ARİF NİHAT ASYA ve GÜLCE
Mustafa CEYLAN
***************
Üstad Osman ÖCAL'ın 'kuzenler' dediği dostlarımız, GÜLCE'ye karşı çıkmaya, inadına bu yeni ses ve yeni nefese yandan bakmaya gayret etseler de, biz yolumuza devam edeceğiz. Zira kökleri mazide olan bir atiyiz. Çıkış noktamız, yolumuz, çabamız doğru.
Bu cümleden olmak üzere;
Bir seri yaptığım araştırmayı önce grubumuzla paylaşacağız.
Arif Nihat ASYA Hocamız 5 Ocak 1975 de Hakk'a yürümüştü. Bugün onu rahmetle andık.
Araştırma ve incelememize önce Arif Nihat Asya ile başlayalım olmaz mı?
Sonrası gelecek daha, Necip Fazıl Kısakürek, Atilla İlhan dahil, bir çok şairimizin şiirleri ve rahmetli olmadan önce en son bıraktıkları noktaların tespitini yapacağız ve örneklerle ortaya koyacağız.Ve neden GÜLCE diye belgelerle noktayı koymaya çalışacağız.
1-BAYRAĞA DAİR
BAYRAK ŞİİRİ NASIL YAZILDI?
BAYRAK ŞİİRİNİN YAZILIŞI ve BU ŞİİRLER İLGİLİ ARİF NİHAT ASYA HATIRALARI:
'Üstad Arif Nihat Asya, yurt çapında tanınmasına vesile olan 'Bayrak' şiirini nasıl yazdığını ve bu şiirle ilgili hatıralarını, Defne Dergisi'nin Şubat 1969' da çıkan 62. sayısında yayınlanan bir röportajda Metin Nuri Samancı'ya şöyle anlatır:
a) 'Hatay'ın alınmasına tekaddüm eden yılların birinde, Adana'nın kurtuluş bayramı olan 5 Ocak' tan sekiz on gün önceydi. Hocası olduğum Erkek Lisesi'ne Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen yazıda 'Kurtuluş günü Saat Kulesiyle Ulu Cami minaresi arasına şehir tarihî bayrağı çekilirken, öğrencilerimizden birinin, güne uygun bir şiir okuması...' deniyordu.
Okul Müdürü bu işi bana havale etmişti. Dinleyicilere 'Yine mi bu? ' dedirtmek istemediğim için, az okunmuş,az bilinen bir şiir seçmeyi düşündüm. Talebeyi de bu işin hazırlığına katmak mesleğimin icaplarındandı.
Üç dört kişi çağırdım. Aralarında şimdi orman mühendisi olan İsmail Toprak'ın da bulunduğu hatırımdadır. Araştırmalar yaparak maksada uyan, fakt çok duyulmamış bir şiir bulmalarını istedim, kendilerine izin de verdim.
İki üç gün sonra eli boş döndüler. 'Daha arayın! ' dedim. Yine bulamadıkları cevabıyla geldiler.
5 Ocak çok yaklaşmış, bayrak mevzuu da beni doldurmuştu. Gece, Ocak Mahallesindeki evimde, petrol lâmbasının ışığında, bayrağa sığınarak kalemi elime aldım. O gecenin sabahı Bayrak şiiri hazırdı.
Artk çok kişiyi vazifelendirip, birini seçmek usülünü tatbikata vakit kalmamıştı. 'Aydın'ı çağırın! ' dedim, kâğıdı eline tutuşturdum, okudu. Birlikte bir iki deneme yaptık. Aydın, bu iş için biçilmiş kaftandı.
5 Ocak' ta ben kalabalığa girememiş, gerilerde kalmıştım. Aydın okumuş, alkışlanmış...
Akşam, o zaman ki Halkevi, sonraki bölge binasında 5 Ocak Balosu var... Aydın da orda... Balonun kalabalığı içinde biri, Aydın'ı tanıyınca, aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
-Bugün şiir okuyan sen değil miydin?
-Bendim efendim.
-Burada neye okumuyorsun?
Aydın orda da okumuş, birkaçdefa tekrarlatılmış galiba...
-Kimin bu?
demişler.
-Bilmiyorum, cevabını alınca hem şaşırmışlar, hem kızmışlar...
-Nasıl bilmezsin!
-Bilmiyorum.
-Hocan kim?
_Arif Hoca.
-Kimin olduğunu söylemedi mi?
-'Kimin olduğunu söyleme' dedi.
O zaman mesele anlaşılmış... O gün,bu gün, Bayrak şiiri de bayrağın kendisi gibi, hepimizin olmuştur.
Aydın'a gelince, o da bugünkü Opere Müdürü Aydın Gün'dür.'
Ve Arif Nihat Asya Hocamız devam ediyor anlatmaya;
'2. Dünya Harbi sıralarında, Malatya'dan Diyarbakır'a, ikinci askerliğime çağırılmış, orda Diyarbakır sıtmasına tutulmuştum. Bir gece Orduevinin üst kat odalarının birinde ateşler içinde yatıyordum. Arada kulağıma müzik sesleri, kadın-erkek kahkahaları geliyordu. Hatırladım ki, aşağıda 30 Ağustos balosu verilmektedir.
Kâh sesleri duyuyor, kâh kendimden geçiyordum. Durumumu iyi görmediğim için olacak, odamı kilitlemiştim... Gecenin bir saatinde kapı yavaşca açıldı ve elektrik düğmesi çevrildi... Yüksek rütbeli bir askerî doktor, arkasından bir kaç doktor daha, merasim kıyafeti ile girdiler...'azrail doktor üniformasıyla ve yardımcılarıyla geliyor...' diye düşündüm. Fakat tebessümle ve şefkatle yaklaştıklarını görünce ferahladım.
Kimi nabzıma, kimi ateşime, kimi gözüme baktı... Hatırımı sordular... 'Geçmiş olsun' deyip ayrılırlarken yüksek rütbeli olanın, ötekilere fısıltı halinde 'Sabah hastahaneye...' dediğini duydum.
Sabahleyn gerçekten birkaç sıhhıye eri, beni sedyeye bindirip arabaya yerleştirdi. Hastahaneye götürüp yatırdı.
Odamdaki diğer hastalar yattığım yatağın, bir gün önce rahmetli olmuş bir hastadan boşaldığını söylediler...'Yoksa yatak bulamazdın...' demek istiyorlardı.
Gördüğüm büyük alâka için içimden Allah'a şükrederken, bu alâkaya kimin, neyin vesile olduğunu merak ediyordum. Meseleyi ziyaretime gelen arkadaşlardan öğrendim.
30 Ağustos balosunda zaman zaman dans edilir, cephe hatıraları ve fıkralar anlatılır ve şiirler okunurken, meslektaşım, benim gibi yedek subay Kemal Dağlıoğlu 'Bir de ben okuyayım' demiş... Oku demişler. 'bayrak'ı okumuş... Kemal çok güzel şiir okurdu... Bir kaç defa okutmuşlar...'Bu kimin? ' demişler... Dağlıoğlu koltuğa kendini attıktan sonra, parmağıyla tavanı göstererek 'Bunu yazan adam yukarıda 40 dereceyle yatıyor' cevabını vermiş.
Bu alâkayı Bayrağın bana şefaâti bildiğimi söylemezsem hatıra eksik kalır...
***
Malatya'da lise müdürlüğünden azlimden sonraki günlere rastlayan bir müsamerede talebelerimden biri Bayrağı okumuş... Hakkımda TAHKİKAT YAPILIRKEN 'okulun müsameresinde kendi şiirini OKUTMUŞSUN, REKLAMINI YAPTIRMIŞSIN' SUÇLAMASI ile de karşılaştım.
-Okutan ben değildim. Fakat, ben okutmuş olsam bile, bu, nihayet tevazua aykırıdır, kanuna, nizama aykırı bir hareket değildir cevabını verdim.
Bu olayı da Bayrağın bana 'Şiirimle epey şımardın. Ben bu kadar şımarıklığı sevmem' demesişeklinde yorumladım.
***
'Bayrak' şiirini BALTALAMAYA, KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞANLAR da oldu. Bunların kimler olduğu tahmin edilebilir. 'samimiyetsizlik', 'ısmarlama','basitlik' gibi suçlamalar sökmeyince başka çarelere de BAŞ VURULDU.
Biri, Adana' da bir gece iki üç arkadaşla konuşurken ' Bayrak şiiri Rus Bayrağı için yazılmıştır' demiş. Arkadaşlar inanır, hayret eder görünerek, lafı uzatmamışlar. İddianın sahibini çıkmaz sokağa çekerek cevabı dille değil, elle vermişler.
Bayrak şiirini böyleleri ÇÜRÜTEMEDİ. Fakat, onu bazı takvimlere ve bazı okul kitaplarına alan dostlar, şiire, SONKITASINI ATMAK SURETİYLE SUİKAST YAPMIŞ oldular, elleri kırılsın.'
Üstadımızın bu anılarını niye ele aldığıma birazdan geleceğiz. Ancak, İstiklâl Marşından sonra Türk Şiir tarihinde en üst sıralarda olan gene Akif'in Çanakkale Şehitlerine şiiriyle, Arif Hocamızın Bayrak şiiridir. Şu halde BAYRAK şiirini inceleyelim önce;
HECE SAYISI OLARAK
****************************
Ey-ma-vi-gök-le-rin/be-yaz-ve- kı-zıl- sü-sü=6+7=13
Kız-kar-de-şi-min- ge-lin-li-ği/, şe-hi-di-min- son- ör-tü-sü =9+8=17
I-şık-ı- şık,/ dal-ga -dal-ga -bay-ra-ğım=4+7=11
Se-nin- des-ta-nı-nı- o-ku-dum/, se-nin-des-ta-nı-nı- ya-za-ca-ğım.=9+10=19
Sa-na- be-nim -gö-züm-le/ bak-ma-ya-nın=7+4=11
Me-za-rı-nı- ka-za-ca-ğım.=4+4=8..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Se-ni- se-lam-la-ma-dan/ u-çan- ku-şun=7+4=11
Yu-va-sı-nı / bo-za-ca-ğım.=4+4=8..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Dal-ga-lan-dı-ğın -yer-de/ ne- kor-ku,-ne- ke-der=7+6=6=13
Göl-gen-de- ba-na- da,/ ba-na- da- yer- ver=6+5=11
Sa-bah- ol-ma-sın,/ gün-ler- doğ-ma-sın/ ne-çı-kar=5+5+3=13
Yur-da- ay- yıl-dı-zı-nın / ı-şı-ğı- ye-ter =7+5=12
Sa-vaş -bi-zi -kar-lı -dağ-la-ra / gö-tür-dü-ğü -gün=9+5=14
Kı-zıl-lı-ğın-da- ı-sın-dık=5+3=8..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=22
Dağ-lar-dan- çöl-le-re / dü-şür-dü-ğü-gün=6+5=11
Göl-ge-ne- sı-ğın-dık=6..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=17
Ey -şim-di -süz-gün /rüz-gar-lar-da-dal-ga-lı=57=12
Ba-rı-şın -gü-ver-ci-ni /sa-va-şın- kar-ta-lı=7+6=13
Yük-sek -yer-ler-de /a-çan- çi-çe-ğim=5+5=10
Se-nin -al-tın-da- doğ-dum=7
Se-nin -di-bin-de -ö-le-ce-ğim=9
Ta-ri-him- şe-re-fim-/şi-i-rim, -her-şe-yim=6+6=12
Yer -yü-zün-de / yer- be-ğen=4+3=7..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Ne-re-ye -di-kil-mek-/ is-ter-sen=6+3=9
Söy-le -se-ni /o-ra-ya di-ke-yim=4+6=10..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Ve kafiyeleri:
süsü/örtüsü
bayrağım/yazacağım
*
kazacağım
bozacağım
*
keder
ver
-]mısra içinde günler
yeter
*
götürdüğü
düşürdüğü
ısındık
sığındık
*
dalgalı
kartalı
çiçeğim
öleceğim
*
beğen
istersen
şiirim[-mısra içinde
herşeyim
dikeyim.
Şimdi bazı dostlar bu serbest şiirdir, neden hece sayısını inceliyorsunuz diyebilirler. Arif Hocam aruzu da heceyi de mükemmel bilen ve yazan bir şairdi rahmetli. Bayrak gibi önemli bir konuda hece veya aruz yazmadı da tıpkı aruz ve hece tadı veren bu şiiri kaleme aldı?
Sonra, bu kafiye yapısı; bu serbest şiirde hece sayısı?
Bunlara ne buyurulur?
13 Hece
17
11
19
*
19
19
*
13
11
13
12
*
22
17
*
12
13
10
7
9
*
19
19
Şimdi de ARUZ olarak inceleyelim;
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü=Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün
Kız kardeşimin gelinliği =Mef'ûlü / mefâ'ilün / fe'ûlün
Şehidimin son örtüsü = Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Işık ışık dalga dalga bayrağım = Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Senin destanını okudum= Fe'ûl / fe'ûlün / fe'ûl / fe'ûl
Senin destanını yazacağım= Mefâ'ilün / mefâ'ilün / fe'ûlün
*
Sana benim gözümle bakmayanın= Fe'ilâtün / mefâ'ilün / fe'ilün
Mezarını kazacağım= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Seni selâmlamadan uçan kuşun= Fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilün
Yuvasını bozacağım= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder= Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün
Gölgende bana da bana da yer ver= Mefâ'ilün / mefâ'ilün / fe'ûlün
Sabah olmasın günler doğmasın ne çıkar = Mef'ûlü / mefâ'îlün / mef'ûlü / fe'ûlün
Yurda ay yıldızının ışığı yeter = Müfteilün / müfteilün / müfteilâtün
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün= Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün
Kızıllığında ısındık= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün= Fe'ilâtün / mefâ'ilün / fe'ilün
Gölgene sığındık= Mef'ûlü / mefâ'îlün
Ey şimdi süzgün rüzgârlarda dalgalı= Mef'ûlü / mefâ'îlün / mef'ûlü / fe'ûlün
Barışın güvercini savaşın kartalı= Fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûl
Yüksek yerlerde açan çiçeğim= Mefâ'îlün / mefâ'îlün / fe'ûlün
Senin altında doğdum= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Senin dibinde öleceğim= Fe'ûl / fe'ûlün / fe'ûl / fe'ûl
Tarihim şerefim şiirim her şeyim= Fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün
Yer yüzünde yer beğen= Fâ'ilâtün / fâ'ilün
Nereye dikilmek istersen= Fe'ûl / fe'ûlün / fe'ûl / fe'ûl
Söyle seni oraya dikeyim= Mef'ûlü / mefâ'ilün / fe'ûlün
Servetifünun dönemi dahil, ARUZ'u kullanan Türk şairleri, devamlı olarak bir TÜRK ARUZU arayışı içinde olmuşlar, aruzla konuşma dilimizi bir araya getirmişler, kalıpları keserek, bir çeşit SERBEST ARUZ ortaya koymuşlar, bir şiir bünyesinde birkaç aruz kalıbını birlikte kullanmışlardır.
Bence BAYRAK şiiri, yukarıda da görüleceği gibi bir SERBEST ARUZ çalışmasıdır. Sesin millî duyguları da içine alarak raksı çok mükemmel olduğu için de çok kolay akılda kalmakta ve ezberlenmektedir.
Mekânı Cennet, kabri nur olsun Hocam, üstadım Arif Nihat ASYA'nın.. Bugün bizler, ne yazık ki, asla o' nun yerini dolduramadık. Bu gidişle de dolamayacağı bir gerçek...
Ama şu da değişmez bir gerçektir : Türk bayrağı hep dalgalanacak. Bayrağımız dalgalandıkça da Arif Hocamın bu şiiri okunacaktır.
Mustafa CEYLAN
***************
Üstad Osman ÖCAL'ın 'kuzenler' dediği dostlarımız, GÜLCE'ye karşı çıkmaya, inadına bu yeni ses ve yeni nefese yandan bakmaya gayret etseler de, biz yolumuza devam edeceğiz. Zira kökleri mazide olan bir atiyiz. Çıkış noktamız, yolumuz, çabamız doğru.
Bu cümleden olmak üzere;
Bir seri yaptığım araştırmayı önce grubumuzla paylaşacağız.
Arif Nihat ASYA Hocamız 5 Ocak 1975 de Hakk'a yürümüştü. Bugün onu rahmetle andık.
Araştırma ve incelememize önce Arif Nihat Asya ile başlayalım olmaz mı?
Sonrası gelecek daha, Necip Fazıl Kısakürek, Atilla İlhan dahil, bir çok şairimizin şiirleri ve rahmetli olmadan önce en son bıraktıkları noktaların tespitini yapacağız ve örneklerle ortaya koyacağız.Ve neden GÜLCE diye belgelerle noktayı koymaya çalışacağız.
1-BAYRAĞA DAİR
BAYRAK ŞİİRİ NASIL YAZILDI?
BAYRAK ŞİİRİNİN YAZILIŞI ve BU ŞİİRLER İLGİLİ ARİF NİHAT ASYA HATIRALARI:
'Üstad Arif Nihat Asya, yurt çapında tanınmasına vesile olan 'Bayrak' şiirini nasıl yazdığını ve bu şiirle ilgili hatıralarını, Defne Dergisi'nin Şubat 1969' da çıkan 62. sayısında yayınlanan bir röportajda Metin Nuri Samancı'ya şöyle anlatır:
a) 'Hatay'ın alınmasına tekaddüm eden yılların birinde, Adana'nın kurtuluş bayramı olan 5 Ocak' tan sekiz on gün önceydi. Hocası olduğum Erkek Lisesi'ne Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen yazıda 'Kurtuluş günü Saat Kulesiyle Ulu Cami minaresi arasına şehir tarihî bayrağı çekilirken, öğrencilerimizden birinin, güne uygun bir şiir okuması...' deniyordu.
Okul Müdürü bu işi bana havale etmişti. Dinleyicilere 'Yine mi bu? ' dedirtmek istemediğim için, az okunmuş,az bilinen bir şiir seçmeyi düşündüm. Talebeyi de bu işin hazırlığına katmak mesleğimin icaplarındandı.
Üç dört kişi çağırdım. Aralarında şimdi orman mühendisi olan İsmail Toprak'ın da bulunduğu hatırımdadır. Araştırmalar yaparak maksada uyan, fakt çok duyulmamış bir şiir bulmalarını istedim, kendilerine izin de verdim.
İki üç gün sonra eli boş döndüler. 'Daha arayın! ' dedim. Yine bulamadıkları cevabıyla geldiler.
5 Ocak çok yaklaşmış, bayrak mevzuu da beni doldurmuştu. Gece, Ocak Mahallesindeki evimde, petrol lâmbasının ışığında, bayrağa sığınarak kalemi elime aldım. O gecenin sabahı Bayrak şiiri hazırdı.
Artk çok kişiyi vazifelendirip, birini seçmek usülünü tatbikata vakit kalmamıştı. 'Aydın'ı çağırın! ' dedim, kâğıdı eline tutuşturdum, okudu. Birlikte bir iki deneme yaptık. Aydın, bu iş için biçilmiş kaftandı.
5 Ocak' ta ben kalabalığa girememiş, gerilerde kalmıştım. Aydın okumuş, alkışlanmış...
Akşam, o zaman ki Halkevi, sonraki bölge binasında 5 Ocak Balosu var... Aydın da orda... Balonun kalabalığı içinde biri, Aydın'ı tanıyınca, aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
-Bugün şiir okuyan sen değil miydin?
-Bendim efendim.
-Burada neye okumuyorsun?
Aydın orda da okumuş, birkaçdefa tekrarlatılmış galiba...
-Kimin bu?
demişler.
-Bilmiyorum, cevabını alınca hem şaşırmışlar, hem kızmışlar...
-Nasıl bilmezsin!
-Bilmiyorum.
-Hocan kim?
_Arif Hoca.
-Kimin olduğunu söylemedi mi?
-'Kimin olduğunu söyleme' dedi.
O zaman mesele anlaşılmış... O gün,bu gün, Bayrak şiiri de bayrağın kendisi gibi, hepimizin olmuştur.
Aydın'a gelince, o da bugünkü Opere Müdürü Aydın Gün'dür.'
Ve Arif Nihat Asya Hocamız devam ediyor anlatmaya;
'2. Dünya Harbi sıralarında, Malatya'dan Diyarbakır'a, ikinci askerliğime çağırılmış, orda Diyarbakır sıtmasına tutulmuştum. Bir gece Orduevinin üst kat odalarının birinde ateşler içinde yatıyordum. Arada kulağıma müzik sesleri, kadın-erkek kahkahaları geliyordu. Hatırladım ki, aşağıda 30 Ağustos balosu verilmektedir.
Kâh sesleri duyuyor, kâh kendimden geçiyordum. Durumumu iyi görmediğim için olacak, odamı kilitlemiştim... Gecenin bir saatinde kapı yavaşca açıldı ve elektrik düğmesi çevrildi... Yüksek rütbeli bir askerî doktor, arkasından bir kaç doktor daha, merasim kıyafeti ile girdiler...'azrail doktor üniformasıyla ve yardımcılarıyla geliyor...' diye düşündüm. Fakat tebessümle ve şefkatle yaklaştıklarını görünce ferahladım.
Kimi nabzıma, kimi ateşime, kimi gözüme baktı... Hatırımı sordular... 'Geçmiş olsun' deyip ayrılırlarken yüksek rütbeli olanın, ötekilere fısıltı halinde 'Sabah hastahaneye...' dediğini duydum.
Sabahleyn gerçekten birkaç sıhhıye eri, beni sedyeye bindirip arabaya yerleştirdi. Hastahaneye götürüp yatırdı.
Odamdaki diğer hastalar yattığım yatağın, bir gün önce rahmetli olmuş bir hastadan boşaldığını söylediler...'Yoksa yatak bulamazdın...' demek istiyorlardı.
Gördüğüm büyük alâka için içimden Allah'a şükrederken, bu alâkaya kimin, neyin vesile olduğunu merak ediyordum. Meseleyi ziyaretime gelen arkadaşlardan öğrendim.
30 Ağustos balosunda zaman zaman dans edilir, cephe hatıraları ve fıkralar anlatılır ve şiirler okunurken, meslektaşım, benim gibi yedek subay Kemal Dağlıoğlu 'Bir de ben okuyayım' demiş... Oku demişler. 'bayrak'ı okumuş... Kemal çok güzel şiir okurdu... Bir kaç defa okutmuşlar...'Bu kimin? ' demişler... Dağlıoğlu koltuğa kendini attıktan sonra, parmağıyla tavanı göstererek 'Bunu yazan adam yukarıda 40 dereceyle yatıyor' cevabını vermiş.
Bu alâkayı Bayrağın bana şefaâti bildiğimi söylemezsem hatıra eksik kalır...
***
Malatya'da lise müdürlüğünden azlimden sonraki günlere rastlayan bir müsamerede talebelerimden biri Bayrağı okumuş... Hakkımda TAHKİKAT YAPILIRKEN 'okulun müsameresinde kendi şiirini OKUTMUŞSUN, REKLAMINI YAPTIRMIŞSIN' SUÇLAMASI ile de karşılaştım.
-Okutan ben değildim. Fakat, ben okutmuş olsam bile, bu, nihayet tevazua aykırıdır, kanuna, nizama aykırı bir hareket değildir cevabını verdim.
Bu olayı da Bayrağın bana 'Şiirimle epey şımardın. Ben bu kadar şımarıklığı sevmem' demesişeklinde yorumladım.
***
'Bayrak' şiirini BALTALAMAYA, KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞANLAR da oldu. Bunların kimler olduğu tahmin edilebilir. 'samimiyetsizlik', 'ısmarlama','basitlik' gibi suçlamalar sökmeyince başka çarelere de BAŞ VURULDU.
Biri, Adana' da bir gece iki üç arkadaşla konuşurken ' Bayrak şiiri Rus Bayrağı için yazılmıştır' demiş. Arkadaşlar inanır, hayret eder görünerek, lafı uzatmamışlar. İddianın sahibini çıkmaz sokağa çekerek cevabı dille değil, elle vermişler.
Bayrak şiirini böyleleri ÇÜRÜTEMEDİ. Fakat, onu bazı takvimlere ve bazı okul kitaplarına alan dostlar, şiire, SONKITASINI ATMAK SURETİYLE SUİKAST YAPMIŞ oldular, elleri kırılsın.'
Üstadımızın bu anılarını niye ele aldığıma birazdan geleceğiz. Ancak, İstiklâl Marşından sonra Türk Şiir tarihinde en üst sıralarda olan gene Akif'in Çanakkale Şehitlerine şiiriyle, Arif Hocamızın Bayrak şiiridir. Şu halde BAYRAK şiirini inceleyelim önce;
HECE SAYISI OLARAK
****************************
Ey-ma-vi-gök-le-rin/be-yaz-ve- kı-zıl- sü-sü=6+7=13
Kız-kar-de-şi-min- ge-lin-li-ği/, şe-hi-di-min- son- ör-tü-sü =9+8=17
I-şık-ı- şık,/ dal-ga -dal-ga -bay-ra-ğım=4+7=11
Se-nin- des-ta-nı-nı- o-ku-dum/, se-nin-des-ta-nı-nı- ya-za-ca-ğım.=9+10=19
Sa-na- be-nim -gö-züm-le/ bak-ma-ya-nın=7+4=11
Me-za-rı-nı- ka-za-ca-ğım.=4+4=8..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Se-ni- se-lam-la-ma-dan/ u-çan- ku-şun=7+4=11
Yu-va-sı-nı / bo-za-ca-ğım.=4+4=8..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Dal-ga-lan-dı-ğın -yer-de/ ne- kor-ku,-ne- ke-der=7+6=6=13
Göl-gen-de- ba-na- da,/ ba-na- da- yer- ver=6+5=11
Sa-bah- ol-ma-sın,/ gün-ler- doğ-ma-sın/ ne-çı-kar=5+5+3=13
Yur-da- ay- yıl-dı-zı-nın / ı-şı-ğı- ye-ter =7+5=12
Sa-vaş -bi-zi -kar-lı -dağ-la-ra / gö-tür-dü-ğü -gün=9+5=14
Kı-zıl-lı-ğın-da- ı-sın-dık=5+3=8..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=22
Dağ-lar-dan- çöl-le-re / dü-şür-dü-ğü-gün=6+5=11
Göl-ge-ne- sı-ğın-dık=6..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=17
Ey -şim-di -süz-gün /rüz-gar-lar-da-dal-ga-lı=57=12
Ba-rı-şın -gü-ver-ci-ni /sa-va-şın- kar-ta-lı=7+6=13
Yük-sek -yer-ler-de /a-çan- çi-çe-ğim=5+5=10
Se-nin -al-tın-da- doğ-dum=7
Se-nin -di-bin-de -ö-le-ce-ğim=9
Ta-ri-him- şe-re-fim-/şi-i-rim, -her-şe-yim=6+6=12
Yer -yü-zün-de / yer- be-ğen=4+3=7..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Ne-re-ye -di-kil-mek-/ is-ter-sen=6+3=9
Söy-le -se-ni /o-ra-ya di-ke-yim=4+6=10..........................]]HER İKİ MISRA TOPLAMI=19
Ve kafiyeleri:
süsü/örtüsü
bayrağım/yazacağım
*
kazacağım
bozacağım
*
keder
ver
-]mısra içinde günler
yeter
*
götürdüğü
düşürdüğü
ısındık
sığındık
*
dalgalı
kartalı
çiçeğim
öleceğim
*
beğen
istersen
şiirim[-mısra içinde
herşeyim
dikeyim.
Şimdi bazı dostlar bu serbest şiirdir, neden hece sayısını inceliyorsunuz diyebilirler. Arif Hocam aruzu da heceyi de mükemmel bilen ve yazan bir şairdi rahmetli. Bayrak gibi önemli bir konuda hece veya aruz yazmadı da tıpkı aruz ve hece tadı veren bu şiiri kaleme aldı?
Sonra, bu kafiye yapısı; bu serbest şiirde hece sayısı?
Bunlara ne buyurulur?
13 Hece
17
11
19
*
19
19
*
13
11
13
12
*
22
17
*
12
13
10
7
9
*
19
19
Şimdi de ARUZ olarak inceleyelim;
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü=Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün
Kız kardeşimin gelinliği =Mef'ûlü / mefâ'ilün / fe'ûlün
Şehidimin son örtüsü = Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Işık ışık dalga dalga bayrağım = Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Senin destanını okudum= Fe'ûl / fe'ûlün / fe'ûl / fe'ûl
Senin destanını yazacağım= Mefâ'ilün / mefâ'ilün / fe'ûlün
*
Sana benim gözümle bakmayanın= Fe'ilâtün / mefâ'ilün / fe'ilün
Mezarını kazacağım= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Seni selâmlamadan uçan kuşun= Fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilün
Yuvasını bozacağım= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder= Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün
Gölgende bana da bana da yer ver= Mefâ'ilün / mefâ'ilün / fe'ûlün
Sabah olmasın günler doğmasın ne çıkar = Mef'ûlü / mefâ'îlün / mef'ûlü / fe'ûlün
Yurda ay yıldızının ışığı yeter = Müfteilün / müfteilün / müfteilâtün
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün= Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün
Kızıllığında ısındık= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün= Fe'ilâtün / mefâ'ilün / fe'ilün
Gölgene sığındık= Mef'ûlü / mefâ'îlün
Ey şimdi süzgün rüzgârlarda dalgalı= Mef'ûlü / mefâ'îlün / mef'ûlü / fe'ûlün
Barışın güvercini savaşın kartalı= Fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûl
Yüksek yerlerde açan çiçeğim= Mefâ'îlün / mefâ'îlün / fe'ûlün
Senin altında doğdum= Mefâ'îlün / mefâ'îlün
Senin dibinde öleceğim= Fe'ûl / fe'ûlün / fe'ûl / fe'ûl
Tarihim şerefim şiirim her şeyim= Fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün / fe'ûlün
Yer yüzünde yer beğen= Fâ'ilâtün / fâ'ilün
Nereye dikilmek istersen= Fe'ûl / fe'ûlün / fe'ûl / fe'ûl
Söyle seni oraya dikeyim= Mef'ûlü / mefâ'ilün / fe'ûlün
Servetifünun dönemi dahil, ARUZ'u kullanan Türk şairleri, devamlı olarak bir TÜRK ARUZU arayışı içinde olmuşlar, aruzla konuşma dilimizi bir araya getirmişler, kalıpları keserek, bir çeşit SERBEST ARUZ ortaya koymuşlar, bir şiir bünyesinde birkaç aruz kalıbını birlikte kullanmışlardır.
Bence BAYRAK şiiri, yukarıda da görüleceği gibi bir SERBEST ARUZ çalışmasıdır. Sesin millî duyguları da içine alarak raksı çok mükemmel olduğu için de çok kolay akılda kalmakta ve ezberlenmektedir.
Mekânı Cennet, kabri nur olsun Hocam, üstadım Arif Nihat ASYA'nın.. Bugün bizler, ne yazık ki, asla o' nun yerini dolduramadık. Bu gidişle de dolamayacağı bir gerçek...
Ama şu da değişmez bir gerçektir : Türk bayrağı hep dalgalanacak. Bayrağımız dalgalandıkça da Arif Hocamın bu şiiri okunacaktır.