10/02/2015, 21:57
"ARABADA BEŞ, EVDE ONBEŞ"-TÜRKÜ KATİLLERİ
Mustafa CEYLAN
**************
“yakacaksın sobayı ısıtacan odayı
saat beşe gelince de göreceksin pompayı
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse ağaya beleş!
oy kalcalar kalcalar domatestir salcalar
ayten kafayı çekince herkezden iyi çalkalar
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse ağaya beles!
tren gelir dutturur düdügünü öttürür
su zamanın kızları bi sakıza öptürür
kutusuylan alayım yavrum
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse ağaya beles!
ata vurdum belleme gir koynuma terleme
her yanım senin olsun okcuruma elleme
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, e bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, haciya beles!
mayosu var vakkodan cok özenmis yaradan
peşin param kalmadı visa çekelim aradan
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, e bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
kahrol düşman al sana bomba”
Evet, Ankaralı Namık Beyefendi’ nin “menşur” pardon “meşhur” ettiği “parça”nın sözleri bu işte..
Özellikle “menşur” ve “parça” kelimelerini kullandım. Çünkü, gerçekten çok meşhur parçalar ile Ankara ve çevresinin halk kültürünün temel değerlerinden olan türkülerimizi katledenlere duyduğum nefretle karşılık, öfkemin dalga geçen bir yansıması olsun diye… Belli mi olur? Bir de bakmışsınız Ankaralı Zilli Zarife diye bir sanatçı(!) çıkar “menşur parça” diye bu iki kelimeden yukarıda görülen “arabada beş” benzeri bir beste yapıverir…
Yüzde doksan dokuzu birbirinin aynı ses ve aynı tını ile, adeta kopyala yapıştır bir müzik ve estetikten yoksun, argolu uydurmacalarla yanımız yöremizden yeni yetme bebeler elektronik bağlamalar ve “çıftırı çıft” vurgularla karşımıza çıkıvermekteler. Kaset piyasası kendi haram gelişimini hareminde babasız-atasız doğan bu tufeylilerle ağzına kadar doldurmuş. Maşallah!
Ankara, kendi tarihi ve kendi kültürüne yapılan bu saldırıya sesiz kalmamalı.
Ankara’ da ne kadar dernek ve kuruluş varsa ayağa kalkmalı ve bu işe dur demeli, dur! Türküleri katledilmiş bir milletin ayakta kalması imkânsızdır.
Bizim muhteşem gönül tarihimizi süsleyen, acılarımızı, neşelerimizi, hasretlerimizi, ayrılıklarımızı, memleket sevgimizi vb bir çok konuyu nakışladığımız türkülerimiz şimdi boynu bükük, şimdi yetim… Üstüne üstlük, sesi kesilen, boğazı sıkılan, ekrandan, mikrofonlardan, sahnelerden kovulan türkülerimizin üstüne, pavyon gecelerinin kusmuk dolu çılgın “velednamelerinin” gürültüleri sürülmekte. Ağlıyor türkülerimiz, ağlıyor…
Bu köksüz, bu soysuz, bu iğrenç gürültü asla türkü olamaz. Arabesk bile değil bu!
Bunu ekranlara taşıyan TV kanallarına seyirci kalan RTÜK’ü de kınıyorum!
“Ulus Cebeci Çankaya/Gardaş deriz kankaya” diyen güzellikten ve estetikten yoksun, içinde ruh olmayan “Oyalı da yazma başında/Oyaları kaşında” duygulanmasıyla mesaj içeren güzellikleri çiçeklendiren seslenişler aynı mıdır? Asla değil, asla!Tüketici-fesbuk zihniyet, alkol, uyuşturucu ve nemelâzımcı bir toplumsal anlayışın, kâr peşinde koşan müzik piyasasının dayattığı bu “soysuzlanmaları” durdurmanın zamanı gelmiş de geçiyor bile.
Özellikle Güneydoğu gırtlağını bozamayan ve Ankara’mızı kısa zamanda mahveden kaset piyasasının tepesine mp3 gibi bir balyozun düşmüş olmasına oh ! diyesim geliyor. Ama bu kez de kaçak CD, telif hakları ihlallerinin ardı arkası kesilmiyor. Antalya’da il Denetim Komisyonu olarak Emniyetle beraber yaptığımız denetimlerden gördüm ki, küçücük bir müzik dükkânından en az 30.000 veya 50.000 kaçak Cd ve bilgisayarlarında milyonlarca kaçak film, müzik, mp3 vb yakalanmaktadır. Bütün bunlar, bu piyasada maalesef MESAM-İLESAM gibi kuruluşların dahi etkili olamadıklarını ortaya koymaktadır.
*
Merhum Rasim Köroğlu üstadın bilgisayarındaki şiire dair çalışmalarını tetkik ederken Cahit Öztelli isimli bir dosya ile karşılaştım. Dosyada aynen şunlar yazıyordu:
(Cahit Öztelli ise; Evlerinin Önü adlı kitabından aktardığımız aşağıdaki küçük hikâye ile türkü kültürünün toplumların hayatında önemli bir unsur olduğunu açıkca ifade etmiştir. (Evlerin Önü sayfa 11)
Hikaye şöyle:
"Büyük Sezar: Roma İmparatorluğu'nun başında. Roma'ya bağlı iki ülke yanyanadır. Bu ülkelerden biraz büyüğü öteki ülke halkının kendilerine katılmasını istemektedirler.
Bunun için Sezar'a başvururlar. Sezar belli bir süre sonra gelmelerini, sonucu o zaman bildireceğini söyler. Sezar ülkelere gönderdiği müfettişlere iki küçük ülkenin türkü kültürünü incelettirir. Dilleri yakın olmakla birlikte türküleri her bakımdan ayrı nitelikledir. Onun üzerine gelenlerin isteklerini kabul etmez."
Hikâyeden de anlaşıldığı gibi türkü kültürü farklı olan iki topluluktan biri, diğerinin hakimiyetini kabul etmez. Bu da; türkü kültürünün bağımsızlık sembolü olduğunun bir ifadesidir. Milletimizde de bu özellik oldukça güçlüdür. Türk milleti ileri düzeyde bir türkü kültürüne sahiptir. Buna verilen önem bu milletin bağrından 10.000 halk ezgisinin doğmasına sebep olmuştur. Hiçbir milletin 10.000 halk ezgisine sahip olduğu vaki değildir. Bu da gösteriyor ki; türkülerimiz milletimizin kendisidir.
Halil Atılgan (Kültür Bakanlığı sitesi)
*
Evet bu işte…
Türkü kaygısı bugünün kaygısı değil. Türküleri güçlü ve köklü milletleri kimse yıkamamıştır. Türküsüzler, türküden yoksun hainler, türkülerimizi, özellikle Ankara Türkülerimizi katletmeye ve uydurdukları köksüz-piç denebilecek parçaları piyasaya sürmeye devam etmektedirler.
Fakat,
Bu halkın muhayyilesi yanılmaz. Bu bozuntuları asla geleceğe taşımaz. Bugün elektronik’in kolaycılığından istifade ederek ortalığı toza dumana katmaya devam etsinler bakalım. Yakında bu halkın hakiki türküleriyle meydandan toz olup gideceklerine inanıyorum.
Mustafa CEYLAN
**************
“yakacaksın sobayı ısıtacan odayı
saat beşe gelince de göreceksin pompayı
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse ağaya beleş!
oy kalcalar kalcalar domatestir salcalar
ayten kafayı çekince herkezden iyi çalkalar
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse ağaya beles!
tren gelir dutturur düdügünü öttürür
su zamanın kızları bi sakıza öptürür
kutusuylan alayım yavrum
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse ağaya beles!
ata vurdum belleme gir koynuma terleme
her yanım senin olsun okcuruma elleme
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, e bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, haciya beles!
mayosu var vakkodan cok özenmis yaradan
peşin param kalmadı visa çekelim aradan
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, e bedave!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bendensin!
arabada 5, evde 15
hoşuma da giderse, bedave!
kahrol düşman al sana bomba”
Evet, Ankaralı Namık Beyefendi’ nin “menşur” pardon “meşhur” ettiği “parça”nın sözleri bu işte..
Özellikle “menşur” ve “parça” kelimelerini kullandım. Çünkü, gerçekten çok meşhur parçalar ile Ankara ve çevresinin halk kültürünün temel değerlerinden olan türkülerimizi katledenlere duyduğum nefretle karşılık, öfkemin dalga geçen bir yansıması olsun diye… Belli mi olur? Bir de bakmışsınız Ankaralı Zilli Zarife diye bir sanatçı(!) çıkar “menşur parça” diye bu iki kelimeden yukarıda görülen “arabada beş” benzeri bir beste yapıverir…
Yüzde doksan dokuzu birbirinin aynı ses ve aynı tını ile, adeta kopyala yapıştır bir müzik ve estetikten yoksun, argolu uydurmacalarla yanımız yöremizden yeni yetme bebeler elektronik bağlamalar ve “çıftırı çıft” vurgularla karşımıza çıkıvermekteler. Kaset piyasası kendi haram gelişimini hareminde babasız-atasız doğan bu tufeylilerle ağzına kadar doldurmuş. Maşallah!
Ankara, kendi tarihi ve kendi kültürüne yapılan bu saldırıya sesiz kalmamalı.
Ankara’ da ne kadar dernek ve kuruluş varsa ayağa kalkmalı ve bu işe dur demeli, dur! Türküleri katledilmiş bir milletin ayakta kalması imkânsızdır.
Bizim muhteşem gönül tarihimizi süsleyen, acılarımızı, neşelerimizi, hasretlerimizi, ayrılıklarımızı, memleket sevgimizi vb bir çok konuyu nakışladığımız türkülerimiz şimdi boynu bükük, şimdi yetim… Üstüne üstlük, sesi kesilen, boğazı sıkılan, ekrandan, mikrofonlardan, sahnelerden kovulan türkülerimizin üstüne, pavyon gecelerinin kusmuk dolu çılgın “velednamelerinin” gürültüleri sürülmekte. Ağlıyor türkülerimiz, ağlıyor…
Bu köksüz, bu soysuz, bu iğrenç gürültü asla türkü olamaz. Arabesk bile değil bu!
Bunu ekranlara taşıyan TV kanallarına seyirci kalan RTÜK’ü de kınıyorum!
“Ulus Cebeci Çankaya/Gardaş deriz kankaya” diyen güzellikten ve estetikten yoksun, içinde ruh olmayan “Oyalı da yazma başında/Oyaları kaşında” duygulanmasıyla mesaj içeren güzellikleri çiçeklendiren seslenişler aynı mıdır? Asla değil, asla!Tüketici-fesbuk zihniyet, alkol, uyuşturucu ve nemelâzımcı bir toplumsal anlayışın, kâr peşinde koşan müzik piyasasının dayattığı bu “soysuzlanmaları” durdurmanın zamanı gelmiş de geçiyor bile.
Özellikle Güneydoğu gırtlağını bozamayan ve Ankara’mızı kısa zamanda mahveden kaset piyasasının tepesine mp3 gibi bir balyozun düşmüş olmasına oh ! diyesim geliyor. Ama bu kez de kaçak CD, telif hakları ihlallerinin ardı arkası kesilmiyor. Antalya’da il Denetim Komisyonu olarak Emniyetle beraber yaptığımız denetimlerden gördüm ki, küçücük bir müzik dükkânından en az 30.000 veya 50.000 kaçak Cd ve bilgisayarlarında milyonlarca kaçak film, müzik, mp3 vb yakalanmaktadır. Bütün bunlar, bu piyasada maalesef MESAM-İLESAM gibi kuruluşların dahi etkili olamadıklarını ortaya koymaktadır.
*
Merhum Rasim Köroğlu üstadın bilgisayarındaki şiire dair çalışmalarını tetkik ederken Cahit Öztelli isimli bir dosya ile karşılaştım. Dosyada aynen şunlar yazıyordu:
(Cahit Öztelli ise; Evlerinin Önü adlı kitabından aktardığımız aşağıdaki küçük hikâye ile türkü kültürünün toplumların hayatında önemli bir unsur olduğunu açıkca ifade etmiştir. (Evlerin Önü sayfa 11)
Hikaye şöyle:
"Büyük Sezar: Roma İmparatorluğu'nun başında. Roma'ya bağlı iki ülke yanyanadır. Bu ülkelerden biraz büyüğü öteki ülke halkının kendilerine katılmasını istemektedirler.
Bunun için Sezar'a başvururlar. Sezar belli bir süre sonra gelmelerini, sonucu o zaman bildireceğini söyler. Sezar ülkelere gönderdiği müfettişlere iki küçük ülkenin türkü kültürünü incelettirir. Dilleri yakın olmakla birlikte türküleri her bakımdan ayrı nitelikledir. Onun üzerine gelenlerin isteklerini kabul etmez."
Hikâyeden de anlaşıldığı gibi türkü kültürü farklı olan iki topluluktan biri, diğerinin hakimiyetini kabul etmez. Bu da; türkü kültürünün bağımsızlık sembolü olduğunun bir ifadesidir. Milletimizde de bu özellik oldukça güçlüdür. Türk milleti ileri düzeyde bir türkü kültürüne sahiptir. Buna verilen önem bu milletin bağrından 10.000 halk ezgisinin doğmasına sebep olmuştur. Hiçbir milletin 10.000 halk ezgisine sahip olduğu vaki değildir. Bu da gösteriyor ki; türkülerimiz milletimizin kendisidir.
Halil Atılgan (Kültür Bakanlığı sitesi)
*
Evet bu işte…
Türkü kaygısı bugünün kaygısı değil. Türküleri güçlü ve köklü milletleri kimse yıkamamıştır. Türküsüzler, türküden yoksun hainler, türkülerimizi, özellikle Ankara Türkülerimizi katletmeye ve uydurdukları köksüz-piç denebilecek parçaları piyasaya sürmeye devam etmektedirler.
Fakat,
Bu halkın muhayyilesi yanılmaz. Bu bozuntuları asla geleceğe taşımaz. Bugün elektronik’in kolaycılığından istifade ederek ortalığı toza dumana katmaya devam etsinler bakalım. Yakında bu halkın hakiki türküleriyle meydandan toz olup gideceklerine inanıyorum.