10/02/2015, 22:51
İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı :
KUDRETLİ ULU HAKANIMIZ
Mustafa CEYLAN
-----------------------
Saraylı ve halk,yöneten ile yönetilendir her zaman. Yöneten, kendisinin icraatlarının yönettikleri tarafından övülmesini, alkışlanmasını ister hep.Hele ki bizim edebiyatımızın sayfalarında "övgünameler" oldukça fazladır. Fazladır amma, "sövgünameleri" de fazla olan bir Edebiyat Tarihi'miz bulunmaktadır. "Zafername" ciltleriyle dolu Osmanlı kütüphanesinin açın kapağını hele, görün saray koridorlarının küf ve taş kokan uğultusundan neler neler fışkırmış...
İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı'nda da kağanlara, hakanlara hükümdarlara söylenmiş övgünameler bulunmaktadır.
"Zieme tarafından Maniheist İranca metinler arasından" çıkartılmış olan, dörtlüklerle ve son uyaktan faydalanılarak yazılmış olan bir şiirin "okunabilen" (TEKİN, Talat; Prof.Dr.Türk Şiiri Özel sayı, Ank,2011.)dörtlükleri şunlardır:
" Kök böri teg sini(birle)yorıyın
Kara kuzgun teg toprak üze kalayın
İgke kömüri
Bilgegüke yarı teg balayın"
Türkçesi:
"Bozkurt gibi senin (ile)varayım
Kara kuzgun gibi toprak üstünde kalayım;
Hastalığa kömürü
Biley taşına tükrüğü gibi olayım!"
*
"Erklig ulug iligimiz erür siz
Altunça tommış
Tomlumça tommış
Kutlug bilge begümüz erür siz"
Türkçesi:
"Kudretli ulu hakanımızsınız;
Altın gibi yuvarlak
Top gibi yuvarlak
Kutlu bilge beyimsiniz!"
*
Y(i)me kalın kara bodununguznu
King koyunguzda
Uzun etegingizde
Küyü küzedi tutup açınu igdür siz"
Türkçesi:
"Ve çok sayıda halkınızı
Geniş koynunuzda
uzun eteğinizde
Koruyup gözteiyor, bakıp besliyorsunuz."
Evet, şiir bu işte.
Bu şiirde yönetilenin yönetenden bir isteği vardır. Tıpkı bugün işsiz bir yiğitin, iktidar sahiplerine mektup yazarak iş istemesine benzemektedir. Diyor ki:
"(Beni işe alınız)Bozkurt gibi sizi koruyayım, sizin muhafızınız olayım.
Vereceğiniz her görevi kara kuzgun gibi yapmaya hazırım.
Ve
(Görev verdiğiniz, işe aldığınız takdirde)hastalığa karşı kömürün biley taşı çinde tükrüğün yararlı olacağı kadar yararlı olacağım" demektedir.
Evet, biley taşı içinde tükrük olmak.
Yönetenin yönetilenle olan ilişkisinde zorlukları, sürtünmeyi, aşınmayı gidermek.
Veya
Yönetilenin daha kolay yönetilmesini temin.
Sömürülen, ezilen,bileylenip üstündeki sivrileri tıraşlanan taban. Bu iş ve işlemi kolaylaştırmaya talip bir işsiz...
Peki Hakan kim?
Şiirde hakan, altına benzer yuvarlak. Hattâ top gibi, sanki altın küre...
Kutlu (Göknel)(mübârek-tanrısal) ve bilge...
"Yarayın /Kalayın/bolayın"
"İlgimiz/erür siz/begümüz"
"Altunça /tomlunça"
Uyaklamalarıyla (abba)şeklinde kafiye mimarisiyle şekillenmiş olan övgüname, talepname;
İslâmiyet öncesinde de günümüze benzer yansımalrın olageldiğini anlatmaya yetmektedir.
Güç,bazen insanoğlunun algısının üstüne çıkmakta. Deprem, sel gibi doğal afetler başta, kâinat manzumesinin devinim ve çalkantılarında, insan çaresiz kalabilmektedir.
İşte o zor zamanlarda, kendinden daha güçlü ve kuvvetli bir liman arayan insan, Tanrı'nın ve adeta Tanrı gölgesi sayılan hükümdarın kanatları, etekleri altına gizlenmeyi bir çare olarak görmektedir.
Ana karnındaki bağla beslenen insan, o bağdan koptuğundan beri gurbette ve yapayalnızdır.
Anaya sığınma güdüsü, yönetenin kollarına iteklemekte insanı.
Ve böylece şiir dilden Tanrısal bir güce boyun bükerek insani yapraklanmalarla süzülmekte.
Budist Uygur manzumelerinde, hece ile de kaleme alınmış olan mensur eserlerde ve bu eserlerin içindeki manzum parçalarda alliterasyonlu ses yansımalarıyla kendini sunmaktadır.
Maniheist Uygurlar ile Budist Uyguların günümüze kadar gelen şiirsel parçalarında hep bu duygular yoğunluktadır diyebiliriz. Hecenin enstrümanlarını, durak, ölçü ve kafiyelerini de gayet mahirane bir şekilde kullanan bu tazarrunameler İslâmiyet Öncesi edebiyatımızın en güzel örneklerini teşkil etmektedir. Buda ve Maitreya övgüleri, tövbe ve pişmanlık duaları, Hatime duaları,ölüm ve fanilik manzumeleri, anaya ve babaya saygı ve sevgi sunumları gibi daha bir çok edebî eserde kudretli ile zayıfın irtibatını görebiliriz. Çoğunlukla da zayıf olan kudretliden isteyendir.
KUDRETLİ ULU HAKANIMIZ
Mustafa CEYLAN
-----------------------
Saraylı ve halk,yöneten ile yönetilendir her zaman. Yöneten, kendisinin icraatlarının yönettikleri tarafından övülmesini, alkışlanmasını ister hep.Hele ki bizim edebiyatımızın sayfalarında "övgünameler" oldukça fazladır. Fazladır amma, "sövgünameleri" de fazla olan bir Edebiyat Tarihi'miz bulunmaktadır. "Zafername" ciltleriyle dolu Osmanlı kütüphanesinin açın kapağını hele, görün saray koridorlarının küf ve taş kokan uğultusundan neler neler fışkırmış...
İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı'nda da kağanlara, hakanlara hükümdarlara söylenmiş övgünameler bulunmaktadır.
"Zieme tarafından Maniheist İranca metinler arasından" çıkartılmış olan, dörtlüklerle ve son uyaktan faydalanılarak yazılmış olan bir şiirin "okunabilen" (TEKİN, Talat; Prof.Dr.Türk Şiiri Özel sayı, Ank,2011.)dörtlükleri şunlardır:
" Kök böri teg sini(birle)yorıyın
Kara kuzgun teg toprak üze kalayın
İgke kömüri
Bilgegüke yarı teg balayın"
Türkçesi:
"Bozkurt gibi senin (ile)varayım
Kara kuzgun gibi toprak üstünde kalayım;
Hastalığa kömürü
Biley taşına tükrüğü gibi olayım!"
*
"Erklig ulug iligimiz erür siz
Altunça tommış
Tomlumça tommış
Kutlug bilge begümüz erür siz"
Türkçesi:
"Kudretli ulu hakanımızsınız;
Altın gibi yuvarlak
Top gibi yuvarlak
Kutlu bilge beyimsiniz!"
*
Y(i)me kalın kara bodununguznu
King koyunguzda
Uzun etegingizde
Küyü küzedi tutup açınu igdür siz"
Türkçesi:
"Ve çok sayıda halkınızı
Geniş koynunuzda
uzun eteğinizde
Koruyup gözteiyor, bakıp besliyorsunuz."
Evet, şiir bu işte.
Bu şiirde yönetilenin yönetenden bir isteği vardır. Tıpkı bugün işsiz bir yiğitin, iktidar sahiplerine mektup yazarak iş istemesine benzemektedir. Diyor ki:
"(Beni işe alınız)Bozkurt gibi sizi koruyayım, sizin muhafızınız olayım.
Vereceğiniz her görevi kara kuzgun gibi yapmaya hazırım.
Ve
(Görev verdiğiniz, işe aldığınız takdirde)hastalığa karşı kömürün biley taşı çinde tükrüğün yararlı olacağı kadar yararlı olacağım" demektedir.
Evet, biley taşı içinde tükrük olmak.
Yönetenin yönetilenle olan ilişkisinde zorlukları, sürtünmeyi, aşınmayı gidermek.
Veya
Yönetilenin daha kolay yönetilmesini temin.
Sömürülen, ezilen,bileylenip üstündeki sivrileri tıraşlanan taban. Bu iş ve işlemi kolaylaştırmaya talip bir işsiz...
Peki Hakan kim?
Şiirde hakan, altına benzer yuvarlak. Hattâ top gibi, sanki altın küre...
Kutlu (Göknel)(mübârek-tanrısal) ve bilge...
"Yarayın /Kalayın/bolayın"
"İlgimiz/erür siz/begümüz"
"Altunça /tomlunça"
Uyaklamalarıyla (abba)şeklinde kafiye mimarisiyle şekillenmiş olan övgüname, talepname;
İslâmiyet öncesinde de günümüze benzer yansımalrın olageldiğini anlatmaya yetmektedir.
Güç,bazen insanoğlunun algısının üstüne çıkmakta. Deprem, sel gibi doğal afetler başta, kâinat manzumesinin devinim ve çalkantılarında, insan çaresiz kalabilmektedir.
İşte o zor zamanlarda, kendinden daha güçlü ve kuvvetli bir liman arayan insan, Tanrı'nın ve adeta Tanrı gölgesi sayılan hükümdarın kanatları, etekleri altına gizlenmeyi bir çare olarak görmektedir.
Ana karnındaki bağla beslenen insan, o bağdan koptuğundan beri gurbette ve yapayalnızdır.
Anaya sığınma güdüsü, yönetenin kollarına iteklemekte insanı.
Ve böylece şiir dilden Tanrısal bir güce boyun bükerek insani yapraklanmalarla süzülmekte.
Budist Uygur manzumelerinde, hece ile de kaleme alınmış olan mensur eserlerde ve bu eserlerin içindeki manzum parçalarda alliterasyonlu ses yansımalarıyla kendini sunmaktadır.
Maniheist Uygurlar ile Budist Uyguların günümüze kadar gelen şiirsel parçalarında hep bu duygular yoğunluktadır diyebiliriz. Hecenin enstrümanlarını, durak, ölçü ve kafiyelerini de gayet mahirane bir şekilde kullanan bu tazarrunameler İslâmiyet Öncesi edebiyatımızın en güzel örneklerini teşkil etmektedir. Buda ve Maitreya övgüleri, tövbe ve pişmanlık duaları, Hatime duaları,ölüm ve fanilik manzumeleri, anaya ve babaya saygı ve sevgi sunumları gibi daha bir çok edebî eserde kudretli ile zayıfın irtibatını görebiliriz. Çoğunlukla da zayıf olan kudretliden isteyendir.