ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
UFUKLAR VE ÖTESİ (N.F.KISAKÜREK)-( 6)
#1
UFUKLAR VE ÖTESİ(N.F.KISAKÜREK)-6
Mustafa CEYLAN
***************




Denebilir ki :"İslam’ı caminin, tekkenin, zaviyenin, medresenin, ulema çevresinin ve sayısı birkaçı geçmeyen kimi kitapların dışına çıkarmış "ilk" mütefekkir şairsin üstadım ve biz senin öğrencilerin, yolunda yolcular olarak ne kadar övünsek azdır. İslam’ı yeniden toplumun içinde dipdiri kılmanın savaşımını verdin… Eşine az rastlanır mükemmellikte, komple bir sanatçı olan üstadım sen, şairliğin kadar, hikâyeciliğin, tiyatro yazarlığın kadar hatipliğin, mütefekkirliğin kadar, gazeteciliğin olan bir lider, ışık, fikir dağı idin. Bizim Himalayamız sendin ve hep de öyle kaldın. Yeryüzüne ve şu fani dünyaya sen ve senin gibi iman ve aksiyon adamı, bir teorisyon, bir toplum mühendisi belki de bir çağ dolusu zamanda bir tane gelir. 


Batılılar ve Batıcı’ların içinden çıkıp da, onlara ve onların hayranlarına, hakikat ikliminden, yaradılış gayesinden uzakta yaşayan bütün insanların önüne, insanlık caddesine çıkarak, kollarını iki yana açarak "durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak" çağrısını yapıyorsun halâ ve bu çağrıda sadece “durun”, “yerinizde sayın veya geri dönün” çağrısı bulunmayıp, aksine, bu çıkmaz sokağa girmeyin, “Yürüyün!” Yaradılış gayesi, insanlığın ortak değeri, gerçek üstü gerçeği bulacağınız ufuklara, nurlu ufuklara “yürüyün” mesajı da vardır. 

Ufuklara, bütün kalabalıklar, öncelikle ve ivedilikle de Anadolu’da bulunan Müslüman-Türk varmalı, sonra diğer diğer insanlar, ufuklarda ruhların, gerçeğin billur ışıklarıyla yıkanıp arınmasından sonra, öteye, ötelere adımlar atılmalı, ötelere yolculuk başlatılmalıdır. Ötede Allah’ın Sevgili’si, cümle insanlığın aşkı, ışığı, ufuk insan, Yüce Peygamber’imiz vardır. 

Öte, ama beride. Öte ama bizim içimizde, Öte ama, bizden birisi. Kudret lokmasını yemiş, hicret güneşinde yunmuş, örümcek ve güvercinler dahil, yeryüzünde, bu evrende, diğer evrende, maddede, mânada, varlarda, yoklarda, görünende, görünmeyende, mevcudatın her birisinde sevdasının izi bulunan ışık Peygamber’i bulunmaktadır. Peygamberlerin sonuncusu. Bütün zamanların zamanlar üstü tebliğcisi. 

Öte’ye varmak için, önce bu çılgın, bu amansız, bu batıcıl, bu kökten uzak, özden ayrı, kabuktan-moda hareket durmalı, insanlığın kendini ve gelecek nesillerini helâk etmekte olduğu eylem, tutum, fiil, düşünce, hayat ve yaşama motifi, fikri, ilmi, siyasi, kültürel vb her alandaki gelişmeler esas gayeye yönelmeli, insana ve gelecek nesillere iç huzur, iç güven gelmeli, kurtuluş ipine sarılmalı, açık denizlerin fırtınalı ve deniz canavarlarıyla dolu dalgalanmasından kurtulunmalıdır. 

“Ne görsem, ötesinde hasret çektiğim diyar; 
Kavuşmak nasıl olmaz, madem ki ayrılık var?” 
Ve 
“Baktığımız her ufkun öte yanına hasret; 
Bir ömür sürüyoruz; nereye varsak hicret…” 

Ufukların yolcularına durmak yakışmaz. Ufuk yolcularının sabrı, azmi ve aşkı vardır. Geri dönülmez, acabalarla sorgulanmaz bir yolculuktur ufuk yolculuğu. Aslında ufuk da tek, öte de tektir, ama, insanın yaşama biçimi, idrak ve tefekkür gücü, deney ve akıl küpüyle, gönül bahçesinin güç ve genişliğine bağlı olarak, sanki herkese göre ayrı, değişik bir ufuk var sanmaktayız. Oysa ufuk tektir. Herkesin gözünün optikma kapasitesine göre ufuk yakınlaşmakta veya uzaklaşmakta; kalınlaşmakta veya incelmekte; yoldaki engeller azalmakta veya çoğalmaktadır. O yüzden, zeminin birinden harekette, bininden harekette aynıdır; lâkin, kıyama gelen, dinamik, enerjik yolculuğa adım adım çıkanlar farklı zamanlarda ufka varmakta, ufku görmekte veya yakalamaktadırlar. Ölüm hakikat. Tahtadan ata binecek çocuk. Dört kollu bir tahta füzeyle sarayına gidecektir herkes. Ufku yakalamadan, ufka varmadan ölmek yakışmaz bize. Varmalı, ermeli, dokunmalıdır buluta, şehadet parmağıyla göğe imza atıp, ben buradayım diye yoklama defterine imza atmalıdır. Ben buradayım. Ölmeden evvel imza. Ufukta… Ufuk yolcusu tek de olsa, cemiyet halinde de olsa, her ne hal ve her kimlerle olursa olsun, yolda yolu yaşamalı, yolda yol olmalı, geçilmez sulara, ırmaklara köprü; denizlere yelkenli olmalı. Hem kendini ve hem de insanlığı ufuklara taşımalı. İnsan yürüdüğü yola benzer. İnsan yürüdüğü yolun sesidir, topoğrafyasıdır, iklimidir. 

“Azap var mı fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Belki de benliğinden kaçabilene hazır” öteler. 

“Beni zaman kuşatmış, mekân kelepçelemiş; 
Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş… 

Perde perde verâlar, ışık başka, nur başka; 
Bir ânlık visal başka, kesiksiz huzur başka. 

Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; 
Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? 

Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? 
Fezada dipsiz sükût, duyulmazın sesi mi? 

Rabbim, Rabbim, Yüce rab, âlemlerin Rabbi, sen! 
Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! 

Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! 
Azap var mı âlemde fikir çilesine eş? 

Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? 
Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! 

Evet, ben, bir kapalı hudutu aşıyorum; 
Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum! 

Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? 
Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? 

Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; 
Belki de benliğinden kaçabilene hazır. 

Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! 
Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! 

O visal, can sendeyken canını etmek feda; 
Elveda toprak, güneş, anne ve yâr elveda!” 
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi