ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
MARANGOZ ve DONDURMACILARA(1)
#1
MARANGOZ ve DONDURMACILARA(1) 


Mustafa CEYLAN 
*************** 

Hayatın her alanında olduğu gibi şiir dünyamıza da büyük bir hızla giren internet; şiirin öz coğrafyasında fazla bir dalgalanma yapmazken, sırça köşkündeki şairin coğrafyasında fırtınalar estirmiştir. Şairi, acımasız ve amansız bir fırtına gibi, oradan oraya sürükleyen internet fırtınası, bakalım daha ne gibi gelişmeler kaydedecek. Sesi, görüntüyü, yazıyı, resmi anında Dünyanın bir ucundan öteki ucuna ulaştıran bu elektronik gelişme, bir silah ya da bir gül bahçesi olabilmekte. Onu kullananın niyeti, parmak uçlarının dokunduğu klavyenin dansına bağlı. Kâh, mermi olup insan hayatına kastedebilir, kâh da gül bahçesi olur, duygulu yürek şairlerimize yeni güller, şiir gülleri açtırabilir. Ucuz ve çok kolay elde edilebilen bu imkânın şiirimizde yenilik ve yeni arayışlar konusunda pek fazla bir açılım yapamadığını görüyoruz. 

Oysa, bu kadar hız, bu kadar teknolojik gelişme yeni ve yenilikleri de beraberinde getirmesi gerekmez mi? 

Şiirin efsunkâr ikliminin yansıdığı internet sitelerine bakıyoruz; ustalar, usta kalemler kenara çekilmişler; maşallah yığınla şair ünvanlı bay ve bayanlar ortalarda, körler sağırlar anlayışıyla, al gülüm-ver gülüm oynamaktalar. Çok az sayıdaki genç kalem ise, usta bildiğiyle hemhal olmaya çalışmakta. 

Durup dururken, kendini yeryüzünün en büyük şairi gören, üstelik verince parayı bir de kitap yayınlayan şaire; “bunlar şiir değil” diyemiyor ustalarımız. 




Ortalık toz duman… 

Ortalık göz gözü görmüyor… 

Ortalık ölü mısralar çöplüğü… 

Bilmiyorum ve sabırsızlıkla bekliyorum, “iyi adamların binip gittikleri atlarla geri dönmelerini…” Geri dönsünler ki, ortalık dirlik düzene kavuşsun. Baş belli olsun, ayak belli olsun. Kelimenin bir namus kadar, bir evlât kadar babası, sahibi olacak şairimizi, o sevdasından yanıp tutuştuğu şiirin gerçek tahtına oturtabilelim. 

Ozanlık geleneğini, adına ozan diyen, kafiye yapmak uğruna şiiri katleden adamların insafına terk etmek, gerçekten kanımıza dokunmaya başladı. Kafiye ile redif arasındaki farkı bilemeyen, arabesk müziğin harmanına düşüp şarkı sözü yazma telaşına düşen şairleri gördükçe, 41 yıllık sevdam olan şiirden kaçar oldum. İnanın kaçar oldum da şiir beni kovalıyor, sancılarımı artırıyor, deli kuşlara döndürüyor beni. Ağrısından uykularım kaçıyor, zindan karası gecelerin uçurumuna düşüyor gönlüm; ruhum ise Kerem’in arpa tarlasınca yanıp kavruluyor. Kimseye hiçbir şey diyemiyorum… 

Offf !!! Offf ki offff! 

Ne kötü bir zamandayız Allah’ım ?! 

Bu arada, şiirimize yeni bir nefes, yeni bir ışık, yeni bir gül tomuru sunabilmek için, YENİ NAZIM ÖNERİLERİ ortaya atıyoruz. Ama bu önerilerimizi bu curcunada fark eden bile olmuyor. 

“Buluşma” dedik, “Gülce” dedik, “çaprazlama” dedik… 

Baktık, tık yok… Baktık ses-soluk yok… 

Niye baksınlar ki, niye okusunlar ki, merak etmek bile bu hazırcı, internet efeleri için fazla gelir, öyle değil mi? 

Hele hele Nazım Hikmet duvarına kadar bir solukta ulaşıverip, ordan öteye milim gidemeyen, medya ve kamuoyunu elinde bulunduran, ön yargılı, kendinden menkul dev şairler için, bizim bu önerilerimiz hiç de önem arzetmez. 

Bir yanda, internet efeleri, kafiye hamalları; öte yanda at gözlüklüler, duvar suratlılar; yeni ve yenilik çalışmalarına hep sırt dönmüşlerdir. Onlara göre yeni ve yenilik, yolunda geberdikleri duvara kadar olan her şey. Eskiyi tekrar, kopya, hatta yer yer çalıntı… 

Bunları ben ortaya attığım için, yeni nazım önerilerini ortaya atan ben olduğum için yazmıyorum; bir başkası da yazsa bu fikirlerim aynıdır ve değişmeyecek. 

Egoizmasının kıskacında can veren şair, burnunun ucunu göremeyen kelime israfçısı, mısra çöplüklerinin dağ olup yükselmesine sebep olan klavye işçisi, “çekil gayri kenara” diyeceğim, etrafıma bakıyorum, çıt çıkmıyor. 

Bugüne kadar yeniye, yeniliğe karşı çıkmış, güneşten korkan yarasalar gibi, dinamizmini yaratamamış, enerjiyi alamamış, üretememiş, fosillerle karşı karşıyayız maalesef… 

İnternet şairleri, daha doğarken fosil..Daha ilk çıkış noktasında bir kamyon üzümle devriliveriyorlar. Üzülüyorum… 

Şiir bu kadar kolay, bu kadar basit ve bu kadar her canı isteyenin at koşturduğu bir saha mı ki? Delirmemek elde değil. Daha yaşı 20 ye gelmemiş birisi çıkıyor bana “3.000” şiirim var diyor. 

Üstelik, okumuyormuş hiçbir ustayı. Etkisinde kalırmış beyefendi… 

Offfffff!!! Yeter gayri, yeter!!! 

Kelimeleri kesip, cümleleri biçip bir marangoz kadar bile maharet ve ustalık göstermeyenlerle; önce kafiyeleri yazıp ardını emme basma tulumba gibi dolduran dondurmacı çırakları, ne kadar beceriksizler; ne kadar da gülünçler, Allah’ım!!!! 

Gidin marangozluk ya da kasaplık yapın. Onlarla hiç olmazsa para kazanırsınız kardeşim! 
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi