11/02/2015, 11:54
ONLAR
Mustafa CEYLAN
Onlar, onbirlerden evel, dokuzdan sonralar. Ve on, tele on'u yok ettikten sonra telefonda devrim yaptı da romen rakamıyla bir çarpıldı(X)ki, sormayın gitsin!
On parmağı on defa on hüner sergiledi boğazımızda zat-ı muhteremin de beyaz camda devamlı dans etmeye devam ediyor. İnsan biraz düşünür, der ki, ben bu emeklilere ne verdim ki onlardan destek ve alkış bekleyeceğim der... Der demesine de, on kara çalıverir on parmağıyla yüzümüze de gözümüz göremez olur, ondan korkarım ben.
Aslında ona göre hava hoş. Onbire göre iki yalı kavağı sallanış. Siz, dokuzun dokuz doğurmak için kıvranışını seyredin hele... Ona buna dil uzatmaya başladığında ekrandaki, kumandaya anında basmaktan başka çare mi var?
Onamış gitmiş ne gelirse Hüsnü abi... Bize züğürt tesellisi...
Bize onarıcı bir onaltılık düşse, o da ondan mümkün değildir. garanti o engeller, biliyorsunuz!
On paralık olmadan, henüz on sekizine gelmemiş onların çilesine bakalım istiyorum.
Onur belgesi almadan onur kurulundan, bugün size on tondan daha ağır bir meseleyi sunayım diye dönüp durmaktayım işte.
Size onları anlatacağım ya, gözümün önünden gitmeyen bir manzara var.
Dünya kenti Antalya' nın tam merkezinde Kalekapısı'nda, cemi cümle turistlerin ekipler halinde gelip, gezip, geçtiği yerde, akşam üstü, olanca soğuğa rağmen bir kız çocuğu gördüm, ufacıktı ve dileniyordu.
O kızcağızı, geçenlerde de o civarda gördüğümü anımsadım bir anda.
Yüzüme bakıyordu sorgucu gözlerle.
Şaşırdım...
"Bu yavrucuğu bu saatte burada dilendireni bir yakalasam, dünyanın kaç bucak olduğunu gösterirdim" diye, söylenip geçtim.
Siz de yaşadığınız şehirde onlara hep rastlıyorsunuzdur, eminim!
Bir de istatistiklerin kuru gürültü yalansı şablon seslerine kulak veresim geldi.
Neymiş?
"1990’dan bu yana çocuk ölüm oranlarının yarı yarıya azaldığı belirtilse de, sayı halen çok yüksekmiş"
"BM, 2012’de 6.6 milyon çocuğun 5 yaşına erişmeden öldüğünü açıklamış"
"BM, dünya genelinde yaşanan çocuk ölümlerinin geçtiğimiz yıl 6.6 milyon olduğunu da söylemiş."
" Veee yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ölümlerin yarısı, Nijerya, Kongo, Hindistan, Pakistan ve Çin’de gerçekleşmiş."
Evet bu gelenekselleşmiş, beylik lâfladan oluşan şablon sesi işte.
Aynı ses, teneke renkli sesiyle konuşmaya devam ederek diyor ki:
"BM ÇOCUK FONU RAPORUNA GÖRE DÜNYADA GEÇEN YIL, BEŞ YAŞIN ALTINDAKİ 6 MİLYON 300 BİN ÇOCUK HAYATINI KAYBETTİ. ÇOCUK ÖLÜMLERİNİN ÖNDE GELEN NEDENLERİ İSE, ZATÜRRE, SITMA, İSHAL VE YETERSİZ BESLENME OLARAK SIRALANIYOR."
"Çocuk ölümlerinin ana nedeni ise hastalıktır.
Beş yaşına ulaşmadan çocukların ölümüne neden olan hastalıkların başında sıtma, zatürree ve ishal geliyor.Bu hastalıklar, günde yaklaşık 6 bin çocuğun ölümüne neden oluyor.
Beslenme yetersizliği de ölümlerin neredeyse yarısından sorumlu olan bir diğer önemli etken."
Ve teneke ses, uzaydan seslenir gibi seslenmeye devam ediyor:
"Her yıl ortalama bir milyon 250 bin doğum meydana geliyor. Yaklaşık 300 bin doğum ya doğum öncesi ya da doğum sonrası ölümle sonuçlanıyor."
Veee ülkemiz;
Ülkemizde doğumların yaklaşık 150 bini (yüzde 10,9’u) kendiliğinden düşük, 130 bini isteyerek yapılan düşük, 20 bini de ölü doğum ile neticeleniyor. Yetkililer, düşüklerin ve ölü doğumların geçmiş yıllara göre düşüş gösterdiğine dikkat çekiyor."
Buyurun buradan yakın diyemiyorum.,
Acı tablo bu.
Oysa onlar, oysa o, Kalekapısı'nda akşam alacasının o soğuğunda, yalın ayaklarıyla beton kaldırımlar üzerinde gelen geçenlere avuç açan çocuk, evet o çocuk yok mu, o çocuk girmekte rüyalarıma. Onu dilendirene kızdığımı farketmiş gibi, gündüz düşlerimde, gece baş ucumda dikelmekte o kız. Sonra çoğalmakta bir anda ve yüzlerce çocuk olup çıkmakta.
Önlüğü yok üstünde. Ben mavi önlüklü ve beyaz yakalı çocukların kurdelasına tutkunum zaten. En çok okul bahçelerinde at kuyruğu saçlarıyla tenefüslerde sağa sola koşuşturmalarını beklemişim...
Arif Nihat Asya Hocam da onlar'dan bahsetmiş. demiş ki:
"ONLAR
I
Mânalı gülüşler doğmuş gülücüklerinden..
Giydikleri de farklı, artık
Çocuk önlüklerinden.
Onlar, o yavrular nereye gitti
Ayırmak kolay değil şimdi
Küçüklerini büyüklerinden.
Daha şahane olacak, belli
Yarın getirecekleri
Bugün götürdüklerinden.
Nasıl oldu bu iş Tanrı'm; ne zaman
Taştılar basmalarından,
Bürümceklernden...
Ki henüz dün, ninnilerdi dilekleri;
Gece aydınlatırdı rüyalarını
Yıldızlarla ateşböcekleri.
Ve düne kadar yiyecekleri
Kuşyemiydi...İçecekleri,
Annelerin yüksüklerinden !"
Arif Nihat Asya
Evet, anne yüksüğü... Çocuk gelinlere de törenin zoraki taktığı metal yuvarlak.
Şu habere bir bakın hele:
"Niğde’de 2 ay önce intihar ettiği ileri sürülen 13 yaşındaki çocuk gelin H.Ü.’nün kayınpederi tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan geniş soruşturma kapsamında çocuk gelin H.Ü.’nün intihar etmediği, kayınpeder R.A. (60) tarafından öldürüldüğü iddia edilerek, Savcılık tarafından tutuklanarak Niğde E Tipi kapalı cezaevine gönderildiği öğrenildi. Olay, Çayırlı Köyü'nde 12 Ekim 2014 tarihinde Çayırlı köyünde meydana geldi. İddiaya göre, H.Ü. ile İ. A. birbirlerine gönüllerini kaptırdı. Bir süre arkadaşlık yapan H.Ü. ile İ.A. evlenmek istedi. Hazırlıkların tamamlanmasının ardından H.Ü. ile çiftçilik yapan İ.A., Haziran ayında düğün yapılarak nikahsız birlikte yaşamaya başladı.
Çocuk gelin 12 Ekim 2014 tarihinde H.Ü., İ.A.’nın babasına ait ruhsatsız tabancayı alıp odasına geçtiği, ardından tabancayla başına ateş ettiği ileri sürülmüştü."
Buyurun bakalım. Haydi çıkın da beyaz cama nurlu ufuklardan bahsedin, ben de sizi alkışlayayım ha? Geçiniz bir kalem efendim. Geçiniz!
Alın size bir haber daha:
"Gençliğin ölümcül tehlikesi bonzai dün İstanbul, Ankara ve Samsun'da 3 gencin daha ölümüne yol açtı. Bunlarla birlikte haber ajanslarına düşen bonzai kaynaklı ölüm sayısı son bir ayda 19'a ulaştı. Uzmanlar bu rakamın gerçekte daha da yüksek olduğunu belirtti..."
Yaa işte bu...
Konuşsana beyaz camda. Haydi bunu da anlatsana! Konuşamazsın yavru kuş! Konuşamazsın!
İnadına direniyosun değil mi, "asgari ücreti" yükseltmemek için.
Ya güldürme adamı Hocam!
Aile reformuymuş, yapma Allasen!
Önce asgari ücreti halletmen gerekir, ne diye topu taca atıyorsun?
Ve elbette işsizlik.
Öyle akraba, tarikat, uzantı, yeğenlere balon ve kadayıf kadrolar, bu çocukların, sokak çocuklarının babalarına 25'lik sakız ha?
Bütün bu olumsuz tabloya rağmen Arif Nihat Asya Hocamız "Onlar" diye ezelden ebede onların türksünü söylemekte.
Bakın nasıl?
"ONLAR
II
İlâhî san'atından, aşka ikrâmın eserler var..
Ki tartılmış göğüsler, ölçülerden çıkma bellerdir.
Ve burdan en yakışmış, en mükemmel süsler, onlarda
İpek tüller, duvaklardır; gümüş pullarla tellerdir.
..............Biz - ancak - şimdi farkettik..
..............Bu, böyleymiş ezellerdir.
Kucaklardır, koyunlardır, dudaklardır karanlıkta...
Sabah-lâkin-olanlardan habersiz kollar, ellerdir;
Gelişmiş gövdeler üstünde sâkin, mutlu yüzlerle
Öpülmekten, tadılmaktan güzelleşmiş güzellerdir.
..............Biz -ancak-şimdi farkettik..
..............Bu, böyleymiş ezellerdir."
Arif Nihat Asya
ve gelelim çocuk işçiler meselesine...
"Ülkemizde çocuk işçilerin sayısı tam olarak bilinmemesine rağmen, bazı istatistikler ölümle buruna buruna yaşamlarını sürdürmeye çalışan çocuklar için diğer seçeneğin okumak değil çalışmak olduğunu gösteriyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de çalıştırılan çocuk işçiler, 6- 17 yaş grubunun yüzde 10,2’sini oluşturuyor. Bu da her on çocuktan birinin çalıştığı anlamına geliyor. Eğitim-Sen’in verilerine göre, ilköğretim çağındaki nüfusun yüzde 5’inin eğitim hakkından yararlanamadığı Türkiye’de, yapılan araştırmalar 1999 – 2005 yılları arasında toplam 436 bin 614 çocuğun ilköğretim diplomasına sahip olmadan okuldan ayrıldığını ortaya koyuyor.
Yine Eğitim-Sen’in verilerine göre mevsimlik tarım işçiliği yapan çocuklar sınıf arkadaşlarına göre okulu 38 gün erken terk ederken, 32 gün geç başlıyorlar. Bu durumda tarım işçiliği yapan çocuklar, iki ay eğitim ve öğretimden uzak kalıyorlar."
Eeee?
Eee'si şu?
Trilay lay lom!
Jambon, sucuk ve salam.
Ohh diloylom!!!
Bu hakikat aynasını hangi duvara vurayım? Hangi seçim beyannamesinin hangi sayfasına kırık cam tozlarından gül dikeyim ha?
Okullar önümüzdeki günlerde tatile girecekler. Görün bakın, o öğrencilerin bazlarının sokağa dilenmeye çıkarıldıklarını görün de, o ses Türkiye yarışması yapın, olmaz mı?
O ses evet, o ses...
Çocuk sesi.. Sesleri...
Soma'nın öksüz çocuklarının yürek sesleri, sizi uyutmaz ki. Ben biliyorum. Kesinlikle uyutmaz. Cemal Süreya, "Sizin hiç Babanız Öldü mü?" diye sormuştu "Üvercinka"sında, duymadınız mı?
Ya o anasız çocuklar?
O yıkılan aile direklerinin, çatıların altında kalan yavrular?
Acilen çözüm bulmamız gereken meselelerden birisidir "Onlar"...
Onlar gülerse, ülke güler.
Arif Nihat Asya Hocamızın da derdi onlardı.
Onun bu konudaki son sözleriyle konumuza nokta koyalım şimdilik, olur mu?
"ONLAR
III
Ba'zan içimizdeler, kilitli;
Ba'zan dilimizde adlariyle.
Önden, yandan tamamlanırken
Yüz hatları gövde hatlariyle
Onlar bize sevdirir hayâtı
Yumuşak ve sıcak hayatlariyle.
Birgün bizi kendi göklerinde
Onlar uçurur kanadlariyle.
Evler ısınır nefeslerinden;
Dolsun odalar da tadlariyle !"
Arif Nihat Asya
Haa az kalsın unutuyordum. Arif Hocamızın "Taş Bebekler" diye isim taktığı, öteki-onlara da bir kaç mısra sözü var. Onu da okuyalım, buyurun:
ONLAR
Aktör ararlar
Oyunları için;
Yazar yetiştirirler
Yayınları için;
Çeyiz beklerler kuzeyden
Düğünleri için..
Orakları olur
Boyunları için;
Çekiçleri vardır
Beyinleri için!
Arif Nihat Asya"
Mustafa CEYLAN
Onlar, onbirlerden evel, dokuzdan sonralar. Ve on, tele on'u yok ettikten sonra telefonda devrim yaptı da romen rakamıyla bir çarpıldı(X)ki, sormayın gitsin!
On parmağı on defa on hüner sergiledi boğazımızda zat-ı muhteremin de beyaz camda devamlı dans etmeye devam ediyor. İnsan biraz düşünür, der ki, ben bu emeklilere ne verdim ki onlardan destek ve alkış bekleyeceğim der... Der demesine de, on kara çalıverir on parmağıyla yüzümüze de gözümüz göremez olur, ondan korkarım ben.
Aslında ona göre hava hoş. Onbire göre iki yalı kavağı sallanış. Siz, dokuzun dokuz doğurmak için kıvranışını seyredin hele... Ona buna dil uzatmaya başladığında ekrandaki, kumandaya anında basmaktan başka çare mi var?
Onamış gitmiş ne gelirse Hüsnü abi... Bize züğürt tesellisi...
Bize onarıcı bir onaltılık düşse, o da ondan mümkün değildir. garanti o engeller, biliyorsunuz!
On paralık olmadan, henüz on sekizine gelmemiş onların çilesine bakalım istiyorum.
Onur belgesi almadan onur kurulundan, bugün size on tondan daha ağır bir meseleyi sunayım diye dönüp durmaktayım işte.
Size onları anlatacağım ya, gözümün önünden gitmeyen bir manzara var.
Dünya kenti Antalya' nın tam merkezinde Kalekapısı'nda, cemi cümle turistlerin ekipler halinde gelip, gezip, geçtiği yerde, akşam üstü, olanca soğuğa rağmen bir kız çocuğu gördüm, ufacıktı ve dileniyordu.
O kızcağızı, geçenlerde de o civarda gördüğümü anımsadım bir anda.
Yüzüme bakıyordu sorgucu gözlerle.
Şaşırdım...
"Bu yavrucuğu bu saatte burada dilendireni bir yakalasam, dünyanın kaç bucak olduğunu gösterirdim" diye, söylenip geçtim.
Siz de yaşadığınız şehirde onlara hep rastlıyorsunuzdur, eminim!
Bir de istatistiklerin kuru gürültü yalansı şablon seslerine kulak veresim geldi.
Neymiş?
"1990’dan bu yana çocuk ölüm oranlarının yarı yarıya azaldığı belirtilse de, sayı halen çok yüksekmiş"
"BM, 2012’de 6.6 milyon çocuğun 5 yaşına erişmeden öldüğünü açıklamış"
"BM, dünya genelinde yaşanan çocuk ölümlerinin geçtiğimiz yıl 6.6 milyon olduğunu da söylemiş."
" Veee yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ölümlerin yarısı, Nijerya, Kongo, Hindistan, Pakistan ve Çin’de gerçekleşmiş."
Evet bu gelenekselleşmiş, beylik lâfladan oluşan şablon sesi işte.
Aynı ses, teneke renkli sesiyle konuşmaya devam ederek diyor ki:
"BM ÇOCUK FONU RAPORUNA GÖRE DÜNYADA GEÇEN YIL, BEŞ YAŞIN ALTINDAKİ 6 MİLYON 300 BİN ÇOCUK HAYATINI KAYBETTİ. ÇOCUK ÖLÜMLERİNİN ÖNDE GELEN NEDENLERİ İSE, ZATÜRRE, SITMA, İSHAL VE YETERSİZ BESLENME OLARAK SIRALANIYOR."
"Çocuk ölümlerinin ana nedeni ise hastalıktır.
Beş yaşına ulaşmadan çocukların ölümüne neden olan hastalıkların başında sıtma, zatürree ve ishal geliyor.Bu hastalıklar, günde yaklaşık 6 bin çocuğun ölümüne neden oluyor.
Beslenme yetersizliği de ölümlerin neredeyse yarısından sorumlu olan bir diğer önemli etken."
Ve teneke ses, uzaydan seslenir gibi seslenmeye devam ediyor:
"Her yıl ortalama bir milyon 250 bin doğum meydana geliyor. Yaklaşık 300 bin doğum ya doğum öncesi ya da doğum sonrası ölümle sonuçlanıyor."
Veee ülkemiz;
Ülkemizde doğumların yaklaşık 150 bini (yüzde 10,9’u) kendiliğinden düşük, 130 bini isteyerek yapılan düşük, 20 bini de ölü doğum ile neticeleniyor. Yetkililer, düşüklerin ve ölü doğumların geçmiş yıllara göre düşüş gösterdiğine dikkat çekiyor."
Buyurun buradan yakın diyemiyorum.,
Acı tablo bu.
Oysa onlar, oysa o, Kalekapısı'nda akşam alacasının o soğuğunda, yalın ayaklarıyla beton kaldırımlar üzerinde gelen geçenlere avuç açan çocuk, evet o çocuk yok mu, o çocuk girmekte rüyalarıma. Onu dilendirene kızdığımı farketmiş gibi, gündüz düşlerimde, gece baş ucumda dikelmekte o kız. Sonra çoğalmakta bir anda ve yüzlerce çocuk olup çıkmakta.
Önlüğü yok üstünde. Ben mavi önlüklü ve beyaz yakalı çocukların kurdelasına tutkunum zaten. En çok okul bahçelerinde at kuyruğu saçlarıyla tenefüslerde sağa sola koşuşturmalarını beklemişim...
Arif Nihat Asya Hocam da onlar'dan bahsetmiş. demiş ki:
"ONLAR
I
Mânalı gülüşler doğmuş gülücüklerinden..
Giydikleri de farklı, artık
Çocuk önlüklerinden.
Onlar, o yavrular nereye gitti
Ayırmak kolay değil şimdi
Küçüklerini büyüklerinden.
Daha şahane olacak, belli
Yarın getirecekleri
Bugün götürdüklerinden.
Nasıl oldu bu iş Tanrı'm; ne zaman
Taştılar basmalarından,
Bürümceklernden...
Ki henüz dün, ninnilerdi dilekleri;
Gece aydınlatırdı rüyalarını
Yıldızlarla ateşböcekleri.
Ve düne kadar yiyecekleri
Kuşyemiydi...İçecekleri,
Annelerin yüksüklerinden !"
Arif Nihat Asya
Evet, anne yüksüğü... Çocuk gelinlere de törenin zoraki taktığı metal yuvarlak.
Şu habere bir bakın hele:
"Niğde’de 2 ay önce intihar ettiği ileri sürülen 13 yaşındaki çocuk gelin H.Ü.’nün kayınpederi tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan geniş soruşturma kapsamında çocuk gelin H.Ü.’nün intihar etmediği, kayınpeder R.A. (60) tarafından öldürüldüğü iddia edilerek, Savcılık tarafından tutuklanarak Niğde E Tipi kapalı cezaevine gönderildiği öğrenildi. Olay, Çayırlı Köyü'nde 12 Ekim 2014 tarihinde Çayırlı köyünde meydana geldi. İddiaya göre, H.Ü. ile İ. A. birbirlerine gönüllerini kaptırdı. Bir süre arkadaşlık yapan H.Ü. ile İ.A. evlenmek istedi. Hazırlıkların tamamlanmasının ardından H.Ü. ile çiftçilik yapan İ.A., Haziran ayında düğün yapılarak nikahsız birlikte yaşamaya başladı.
Çocuk gelin 12 Ekim 2014 tarihinde H.Ü., İ.A.’nın babasına ait ruhsatsız tabancayı alıp odasına geçtiği, ardından tabancayla başına ateş ettiği ileri sürülmüştü."
Buyurun bakalım. Haydi çıkın da beyaz cama nurlu ufuklardan bahsedin, ben de sizi alkışlayayım ha? Geçiniz bir kalem efendim. Geçiniz!
Alın size bir haber daha:
"Gençliğin ölümcül tehlikesi bonzai dün İstanbul, Ankara ve Samsun'da 3 gencin daha ölümüne yol açtı. Bunlarla birlikte haber ajanslarına düşen bonzai kaynaklı ölüm sayısı son bir ayda 19'a ulaştı. Uzmanlar bu rakamın gerçekte daha da yüksek olduğunu belirtti..."
Yaa işte bu...
Konuşsana beyaz camda. Haydi bunu da anlatsana! Konuşamazsın yavru kuş! Konuşamazsın!
İnadına direniyosun değil mi, "asgari ücreti" yükseltmemek için.
Ya güldürme adamı Hocam!
Aile reformuymuş, yapma Allasen!
Önce asgari ücreti halletmen gerekir, ne diye topu taca atıyorsun?
Ve elbette işsizlik.
Öyle akraba, tarikat, uzantı, yeğenlere balon ve kadayıf kadrolar, bu çocukların, sokak çocuklarının babalarına 25'lik sakız ha?
Bütün bu olumsuz tabloya rağmen Arif Nihat Asya Hocamız "Onlar" diye ezelden ebede onların türksünü söylemekte.
Bakın nasıl?
"ONLAR
II
İlâhî san'atından, aşka ikrâmın eserler var..
Ki tartılmış göğüsler, ölçülerden çıkma bellerdir.
Ve burdan en yakışmış, en mükemmel süsler, onlarda
İpek tüller, duvaklardır; gümüş pullarla tellerdir.
..............Biz - ancak - şimdi farkettik..
..............Bu, böyleymiş ezellerdir.
Kucaklardır, koyunlardır, dudaklardır karanlıkta...
Sabah-lâkin-olanlardan habersiz kollar, ellerdir;
Gelişmiş gövdeler üstünde sâkin, mutlu yüzlerle
Öpülmekten, tadılmaktan güzelleşmiş güzellerdir.
..............Biz -ancak-şimdi farkettik..
..............Bu, böyleymiş ezellerdir."
Arif Nihat Asya
ve gelelim çocuk işçiler meselesine...
"Ülkemizde çocuk işçilerin sayısı tam olarak bilinmemesine rağmen, bazı istatistikler ölümle buruna buruna yaşamlarını sürdürmeye çalışan çocuklar için diğer seçeneğin okumak değil çalışmak olduğunu gösteriyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de çalıştırılan çocuk işçiler, 6- 17 yaş grubunun yüzde 10,2’sini oluşturuyor. Bu da her on çocuktan birinin çalıştığı anlamına geliyor. Eğitim-Sen’in verilerine göre, ilköğretim çağındaki nüfusun yüzde 5’inin eğitim hakkından yararlanamadığı Türkiye’de, yapılan araştırmalar 1999 – 2005 yılları arasında toplam 436 bin 614 çocuğun ilköğretim diplomasına sahip olmadan okuldan ayrıldığını ortaya koyuyor.
Yine Eğitim-Sen’in verilerine göre mevsimlik tarım işçiliği yapan çocuklar sınıf arkadaşlarına göre okulu 38 gün erken terk ederken, 32 gün geç başlıyorlar. Bu durumda tarım işçiliği yapan çocuklar, iki ay eğitim ve öğretimden uzak kalıyorlar."
Eeee?
Eee'si şu?
Trilay lay lom!
Jambon, sucuk ve salam.
Ohh diloylom!!!
Bu hakikat aynasını hangi duvara vurayım? Hangi seçim beyannamesinin hangi sayfasına kırık cam tozlarından gül dikeyim ha?
Okullar önümüzdeki günlerde tatile girecekler. Görün bakın, o öğrencilerin bazlarının sokağa dilenmeye çıkarıldıklarını görün de, o ses Türkiye yarışması yapın, olmaz mı?
O ses evet, o ses...
Çocuk sesi.. Sesleri...
Soma'nın öksüz çocuklarının yürek sesleri, sizi uyutmaz ki. Ben biliyorum. Kesinlikle uyutmaz. Cemal Süreya, "Sizin hiç Babanız Öldü mü?" diye sormuştu "Üvercinka"sında, duymadınız mı?
Ya o anasız çocuklar?
O yıkılan aile direklerinin, çatıların altında kalan yavrular?
Acilen çözüm bulmamız gereken meselelerden birisidir "Onlar"...
Onlar gülerse, ülke güler.
Arif Nihat Asya Hocamızın da derdi onlardı.
Onun bu konudaki son sözleriyle konumuza nokta koyalım şimdilik, olur mu?
"ONLAR
III
Ba'zan içimizdeler, kilitli;
Ba'zan dilimizde adlariyle.
Önden, yandan tamamlanırken
Yüz hatları gövde hatlariyle
Onlar bize sevdirir hayâtı
Yumuşak ve sıcak hayatlariyle.
Birgün bizi kendi göklerinde
Onlar uçurur kanadlariyle.
Evler ısınır nefeslerinden;
Dolsun odalar da tadlariyle !"
Arif Nihat Asya
Haa az kalsın unutuyordum. Arif Hocamızın "Taş Bebekler" diye isim taktığı, öteki-onlara da bir kaç mısra sözü var. Onu da okuyalım, buyurun:
ONLAR
Aktör ararlar
Oyunları için;
Yazar yetiştirirler
Yayınları için;
Çeyiz beklerler kuzeyden
Düğünleri için..
Orakları olur
Boyunları için;
Çekiçleri vardır
Beyinleri için!
Arif Nihat Asya"