkıp hutbesine başladı. Fatiha suresini tefsir ediyordu. Bismillahimrahmani dir. Ve yedi türlü tefsir geliyordu arkasından dinleyenleri hayretler içinde bırakan yedi türlü tefsir. Hutbe tamamlandığında bu sefer Molla Fınari’nin sesi camiyi doldurdu. Heyecan ve sevinç içindeydi Molla Fenarî…
-Şeyh Hamiddin-i Veli’dir. Bu Somuncu Babamızdır. Bize burada hikmetler saçmak olduğunu göstermekte. Fatiha’nın ilk tefsirini belki hepimiz anladık. İkinci tefsirini ise ancak bazılarımız belleyebildi. Üçüncü tefsirini anlayanlar sanırım çok azdır. İçinizde Dördüncü ve daha sonraki tefsirleri ise idrakimizin sınırlarını aşmıştır” (2) diye seslendi.
Bundan sonra hem halkın, hem bilginlerin sınırsız hürmetleriyle karşılaşan Somuncu Baba, bundan rahatsız oldu. Sırrı ortaya çıkmıştı. Kerametleri dilden dile dolaşır  olmuştu. Bursa’ya Emir Sultan yeter” deyip, gizlice şehirden ayrıddı. Kayseri’ye yerleşti.daha sonra yanına Hacı Bayram-ı Veli’i de çağırdı. Onunla birlikte önce Şam’a sonra Hac  farizası için Hicaz’a gitti. Dönüşte Aksaray’a yerleşti. Orada vefat etti.
Evliyalar ölmez. Somuncu Baba’da yaşamaya devam ediyor işte..
 
OLMAZ
 
Biz ol usşök-ı bazız
Akıl rüşd bize yâr olmaz
Mey-ı aşk ile sermestiz
Bize hergiz hurmar olmaz
 
Diriyiz dâim ölmeyiz
Çürüyüp toprak olmayız
Karanlıklarda kalmayız
Bize ley-ü nehar olmaz
 
 
Bizim illerde ay-ü gün
Sebat üzre durur dâim
Televvün erişip ana
Gehi bedr-ü hilâl olmaz
 
Bizim gülşendeki güller
Dururlar taze solmazlar
Hazân olup dökülmezler
Zemistân-ı bahar olmaz
 
Şarab-ı aşkı gün içtik
Feragat mülküne göçtük
Yanıp aşkınla tutuştuk
Buze tahrik-i bâl olmaz
 
Erelden şems nûruna
Vücudum zerreden katre
Ne katre ayn-ı bahr oldu
Ana kaar-ü kenar olmaz
 
Bırak ey Hamidda varı
Görem dersem sen ol yârı
Göricek ol tecellâyı
Andan özge kemâl olmaz
 
ŞAİRLİĞİ VE ŞİİRLERİ
 
“Sanat ve hayat, san’at ve hakikat üzerinde fikri olmayan, fikir tasası çekmeyen şair, bence, kuyruğu kıstırılınca ağlayan bir hayvancıktan farksız. Birbirine aykırı çift başlı bir mahlûk olan şairde, biri süflî ve mahkûm öbürü ulvî ve hâkim, iki kutup var. Bunlardan biriyle şair, insanoğlu’nun en altında, öbürüyle de,nebîler ve velîler ayrı, en üstünde…”(3)
Ya Velî olursa? Veliler velisi olursa?
İşte onların “gül bahçesindeki güller, sonbahar bile gelse yapraklarını dökmezler, daima taze dururlar, çünkü onların gönülleri sürekli bahardadır ve kış mevsiminin gelmesi imkânsızdır”
Onun için Veli’lerin söyledikleri sade, kuru bir şiir kalıbı ve tarifi içine almamak gerekir. Onların söyledikleri,hikmet denizinden pırıltılı damlalardır. Gül bahçelerinin solmayan gülleri onların asırların üzerinden günümüze getirmiştir. Onların ki hikmetli sözlerdir. Onların ki, nurun infilâkıdır. Ölümsüzlük türküsüdür.
Somuncu Baba’nın “Şer-i Hadisi Erbain” isimli, tasavvuf diliyle yazılmış bir eseride bulunmakla beraber,biz burada iki şiirini, dörtlüklerden meydana gelen hikmetli sözlerini ele alacağız.
“Olmaz” redifi şiirinde, Somuncu Baba, Hâmid, Hâmi mahlasını kullanır ve mürşid-i kamili, veliyi, insan-ı kâmili tarifler. Yedi dörtlükten oluşan bu şiir hikmet ehlinin hâlini, durumunu anlatır.
Hâmida şiirinin birinci dörtlüğünde
 
 
“Biz ol uşşâk-ı sor bâzız
Akıl oluşşâk yâr olmaz
Mey-i aşk ile sernestiz
Bize hergiz  humar olmaz”
Bugünkü manâsı:
 
Biz o korkusuz âşıklarız
Akıl- rüşd bize yâr olmaz
Aşk meyiyle sarhoşuz
Her şey bizi sarhoş edemez”
Söylemek istenilen biz ilâhi aşkın meyini içmiş ve o kutsi meyle sarhoş olmuşuz. Onun için korkusuz âşıkları. Onun için akıl ve yaş akıl ve zaman bize yâr olamaz denilen bu dörtlüklerde, Hakk’a teslim olmuş veli motifi çizilmektedir.
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi