25/11/2014, 19:23
ŞEYHÎ
(?-1431)
Hacı Bayram-ı Veli’nin talebeleriden ünlü şair, mutasavvıf. Asıl adı, Sinan bin Mecdüddin bin Ahmet bin Seyyidî’dir. Aynı zamanda devrinin “Hekim Sinan” adıyla meşhur doktorudur.
.
Yazdığı tüm şiirlerinde Şeyhî kelimesini mahlas olarak kullanmıştır. Şiir dünyamızda bu mahlasla ünlenmiştir.
Doğum tarihi bilinmeyen Şeyhî, Kütahya’da dünyaya gelmiş olup, Türkmen asıllı tanınmış bir ailenin evlâdıdır. 1431 (H.834) yılında doğduğu şehir olan Kütahya’da vefat etti. Kabri, Kütahya yakınlarındaki Çiftepınar Köyü’ndedir.
Şeyhî, devrinin meşhur âlim ve mutasavvıfı Ahmedî’nin talebesidir. Çocukluğunda, aynı zamanda ilim ve kültür merkezi olan Kütahya’da Ahmedî’nin öğretisinden istifade etti.
Gençliğinde tasavvuf, ilim, tıp e fen bilgilerini arttırmak üzere İran’a gitti. İran’da büyük veli Seyyid Şerif Cürcânî’yle birlikte okudu. Tıp, edebiyat, kelâm, tefsir, fıkıh ve tasavvuf derslerinde kendini yetiştirdi.
İran dönüşünde, Hacı Bayram-ı Velî’nin manâ mıknatısı onu Ankara’ya çekti. Zaten Hacı Bayram’ın mıknatısı, şeyhî gibi ilim sahasında mesafeler katetmiş tüm âlimleri kendine çekiyordu. Bu da göstermektedir ki, Hacı Bayram dergâhı, cahilliğe itibar etmeyen bir öğretiyi esas almaktadır. Kişini önce kendini, çevresini, ulusunu, dünyayı ve ilmî bilmesi şarttır. Ancak onda sonra, “öz’ünü bulmak” maksadıyla Hacı Bayram metodundan istifade edebilirdi. Hacı Bayram, ona Şeyhî ünvanını verdi. Ona manâ ikliminin yağmurlarıyla yudu, arıttı. Yetiştirdi ve Kütaha’ya gönderdi.
Şeyhî, Kütahya’ya gelince bir “atâr” dükkânı açtı. Tıp üzerinde çalışarak insanlara faydalı olmaya çalıştı. Germiyan beyi Yakup’a mektuplar, mersiyeler yazarak nasihatlerde bulundu ve onun özel doktoru oldu.
Tıp sahasında bütün meşhurların ve devlet büyüklerinin aradığı uzman bir hekim olarak ün saldı.
Çelebi Sultan Mehmet’in Karaman Seferi esnasında hastalanması üzerine Ankara’ya çağrıldı. Çelebi Mehmet’in tedavisinde başarı gösterince, ona, Tokuzlu Köyü tımar olarak verildi.
Çelebi Mehmet’in tedavisinden sonra, Şeyhî, Osmanlı’nın Tabiplerinin reisi oldu.
Şiirdeki başarısı, Ahmedî’nin edebiyat yüklü sohbetleri sayesinde olmuştur. Emir Sultan,ona şiiri bırakmamasını öğütlemiştir. Ayrıca, Lâtifi’de onun gönü dostlarının başında geliyordu.
Germiyan Beyi Yakup için kasideler ve Terci-i Bend yazmıştır. Sultan II. Murat’ın emriyle Nizamî’nin Hüsrev-ü Şirini’nin bin beyitini tercüme ederek, sultana sundu. Mesnevî şeklindeki bu eser, 6944 beyitten oluşmaktadır. 775 beyitlik ilk kısımda dua, münâcaaat, tevhîd, nât, insanın yaratılışı ve Allah7ın hikmetleri anlatılmıştır. On beş parçası mesnevî ve kaside şeklinde yazılmıştır. Asıl hikâye on bir bölümden oluşmuştur. Eserde yirmi altı gazelise Hüsrev ve şiirin’in dilinden yazılmıştır. Münâcat ve yedi bendlik terci-i bendi vardır. Şeyhî bu eserini tamamlayamadan ebedî âleme göç etmiştir.
Osmanlı sultanları Çelebi Sultan Mehmet ve ikinci Murat’a nasihatlerini kapsayan, padişahlara cömertlik, adalet, şecaat, dine bağlılık ve hizmetin yakıştığını belirttiği “Harname” isimli eseri oldukça meşhurdur. Bu eser hiciv ve mizah edebiyatımızın dev eseridir. Eserin ilk on iki beyti tevhîd venâttır. Yirmialtı beytinde ise padişah övülmektedir.Daha sonra, besili bir öküzün boynuzlarına imrenen zavallı, çaresiz bir eşeğin boynuz aramağa gidişi sırasında başına gelen olayları ve iki kulağı kesilmiş olarak geri dönüşünü anlatır. Hiciv edebiyatımızın şahaseri olan Harname’de mesnevide bulunması gereken tüm özellikler mısra mısra işlenmiştir.
Sâd’i-Şirâzî’den etkilendiği Divan’da oldukça ünlüdür. Şeyhî, Hacı bayram’ın çok sevilen bir talebesi ve temsilcisidir.