ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
MOLLA ZEYREK
#1
MOLLA ZEYREK

(?    1474)


Mustafa CEYLAN
 
Önce Fuat Bayramoğlu’nun eserindeki dip notu aynen verelim.
(“ Zeyrek Farsça zirek’ten Türkçeleştirilmiş bir sözcüktür. Zeki anlayışlı demektir.bu da Mehmed Efendiye Haı Bayram-ı Veli tarafından verilmiştir. Şakayik’te (s.142-144) “Alem-i sabâda Hacı Bayram hazretlerinden okuyub. Simâ-i tal’at hümayunundan zevk-i mânend-i zekâ müşahede ve muâyin olmağın Hacı Bayram Sultan ana Zeyrek deyu lâkab vaz’eyledi.” Bizans devrinde St. Sourer Pantozator kilisesi İstanbul’un Mehmet Ef. Olduğu için semt ve cami o adla anılır. Sicili –i Osmani’de (IV)/104) “Hacı Bayram-ı Veli’ den inabet ve Hızır Şah Efendi ‘den icazet aldı, Muradiye ve sultan müderrisi oldu. Medrese o tarafa düşmekte yokuşa bunun nâmı verilmiştir. 979 (1474) ölmüştür. Osmanlı Müelifleri (1320) ölüm yılını 912 (1506) olarak gösterir.Şakayik’teki bilgiler arasında padişahın onu İstanbul’daki medreseye nakledip günde 50 akçelik görev verdiği bildirilerek “Mevlânâ-yı mezbûğ meblağ –ı  merkumum 20 akçesini levazım ve havayicine sarf  edüb ziyadesini Hacı Bayram hazretlerinin fukarasına irsâl ve isâl idi”demektedir. (    )
* *
*
Molla Zeyrek Hazretleri, Sahn müderrisiydi. Şimdi, biz burada Sahn Medresesi hakkında biraz bilgi verelim.
“Fatih Sultan Mehmed’in Sahn-ı Seman medreseleri, tefsir, usul-ı fıkıh, fıkıh, kelâm ve Arap lisaniyatı üzerine tedrisat yapan ilâhiyat, İslâm hukuku ve Arap edebiyatı Fakültesi idi ve henüz müsbet ilimlere mahsus Tıb ve riyaziyat (Matematik) Fakülteleri yoktu. Bu ihtiyaç göz önüne alınarak mevcuda ilâveten Tıb, Rayaziye Fakülteleriyle bir de Dâru’l-hadis isimli medreseler yapıldı”.
Molla Zeyrek, bugünkü anlamda Fakültenin profesörü veya dekanıdır.
İşte perofesör Zeyrek’in başından geçen bir hâdiseyi “İslam Büyükleri” kit abında Celal Yıldırım şöyle anlatır:
(  ): Bayramoğlu, Fuat, a.g.e.
(   ): Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, a.g.e, sahife:33


FATİH SULTAN MEHMED’İN HUZURUNDA İLMİ TARTIŞMAYA GİRİŞEN İKİ BÜYÜK İLİM ADAMI HOCAZADE İLE MUHAMMED ZEYREK

 
Büyük Fâtih, boş zamanlarını ilim adamlarının meclisinde geçirmek istediğinden ya onları saraya dâvet eder., ya da kendisi medreseye giderdi. Özellikle ilim yapmış ilim adamlarının ilmi tartışmalarına bayılır, günlerce bu tartışmanın devamını arzu ederdi. Çünkü ilim onun gıdası, ilim adamı da onun tek dostu idi. Bursa ve İstanbul medreselerle dolup taşıyor, bu medreselerde yüzlerce müderris takdirde bulunurken binlerce ilim meraklısı  huzurunda yer alıyordu. Bugün halkın futbola aşırı derecede olan ilgisi ne ise, o günde ilme ve ilim adamına karşı halkın ve devlet ricalinin ilgisi o i i, belki daha fazla..aradan bunca asır geçmesine ve ilim dallarında bunca ilerleme ve buluşlar kaydedilmesine rağmen o günkü ilgiyi görmek mümkün değildir. Bu, yirminci asrın yavaş yavaş cahiliye devrine dönüş yaptığının ilk belirtileridir. Bugün  dünyanın her yerinde özellikle İslâm âleminde bir s es sanatkârının, bir tiyatrocunun, bir  komedyenin ve bir sinema artistinin eriştiği şöhrete,  kavuştuğu büyük ilgiye en büyük ilim adamı erişememekte ve onun  yüzde, hatta binde biri şampiyon olan bir genç sadece kendi ülkesinde değil dünya  çapında tanınmakta, genç ihtiyar, kadın erkek herkes ondan söz etmektedir. Nobel mükafatını kazanan kıymetli bir ilim adamını her ülkede ancak konuyla ilgili birkaç ilim adamı tanımaktadır. Sahnelerde  göbek atıp şarkı söyleyen bir kimsenin hitab ettiği topluluğa ne bir mürşid, ne kuvvetli bir hatib, ne derin bir ilim adamı, ne de kâmil bir din âlimi hitab,edebilmektedir. Halkının çoğu liderlerine uyarak politize  olan, ya da ses sanatkârlarına ve belli konularda isim yapan sportiflere gönül veri kafasına onlarla meşgul eden ve bunları günün en önemli konusu sayan bir ülkede ilmin ve ilim adamının itibarı sıfıra düşürülmüş, milletleri aydınlatıp saadete götüren meş’ale sönmeye yüz tutmuştur, demektir.
Gerek, Fâtih gerek baba ve dedeleri devrinden günün en önemli konusu, ilim adamlarının çalışmaları, verdikleri eserle, yetiştirdikleri nesiller ve aralarındaki bilgi tartışmaları idi.
Hacı Bayram Veli Hazretlerinden okuyan ve sonra bir çok ilim adamlarının rahle -i tedrisinde dirsek çürüten Mehmet Zeyrek Hazretleri din ve dünya ilimlerinde kadri yüce bir ilim adamı olarak tanınıyordu. Önce Bursa’da Sultan Medresesine müderris olarak tayin edilmişti. Çok geçmeden Fâtih Mehmet Han, bu z atın başarısını ve ilmi kudretsini kısa zamanda öğrendi, onu İstanbul’a davet  edip günlük elli akçe ile Zeyrek yokuşu’ndaki önemli bir medreseye tayin etti. Mehmet Zeyrek Hazretleri almış olduğu bu elli akçenin yirmisini kendi aile masrafı olarak ayırır, geriye kalan otuz akçeyi Hacı Bayram Veli Hazretlerinin fakir müridlerine gönderirdi.
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri yine bir gün bu zatı ile görüşmek istedi, bu kez onu saraya dâvet etti. Tatlı sohbetlerden sonra söz Seyyid Şerif CÜRCANİ Hazretlerine intikal etti Fâtih bu büyük ilim adamından, eserlerinden söz ederken çok s aygılı ifadeler,  kullanıyor ve âdeta içinden ona karşı hudutsuz bir sevgi ve hürmet havası geçiriyordu. Mehmet Zeyrek Hazretleri, Seyyid Şerif Hazretlerinin tanındığı kad ar büyük bir ilim adamı olmadığını, yaptığı eserlerde birtakım hataların mevcut olduğuna iddia etti. Bununla kendisinin ondan çok üstün olduğunu anlatmak istiyordu. Fâtih onun bu yersiz ve mesnedsiz iddiasına çok hem ço üzüldü ve Mehmet Zeyrek’e karşı duyduğu sevgi ve saygı bir anda içinden s indi.tatlı sohbet  bir anda soğuk bir havaya dönüştü. Çünkü Sultan’ın, büyük ilim adamlarının küçük düşürülmesine hiç tahammülü yoktu. Seyyid Şerif Cürcani gibi kadri yüce bir ilim adamı yüzlerce eser yazmış, kendisini doğuda ve batıda kabul ettirmiş, yüzlerce seçkin talebe yetiştirerek unutulmaz abideler dikmişti. Mehmet Zeyrek Hocanın ona dil uzatması affedilir, cinsten değildi. Meclis dağıldı, Fatih bu hoca efendinin haddini bildirmek istedi ve devrin büyük ilim adamlarından Hocazade Hazretlerini davet ederek iki gün sonra Hoca Mehmet ÇZeyrek ile bazı ilmi konularda bir bilgi  yarışmasına gireceğini söyledi. Hocazade bu emir üzerine hazırlandı ve belirtilen  günde Sultanın huzurunda o da Hoca Mehmet Zeyrek de yerlerini almış oludular. BURHANI-I TEVHİD hakkında mubahase açıldı, Hocazade bu konunun mukaddemat ve mebadisi hakkında delillerini sıralayarak izâha çalıştı. Hoca Mehmet Zeyrek onun görüşlerinin isâbetli olmadığını iddia ederek cevap yetiştirmeye çalıştı, derken bu tartışma uzayıp gitti, tam altı gün Sultanın huzurunda delil delil üzerine getirip birbirlerinin görüş ve iddialarını çürütmeye gayret ettilerse de bi7r neticeye varamadılar.Vezir  Mahmut Paşa ayakta bekliyordu. Fatih bu tartışmayı sonuca bağlamak için Mevlânâ Husret Hazretlerinin hakem tayin edilmesini emretti.  Sonra da bu iki ilim adamına dönerek, her birinizin hazırla6dığınız delilleri diğerine versin, bu gece ikiniz de hem kendi görüş ve delillerinizi gözden geçirin ve iyice araştırıp  düşünün, haklı ya da haksız olduğunuzu tesbite çalışın, yarın yine aynı saatte Husrev Hazretlerinin hakemliği altında burada toplanıp  bu meseleyi sonucu bağlayacağız dedi.
Hoca Mehmet Zeyrek, benim hazırladığım müsveddeler sadece tek nüshadır, vermem mümkün değildir, dedi. Hocazade Hazretleri ise ben iki nüsha hazırladım, birini Hoca Efendiye takdim edebilirim, diyerek müsveddenin bir  müshasını uzattı, bunun üzerine ayakta duran Mahmut Paşa belinden kalemi çıkarıp Hocazade’ye uzatttı ve Hoca Mehmet Zeyrekin yazdıklarını istinsah ediniz, dedi. İstinsah yapıldıktan sonra meclis dağıldı, ikinci gün Mevlânâ Husrev Hazretlerinin de hazır bulunduğu toplantıda tarafların yazdıklarını jüri heyeti gözden geçirir ve netice Hocazade’nin müderris bulunduğu medreseyi de Hocazade’ye vererek, Z eyrek hocayı cezalandırır. Bunun üzerine Hâlâ Zeyrek hoca haklı olduğunu ve dışarıda bekleşen halka, Hocazade’yi zor küfürden kurtarabildiğini iddia ederek İstanbul’dan ayrıldı. Bursa’ya gelip yerleşti.nasihatta bulunmak üzere kendisine teklifler yapıldı, Hasan Hoca adındaki zengin ve çok muhterem bir sat, Zeyrek Hoca’ya gelip günlük bütün masraflarınız bana ait olmak üzere burada islâmi ilimlere kapı açınız,talebe okutunuz, d iye teklifte bulundu. Bana günde yirmi akçe yeter diyerek hizmete başladı. Ar adan hayli zaman geçtikten sonra Fatih Sultan Mehmet Han, Zeyrek Hoca’ya yapmış olduğu muameleden pişmanlık duydu ve değerli bir ilim adımını kırmanın yürek burukluğu içinde günlerce düşünüp kaldı. Neticede dayanamayarak Zeyrek Hoca’yı yine İstanbul’a davet itti. Zeyrek Hoca iyice kırıldığı için elçiye aynen şu cevabı yazıp verdi. “Benim padişahım, Hasan Hocadır. Onun himâyesi bana yeter, varsın Sultan başka ilim adamlarını bulup himâyet etsin!.
Bazı tarihçilerimize göre, Zeyrek Hoca son yıllarında Bursa’ya günde yüz akçe ile Müftü tayin edildi ve bu şer efli görevi sürdürürken vefat eyledi..
Rahmetu’llahi aleyhi rahmeten vâsia…
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi