Abdülkadir İsfahani (102)
Mustafa CEYLAN
*
*
*
*
Abdülkadir İsfahanî Hazretleri’nin adını taşıyan bir mescit de bulunmaktadır. Şimdi mescit hakkında bilgiler aktaralım:
TABAKHANE ( ABDÜLKADİR ISFAHANÎ) MESCİDİ
Mustafa CEYLAN
( 102 Es-Seyyid Abdülkadirbin Yusuf-i Isfahanî, Ankara’da Tabakhane mahallesi “eski Kahkaha sokağında, şimdi dolmuşların toplandığı yerde, namaza kapalı taş taş duvarlı, yerden 7 basamak yüksek bir cami..inbânisi Abdülkâdir Efendi, Hacı Bayram müridlerinden olup 832 (1428-29) tarihli vakfiyesinde (Kutbül7i-vliya cihac Bayram bin ahmed bin Mahmud’ül-Ankaravi)’yani Hacı Bayram-ı Veli’nin şâhid olarak imzası bulunduğunu Bursalı Tahir Bey yazıyor”. E.H. ayverdi, ag.e.c., II.,s.231. Tahir Bey bu zatın mürid olduğundan söz etmez. Mescit hakkında E, Mamboury,Güzide Torütgue d Ankara, Ankara 1933, s.221’e bakılması orada, yapıtın tabaklar için Abdülkâdir İsfahanî tarafından H. 648 (1444-45) tarihinde yaptırılmış olduğu yazılmakla birlikte “Selçuki” olarak gösterilmektedir. Bununla herhalde stili kast edilmiş olmalıdır. ( )
* **
“Gerçek âşıklar, tutuldukları aşk hummasıyla, iç dünyaları dâima bir yanardağ gibi dumanlı ve inim inimdir. Duyup sezebilenlerce, onların her iniltileri sinelerinden kopup gelen öyle “lavlar” dır ki, düştüğü her yeri yakar-yıkar ve yangınlar çıkarır”
“Aşkın sözlerle anlatılması oldukça zor, hattâ imkansızdır. Bu itibarladır ki, aşk adına anlatılan şeylerin büyük bir kısmı, onun dışa aksetmiş eserleri olmadan öteye gitmez. Zira, o, bir haldir ve onu beyan edecek dil de sadece âşıkın kendisidir”
“Âşık, Hakk sevgisini mezhep edinip ömrünü hayret, hayranlık ve sevdiğine takdir hisleriyle donatmış öyle bir sermestdir ki, ancak kıyâmet Sûr’uyla kendine gelebilecektir.”
Fanilik elemini dindireek, ozanla oturup kalkan rûhların ızdırâb ateşini söndürecek tek şey hakîkî aşktır. Ve yollardan beri bütün dertlerimize, onulmaz zannettiğimiz hastalıklarımıza, korku ve endişelerimize, kargaşa ve buhranlarımıza yegâne çare ve biricik devâ da yine aşktır.”
“Nesiller, ilim-irfan ve günümüzün kültürüyle ihyâ edilmeye çalışırken, onların gönüllerine, az dahi olsa, aşk kıvılcımlarını saçmadığımız takdirde,hep eksik ve kusurlu kalacak ve katiyen cismaniliklerini aşamayacaklardır.” ( )
( ): Bayramoğlu, Fuat; a.g.e.
( ): Şahin, M. Adülfettah, Kriterler-3, Zaman Gazetesi Yayını, İzmir- 1981, Sahife: 64-65-66
* **
Ankara evliyâlar şehri Ankara, yeryüzündeki cümle Müslümanların, cümle insanların, cümle Müslüman Türk’ün nabzının attığı yer. Bu yer, dünya öyleydi, bugünde öyle olmaya devam ediyor. Gelecekte de, hep umutlar şehri, hep müjdeler şehri olacaktır.
Çünkü, bu şehir mukaddes bir şehirdir.
Bu mukaddes şehrin, her yanında bir mübârek zatın izine, kabrine rastlamak mümkündür. Bu şehir, dünyanın göz bebeğidir.
Bu şehrin Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olmasında bile, mânevî bir sır vardır.
* **
Abdülkadir İsfahanî Hazretleri’ de bu kutlu şehirde, yüceler yücesi Hacı Bayram’dan ders almıştır. Onun güzide müridlerinden birisidir. Kendisi hakkında, hayat öyküsü hakkında pek detaylı bilgi bulunmamakla beraber, vakfiyesi bulunduğu ifade edilmektedir.
* **
Abdülkadir İsfahanî Hazretleri’nin adını taşıyan bir mescit de bulunmaktadır. Şimdi mescit hakkında bilgiler aktaralım:
TABAKHANE ( ABDÜLKADİR ISFAHANÎ) MESCİDİ
Bendderesi Mahallesi Tabakhane Camiinin biraz ilerisinde yer alan küçük mescid olan eser 978 H. (1570) tarihinde Abdulkadir Isfahanî isminde bir şahıs tarafından yaptırılmıştır.
Boyuna dikdörtgen plânındaki eserin beden duvarları kuzey cephede yontma, diğer cephelerde tamamen moloz taştandır. Kuzey cephedeki giriş kapısı üzerindeki niş kemeri ve pençere kemerleri tuğladandır.tavanı ahşap kirişli ve kiremitli bir çatı ile örtülmüş olan mescitin altında bir de bodrumu bulunmaktadır. Beden duvarında taşlar arası derz yapılmıştır. Kuzey cephede 6 basamak merdivenle çıkan eserin giriş kapısının, saçak hizasının 1 metre altına kadar yükselen sivri kemerli nişinin üzeri dikdörtgen profillerle belirtilerek cümle kapısına abidevi bir görünüş kazandırmaya çalışılmıştır. Kapının her iki tarafındaki pençereler önce sivri kemerli nişler içine alınmış, dikdörtgen taş söveli pençerelerin üzerinde sivri kemer alınlıkları yapılmıştır.
Giriş kapısı üzerinde kitabe yeri bulunmakta ise de kitabesi yoktur. Doğu ve batı yanlarda pencereler 2. sıra halinde olup 2.ci sıra pencereler alçı şebekelidir.
Mescidin ibadet mekânında zemin altıgen tuğlalarla kaplanmıştır. Tavan XVII veya XVIII.y.y. da yapıldığı sanılan ağaç kirişlemeli ve aşı boyalı nakışlarla süslenmiştir. Tavan kirişlerinin etrafında konsollu bir pervaz bulunmaktadır.
1963 yılında eser üzerinde yapılan restorasyonda ortaya çıkan sol yan duvarın köşesindeki sıvalar altında 978 H. (1570) tarihi okunmaktadır. (*)
(* ) Türkiye’de Vakıf Âbideleri ve Eski Eserler, I. Cilt, Sayfa: 395-396
Vakıflar Genel Müdürlük Yayını. İlâveli 2. Baskı, Ankara-1983