ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Şeyh Şami Hazretleri İki Nefer,Der Kaza-yı Keskin Kalecik
#1
Şeyh Şami Hazretleri İki Nefer,Der Kaza-yı Keskin Kalecik




( 108 Şeyh Şamî hazretleri olarak kaydedilen Şeyh Hazma Şamî, Ak Şemsettin’in halifeleri arasında sayılır enisî, Menâkıbname’de “Şeyh Sami ki adı Hamza’dır. Rûm’a tabi Keskin nam karyede yatur” demektedir. 1318 yılı Ankara Vilayeti Salnamesi (yıllık) de “Keskin kazasında eizze-i kiramdan. Şeyh Şamî-i alevî (?)i kebir ve sağirnam zatlar defin-i hâk-i gufrandır”. (s.2449 Büyük ve küçük Şamiler denilmesi oğullarından birine atıf olmalıdır. Evlica Çelebi Ankara civarlarını gezerken Şeyh Zaki’nin ziyaretine de gitmiş, olup cami ve mihrabı hakkındabilgi verir, kerametlerinden söz eder. “Mihrap” şeyhin kendi el işid ir derler diye ekler. Yeyh Şami Tarik-ı Bayramiden olup ism-i şerifleri Hamza’dır. Tarikat-ı Hamzavî bunlardan kalmıştır.” (Seyehatname, II/415) Hamâviler  bayrami Melâmilerin ve Boynalı Hazma Bâli adından gelenlerin oludur. Evliya Çelebi karıştırmış, yanılmıştır. Ancak o civarda (Kurbağlı) karyesinden söz eder ve Kalecik nahiyesinde iki yüz haneli mamur bir köydür. (Şeyh Şami zade Abdullah) burada gömülüdür. “lâkin kabri mamur değildir bur dam altında âsûdedir”. (II/417) Büyük, ve Küçük Şamiler belki de bu ikisi için denmiştir. Şeyh Şamî’nin ziyaret yeri hakkında bakınız: Dr. Hikmet Tanyu, Ankara ve çevresinde adak ve adak yerleri, Ankara, 1967; s.127.
İhsan Yurd, a.g.e.s. 110 (not 300) ve (S.XCV) ilginç bilgiler arasında Hazma Şami için “Ak Şemsettin7in en eski halifesidir” denilmiştir. Ziraatle uğraşanlardanmış. Hacı Bayram-ı Veli’ye yetişmiş olması olanaksız değildir. Prof. Ö.İ. Barkan, Vakıflar Dergisi’nde (Ankara 1942, c.II.S.302 ve 314) Şeyh Şami’nin vakıflardan ve çocuk torunlarından bahseden kayıtlar bulunmaktadır.
Şeyh Şami’d en Bayramiye-i Şemsiye’nin Himmetiye kolu çıkmış ve bayramilik son zamanlara kadar sürdürülmüştür.) (  )
 
*  *
*
Buğday övütenlerin, harman savuranların, tütün kıranların, bağ bozumu yapanların ülkesi Anadolu, aynı zamanda erenler yurdu, evliyalar ocağıdır. En büyük şehirlerden en sessiz köşelerine kadar, nerede, olursanız olun, mutlu demlerinizde bir gülümseyiş, çaresiz anlarınızda bir cesaret kıvılcımı halinde sizi selâmlayan büyük bir türbe küçük bir mezar, yahut efsaneye dönüşmüş eski bir olay bulursunuz orada.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ve gelişmesinde “Gaziyânı Rum” “Bacıyânı Rum” ve “Ahiyânı Rum” diye alay alay saymakla bitiremedikleri Horasan erlerinden tutun da, Türkçeyi, beste beste işleyenYunus, aşk ateşiyle Anadolu’u kasıpkavuran Mevlânâ, Yeniçeri Oçağına kişilik mührünü vuran Haı Bektaş. Sonra, pir Sultan Abdallar, Akşemseddinler, Bayram Veliler, o alay alay, tabur tabur ermiş; bilerek, bilmeyerek, hepimizin hamuruna maya oldu, içimize sindi, kokusunu ve rengini kişiliğimize aşıladı.
Türk halkı mahallesini anlar adına temiz tutmağa bakar, komşularıyle onlar adına iyi geçinir. Şenlikli günlerde onların fukarasını sevindirmeğe koşar. Kısası onlar, hayatın bütününde yeri olan ve kendi hayatları da her gün yenilenip tazelenen varlıklardır.
Yolunuz düşer, bozkırın bitmez tükenmez yalnızlığına adım adım ilerlerken,karşınıza topraktan, kerpiçten, boz bulanık küçücük bir köy çıkar. Bir beyaz minare, bir yeşil kavak köyün hemen de tek süsüdür. “ Nedir bu köyün adı? Dersiniz. Yalıncakderler,keskin derler SüleymanHacılı derler, Akbıyık derler….Hele biraz karıştırın! Ya o beyaz minareciğin cami avlusunda, ya o yeşil kavağın ince gölgesinde bir yatır vardır. Yalın Baba, Keskin Dede, Akbıyık Sultan, Sarı Kız. Sonra yediden yetmişe, kime sorarsanız size hikâyeyi oracıkta anlatıverir: Yalın Baba  yalın güneşin altında, başı açık, yalınayak, eline orağı alır, bütün köylülerin tarlalarını sıcak yaz gününde, bir orak vuruşuyla biçivermiş de “cemi cümleyi” külfetten kurtarmış.
Hızır Baba’nın bir ayrı hikâyesi, Sarı Kız’ın türlü hikâyeleri vardır. Anadolu evliyalarının birinin huyu öbürüne benzemez. Kimi öfkelidir, kimi sessiz, dingin. Kimi kıskanç,kimi yufka yürekli. Yalnız bütün velilerin  değişmeyen yanı Hak âşığ birer serdeneçti olmaları, iyiyi güzeli,  doğruyu sevmeleri ve hayatı bu üç nimeti uğruna yaşayıp savaşmalarıdır. Kerametleriden, menkıbelerinden, efsanelerinden,  sıyırın: ortada şu gerçek her zaman kalacaktır: Anadolu evliyalarının hiçbir hayatlarını kendi özleri uğruna, kendileri için yaşamamışlar, koşulları nasıl gerektiriyorsa o türlü, etraflarına insana yaşamanın yollarını göstermişlerdir.
Velilerimizin hepsi mücahit,aydın, verimli, güler yüzlü, bağışlayıcı ve hoşgörülüdür.hepsi çalışkandır. İddiasız ve özellikle alçak gönüllüdür. Bir abâ bir as3a tenhalarda ermemiş, toplum içinde ve onun hayatına karışa katıla ermiş ve olmuştur.” (  )
(   ): Bayramoğlu, a.g.e.
(   ): Araz, Nezihe: Anadolu Evliyaları, 6. Baskı, Atlas kitabevi-İstanbul, 1980, Sahife 5-6
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi