11/02/2015, 04:21
Bir Avuç Mizah, Bir Avuç Gökyüzü
Mustafa CEYLAN
**************
Şu yaşananlara bakıp bakıp da içbükey aynayı tutup parçalayasım geliyor. Bazen kahkahalarımla öteleri ve ufukları dolduruyorum. Karnım yarılacak sanıyorum. Bazen de elemim cihanı kasıp kavuracak ve köhne dünyanın dönüşü değişecek diye korkuyorum. Korkularımdan arınıp, koltuğa yaslandığımda ve oradan tavanın ortasında yakaladığım dehlizden tebessüm yağmurlarımı göğe uçurmaya çalıştığımda \"hah işte, olan oldu!\" diyor ve rahatlıyorum.
Of ki offf!!!
Ne desem, nasıl anlatsam, nasıl, hangi kelimelerle gündeminize sunsam bilemiyorum. Parmaklarım klavyenin üstünde şaşkın ördeklerin paytak yürüyüşleri benzeri harf arama telaşı içinde. Parmaklarımla ben, klavyem ile olaylar kurulu ve müşahhas bir düzen içinde gidip gelmedeler dilimin ucuna.
En iyisi mi, sözü fazla uzatmadan deyivermek.
*
İç bükey ayna...
Evet, düz ayna değil. Düz ayna, neyi görüyorsa aynen yansıtır. Eğmez, bükmez. Yanıltmaz. Sen gülersen, o da güler, sen ağlarsan o da üzülür. Düz ayna, tek kişilik değildir. İçbükey ayna öyle mi? İç bükey ayna kör, tek kişilik ve yanıltıcı. Bütün işçiler, bütün memurlar bir araya gelip dikilseler içbükey aynanın karşısına iç bükey aynada bir tane bile alınteriyle kazanan, çalışan insan, işçi ve memur göremezsiniz. Siz buradan, illâki o aynada görülelim, orada bizi de temsil eden bulunsun diye teşkilâtlar kurar, örgütlenirsiniz, çalışır, çırpınır, çabalarsınız ama boşuna. Dedik ya, ayna bükey. Ayna başkalarına göre ayarlanmış. O aynada, vurguncu, talancı, gayri millî ve göbeği dışa bağımlı, aklı kiralık, beyni çöp tenekesi nice adam görünür hep. Görünür de, emek, çile, nasırlı el ve memleket sevdalısı görünemez.
İç bükey ayna, sistematize edilmiş, ayarlanmış, senelerden beri aynı duruşta.
Bir de dışbükey ayna var. O daha bir başka. Oraya da görüntünüzün yansıyabilmesi için, köşklerde, saraylarda, fildişi kulelerde doğmuş olmanız ve mutlaka ya paşa çocuğu ya da diplomat bebesi olmanız şart. Aksi takdirde, o aynada esameniz bile okunmaz.
Nedense, dış bükey ayna, iç bükey aynayı etkiler, yönetir, dilediği tarafa çevirir.
*
Son dönemde dışardan esen rüzgârın oyunlarına bakın hele. İçeride kopardığı gürültüler, bunlarla kalmayacak gibi. Yakında başka başka gürültüler de kopacak. Maşallah, bizimkilerin umurunda bile değil.
*
Büyük bir komedidir oynanan. Bu aynayı karşımıza diken elleri elbette biliyoruz. Büyük İSRAİL ülküsü yolculuğunun bir parçası olduğunu görmemek için kör olmak lâzım.
*
Bizim seçim sistemimiz, temsilde adalet ve eşitlik ilkesi bulunmayan iç bükey aynamız, \"bir koyarsan beş alırsın\" anlayışı ile dizayn edildiğinden, taban tavana yansımıyor. Tabanı görmüyor tavan. Tavandakilerin milletin derdi ile, çilesi ile işi yok sanki.
Sandık, noterlik işi.
Seçmen, noter...
Seçilen, işaretle komuta edilip, parmak kaldıran...
Sahi, şu aynaya ŞAİRLERİMİZ den bir kaç temsilci koyabilseydik, bugün havalar bir başka olurdu sanıyorum.
*
Taşlama,
Hiciv,
Edebiyatımızın temellerinden...
Baş kopartan, deri yüzdüren, ilden ile sürüm sürüm süründüren iki şiir türü. Toroslardan veya Ağrı Dağından koparacaksın kayaları, ışıl ışıl yapıp yağdıracaksın tavana. Yahut, Hacı Ninem\'den alıp koca iğneyi, gülümseyen sözcüklerle yaklaşıp aşkedeceksin baldırına hicvi.
*
Wikileaks...
ABD\' nin büyükelçilerinin mektupları.
Sonra mı?
Bak şu muhalefete:
Tek liste, ben yapacağım o listeyi de. Blok liste yani. Siz notersiniz!
*
Getirin şu aynayı gülmek istiyorum!!!
Bir avuç mizah katın cümlelerinize ve bir avuç gökyüzü ekleyin n\'olursunuz!
*
Şiirin gücü işte tam bu noktada devreye girmeli derim.
Zira,
Şair, çağının aynı zamanda kelimelerle resmini çizer. Olumlu veya olumsuz bütün gelişmeleri mısralarıyla yansıtır. Hayâl ve düşlerle oluşan şiir yolculuğuna, şairin hakikat pençeresinden gördüğü manzaraları da eklemesi güzeldir.
Bu son dönemde, eleştirel şiire konu olacak,en güzel manzaralar ve en önemli gelişmeler hazır ve şairini beklemekte... Şaire laboratuvar sanki bu zaman. Bu zaman, pek yaman. Kalem, susmamalı. Kalem özgürse, kalem SAHİBİNİN SESİ DEĞİLSE, yazmalı, haykırmalı, demeli, söylemeli.
Bir avuç mizah ve bir avuç gökyüzü bekliyoruz dostlarımızdan..
*
Saygılarımla...
05.12.2010
Mustafa CEYLAN
**************
Şu yaşananlara bakıp bakıp da içbükey aynayı tutup parçalayasım geliyor. Bazen kahkahalarımla öteleri ve ufukları dolduruyorum. Karnım yarılacak sanıyorum. Bazen de elemim cihanı kasıp kavuracak ve köhne dünyanın dönüşü değişecek diye korkuyorum. Korkularımdan arınıp, koltuğa yaslandığımda ve oradan tavanın ortasında yakaladığım dehlizden tebessüm yağmurlarımı göğe uçurmaya çalıştığımda \"hah işte, olan oldu!\" diyor ve rahatlıyorum.
Of ki offf!!!
Ne desem, nasıl anlatsam, nasıl, hangi kelimelerle gündeminize sunsam bilemiyorum. Parmaklarım klavyenin üstünde şaşkın ördeklerin paytak yürüyüşleri benzeri harf arama telaşı içinde. Parmaklarımla ben, klavyem ile olaylar kurulu ve müşahhas bir düzen içinde gidip gelmedeler dilimin ucuna.
En iyisi mi, sözü fazla uzatmadan deyivermek.
*
İç bükey ayna...
Evet, düz ayna değil. Düz ayna, neyi görüyorsa aynen yansıtır. Eğmez, bükmez. Yanıltmaz. Sen gülersen, o da güler, sen ağlarsan o da üzülür. Düz ayna, tek kişilik değildir. İçbükey ayna öyle mi? İç bükey ayna kör, tek kişilik ve yanıltıcı. Bütün işçiler, bütün memurlar bir araya gelip dikilseler içbükey aynanın karşısına iç bükey aynada bir tane bile alınteriyle kazanan, çalışan insan, işçi ve memur göremezsiniz. Siz buradan, illâki o aynada görülelim, orada bizi de temsil eden bulunsun diye teşkilâtlar kurar, örgütlenirsiniz, çalışır, çırpınır, çabalarsınız ama boşuna. Dedik ya, ayna bükey. Ayna başkalarına göre ayarlanmış. O aynada, vurguncu, talancı, gayri millî ve göbeği dışa bağımlı, aklı kiralık, beyni çöp tenekesi nice adam görünür hep. Görünür de, emek, çile, nasırlı el ve memleket sevdalısı görünemez.
İç bükey ayna, sistematize edilmiş, ayarlanmış, senelerden beri aynı duruşta.
Bir de dışbükey ayna var. O daha bir başka. Oraya da görüntünüzün yansıyabilmesi için, köşklerde, saraylarda, fildişi kulelerde doğmuş olmanız ve mutlaka ya paşa çocuğu ya da diplomat bebesi olmanız şart. Aksi takdirde, o aynada esameniz bile okunmaz.
Nedense, dış bükey ayna, iç bükey aynayı etkiler, yönetir, dilediği tarafa çevirir.
*
Son dönemde dışardan esen rüzgârın oyunlarına bakın hele. İçeride kopardığı gürültüler, bunlarla kalmayacak gibi. Yakında başka başka gürültüler de kopacak. Maşallah, bizimkilerin umurunda bile değil.
*
Büyük bir komedidir oynanan. Bu aynayı karşımıza diken elleri elbette biliyoruz. Büyük İSRAİL ülküsü yolculuğunun bir parçası olduğunu görmemek için kör olmak lâzım.
*
Bizim seçim sistemimiz, temsilde adalet ve eşitlik ilkesi bulunmayan iç bükey aynamız, \"bir koyarsan beş alırsın\" anlayışı ile dizayn edildiğinden, taban tavana yansımıyor. Tabanı görmüyor tavan. Tavandakilerin milletin derdi ile, çilesi ile işi yok sanki.
Sandık, noterlik işi.
Seçmen, noter...
Seçilen, işaretle komuta edilip, parmak kaldıran...
Sahi, şu aynaya ŞAİRLERİMİZ den bir kaç temsilci koyabilseydik, bugün havalar bir başka olurdu sanıyorum.
*
Taşlama,
Hiciv,
Edebiyatımızın temellerinden...
Baş kopartan, deri yüzdüren, ilden ile sürüm sürüm süründüren iki şiir türü. Toroslardan veya Ağrı Dağından koparacaksın kayaları, ışıl ışıl yapıp yağdıracaksın tavana. Yahut, Hacı Ninem\'den alıp koca iğneyi, gülümseyen sözcüklerle yaklaşıp aşkedeceksin baldırına hicvi.
*
Wikileaks...
ABD\' nin büyükelçilerinin mektupları.
Sonra mı?
Bak şu muhalefete:
Tek liste, ben yapacağım o listeyi de. Blok liste yani. Siz notersiniz!
*
Getirin şu aynayı gülmek istiyorum!!!
Bir avuç mizah katın cümlelerinize ve bir avuç gökyüzü ekleyin n\'olursunuz!
*
Şiirin gücü işte tam bu noktada devreye girmeli derim.
Zira,
Şair, çağının aynı zamanda kelimelerle resmini çizer. Olumlu veya olumsuz bütün gelişmeleri mısralarıyla yansıtır. Hayâl ve düşlerle oluşan şiir yolculuğuna, şairin hakikat pençeresinden gördüğü manzaraları da eklemesi güzeldir.
Bu son dönemde, eleştirel şiire konu olacak,en güzel manzaralar ve en önemli gelişmeler hazır ve şairini beklemekte... Şaire laboratuvar sanki bu zaman. Bu zaman, pek yaman. Kalem, susmamalı. Kalem özgürse, kalem SAHİBİNİN SESİ DEĞİLSE, yazmalı, haykırmalı, demeli, söylemeli.
Bir avuç mizah ve bir avuç gökyüzü bekliyoruz dostlarımızdan..
*
Saygılarımla...
05.12.2010