11/02/2015, 11:44
ZİYA OSMAN SABA ŞİİRİNİN GEOMETRİSİ
Mustafa CEYLAN
-İnceleme-
"Ne harabiyim, ne harabati/Kökü mazide olan bir âtiyim"
Özellikle genç şairlerimizin, özellikle de "serbest şiir"e tutkun genç şairlerimizin muhakkak okumaları, incelemeleri ve şiirinin teknik, taktik ve tarzını bilmeleri gerektiğine inandığım bir şair Ziya Osman Saba.
1910-1957 yılları arasında kısa denecek zaman dilimine sığdırdığı hayatında, sade, yalın bir şiir geometrisi dokuyan Ziya Osman Saba, şiire "HECE" ile başlamış, "hecenin belli kalıplarını ustalıkla kullanmış, "şiirini biteviyelikten kurtaran bir İÇ AHENGİ yaratabilmiştir. Ziya, sonraları SERBEST yazmaya başlamıştır. O, bir ankete verdiği cevapta şunları söyler :
"-Yedi Meş'ale zamanında çoğumuzda bir TEŞBİH, bir RESİM merakı vardı. Hep bir ŞEYİ BİR ŞEYE BENZETMEYE UĞRAŞIR, KENDİMİZİ SEMBOLİST Sayardık. Bizden sonra yetişenler ŞEKLİ KIRDI. Ben de sevinçle onlara uydum. Zamanla YALIN SÖZÜN KIYMETİNİ ANLADIM. Duyduklarımı, olduğu gibi, SÜSSÜZ, YAPMACIKSIZ SÖYLEMEYE ÇALIŞIYORUM artık. ŞİİRİN BEŞERİ OLDUĞU NİSBETTE HAFIZALARDA KALACAĞINA İNANIRIM.*"
-1-
Evet, SADE, YALIN, SÜSSÜZ, YAPMACIKSIZ bir SÖYLEM... İşte bu... BİR ŞEYİ BİR ŞEYE BENZETMEDEN, ŞEKLİN KIRILDIĞI bir şiir... Saba şiirinin özü de bu...
Bana "Hocam yazdığım şu şiire vaktiniz olursa bir bakar mısınız?" diye soran genç kardeşlerime, senelerden beri söylemek istediğimin özeti Ziya Osman Saba'nın yukarıdaki sözlerinde mevcut. Genç şairlerimize, şiirlerinde ( GİBİ, KADAR, DEK, BENZER, MİSAL, ÖRNEK, ÖRNEĞİN ) kelimelerini yasaklamak ve onların SÖYLEM ÇIKMAZINA DÜŞMEMELERİNİ SAĞLAMAK isteyişimin sebebi...
Kelimeye ruh verme sanatı olan şiir, bir şeyin bir şeye benzetilmesiyle(gibi, kadar vs lerle), resim ve fotoğraf tekniğinden kurtularak kendi yatağını bulmakta, şaire kendi tarz ve üslubunu oluşturmasına fırsat vermektedir. Aksi takdirde, hep TARİF ve TANIMLARDAN meydana gelen bir DOKU oluşumuyla, resim ve fotoğrafın etkisinde kalmakta, sonuçta YAVAN, TADSIZ-TUZSUZ, ETKİSİZ bir şiir ortaya çıkmakta. Genç şairlerimizde bu handikap var, bunu aşmaları şart. Bunu, bu çıkmazı aşmaları için, TEŞBİH -BENZETME sevdasından vaz geçebilmeliler... İllâ ki bir şeyi, bir şeye benzetmek zorunda değiller. Kelimeyi kelimeyle BÜTÜNLEŞTİRMELİLER, İKİ AYRI KELİMEYİ BİR ARAYA GETİREREK, aradaki gibi, kadar, dek benzetenlerini kaldırarak, adeta YEPYENİ-canlı, diri bir KELİME BÜTÜNLÜĞÜ-SÖYLEMİ elde edebilmeliler. Genç kardeşlerimden yıllardır istediğim bu benim.
Elbette, TEŞBİH ve TASVİR' den faydalanacaklar. Faydalanmasınlar demiyorum. Ancak, bilsinler ki, bir DOĞA olayını, bir manzarayı FOTOĞRAF ve RESİM, kelimelerden evvel ve olanca sade ve yalın haliyle ortaya koyar, anlatıverir. O halde şiirin, resimden ve fotoğraftan DAHA ETKİLİ ve KALICI olmasını istiyor isek, ŞEKLİ KIRMALI, RESİM YAPMA-TARİF VE TANIMLAMALARDAN kaçınmak gerekir. İş ve eylemi KELİMENİN bizatihi kendisine yaptırmak gerekir. GİBİ, KADAR, MİSAL, BENZERLERLE bir başkasına yüklediğimiz FİİLİ, o başkasının omzundan indirip kendi ASLİ KELİMEMİZİN omzuna Yunus'un alıç heybesi yapıp asabilmeliyiz...
Gene tekrar ediyorum, genç şairlerimiz, BİR ŞEYİ BİR ŞEYE BENZETMEYİNİZ, “GİBİ, KADAR, DEK” kelimelerini mümkün olduğunca şiirinizin geometrisinde kullanmayınız...
-2-
Ziya Osman Saba şiirinin, YAZIM TEKNİĞİ de çok önemli ve dikkat çekicidir. Bu bakımdan da ÖRNEK alınası bir niteliği vardır.
Saba, SERBEST şiirde AHENGİ yakalayabilmek için, HECE'nin KAFİYE ve REDİF VAZGEÇİLMEZLERİNİ ustalıkla kullanarak ahengi yakalamıştır.
Şimdi Saba'nın şu dizelerine bakalım. Dikkat edilmesi için özellikle bazı harfleri büyük harfle yazacağım.
"Bir ağaç gölgesi, bir rüzgâr ötedEN
Allah'ım! DünyadAN bir karış topRAK,
KavgaSIZ, gürültüSÜZ üstünde,
Mesut olunaCAK..."
**
"Gözlerimin önünde hep aynı beyaz ev.
Ki çıkıp mezarlarından anneMİZ, babaMIZ DA,
Beyaz evimize yerlEŞECEKLER,
Uzun kış geceleri onlar da araMIZDA
Göz göze bakışacak, mangalı EŞECEKLER...
**
İşte, BÜYÜK HARFLERLE belirtmeye çalıştığım kelimelerin raksına bakın olur mu?
Demek ki, HECE'nin KAFİYE ile sağladığı RİTMİ-AHENGİ, Saba, SERBEST şiirde kullanmış ve bunda da başarılı olmuştur.
-3-
Ziya osman Saba, HECE şiirlerinde de, KAFİYE dizilişini ÇAPRAZ veya SARMAL yapmış, böylece şiirini biteviyelikten kurtarmıştır.
"Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraBER
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yoSUN.
Ürkmeden su içsinler yavaşça suSUN,suSUN
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinLER...
Kafiye yapısı : a-b-b-a
---
"Sizleri görüyorum, bahçemizdeki ÇAMLAR,
Bütün gün gölgesinde oynadığım dost baDEM.
Derken dallardan, ılık iniveren akŞAMLAR:
Evine dönen babam, canda bekleyen anNEM.
Kafiye yapısı : a-b-a-b
-4-
Ziya osman Saba şiirinin geometrisi, şairin kendi hayatı ve yaşadığı zaman dilimi ve yaşama biçimi ile de uyumludur. "Yeniden yeni" olmak, daha doğarken ölmemek için, YAŞAYAN DİL-YAŞAYAN TÜRKÇEyi kullanmış, sade ve YALIN olmayı yeğ tutmuştur. Kendisi de orta halli bir memur ailesinin evlâdı olduğu için, ömrü boyunca GÖSTERİŞ, TANTANA VE MEŞHUR OLMAKtan kaçmış, bir bankada sıradan memur ve kamu matbaasında düzeltmen olarak çalışmıştır. Kaderci, şükürcü bir anlayış sergilemiştir. Şiirlerinde de bu anlayışı bulmaktayız. Zorlama, mucize ve ileri hayâl dereceleri yoktur. Küçük ve basit meselelerden MUTLULUK ve HAZ duyarak, mutluluğu yakalamak hedefinde olmuştur Saba...
İçinde taşıdığı o masum, saf, temiz mesut çocuğu bir ömür içinde yaşatan bir şairdir. Dünyayı iyi taraflarıyla görmüş, bardağın dolu tarafından olaylara bakmıştır.
-5-
Türk Edebiyatı tarihinde ömrü kısa süren, az yaşayan, 47 yaşında vefat etmiştir-şairlerimizden birisidir. Ölümü hayatın sonu olarak görmemiş, aksine “ölüm, hayatın bir devamıdır “ diye düşünmüş, bu bakımdan da ölümü KORKUNÇ değil, OLAĞAN bir hadise olarak algılamıştır. Mütevazi kişiliğini şiirinin geometrisiyle örtüştüren bir kelime kuyumcusudur Saba...
-6-
Genç şairlerimize tavsiyem, Ziya Osman Saba şiirlerini yakından incelemeleri olacaktır.
Saygılarımla...
------------------------
(*)GÖZLER, H. Fethi, Yunustan Bugüne Türk Şiiri, Syf:530, İnkılap ve Aka Kitabevi yyn, İst.1981
Mustafa CEYLAN
-İnceleme-
"Ne harabiyim, ne harabati/Kökü mazide olan bir âtiyim"
Özellikle genç şairlerimizin, özellikle de "serbest şiir"e tutkun genç şairlerimizin muhakkak okumaları, incelemeleri ve şiirinin teknik, taktik ve tarzını bilmeleri gerektiğine inandığım bir şair Ziya Osman Saba.
1910-1957 yılları arasında kısa denecek zaman dilimine sığdırdığı hayatında, sade, yalın bir şiir geometrisi dokuyan Ziya Osman Saba, şiire "HECE" ile başlamış, "hecenin belli kalıplarını ustalıkla kullanmış, "şiirini biteviyelikten kurtaran bir İÇ AHENGİ yaratabilmiştir. Ziya, sonraları SERBEST yazmaya başlamıştır. O, bir ankete verdiği cevapta şunları söyler :
"-Yedi Meş'ale zamanında çoğumuzda bir TEŞBİH, bir RESİM merakı vardı. Hep bir ŞEYİ BİR ŞEYE BENZETMEYE UĞRAŞIR, KENDİMİZİ SEMBOLİST Sayardık. Bizden sonra yetişenler ŞEKLİ KIRDI. Ben de sevinçle onlara uydum. Zamanla YALIN SÖZÜN KIYMETİNİ ANLADIM. Duyduklarımı, olduğu gibi, SÜSSÜZ, YAPMACIKSIZ SÖYLEMEYE ÇALIŞIYORUM artık. ŞİİRİN BEŞERİ OLDUĞU NİSBETTE HAFIZALARDA KALACAĞINA İNANIRIM.*"
-1-
Evet, SADE, YALIN, SÜSSÜZ, YAPMACIKSIZ bir SÖYLEM... İşte bu... BİR ŞEYİ BİR ŞEYE BENZETMEDEN, ŞEKLİN KIRILDIĞI bir şiir... Saba şiirinin özü de bu...
Bana "Hocam yazdığım şu şiire vaktiniz olursa bir bakar mısınız?" diye soran genç kardeşlerime, senelerden beri söylemek istediğimin özeti Ziya Osman Saba'nın yukarıdaki sözlerinde mevcut. Genç şairlerimize, şiirlerinde ( GİBİ, KADAR, DEK, BENZER, MİSAL, ÖRNEK, ÖRNEĞİN ) kelimelerini yasaklamak ve onların SÖYLEM ÇIKMAZINA DÜŞMEMELERİNİ SAĞLAMAK isteyişimin sebebi...
Kelimeye ruh verme sanatı olan şiir, bir şeyin bir şeye benzetilmesiyle(gibi, kadar vs lerle), resim ve fotoğraf tekniğinden kurtularak kendi yatağını bulmakta, şaire kendi tarz ve üslubunu oluşturmasına fırsat vermektedir. Aksi takdirde, hep TARİF ve TANIMLARDAN meydana gelen bir DOKU oluşumuyla, resim ve fotoğrafın etkisinde kalmakta, sonuçta YAVAN, TADSIZ-TUZSUZ, ETKİSİZ bir şiir ortaya çıkmakta. Genç şairlerimizde bu handikap var, bunu aşmaları şart. Bunu, bu çıkmazı aşmaları için, TEŞBİH -BENZETME sevdasından vaz geçebilmeliler... İllâ ki bir şeyi, bir şeye benzetmek zorunda değiller. Kelimeyi kelimeyle BÜTÜNLEŞTİRMELİLER, İKİ AYRI KELİMEYİ BİR ARAYA GETİREREK, aradaki gibi, kadar, dek benzetenlerini kaldırarak, adeta YEPYENİ-canlı, diri bir KELİME BÜTÜNLÜĞÜ-SÖYLEMİ elde edebilmeliler. Genç kardeşlerimden yıllardır istediğim bu benim.
Elbette, TEŞBİH ve TASVİR' den faydalanacaklar. Faydalanmasınlar demiyorum. Ancak, bilsinler ki, bir DOĞA olayını, bir manzarayı FOTOĞRAF ve RESİM, kelimelerden evvel ve olanca sade ve yalın haliyle ortaya koyar, anlatıverir. O halde şiirin, resimden ve fotoğraftan DAHA ETKİLİ ve KALICI olmasını istiyor isek, ŞEKLİ KIRMALI, RESİM YAPMA-TARİF VE TANIMLAMALARDAN kaçınmak gerekir. İş ve eylemi KELİMENİN bizatihi kendisine yaptırmak gerekir. GİBİ, KADAR, MİSAL, BENZERLERLE bir başkasına yüklediğimiz FİİLİ, o başkasının omzundan indirip kendi ASLİ KELİMEMİZİN omzuna Yunus'un alıç heybesi yapıp asabilmeliyiz...
Gene tekrar ediyorum, genç şairlerimiz, BİR ŞEYİ BİR ŞEYE BENZETMEYİNİZ, “GİBİ, KADAR, DEK” kelimelerini mümkün olduğunca şiirinizin geometrisinde kullanmayınız...
-2-
Ziya Osman Saba şiirinin, YAZIM TEKNİĞİ de çok önemli ve dikkat çekicidir. Bu bakımdan da ÖRNEK alınası bir niteliği vardır.
Saba, SERBEST şiirde AHENGİ yakalayabilmek için, HECE'nin KAFİYE ve REDİF VAZGEÇİLMEZLERİNİ ustalıkla kullanarak ahengi yakalamıştır.
Şimdi Saba'nın şu dizelerine bakalım. Dikkat edilmesi için özellikle bazı harfleri büyük harfle yazacağım.
"Bir ağaç gölgesi, bir rüzgâr ötedEN
Allah'ım! DünyadAN bir karış topRAK,
KavgaSIZ, gürültüSÜZ üstünde,
Mesut olunaCAK..."
**
"Gözlerimin önünde hep aynı beyaz ev.
Ki çıkıp mezarlarından anneMİZ, babaMIZ DA,
Beyaz evimize yerlEŞECEKLER,
Uzun kış geceleri onlar da araMIZDA
Göz göze bakışacak, mangalı EŞECEKLER...
**
İşte, BÜYÜK HARFLERLE belirtmeye çalıştığım kelimelerin raksına bakın olur mu?
Demek ki, HECE'nin KAFİYE ile sağladığı RİTMİ-AHENGİ, Saba, SERBEST şiirde kullanmış ve bunda da başarılı olmuştur.
-3-
Ziya osman Saba, HECE şiirlerinde de, KAFİYE dizilişini ÇAPRAZ veya SARMAL yapmış, böylece şiirini biteviyelikten kurtarmıştır.
"Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraBER
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yoSUN.
Ürkmeden su içsinler yavaşça suSUN,suSUN
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinLER...
Kafiye yapısı : a-b-b-a
---
"Sizleri görüyorum, bahçemizdeki ÇAMLAR,
Bütün gün gölgesinde oynadığım dost baDEM.
Derken dallardan, ılık iniveren akŞAMLAR:
Evine dönen babam, canda bekleyen anNEM.
Kafiye yapısı : a-b-a-b
-4-
Ziya osman Saba şiirinin geometrisi, şairin kendi hayatı ve yaşadığı zaman dilimi ve yaşama biçimi ile de uyumludur. "Yeniden yeni" olmak, daha doğarken ölmemek için, YAŞAYAN DİL-YAŞAYAN TÜRKÇEyi kullanmış, sade ve YALIN olmayı yeğ tutmuştur. Kendisi de orta halli bir memur ailesinin evlâdı olduğu için, ömrü boyunca GÖSTERİŞ, TANTANA VE MEŞHUR OLMAKtan kaçmış, bir bankada sıradan memur ve kamu matbaasında düzeltmen olarak çalışmıştır. Kaderci, şükürcü bir anlayış sergilemiştir. Şiirlerinde de bu anlayışı bulmaktayız. Zorlama, mucize ve ileri hayâl dereceleri yoktur. Küçük ve basit meselelerden MUTLULUK ve HAZ duyarak, mutluluğu yakalamak hedefinde olmuştur Saba...
İçinde taşıdığı o masum, saf, temiz mesut çocuğu bir ömür içinde yaşatan bir şairdir. Dünyayı iyi taraflarıyla görmüş, bardağın dolu tarafından olaylara bakmıştır.
-5-
Türk Edebiyatı tarihinde ömrü kısa süren, az yaşayan, 47 yaşında vefat etmiştir-şairlerimizden birisidir. Ölümü hayatın sonu olarak görmemiş, aksine “ölüm, hayatın bir devamıdır “ diye düşünmüş, bu bakımdan da ölümü KORKUNÇ değil, OLAĞAN bir hadise olarak algılamıştır. Mütevazi kişiliğini şiirinin geometrisiyle örtüştüren bir kelime kuyumcusudur Saba...
-6-
Genç şairlerimize tavsiyem, Ziya Osman Saba şiirlerini yakından incelemeleri olacaktır.
Saygılarımla...
------------------------
(*)GÖZLER, H. Fethi, Yunustan Bugüne Türk Şiiri, Syf:530, İnkılap ve Aka Kitabevi yyn, İst.1981