11/02/2015, 02:50
Adama Bak! (Çivileme)
Mustafa CEYLAN
****************
Adama bak...
Benimle aynı çizgide, aynı yolda yürüdüğünü ve aynı ufuk çizgisine bakmakta olduğunu söylüyor.
İnanayım mı?
Bakıyorum antoloji com ve diğer öteki internet sitelerinde yüzlerce şiiri var yayınlanmış ve yeni şiirler de üretmeye devam ediyor; o kadar şiirinin bir tanesi bile GÜLCE EDEBİYAT AKIMI'nın önerdiği 19 çeşit şiir türünden değil. Yani, tam 19 kez yummuş gözünü benden tarafa... ((((Yüzlerce, hattâ binlerce şiirinin içinde bir tanesi bizim önerdiğimiz tarzda olsa İFLAS MI EDERSİN, KALİTEN-SEVİYEN Mİ DÜŞER be mübârek? ..))) diyeceğim, desem mi acep?
Bu durum karşısında;
O'nun benimle aynı çizgide, aynı yolda yürüdüğüne, aynı ufuk çizgisine bakmakta olduğuna zor inanırım zor...
**
Adama bak...
Antoloji hazırlıyor, radyo programı yapıyor, programında şiirler okuyor. Ne antolojisinde, ne de radyo programında tek bir GÜLCELEŞMİŞ şiir yok..
Kalkmış, uykudan uyanmış, yüzüme bakarak benimle dost olduğunu söylemeye çalışıyor. Aynı fikirdeymişiz onunla..
İnanayım mı?
Elbette inanmam mümkün değil.
Bir kere GÜLCELEŞMEYEN KALEM ve YÜREK benim için gayri normal bir kalem ve yürektir, benden yana nefes alışı yoktur, olmamıştır ve üstün idrak sancısını, şiir kaygısını taşımamıştır.
Şu halde;
Aynı fikirde olamayız.
Şu halde;
Fikir çilesinin göklerce ağırlığı altına giremez onun omuzları.
Güle güle derim ben ona...
**
Adama bak...
Hece ustası sanıyor kendini...
Önce eski usta ve üstadlardan bir ayak-uyak aşırmasyonu, sonra bu ayak-uyak üstüne üçer kafiye yazıyor... Sonra da o kafiyelerin arkasını dolduruyor. Bu işte şiiri..
İpe sapa gelmez söz dizilişleri ve yığınla hata.. Delireceğimi sanıyorum okudukça.
Adam beni çok seviyormuş, hececiymişim de ondan...
Desem ona: ((((sevme beni be mübârek, sevme!
Sen, şiir adına şiirin katilisin!
Sen GÜLCELEŞEMEZSİN...
Sen 19 adet ŞİİR TÜRÜ'nün yanına bile yanaşamazsın, boşuna sokulma bizim sıramıza, uğraşma gösterişin ve kendi yazdıklarını kendinin bile okumayışının ifadesi olan mısralarını al-git)))) desem mi acep?
**
Adama bak...
Kaç senedir, yeni bir EDEBİ AKIM NEDEN ORTAYA ÇIKMAZ DER DURURDU, şimdilerde, GÜLCEMİZ çıktı ya, mübârek susuverdi. Gözünü bir ovalıyor ki, görseniz katıla katıla gülersiniz. Bizim GÜLCE' yi görmezlikten gelmekte. Özlediği ve beklediği edebi akımı unuttu.
Neden?
Nedeni şu: Bu akımı ortaya atan veya bu GÜLCEYE SEVDALI olanlar, MİLLİ ve MANEVİ DEĞERLERE BAĞLI kişiler de ondan. Millet-bayrak ve dil birlikteliğine önem veriyorlar da ondan.
Gayri şaşı gözlü oldu bizim suskun akım bekleyicisi...
Nereye nasıl bakar ve neyi nasıl bekler bilemem...
Körleşmiş iris’ine bir gülce mumu yaksam mı acep?
**
Adama bak...
Aruz yazmakta...
Aruzu kendinden başkasının yazmasını da sanki istememekte. Kendinden başka yazanı gördüğünde hazret, rahatsız olmakta, burun kıvırmakta, beğenmemekte, küçük görmekte...
Hele hele GÜLCELEŞMİŞ ARUZ diye bir fikir ortaya atanları duymuş ki, sinirleri tepesine fırlamış zatı şahanenin.
Arı-duru güzelim Türkçe ile aruz yazmaya çalışanlara müthiiş kızıyormuş.
Gelen haberler öyle işte.
Arzın merkezinden arşın arşın yükselip arşa merdiven kuracak bir yürek gerek gayri desem, duyar mı ki acep?
Keramet ehli kaleminin pasını silecek GÜL SUYUNU uzatayım mı, uzatmıyayım mı diye düşünür oldum...
**
Adama bak...
Yeniye, yeniliğe karşı ya, GÜLCE'mize de karşı..
Tam 19 kez yummada GÜL güneşine gözünü...
Sol gözünü açıp sol eliyle tuttuğu kalemiyle çolak çolak yazıp, eğri, yampiri yanaşmakta bana doğru. Garaja öfkesinden giremeyecek küflü Kâzım'ın kamyonu gibi nefes nefese..
Yeni mi, tamam gitti... Tu kaka... Kapat gitsin...
İllâ eskiler lâzım ona.. Diyorum ki, kökü mazide olan âtiyiz biz, eskiyi inkar etmiyoruz, oradan hız ve ilhamla bugünü ve yarını yoğurmaya çalışıyoruz. Adam tıkıyor kulaklarını, dinlemiyor, duymuyor bile...
Ben ne desem, ne yapsam acaba?
**
Adama bak...
Bin adam ağırlığında sanıyordum, üfledim, tüy gibi uçuverdi. Öylesine yükseldi, öylesine yükseldi ki, yeri unuttu, inmiyor aşağıya. Dranas Hoca'mın balkonda unutakaldığı Fahriye Abla gibi mandalını yere düşürmüş de yukarıdan dudak büküşüyle poz vermekte gün objektifine. Adamın içinde adam kalmamış. Hafifliği ondan. Ben de ne kadar çabuk yükseldiğine şaşırıp kalmıştım.
Deli saçmalarını zaman rüzgârının önünde savurup durmada şiir diye. imge adına simgelerin zincirli katili.
Serbestçi..
Serbest güreşçi sanıyor kendini.
Tıpkı bizim Hececi Hüsnü'nün kendini grekoromenci sayması neyse bunun ki de onun fotoğrafının negatifi işte.
Makas elinde, Orhan Veli'nin denizden yeni çıkmış deniz kızının bir elinde cımbız, bir elinde ayna diye tariflediği manzara misalince internete uzanmış, kesip biçmekte cümleleri, kelimeleri... Durası yok. Canı nasıl istiyorsa öyle yazıyor, kestiklerini alt alta sıralayıp 'çağdaşlık' yaldızını da üstüne serpiyor...
GÜLCE diyorum ona...
Gülümsüyor..
O gülümsedikçe kan yürüyor kel tepeme doğru.
Serbest-hece BULUŞMASI diyorum, adam makasçı ya, habire kesmekle meşgul, duymuyor bile beni...
'Makası kırılasıca' diyecem, dilim varmıyor.
Biraz sonra, oturduğu yerden kalkıp topal atlar gibi yürüdüğünü görünce, zaten kırıkmış makası diyorum içimden...
Şiiri de kırık, kendi gibi. GÜLCE nedir merak bile etmiyor...
Çağdaş düttürüler ve sloganların urganında şiiri, hem köle, hem idamlık...
Mustafa CEYLAN
****************
Adama bak...
Benimle aynı çizgide, aynı yolda yürüdüğünü ve aynı ufuk çizgisine bakmakta olduğunu söylüyor.
İnanayım mı?
Bakıyorum antoloji com ve diğer öteki internet sitelerinde yüzlerce şiiri var yayınlanmış ve yeni şiirler de üretmeye devam ediyor; o kadar şiirinin bir tanesi bile GÜLCE EDEBİYAT AKIMI'nın önerdiği 19 çeşit şiir türünden değil. Yani, tam 19 kez yummuş gözünü benden tarafa... ((((Yüzlerce, hattâ binlerce şiirinin içinde bir tanesi bizim önerdiğimiz tarzda olsa İFLAS MI EDERSİN, KALİTEN-SEVİYEN Mİ DÜŞER be mübârek? ..))) diyeceğim, desem mi acep?
Bu durum karşısında;
O'nun benimle aynı çizgide, aynı yolda yürüdüğüne, aynı ufuk çizgisine bakmakta olduğuna zor inanırım zor...
**
Adama bak...
Antoloji hazırlıyor, radyo programı yapıyor, programında şiirler okuyor. Ne antolojisinde, ne de radyo programında tek bir GÜLCELEŞMİŞ şiir yok..
Kalkmış, uykudan uyanmış, yüzüme bakarak benimle dost olduğunu söylemeye çalışıyor. Aynı fikirdeymişiz onunla..
İnanayım mı?
Elbette inanmam mümkün değil.
Bir kere GÜLCELEŞMEYEN KALEM ve YÜREK benim için gayri normal bir kalem ve yürektir, benden yana nefes alışı yoktur, olmamıştır ve üstün idrak sancısını, şiir kaygısını taşımamıştır.
Şu halde;
Aynı fikirde olamayız.
Şu halde;
Fikir çilesinin göklerce ağırlığı altına giremez onun omuzları.
Güle güle derim ben ona...
**
Adama bak...
Hece ustası sanıyor kendini...
Önce eski usta ve üstadlardan bir ayak-uyak aşırmasyonu, sonra bu ayak-uyak üstüne üçer kafiye yazıyor... Sonra da o kafiyelerin arkasını dolduruyor. Bu işte şiiri..
İpe sapa gelmez söz dizilişleri ve yığınla hata.. Delireceğimi sanıyorum okudukça.
Adam beni çok seviyormuş, hececiymişim de ondan...
Desem ona: ((((sevme beni be mübârek, sevme!
Sen, şiir adına şiirin katilisin!
Sen GÜLCELEŞEMEZSİN...
Sen 19 adet ŞİİR TÜRÜ'nün yanına bile yanaşamazsın, boşuna sokulma bizim sıramıza, uğraşma gösterişin ve kendi yazdıklarını kendinin bile okumayışının ifadesi olan mısralarını al-git)))) desem mi acep?
**
Adama bak...
Kaç senedir, yeni bir EDEBİ AKIM NEDEN ORTAYA ÇIKMAZ DER DURURDU, şimdilerde, GÜLCEMİZ çıktı ya, mübârek susuverdi. Gözünü bir ovalıyor ki, görseniz katıla katıla gülersiniz. Bizim GÜLCE' yi görmezlikten gelmekte. Özlediği ve beklediği edebi akımı unuttu.
Neden?
Nedeni şu: Bu akımı ortaya atan veya bu GÜLCEYE SEVDALI olanlar, MİLLİ ve MANEVİ DEĞERLERE BAĞLI kişiler de ondan. Millet-bayrak ve dil birlikteliğine önem veriyorlar da ondan.
Gayri şaşı gözlü oldu bizim suskun akım bekleyicisi...
Nereye nasıl bakar ve neyi nasıl bekler bilemem...
Körleşmiş iris’ine bir gülce mumu yaksam mı acep?
**
Adama bak...
Aruz yazmakta...
Aruzu kendinden başkasının yazmasını da sanki istememekte. Kendinden başka yazanı gördüğünde hazret, rahatsız olmakta, burun kıvırmakta, beğenmemekte, küçük görmekte...
Hele hele GÜLCELEŞMİŞ ARUZ diye bir fikir ortaya atanları duymuş ki, sinirleri tepesine fırlamış zatı şahanenin.
Arı-duru güzelim Türkçe ile aruz yazmaya çalışanlara müthiiş kızıyormuş.
Gelen haberler öyle işte.
Arzın merkezinden arşın arşın yükselip arşa merdiven kuracak bir yürek gerek gayri desem, duyar mı ki acep?
Keramet ehli kaleminin pasını silecek GÜL SUYUNU uzatayım mı, uzatmıyayım mı diye düşünür oldum...
**
Adama bak...
Yeniye, yeniliğe karşı ya, GÜLCE'mize de karşı..
Tam 19 kez yummada GÜL güneşine gözünü...
Sol gözünü açıp sol eliyle tuttuğu kalemiyle çolak çolak yazıp, eğri, yampiri yanaşmakta bana doğru. Garaja öfkesinden giremeyecek küflü Kâzım'ın kamyonu gibi nefes nefese..
Yeni mi, tamam gitti... Tu kaka... Kapat gitsin...
İllâ eskiler lâzım ona.. Diyorum ki, kökü mazide olan âtiyiz biz, eskiyi inkar etmiyoruz, oradan hız ve ilhamla bugünü ve yarını yoğurmaya çalışıyoruz. Adam tıkıyor kulaklarını, dinlemiyor, duymuyor bile...
Ben ne desem, ne yapsam acaba?
**
Adama bak...
Bin adam ağırlığında sanıyordum, üfledim, tüy gibi uçuverdi. Öylesine yükseldi, öylesine yükseldi ki, yeri unuttu, inmiyor aşağıya. Dranas Hoca'mın balkonda unutakaldığı Fahriye Abla gibi mandalını yere düşürmüş de yukarıdan dudak büküşüyle poz vermekte gün objektifine. Adamın içinde adam kalmamış. Hafifliği ondan. Ben de ne kadar çabuk yükseldiğine şaşırıp kalmıştım.
Deli saçmalarını zaman rüzgârının önünde savurup durmada şiir diye. imge adına simgelerin zincirli katili.
Serbestçi..
Serbest güreşçi sanıyor kendini.
Tıpkı bizim Hececi Hüsnü'nün kendini grekoromenci sayması neyse bunun ki de onun fotoğrafının negatifi işte.
Makas elinde, Orhan Veli'nin denizden yeni çıkmış deniz kızının bir elinde cımbız, bir elinde ayna diye tariflediği manzara misalince internete uzanmış, kesip biçmekte cümleleri, kelimeleri... Durası yok. Canı nasıl istiyorsa öyle yazıyor, kestiklerini alt alta sıralayıp 'çağdaşlık' yaldızını da üstüne serpiyor...
GÜLCE diyorum ona...
Gülümsüyor..
O gülümsedikçe kan yürüyor kel tepeme doğru.
Serbest-hece BULUŞMASI diyorum, adam makasçı ya, habire kesmekle meşgul, duymuyor bile beni...
'Makası kırılasıca' diyecem, dilim varmıyor.
Biraz sonra, oturduğu yerden kalkıp topal atlar gibi yürüdüğünü görünce, zaten kırıkmış makası diyorum içimden...
Şiiri de kırık, kendi gibi. GÜLCE nedir merak bile etmiyor...
Çağdaş düttürüler ve sloganların urganında şiiri, hem köle, hem idamlık...