ÖMER DEDE VE AKŞEMSEDDİN
Mustafa CEYLAN
Mustafa CEYLAN
Hacı Bayram-ı Velî ebedi sevgilisine kavuşmuştu. Her fâni gibi o da, dünyevî hayatına nokta koymuştu. Hasreti son bulmuştu.
Hacı Bayram Hazretleri’nin ebedîyete intikalinden sonra, talebeleri bir araya gelmişler, toplanmışlardı. Ağızları bıçak açmıyordu. Bütün, hepsi Veli’nin emâneti, liderliği Akşemseddin’e vermiş olduğu kanaatinde idiler.
Akşemseddin’’in başkanlığında zikir halkası oluşturmuştu. Ancak “Ömer Dede’nin bu halkaya iştirak etmemesi dikkat çekiyordu. Ömer Dede’nin yolu gözlenir olmuştu. Lâkin, Ömer Dede bu zikir halkasına gelmediği gibi, üstelik evinde ayrı bir zikir halkası teşekkül ettiriyordu.
Kendisine tamamiyle tarikat işlerine vermiş olan Ömer Dede, cezbeli muhteşem bir kişiydi. Hacı Bayram-ı Velî’nin çok yakınında bulunmuş olması, saf bir insan olması nedeniyle vekâletin kendisine zikir halkasına iştirak edenler gönden güne artıyordu. Bu hadise, Akşemseddin’i üzer olmuştu. Üzülüyor, içten içe çağlayanlar gibi akıyordu. Fakat hiç kimseye bu durumu ihsas bile etmiyordu.
Fakat, buna bir çere bulunması gerekiyordu.
İlk olarak Ömer Dede’den Veli’nin tacını ve hırkasını istetti. Akşemseddin’in gönderdiği kişiye Ömer Dede, hiçbir şey söylemedi. Giden adam eli boş dönmüştü. Birkaç kere daha adam gönderdi. En son giden adama, Cuma günü tacı ve hırkayı vereceğini bildirdi.
Bunun üzerine, birkaç talebesiyle birlikte Akşemsedd’in Cuma günü Ömer Dede’ye gitti.
Ömer Dede’nin evine varıldığında, avlunun ortasında bir odun yığını vardı. İlk şeyh karşılaştılar, sohbet ettiler, manâ ikliminin doruklarında kucaklaştılar. Bir müddet sonra, Ömer Dede ayağa kalktı ve hırka ve tacın istenip istenmediğini sordu. Evet cevabını alınca, başına tacı, sırtına hırkayı geçirerek, düz bir yolda yürür gibi, yanan odun yığınının üzerinde yürüdü. Ömer Dede, alevler içinde kaldı, ama kendisine hiçbir şey olmadı. Ancak, taç ve hırka yanmıştı.
İşte, asırlardan bu yana, nesilden nesile anlatılan olay bu.
Bu olay, Akşemseddin ve Ömer Dede olayıdır.
Bu olay, taç ve hırka olayıdır.
Bunda ne büyük hikmetler gizlidir.
Ne mutlu, o hikmetleri keşfedenlere…
Derler ki, bu olaydan sonra Bayramî’lik iki ana kola ayrıldı.