25/11/2014, 19:51
B.FAKR
İhtiyaç duyulan şeyinyokluğu, bulunamaması (18) ihtiyaç,noksanlık (19) gibi mânâlara gelen bu kelime, Kur’an-ı kerimde ondört yerde,geçerken bunların ikisinin muhtaç (20) onikisinin fakir, fakirlik (21) birininde bel kemiği mân3asınınkarşıladığını görüyoruz (22)
Tasavvuf planda fakr, şu şekilde mütâlaa edilmektedir. Sühreverdi, fakrı önce üçe aırır. Birincisi avâmınınfakrıdr ki malı olmamaktadır. İkincisi havâssın fakrıdır; bu da kendi sofatlarından fani olmaktakdır üçüncü havâssu’lhavâs kendi sıfatlarından fani olmaktır. Üçüncüsüa havâssu ihaâssan fakrıdır ki kendi vücüdundan fâni olmaktadır.Hz. Peygamber’in fakirliğimle iftihar ederim 823) veya fakirlik benim medâr-ı iftihârımdır (24) hadisi bu son fakirliğe işârettir (25).
Bu tarife göre ,fakirliğin iki kısma ayrıldığını söyleyebiliriz. Sört fakirlik,mânevi fakirlik. Tasavvuf erbabı, ikinci kastedilen mânâda fakirliğe yapmışlardır. Bu takdirde, tasavvufi açıdan fakirliği kısaca şöyle tanımlayabiliriz: Dünyadan topyekün mâsivâdan hiçbir şeye gönülde yer vermeyerek, sahip olunan her şeyi Allah’a vermek, bütün varlığıyla Allah’a yönelmek.
Mevlânâ Celâleddin Rumi, bu yaptığımız târifi şu şekilde açıklar: Hz. Süleyman mal ve mülkü gönlünden çıkarmış olduğu için, kendisin fakir demiştir. Yani fakirlik malın elde değil, gönülde bulunmaması demektir.
Bu kavram zamanla, Allah’tan gayri herkeste, her şeyden müstağni olmak ve sadece Allah’a muhtaç hâle gelmemek, şeklinde yorumlanmıştır (2’). T ehanevi de, sırıf Allah’a yöneliş ve O’na fâni olmak şeklinde yorumlayarak, buna içmâl mertebesi adını vermiştir (28).
Mutasavvıfım Hacı Bayram Veli’nin de, şüphesiz kendine göre bir fakirlik anlayışı vardır. Hacı Bayram Veli’nin fakr anlayışı, Tehânevi’nin “Allah’a fani olmak yorumuna yakındır. Dörtlüklerinden birinde, mutasavvıfımız bu hususu şöyle dile getirir:
El-Fakru fahri el-fakru fahri
Demedi mi âlemler fahri
Farını zikret fakrını zikret
Mahv u fenada buldu bu gönlüm (29)
Bu beyitlerde Hacı Bayram Veli, fakr konusunda Hz. Peygamber’in fakirlik öğüncümdür (30) hadisini esas almakta ve son beytde de ifâde ettiği gibi, fakra mahv ve fenâ ile ıstılahi bir açıklık getirmektedir.
Üçüncü ve dördüncü mısralardan, fakrın, mahv ve fenâ demek olduğunu ve bunun bulma dediğimiz vuslat’a vesile teşkil ettiğini görüyoruz. Bu durumda fakrın tahakkuku, vuslata vesile olması açısından çok önemlidir.
Son mısrada, Hacı Bayram Veli, Mahv u fenâda buldu bu gönlüm derken,kendi yaşadığı psikolojik hâli ortaya koymakta, fakrı,mahvı ve fenâyı yaşadığını,, bulmaya bu makamda erdiğini açıklamaktadır.
Hacı Bayram Veli, bu durumda mânevi fakirliği tahakkuk ettirmiş bir sufidir. Dolayısıyla da kâmil bir velidir
Hacı Bayram Veli’nin hayatında suri (şekli,maddi) fakirliği açıkça gerçekleştirdiğini görüyoruz. Hacı Bayram Veli yüksek maaşlı müderrislik mesleğinden geçimini sağlarken, sonradan basit mütevâzi, elinin emeğini yiyen bir çifçi olarak hayatın sürdürmeye başlamıştır.Gelir seviyesi düşük bu hayat tarzını sürdürmesine rağmen, Hacı Bayram Velinin Ankara’da yaşayan fakir, dul, yetim ve mahbuslara, zenginlerden zekat toplayarak dağıttığını,kaynaklar açıkça zikreder (31) Eğer zengin olsaydı bizzat kendi varlığını fakirlere,muhtaçlara verecekti. Onun Hz. Peygamber’e sıkı bağlılığını, bu fakir yaşantısında hissedebiliriz. Hz. Peygamber’in şu hadisinin, Hacı Bayram Veli’ye rehber olduğunu düşünmemek için bir sebep bulamıyoruz. Allahım! Beni ve ümmetimi miskin olarak yaşat, seni miskinler zümresi içinde haşreyle (32) Yine fakirlik öğüncümdür (33) hadisini, şiirlerine konu olarak alıp işlemsi, Hacı Bayram Veli’nin fakr anlayışının, Hz. Peygamber’den kaynaklandığını gösteren önemli bir ipucudur.
Tasavvuf kelimesinin, kök olarak, genelde, süf kelimesinden türediği kabul edilir (34) Sufiler, sadelik ve fakr belirtisi olarak yünden elbise giydikleri için, kendileri bu isimle anılmıştır. Hacı Bayram Veli’nin yünden mamul hırkası, mintanı vekülâhı Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde,muhafaza edilmektedir (35) Yani o da yün elbise kullanmıştır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Hacı Bayram Veli,hayatında mânevi ve suri (şekli) fakirliği gerçekleştirmeye muvafak olmuş bir mutassavvuftır. Hacı bayram Veli, sözlerinde ve yaşantısında bu hususu ispatlamıştır.
(18) Cürcâni Seyyid Şerif, er-Ta’rifat, thk:Abdurrahman Umeyre, Beyrut 1987 s,216
(19) el- Cerr Halil, Laurus, Paris 1973, s. 914
(20) Kasas (28), 24, Fâtır (35), 15
(21) Bakara (2) 268,271;Al-İ İmrân (3); Nisâ (4), 6, 135 vd.
(22) Kıyame (75),25
(23) Alyyü’l-Kâri, ei-Masnû, s,128
(24) Aynı yer
(25) Aynı yer, ayr bkz; Sühreverdi, Avârif, s.615
(26) Tâhiru’l Mevlevi, Şerh-i Mesnevi,Konya 1967, c II, s.558
(27) el-Hafni, Abdülmum’im,mu’cemu Mustalahâtis-Sûfıyye, Beyrut 1980, s.207
(28) Tehânevi, Keşşâf li- istılâtil-Fünün c.II,S,IIII8-119
(29) Bayramoğlu, hacı Bayram, cII, s.228
(30) Aliyyü’l-Kuri, el-Masnü fi Ma’rifeti’l-Hadis’i-Mevdü’s.128
(31) Haririzâde, T Rayan,c,l,v, 173 a
(32) Hâkim, Müstedres, Ebi Said’den Şerhu Camir’s-Saıir, c!, s. 103
(33) Aliyyül-Kâfi, el-Masnû s. 128
(34) Corbin,Hemri, İlim Feisefesi Tarihi, çev. H. Hâtemi, s. 188
(35) Bayramoğlu Bayram c. II,Belgeler VI.