ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
KASİDE VE AHMET PAŞA' NIN GÜNEŞ KASİDESİ (3)
#1
KASİDE VE AHMET PAŞA' NIN GÜNEŞ KASİDESİ (3)

Mustafa CEYLAN

*******************
*
Ahmet Paşa' nın babası Veliyüddin Efendi kazaskerdi. Murad döneminde şair Nakkas Sâfî, padişaha çok yakın bir şairdi. Padişahın koruması altında gibiydi. Onun bu yakınlığını çekemeyenler her fırsatta ürettikleri dedikoduları bir şekilde Padişaha iletip arayı açmaya çalışıyorlardı. Hattâ, küfre düştü, şeriata karşı geliyor gibi sözlerin üstüne bir sürü de suç ekliyorlardı. Nihayetinde şair hapse atıldı tabii ki. Kadere bakın ki, Ahmet Paşa' nın padişaha yazdığı "kerem et" redifli şiir dilekçesi-kasidesiyle nasıl affedildiyse; şair Nakkaş Sâfî' de içerisinde;

"Kâr-ı bahtım kim perîşandur bu gün
Rahmetünden n'ola ger bulsa nizâm

Bükdi serv-i kaddümi belden belâ
Tutdı râh-ı devletlüm gamdan gumâm

Her ne bed fi'l işledümse âkıbet
Aldı benden tâl-i bed intikâm"
 dizeleri bulunan bir kasideyi Ahmet Paşa' nın babası kazasker Veliyüddin Efendi'ye göndermiş ve konu padişaha intikal ettirilmiş ve böylece hapisten kurtulmuştur.

Özellikle Divan Edebiyatımızın tarihinde bu tür olaylar oldukça fazladır. Sadece Ahmet Paşa değil, sadece Nakkaş Sâfî değil, meselâ Bayezid döneminin şairlerinden Âfitâbî de kendisini çekemeyen kıskanç kişilerin onun hakkında ürettikleri dedikodularla hapse atılmış ve o da bir kaside yazarak kendisini affettirmişti. 

Ve,
"Câize" adı verilen bahşiş, maalesef şairi yönetenin emrine sokmaya ve onun borazanı, yağdanlığı yapmaya devam edip gidiyordu. Tek adam sistemi böyledir hep. "Yaşa, varol Padişahım" dediğinde bayramın oluverir. Keseler düşer avuçlarına... Tek adam yönetiminde, o tek adamın iki dudağının arasıdır her şey. Kurtulmak da, zengin olmak da veya bir anda zindanı boylamak da mümkündür.

Ve,
II. Murad devri şairleri arasında Hâkî bir şiirinde (Gel begüm sen vezâretün bana ver/Beni medh eyle gör sehâ nic'olur) diyerek, bahşişini alamadığı vezire seslenmiş ve bu yolla caizesini istemiştir. 

*

"Divan Edebiyatında gerçek anlamda ilk kaside şairi olarak kabul edilen Bursalı Ahmet Paşa' nın redifi "güneş" olduğu ve nesip kısmında güneş konu edildiği için "Güneş Kasidesi" diye adlandırılan şiir"e gelelim. "Bu kaside Fatih Sultan Mehmet'e sunulmuştur. Padişahın babası II.Murad'ın çevresindeki şairlerden İvaz Paşaoğlu Atâyî' nin adı geçen sultana sunduğu kasideye naziredir.

Kasidenin 1-66 beyitleri Nesib; 10. beyit tecdid-i matla; 16. beyit Girizgâh; 17-50.beyidler methiyye; 51-63. beyitler Fahriyye; 64. beyit Tâc ve 65-70. beyitler dua'dır. Bana göre 27. beyit de beytü'l kasîd'dir."(1)

Konumuz ile ilgisi nedeniyle Güneş Kasidesi' nin methiyye kısmını teşkil eden 17-50.beyitler aynan şöyledir :

"
17
Zıll-ı Hak Sultân Muhmmed Hân ki olmışdur anun
İşigi toprağınun her zerresi enver güneş.


(Hakk'ın gölgesi olan Sultan Mehed Han ki onun eşiği toprağının her zerresi parlak bir güneştir.)

18
Nite kim her dânenün zımmında muzmerdür şecer
Zerre-i hâk-i derinde şöyledür muzmer güneş.


(Her tanenin içinde bir ağaç gizli olduğu gibi onun kapısı toprağının her zerresinde de öyle birer güneş vardır.)

19
Pâdişâh-ı heft iklîm-i saâdetdür k'anun
Hâk-i pâyi cevherin idindi tâc-ı zer güneş.


(O, yedi mutluluk ikliminin padişahıdır ki ayağının bastığı toprağın cevherini güneş başına tac edinmiştir.)

20
Bir şehenşâh-ı kader-kadr-u kazâ-râdur k'olur
Bâmına hindû Zuhal der-gâhına çâker güneş.


(O, kader kudretli, kazâ tedbirli büyük bir Padişahtır ki Zuhal yıldızı, sarayının damında siyah bir bekçi, güneş de kapısında parlak bir hizmetçidir.)

21
Nûr-ı çeşm-i âlem ü çeşm ü çerâğ-ı kâinât
Sensin ey Şeh kim yüzün nûrından umar fer güneş.


(Âleminin gözünün nuru, kâinatın gözü ve kandili sensin ki, güneş yüzünün nurundan ışık umar.)

22
Sensin ol kim âsumân iklimine sultân iken
Gerd-i haylünden urınur anberin efser güneş.


(Sen öyle bir Padişahsın ki, güneş, gökyüzü ülkesinin sultanı iken, senin askerinin ayağının tozundan başına anber taç giyer.)

23
Sensin ol kim hıl'at-i fermân-i hükmün geymeden
Olmadı zer tîg ile sultân-ı bahr ü ber güneş.


(Sen öyle yüce bir padişahsın ki, güneş senin hükmünün yazıldığı ferman ile kaftan giymeden, altın kılıcıyla denizin ve karanın sultanı olamadı.)

24
Sensin ol kim şeh-nişîn-i bezm-gâhunda müdâm
Yâ Süleymân tahtıdur yâ câm-ı İskender güneş.


(Sen o Padişahsın ki, senin meclisinin balkonunda güneş, bazen İskender'in kadehi olur, bazen de Süleyman'ın tahtı.)

25
Sâkî bezmün ele câm alduğınca dir hıred
Yâ güneş sâgardadur yâ gezdürür sâgar güneş.
.

(Meclisindeki sakî eline kadeh alınca sanılır ki : Ya güneş kadehtedir, yahut güneş kadeh gezdirmektedir.)

26
Ey ki bâb-ı rif'atünde halka-i sîmîn hilâl
Vey ki devr-i kubbe-i izzünde zer çenber güneş.


(Ey yüksek kaısına hilâl, gümüşten bir halka, yüce kubbesinin etrafına da güneş altın çenber olan Padişah,)

27
Kadrün ordusında gök bir sâye-bândur kim ana
Ser-imâd-ı sîmdür mâh u tınâb-ı zer güneş.


(Senin yüceliğinin ordusunda gök bir gölgeliktir ki ay ona gümüşten direk başlığı, güneş ışınları da sırma iptir.)

28
Ey ki mihründen zemîn ü âsumân germ olmağa
Şeb sipend olmışdur encüm fülfül ü âzer güneş.


(Yer ve gök senin sevgine ısınmak için tütsü verilmek üzere, gece üzerlik tohumu, yıldızlar karabiber, güneş de ateş olmuştur.)



--------------------------------------
(1)Tonguerof. Dr. ÇAVUŞOĞLU, Mehmet, a.g.e, Sayf:27
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi