ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
TAHİR KUTSİ MAKAL'IN Gazi Aşık Hasan Dede KİTABI (1)
#1
Tahir Kutsi MAKAL’ın AŞIK HASAN DEDE Kitabı Üzerine(1)


Mustafa CEYLAN
(Makal üstadın sağlığında yapılmış bir çalışmamız)
**************************************

Kitabın Adı: Aşık Hasan Dede 
Kapak Düzeni, Bülent Engez 
Dizgi, Teker 
Baskı, Çetin Matbaacılık 
Yayınlayan, Toker Yayınevi, 100 Büyük Edip ve Şair Dizisi 
No: 48 
Toker yayınları arasında. 100 Büyük Edip ve Şair Dizisi’nde Tahir Kutsi’nin Aşık Veysel, Karacaoğlan ve Köroğlundan sonra Aşık Hasan Dede kitabı yayınlandı. Böylece, Türk kültürünün altın halkalarından birisi daha gün ışığına çıkarılarak, kütüphanelerimizi kaynak kitap olarak süsledi. 

Kitap, 112 sayfadan ve üç ana bölümden meydana gelmiştir. Yıllarca Tameşvarlı Hasan Dede adı ile edebiyat tarihçileri ve araştırmacıların bahsettiği Hasan Dede’mizin özbe öz Türk olduğu ve Kırıkkale’nin bugün Hasan Dede ismini taşıyan Kasabasına kendi adını veren dede’mizin olduğunu ispatlayan önemli bir araştırma kitabı. Tahir Kutsi, bu kitabıyla Türk kültür hayatına önemli bir eser daha kazandırmış bulunmaktadır. 

Ben de Ankara’nın Elmadağ ilçesi doğumluyum ve dolayısıyla Hasan Dede Kasabası’nın komşusu bir yerleşim yerindenim. Çocukluğumdan beri Hasan Dede’nin öykülerini, menakıbnamelerini büyüklerimin anlattıklarından dinlemişimdir. Elmadağ ilçesi alevi-bektaşi geleneğine bağlı değildir. Ancak, benim ilçemde de Hasan Dede’nin manevi bir nüfuzu sürekli canlı tutulmuştur. Çocuğu olmayan kadınlar yılın belirli ayında Hasan Dede türbesine ziyarete giderler, orada dua ettikten sonra, mutlaka çocuğunun olduğunu bizzat görmüşümdür. 

Hasan Dede kasabası, Türkiye’nin en güzel üzümü ve en güzel karpuzunun üretildiği bir yerdir. Şarabı ve ev yapımı rakısı oldukça ünlüdür. Elmadağ köylerindeki düğünlerde Hasan dede’nin rakısı ve karpuzu ile üzümü özel önem atfedilir ve ağır misafirlere ikram edilirdi. Çocukluğum hep Hasan Dede efsanelerini dinleyerek geçmiştir. Kasabamızın birbirine çok yakın olmasından kaynaklanan bu etkileşim, öteden beri bende de çok merak uyandırmış, araştırmalarımı Hasan Dede üzerine yoğunlaştırmıştım. Kutsi, beni de bu eseriyle büyük bir manevi yükten kurtarmış oldu. 

Tahir Kutsi’nin bu eseri Hasan Dede kasabasına verilmiş önemli bir hizmet olmanın yanı sıra, Orta Anadolu kültürünü ortaya koyan Anadolu’yu Türkleştiren ulu zatlar dizisine de bir halka katmış olmaktadır. 

Eserin “Aşık Hasan Dede’yi Sunuş” giriş takdim yazısında Tahir Kutsi Makal “Bu kitap, 20 yıllık bir çalışmanın ürünüdür.” Dedikten sonra, 1973 yılında 21 günlük bir Romanya gezisiyle Tameşvar kentine gidip Hasan Dede’nin mezarı olduğu iddia edilen mezarı ziyaret ettiğini, 1975’de Kırıkkale’nin Hasan Dede kasabasında bir kere daha araştırma yaptığını, can dostlarıyla sohbetlerde bulunduğunu belirterek 'Suyunu içtik hasandede kasabasının, gülünü derdik, şerbetini, şarabını yudumladık. Pekmeziyle doyduk' demektedir. 

1985’de Eskişehir’de yapılan I.Uluslararası Türk Halk Edebiyatı seminerine “Hüsan Dede Gerçeği” konulu bildirisi ile katılan Makal’a seminerde Dede Gerçeği’nin üniversitece araştırma olduğunu yapılan bu çalışmanın kısa zamanda yayınlanacağını belirtmesi üzerine, Romanyalı bilim adamı Prof. Dr. Mihail Guboğlu’nun bilimsel bir asabiyetle buna cevap verdiğini bildirmektedir. Bunun üzerine, 1995 ve 1987 yıllarında Atatürk Üniversitesi’ndeki konferanslarında Hasan Dede üzerinde özellikle ve ısrarla durduğunu belirterek, maalesef üniversitenin denildiği gibi bir araştırma veya tez çalışması yaptırmadığını üzülerek görmüş ve 1988 yılında yayınlamayı düşündüğü bu eseri, sağlık nedenlerinin araya girmesiyle ancak 1995 yılına nasip olduğunu ifade etmektedir. 

Tahir Kutsi, takdim yazısını; 

“Eksiğiyle, fazlasıyla, eğrisiyle, doğrusuya, “Gazi Aşık Hasan Dede” kitabı kültür ve sanat dünyasının görüşüne sunulmuştur. İlk defa kitap hacminde işlenen değerli halk ozanı Hasan Dede’ye ait yeni bilgilere ve bulgulara açığız. İleriki baskılarda, yanlışlıkları düzeltmeye, eksikleri gidermeye de açığız.” Sözleriyle bitirmektedir. 

Eserin “Kısa Biyografi- Gazi Aşık Hasan Dede Kimdir? ” başlıklı yazısında: 
Hasan Dede’miz kısaca anlatılmıştır. 

Makal, 
Dede'miz hakkında: 

“Türk Halk Edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir. Bektaşilerin en çok sevdiği ozanların başında yer alır. Hasan Dede, XVII. Yüzyılda yaşamıştır. Karaman’da medrese tahsilini tamamlamış, orduya katılarak Rumeli’nde bir çok savaşta bulunmuştur. Sazı ve sözü ile, dinsel telkinleri ile ordu mensuplarına moral vermiştir. Tameşvar’ın terki (1683) , Budin’in düşmesi (1686) , Belgrad’ın kaybı (1688) gibi ikinci Viyana bozgunundan sonraki olaylar üzerine deyişleri, ağıtları vardır. 1695’de Padişah II Mustafa, esasen eserlerini beğenmiş, kendisi de şair olan Padişah, Hasan Dede’yi bol maaşla emekli etmiştir. 

İstanbul’da kalması istenmişse de o Anadolu’yu tercih ederek bugün, kendi adını alan Hasandede köyüne yerleşmiştir. Kırıkkale iline 10 kilometre uzaklıktaki Süleymanlı (sonra Çukurcak, sonra Hasandede) köyüne dervişler ile yerleşen Hasan Dede, burada bağ dikerek, bostan ekerek geçinmiştir. İyi ve büyük karpuz yetiştirdiği için “Karpuzu büyük” sıfatıyla anılmıştır. 

Gazi Aşık Hasan Dede, bulunduğu çevrede sohbetleri ve deyişleriyle geniş bir ün salmış, adı etrafında menkıbeler oluşmuştur. 

Halkın diliyle, hece ölçüsüyle söylediği gibi aruz ölçüsüyle de şiirler yazmıştır. 

Arapça, Farsça bilen Bektaşı “dede”leri arasında yer aldığı için ayrıca saygı uyandırmıştır. 

Beydili aşiretinden, Özbeöz Türk olan Aşık Hasan Dede’nin türbesi Hasandede Cami’nin avlusundaki türbe olup saygıyla ziyaret edilmektedir. 

Şiirlerinden bir kısmı dergi ve kitaplarda yayınlanmıştır.' Demektedir. 

Gazi Hasan Aşık Dede’nin Kimliği başlığı altında Makal: 

“Gazi Aşık Hasan Dede”, Özbeöz Türk’dür. Türkiyeli’dir. Ve mezarı da Türkiye’dedir. Halk edebiyatı araştırıcıları, birbirlerinden aktararak, Gazi Aşık Hasan Dede’yi şu anda Romanya sınırları içinde bulunan Timeşuara (Temeşvar) da doğduğunu, orada yaşadığını ve mezarının da orada bulunduğunu yazmışlardır. 

Romanya’nın bu şehrinde ve mezar haritasında yaptığımız araştırmada Aşık Hasan Dede adına rastlayamadık. Şiirlerinden ve eldeki belgelerden hareketle, Kırıkkale ilinin Hasandede kasabasındaki türbenin Hasan Dede’ye ait olduğu kanısına vardık. Yine bu kasabada ve Ankara’daki, İstanbul’daki akrabalarının elindeki “secere tablosu,”cönklerdeki şiirleri, halkın belleğindeki deyişleriyle Hasan Dede’nin Keskin ve Kırıkkale çevresinde “yaşamakta” olduğunu belirledik. 

Hasan Dede, Türkmen boylarından Beydili aşireti mensubudur. Osmanlı Ordusuna katılarak savaşlara girdiği gerçektir. Ancak Aşık Hasan bazı kaynaklarda ileri sürüldüğü gibi devşirme Hristiyan çocuğu değil, özbe öz Türk’dür. O kadar ki, “Menakıpname”lerde onun, Horasan’dan geldiği ileri sürülmektedir. 

Dedikten sonra 

XVII. Yüzyılda yaşayan Hasan Dede, şiirlerinde zaman içinde Kul Hasan, Aşık Hasan, Garip Hasan isimlerini de kullanmıştır. 

Edebiyat tarihçileri ona “Tameşvarlı Gazi Aşık Hasan Dede” adıyla anmışlardır. Gazi Aşık Hasan Dede, çeşitli konularda deyişler söylemiştir. “Budin Türküsü” ve “Tameşvar Türküsü”nden başka en tanınan deyişi “Eşrefoğlu al haberi… dizisi ile başlayanıdır. Eşinden ayrılan dağlar ve Dedim-dedi’li bir eseri de ünlenmiştir. 

Hece ve aruz ölçüsüyle eserler veren Hasan Dede’nin cönklerden ve halkın belleğinden derlenen şiirleri de görüldükten sonra, onun ne derece güçlü bir ozan olduğu ortaya çıkmaktadır.' 

Demektedir. 

Tahir Kutsi; 

Alevi-Bektaşiler arasında en sevilen, sayılan yedi yıldız şair şunlardır. Nesimi, Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Fuzuli, Kul Himmet, Yemini, Virani, Hasan Dede’nin deyişleri incelenirse, bu”Yıldızlar” arasında kendisine de yer vermek gerekmektedir demektedir. 

“Gazi Aşık Hasan Gazalarda” başlığı altında Makal, Hasan Dede, Anadolu’da yetişerek yanıp piştikten sonra, tahminimizce, Rumeli’den Anadolu ordu birliklerinin çağrılması üzerine Avrupa yakasına geçmiştir. 

Bilindiği gibi Osmanlı Ordusunda dervişlere, tekke ve dergâh mensuplarına da çok iş düşerdi. Alp-erenler, gönül adamları ya önceden giderek halkı gönülden fethederler yahut bizzat cenge katılarak savaşırlardı. 

Selçuklu döneminde de “Ahi birlikleri” aynı işi görürdü. Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş yıllarında Geyikli Baba ve öteki erenlerin Bursa’yı mânevi fetihleri de buna örnektir. Yıldırım Beyazıt’ın damadı ünlü bilgin ve sanat adamı Emir Sultan’ın da dervişleriyle İstanbul kuşatmasına katıldığı bilinmektedir. 

Rumeli’ne ise Sarı Saltuk, Gül Baba gibi bir çok gönül eri gitmiş, Müslüman Türk’ ün adalet ve barış bayrağını dikmiştir. 

Gazi Aşık Hasan Dede de Karaman dolayından Rumeli’ne savaşlara böylece katılmıştır. 

Bu gazalarda Hasan Dede, kahramanlık duygularını deyişleriyle körükleyerek, Yeniçerilere “ders”ler vererek morallerini yüksek tutmuştur. Savaşa girmiş ve muhakkak yaralanmış olmalı ki, kendisine “Gazi” ünvanı verilmiştir. 

Gazi Aşık Hasan Dede, yaşadığı çağın olaylarına da deyiş ve destanlarında yer vermiştir. Tameşvar’ın terki (1683) , Belgard’ın kaybı (1688) , Budin’in düşmesi (1686) üzerine söylediği ağıtlar, yüzyıllarca dilden düşmemiş, gönüllerden silinmemiştir. 

Demektedir. 

Prof. M. Fuat Köprü’nün Saz Şairleri isimli eserinin birinci cildinde sayfa 129’daki tesbitinin yanlışlığını ortaya koyan Tahir Kutsi, Köprülü’nün Hasan Dede’yi Tameşvarlı gösterdiğini, oysa, gerçeğin böyle olmadığını ifade etmektedir. 

“Tameşvar Değil, Süleymanlı (Çukurcak) başlığı altında Tahir Kutsi, Edebiyatımızda geniş ufuklar açan birçok bilinmeyen konuya aydınlıklar getiren Prof. Fuat Köprülü’nün tespitlerine saygı duyarız. Hasan Dede konusundaki görüşlerinde tereddüd notlarımız vardır. Dedikten sonra, tereddüdlerini maddeler halinde sıralamaktadır. 

Tahir Kutsi, eserinde Hasandede Kasabası hakkında bilgi vermiş bulunmaktadır. 

Verdiği bilgi aynen şöyledir. 

“Bugün Kırıkkale il merkezine on kilometre uzaklıkta bulunan Hasandede kasabası tarihi bir yerleşim merkezidir. Türkmen boyları tarafından kurulmuştur. Kale tepe ve Kırıkköy’ün birleşmesiyle kurulu ve gelişen, Makina Kimya Endüstrisi tesislerinin kurulmasıyla büyüyen ve il merkezi olan Kırıkkale’den İlk adı Süleymanlı idi. Gelişip “kaza” olduktan sonra “Çukurcak” adı verildi. Daha sonra “İkikol” adıyla anıldı ve en sonunda yetiştirdiği Hasan Dede’nin anısına saygı ifadesi olarak Hasandede olarak değiştirildi. 

Kırıkkale çevresinde, köyden yetişen kimselerin adını köye isim olarak verme geleneği vardır. Bazı köylerin isimleri şöyledir. Aşağı Mahmutlar, Hacıbalı, Karaahmetli, Karacaali, Koçubaba, Balışeyh, Aydınşıh, Battalobası, Haydardede, Hüseyinobası, İzzettinköy, Kenanobası, Gazi Aşık Hasan Dede'ye atfen Hasandede adını almış bulunan bu yerleşim birimi hakkında 17. yüzyılda yaşamış olan ünlü bilgin Katip Çelebi, “Cihannüma-Dünyayı Gösteren” isimli eserinde şöyle demektedir, 

“Çukurcak, Engürü’den bir merhale Şark’da kasabasız bir kazadır. Alma Dağı bunun yaylasıdır. Bir ruh’u bülend ve hoş abu yaylakları ve çam ve ardıç vesair, esnaf, escara müstemil bir meşhur dağdır. Livai Engürü’de (Ankara) sakin yörükane müteallik bir kaza dır. Kadınları şehirden şehre gezip maslahatlarını görür. Mahsus yeri yoktur. Haymana, Alma Dağı(Elmadağı) zeylinde Çukurcak bunun şimalinde Engürünün nahiyesi ve havası hümayundadır. Kurası mamur ve halkımız yaf ve misafirperver destanlardır.Bir ucu tâ Turgut eline ulaşır. Ve bu nahyede bir germabei Hüdayi vardır ki, balçığına marazlı girip şifa bulur. Bu nahye halkı ekser atlar ve develer beslerler ki alâsı bunda bulunur. 

“Gazi Aşık Hasan Dede Köyünde” başlığı altında Nice gâzâdan sonra Aşık Hasan Dede, anlaşıldığına göre, gençliğinde eğitim gördüğü Karaman’a adıyla ikikol’a, bugünkü Hasandede kasabasına gelip yerleşmiştir. Hasan Dede, bu köyde bir “zaviye” kurmuş, beldeyi yaşanılır, çalışılır, geçinilebilir bir belde durumuna getirmiştir. Padişah fermanı ile ikikol’da geniş bir arazi, Hasan Dede’ye tahsis edilmiştir. 
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi