25/11/2014, 20:02
DİL
1) Türkçelik Akımı
Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında, Anadolu’da ummûiyetle Fars dili ve kültürü hâkimdir.Anadolu Selçukluları, Farsçayı resmi dil olara kabul etmişlerdir. Bilim adamları yazdıkları eserlerde, dil olarak Arapça e Farsça’yı tercih ediyorlardır.
Bu durum, şehirde yaşayan kültürlü insanlarla, kırsal kesimde yaşayan ve Türkçeden başka dil bilmeyen insan arasında kopukluğa sebep oluyordu. Halbuki milli birlik için dil birliğine şiddetle ihtiyaç vardı. İşte bu hususu fark eden Karamanoğlu Mehmet Bey, 15 Mayıs 1277’de Konya’yı ele geçirdikten sonra, toplumun her kesiminde, Türkçenin kullanımını meçburi hâle getiren bir fermân yayınladı (176)
Gerçekten ilk Türkçe eserler XVIII. Yüzyılda yazılmaya başlar. Gözelikle, XIV. Ve XV. Yüzyılda Türkçe akımın gitgide hız kazanmasında, II.Murad, Umar Bey ve İsfendiyaro3ğullarından İsmail Beylerin önemli katkıları olmuştur. (177)
Edebi ve ilmi sahada, dilin Türkçe olarak yaygınlık kazanması, büyük devlet olmaya yönelmiş Osmanlılara, milli birliğin sağlanması açısından büyük faydalar sağlayacaktı. İşte bu noktada, Yunus Emre (ö.1320). Hacı Bayram Veli (ö.1430) başta olmak üzere mânevi etkileri yüksek mutasavvıfların, devreye girip öncülük yaptıklarını görüyoruz. (178) Onların bu tavrı, Anadolu’daki diğer sufileri de etkilemiştir.
2) İlk Türkçe Eser Verenler
Hacı Bayram Veli’den önce, Anadolu’da Türkçe eser verenleri şu şekilde hülâsa edebiliriz:
a) Mevlânâ Celâeddin Rumi (ö.1272), sâfi Türkçe beyitler yazdığı gibi, mülemma denilen, yarısı Türkçe, yarısı Farsça mısralardan oluşan şiirler de yazmıştır. ‘179)
------------------------------
(171) Bayramoğlu, Hacı Bayram, ç.II.s.233
(172) es-Sülemi, Ebû Abdurrahman, Tasavvufun Ana ilkeleri, Sülemi’nin risâleleri, çev:Süleyman Ateş, Ankara 1981,s.118
(173) Bayramoğlu, Hacı Bayram, c.II.s.233
(174) Kam, ferid, Dini Felsefi Sohbetler, sadeleştiren;Süleyman Hayri Bolay;Ankara trz,ss.81-85
b) Ahmed Fakih (ö.1221): Sultanu’l-Ulemâ’nın (Mevlânânın babası) talebesidir. Yüz beyitlik Türkçe “Çarhnâme” adlı, ahâki, tasavvufi bir eseri vardır.
c) Sultan II.İzzeddin Keykâvus (hükümdarlığı. 1246-1261), halk arasında yaygın destani bir eser olan “Danişmendnâme”yi, kendi kâtibine Türkçe olarak yazdırmıştır (180)
d) Şeyyâd Hazma; XIII üncü yüzyılda yaşamış, Türkçe şiirler yazmıştır. (181)
e) Yunus Emre (ö.1320): Türkçe-Divân-ı ve Risâletur’n-Nushiyye ad lı eserleri vardır (182)
3) Hacı Bayram Veli’nin Türkçeciliği
Biz, Hacı Bayram Veli’yi bu zincirin bir halkası olarak kabul ediyoruz. Türkçe şiir yazan Hacı Bayram Veli, Ahmet Yesevi (ö.1162) gibi hece veznini kullanmıştır (183) Hacı Bayram Veli’nin bize ulaşan dört şiirinden (184) üçü hece, birisi arûz vezniyle yazılmıştır.
Hacı Bayram Veli’nin yetiştirdiği halifeleri de, eserlerini çoğunlukla Türkçe yazmışlardır.”Envârui- Aşkın’ı ile Ahmet Bican, “Muhammediyye’siyle, Yazıcıoğlu Muhammed, “Müzekkin-nüfûs’u ile Eşrefoğlu Rumi, bu hususta örnek teşkil ederler.
Hacı Bayram Veli’nin Türkçeye önem vermesinin, ilginç örneklerinden biri de onun tercümeye önem vermesidir. Hacı Bayram Veli, sohbetlerden okunmak üzerek, Fahreddin Iraki’nin “Lemeât” adlı eserini, İnce Bedreddin’e tercüme ettirmiştir. (185), Yine, Hacı Bayram Veli’nin halifelerinden Şeyh Ulvân Şirazi’nin, şeyhinin vefâtıdan, dört yıl önce, Sa’deddin Mahmûd Şebüsteri’ye ait “Gülşen-i Râz adlı esere, Türkçeye kazandırdığını görüyoruz (186)
--------------------------
(175) Bayramoğlu, Hacı Bayram, c.II.s.233
(176) Banarlı, Nihat Sami, RTEA, fas:4,İstanbul trç.s.299
(177) Köprülü, Fuat,Milli Edebiyatın İlk Mübeşşirleri e divân-ı Türkçe-i Basît, İstanbul 1928,s.13
(178) Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, ss.191, 294
(179) Mevlânâ Celâledin Rumi,her ne kadar birkaç parça, Türkçe,mahd3ud sayıda şiirler yazmış ise de, onun Türkçe tek bir müstakil eseri bulunmamaktadır. Banarlı’nın,ilk Türkçe eser verenler arasımda Mevlânâ’yı zikretmesini,tartışmaya açık bir husus olarak görüyoruz.
Müdderis olarak uzunyılar görev yapan Hacı Bayra Veli, çok iyi derecede Arapça ve Farsça bilmesine rağmen, günün modasına uymayıp, Türkçeye rağbet ederek, Anadolulu Türkünün dilini kullanması, milli birliğe dâvetten başka nasıl yorumlanabilir?
Kısacası, onun tasavvuf tefekkürüne,dil, fonksiyoner olarak, yaşadığı dönemdeki Anadolu Türk’ünü birliğe götüren bir araçtır. Ve bu çığır,kendisinden sonraki Bayramilerde de devam etmiştir. Kaygusuz Vizeli (187), ve şeyh Himmet Efendi (188) bu konuda örnek gösterilebilir.
O dönemde, dilde Türkçeye yöneliş hareketli, acaba niçin hız kazanmıştır? Bunun çeşitl i âmileri olabilir. Kanaatimizce, bunlardan biri de,halkın dini bilgileri,doğrudan kaynağından alma ihtiyacını hissetmesidir.o devri yaşamış biri olarak, Hacı Bayram Veli’nin halifelerinden Yazıcıoğlu Ahmed Bicân, bu hususu şöyle açılamaktadır.
“Ben zaif Ahmet Bicân,gördüm zâhirve bâtın ilimlerinde ulema-yı zâhir ve kimi Farisi dilince idi.her kşii anları müdtelea kılub,mânasını latif çıkaramazlardı.ve ol ibâretleri, giri ehli bilür idi. Bu miskin diledim ki, zâhirve bâtın ilminden Türkçe bir kitâb düzem ki, bu bizim il kavmi dahi ol ilmlerden fâide tutub âlimlerden ve âriflerden olalar. Gönüllerine ve itikâdlarına, şeriat ve hakikat emrin tutmak ve Müslümanlık kaybın bilmek ve mârifet hasıl eylemek düşe (189)