11/02/2015, 17:18
Tahir Kutsi MAKAL’ın “KARACAOĞLAN” Kitabı (3)
Mustafa CEYLAN
********************
Karacaoğlan açıktan, açığa şuralıyım deyip kestirmiyor. Esasen böyle demesi imkânı da yok. Karaaoğlan’ın yaşadığı sıralarda, Türkmenler genellikle göçebe hayatı sürüyorlar. Yazın tarlalarda, kışın kışlıklarda yaşıyorlar. Karacaoğlan,”Yaylamız Bulgar dağıdır” diyor. “Binboğa'dır benim ilim” diyor.Toros dağlarının eteklerinde yaylayan Türkmen oymaklarını dolaşıyor Karacaoğlan, saz çalıp türkülerini söylüyor, göç eden güzelleri görüp vuruluyor.
Kırıkhan’dan yüklediler göçünü
Mor sümbülle donattılar saçını
Elâ gözlüm ayrı çekmiş göçünü
Bizim elden bir tomurcuk gül gitti..
Bir bakıyorsun Erzurum’da Karacaoğlan... Bir bakıyorsun Mardin’degörünüyor, Şam’da Mısır’da, Aydın, Tokat, Ankara, Konya, Diyarbakır’da gönül eğlendiriyor. Karacaoğlan.
“Adı sanı bilinmedik ellere
Gitmeyince gönül yârdan ayrılmaz”
Diyerek adı sanı bilinmedik ülkelere, Avrupa illerine uzanıyor. Bir yâr için diyar, diyar dolaşıyor. Demir çarık, demir asa bütün Anadolu’yu geziyor. Kâh gözüyle illerde elâ gözlüsünü arıyor.
Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u
Acap gezsem ela gözlüm var m’ola
Güzeller durağı Tokat, Engür’ü
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Hey geri de deli gönül hey geri
Adana, İlbeyi, Göksun, Teker’i
Otuz iki sancak, Diyarbekir’i
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Hesiri de deli gönül hesiri
Deryada dönüyor kıral yesiri
Halep, Trabulus, koca Mısır’ı
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Yeşil ördek yayılıyor çimende
Mehdi günü doğar ahir zamanda
Kürtte,Hindistan’da, Çin’de, Yemen’de
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Yeşil ördek sulanıyor gölekte
Altın küpe şavk veriyor kulakta
Cennet-i âla’da, huri melekte
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Mecliste içerler demi kanyadan
Güzel seven murad alır dünyadan
Kayseri’den, Karaman’dan, Konya’dan
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Mardin’den de Karacaoğlan Mardin’den
Çeken bilir ayrılığın derdinden
Koçhisar’dan, Hasandağı’n ardından
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Engürü - Ankara’nın eski adı, İlbeyi, Kilis’in bir bucağı, Göksun Maraş’ın ilçesi, Tekirköy İçel’de bir köy. Karacaoğlan’ın gezip dolaştığı yerler. İller,ilçeler, köyler. Trablus, Mısır, Yemen, Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş sınırı içinde “otuz ki sancak” tan bazıları.
Acem illerinden misafir geldim
Yol bilmenem Sunam, nerden gideyim
Şöyle bir yavrunun semtin uğradım
Dilber kerem eyle, konuk al beni
Aradığı Türkmen güzeli, rastladığı güzeller Türkmen oymakları içinde,
Afşar beylerinde gördüm bir güzel
Kozan arasında çeker göçünü
Kadir Mevlâm öğmüş kendi yaratmış
Sırma ile karıştırmış saçını
Aşık, ayağı ve dili çevik gerek demişlerdir.
Karacaoğlan gezip tozmayı yiğitlikten bellemiştir. Ardına alarak azık torbasıyla sazını, binerek arap atına, o yayladan bu yaylaya, dağları birbirine kavuşturmuştur.
Kalk gidelim Balkaman’dan yukarı
Oturup durana devlet yaramaz
Yiğidin bir başı gezginci gerek
Yiğit gezmeyince adam olamaz
Amik ovasına uzanmıştır. Payas’a varmıştır.
Nideyim dünyada malı
Boyunca giyinmiş alı
Payas’ın da portakalı
Sevsem öldürürler, sevmesem öldüm'
demiştir. Karacaoğlan, 'Güzel sevmek koç yiğide ar değil' demiştir.Güzel sevmek için, aradığı, kaybettiği, elinden kaçırdığı güzeli, aramak için dağlara çıkmış, ovalara inmiş dağlara seslenmiştir.
Çukurova bayramlığını giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Subat ayı kış yelini kovarken
Cennet demek sana yakışır dağlar…
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız birbirine inanır
Her çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar, yakışır dağlar,
Karacaoğlan, gezdiği yerlerde tabiatın çeşitli güzelliklerine, yurt köşelerine “güzellemeler' söylenmiştir. Anadolu’nun özellikle Çukurova bölgesi, Torosların eteklerini gezerken, daha önce övdüğü dağların “bela”sını görmüş, kahra uğramıştır. Dağlar yâr alıp gitmiştir. Dağlar boranıyla, soğuğu ile nice genç gelinleri, yiğit delikanlıları dondurmuştur. Nice sürüleri oralarda kurt kapmıştır. 'Bize mesken oldu yaylalar, dağlar' diyen Karacaoğlan; zaman gelmiş, sevincinin, öfkeli halinin her türlü durumunun arkadaşı olan “sazına” sarılmış, iç acısını mısralara dökmüştür.
Yüce dağlar ne kararıp pusarsın
Aştı derler nazlı yâri başından
Oturmuş derdime dert mi katarsın
Alem sele gitti gözüm yaşından
Balta değsin ormanların kurusun
Gazel olsun yaprakların çürüsün
Top, top olsun geyiklerin yürüsün
Avcıların avın alsın peşinden
Sarp kayalarını taşçılar delsin
Tomurcuk güllerin yadeller alsın
Yârin emaneti var senin olsun
Sakla dağlar boranından kışından
Fenasın da Karacaoğlan fenasın
Od düşe de döne, döne yanasın
Yüce dağlar sen de bana dönesin
Ayrılasın yâreninden eşinden…
Karacaoğlan’ın yârinden ayrılığının, dağlara, tepelere kızgınlığının, kırgınlığının işareti Mut ilçesindedir. Yüzyıllardanberi halkın gönlünü dolduran Karacaoğlan, Mut ilçesinin Sarıkavak bucağına bağlı Çukurköy'de yatmaktadır. Çukurköyün sırtındaki Karacaoğlan tepesinde.
Tepeden yüzyıllar öncesinden sürüp gelen bir uğultu vardır. Türküye benzer, acı bir iniltiye benzer, bazen dinleyeni rahata erdiren türküye benzeyen bir uğultu. Bir rüzgâr. Bir sonu gelmeyecek esen rüzgâr. Ve rüzgârın doğrultusu, Karacaoğlan Tepesinden bir başka tepeyedir. Karacakız tepesine:
Karacaoğlan Tepesinde, halk düşüncesinin saygıyla yer verdiği Karacaoğlan yatmaktadır. Karşıki tepede, karacakız tepesinde Karacaoğlan’ın gönül yavrusu Karacakız yatmaktadır. Bir beyin kızıdır Karacakız. İsmi ya Elif'tir ya da Fadime; ya Hörü. Karacaoğlan, yayla, yayla dolaşan bir eli sazlı aşık... İşi, güçü, tarlası, sürüsü yok. Gönlü saz çalmada, düşüncesi söz bulmada. Karacakız’ın babası oymak beyi, Karacaoğlan’a sevdiğini vermemiştir.
“Zengin zengine
Herkes dengine”
Denilerek evlendirilen Karacakız’a kavuşamamıştır Karacaoğlan ve karşılıklı iki tepedeki mezarları dünyada iken buluşamadıklarının bir birlerine kavuşamadıklarının ifadesi olarak durmaktadır.
Şimdilerde Mut’un Sarıkavak bucağına bağlı Çukurköy’ün adı Karacaoğlan köyü olmuştur. Halk düşüncesin mezar olarak yer verdiği Karacaoğlan Tepesinde Karacaoğlan her haziran ayında anılmaktadır. Haziran göçün yaylaya vurduğu aydır. Yardan ayrılınca bilinmez hallere düşen dillerden dillere dolaşan,
Hey ağalar böyle m’olur
Hali yârdan ayrılanın
İner ummana dökülür
Seli yârdan ayrılanın!
Mısralarıyla Karacaoğlan Haziran ayının ortasında burada anılır.
Silifke’nin Mut’un, Gülnar’ın dilindeki Karacaoğlan, Karacakız efsanesi anlatılır ortaya... Karacaoğlan’dan bahsedilen sözler atılır.
Atadan evlâda kulaktan, kulağa anlatılmıştır bu hikâye.
Bu tepelerde Karacaoğlan... Karacaoğlan ile Karacakız’ın aşkı, kuşaktan kuşağa anlatılmış, bugüne kadar gelmiştir. Mut’un Çukurköyü’ndeki yüz evde oturan beşyüz kişi daha bir gür ve kesin sesle konuşmaktadır.
Karacaoğlan bizimdir. Karacaoğlan, Mut’un Çukurköy’ündendir.
Mustafa CEYLAN
********************
Karacaoğlan açıktan, açığa şuralıyım deyip kestirmiyor. Esasen böyle demesi imkânı da yok. Karaaoğlan’ın yaşadığı sıralarda, Türkmenler genellikle göçebe hayatı sürüyorlar. Yazın tarlalarda, kışın kışlıklarda yaşıyorlar. Karacaoğlan,”Yaylamız Bulgar dağıdır” diyor. “Binboğa'dır benim ilim” diyor.Toros dağlarının eteklerinde yaylayan Türkmen oymaklarını dolaşıyor Karacaoğlan, saz çalıp türkülerini söylüyor, göç eden güzelleri görüp vuruluyor.
Kırıkhan’dan yüklediler göçünü
Mor sümbülle donattılar saçını
Elâ gözlüm ayrı çekmiş göçünü
Bizim elden bir tomurcuk gül gitti..
Bir bakıyorsun Erzurum’da Karacaoğlan... Bir bakıyorsun Mardin’degörünüyor, Şam’da Mısır’da, Aydın, Tokat, Ankara, Konya, Diyarbakır’da gönül eğlendiriyor. Karacaoğlan.
“Adı sanı bilinmedik ellere
Gitmeyince gönül yârdan ayrılmaz”
Diyerek adı sanı bilinmedik ülkelere, Avrupa illerine uzanıyor. Bir yâr için diyar, diyar dolaşıyor. Demir çarık, demir asa bütün Anadolu’yu geziyor. Kâh gözüyle illerde elâ gözlüsünü arıyor.
Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u
Acap gezsem ela gözlüm var m’ola
Güzeller durağı Tokat, Engür’ü
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Hey geri de deli gönül hey geri
Adana, İlbeyi, Göksun, Teker’i
Otuz iki sancak, Diyarbekir’i
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Hesiri de deli gönül hesiri
Deryada dönüyor kıral yesiri
Halep, Trabulus, koca Mısır’ı
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Yeşil ördek yayılıyor çimende
Mehdi günü doğar ahir zamanda
Kürtte,Hindistan’da, Çin’de, Yemen’de
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Yeşil ördek sulanıyor gölekte
Altın küpe şavk veriyor kulakta
Cennet-i âla’da, huri melekte
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Mecliste içerler demi kanyadan
Güzel seven murad alır dünyadan
Kayseri’den, Karaman’dan, Konya’dan
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Mardin’den de Karacaoğlan Mardin’den
Çeken bilir ayrılığın derdinden
Koçhisar’dan, Hasandağı’n ardından
Acep gezsem ela gözlüm var m’ola
Engürü - Ankara’nın eski adı, İlbeyi, Kilis’in bir bucağı, Göksun Maraş’ın ilçesi, Tekirköy İçel’de bir köy. Karacaoğlan’ın gezip dolaştığı yerler. İller,ilçeler, köyler. Trablus, Mısır, Yemen, Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş sınırı içinde “otuz ki sancak” tan bazıları.
Acem illerinden misafir geldim
Yol bilmenem Sunam, nerden gideyim
Şöyle bir yavrunun semtin uğradım
Dilber kerem eyle, konuk al beni
Aradığı Türkmen güzeli, rastladığı güzeller Türkmen oymakları içinde,
Afşar beylerinde gördüm bir güzel
Kozan arasında çeker göçünü
Kadir Mevlâm öğmüş kendi yaratmış
Sırma ile karıştırmış saçını
Aşık, ayağı ve dili çevik gerek demişlerdir.
Karacaoğlan gezip tozmayı yiğitlikten bellemiştir. Ardına alarak azık torbasıyla sazını, binerek arap atına, o yayladan bu yaylaya, dağları birbirine kavuşturmuştur.
Kalk gidelim Balkaman’dan yukarı
Oturup durana devlet yaramaz
Yiğidin bir başı gezginci gerek
Yiğit gezmeyince adam olamaz
Amik ovasına uzanmıştır. Payas’a varmıştır.
Nideyim dünyada malı
Boyunca giyinmiş alı
Payas’ın da portakalı
Sevsem öldürürler, sevmesem öldüm'
demiştir. Karacaoğlan, 'Güzel sevmek koç yiğide ar değil' demiştir.Güzel sevmek için, aradığı, kaybettiği, elinden kaçırdığı güzeli, aramak için dağlara çıkmış, ovalara inmiş dağlara seslenmiştir.
Çukurova bayramlığını giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Subat ayı kış yelini kovarken
Cennet demek sana yakışır dağlar…
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız birbirine inanır
Her çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar, yakışır dağlar,
Karacaoğlan, gezdiği yerlerde tabiatın çeşitli güzelliklerine, yurt köşelerine “güzellemeler' söylenmiştir. Anadolu’nun özellikle Çukurova bölgesi, Torosların eteklerini gezerken, daha önce övdüğü dağların “bela”sını görmüş, kahra uğramıştır. Dağlar yâr alıp gitmiştir. Dağlar boranıyla, soğuğu ile nice genç gelinleri, yiğit delikanlıları dondurmuştur. Nice sürüleri oralarda kurt kapmıştır. 'Bize mesken oldu yaylalar, dağlar' diyen Karacaoğlan; zaman gelmiş, sevincinin, öfkeli halinin her türlü durumunun arkadaşı olan “sazına” sarılmış, iç acısını mısralara dökmüştür.
Yüce dağlar ne kararıp pusarsın
Aştı derler nazlı yâri başından
Oturmuş derdime dert mi katarsın
Alem sele gitti gözüm yaşından
Balta değsin ormanların kurusun
Gazel olsun yaprakların çürüsün
Top, top olsun geyiklerin yürüsün
Avcıların avın alsın peşinden
Sarp kayalarını taşçılar delsin
Tomurcuk güllerin yadeller alsın
Yârin emaneti var senin olsun
Sakla dağlar boranından kışından
Fenasın da Karacaoğlan fenasın
Od düşe de döne, döne yanasın
Yüce dağlar sen de bana dönesin
Ayrılasın yâreninden eşinden…
Karacaoğlan’ın yârinden ayrılığının, dağlara, tepelere kızgınlığının, kırgınlığının işareti Mut ilçesindedir. Yüzyıllardanberi halkın gönlünü dolduran Karacaoğlan, Mut ilçesinin Sarıkavak bucağına bağlı Çukurköy'de yatmaktadır. Çukurköyün sırtındaki Karacaoğlan tepesinde.
Tepeden yüzyıllar öncesinden sürüp gelen bir uğultu vardır. Türküye benzer, acı bir iniltiye benzer, bazen dinleyeni rahata erdiren türküye benzeyen bir uğultu. Bir rüzgâr. Bir sonu gelmeyecek esen rüzgâr. Ve rüzgârın doğrultusu, Karacaoğlan Tepesinden bir başka tepeyedir. Karacakız tepesine:
Karacaoğlan Tepesinde, halk düşüncesinin saygıyla yer verdiği Karacaoğlan yatmaktadır. Karşıki tepede, karacakız tepesinde Karacaoğlan’ın gönül yavrusu Karacakız yatmaktadır. Bir beyin kızıdır Karacakız. İsmi ya Elif'tir ya da Fadime; ya Hörü. Karacaoğlan, yayla, yayla dolaşan bir eli sazlı aşık... İşi, güçü, tarlası, sürüsü yok. Gönlü saz çalmada, düşüncesi söz bulmada. Karacakız’ın babası oymak beyi, Karacaoğlan’a sevdiğini vermemiştir.
“Zengin zengine
Herkes dengine”
Denilerek evlendirilen Karacakız’a kavuşamamıştır Karacaoğlan ve karşılıklı iki tepedeki mezarları dünyada iken buluşamadıklarının bir birlerine kavuşamadıklarının ifadesi olarak durmaktadır.
Şimdilerde Mut’un Sarıkavak bucağına bağlı Çukurköy’ün adı Karacaoğlan köyü olmuştur. Halk düşüncesin mezar olarak yer verdiği Karacaoğlan Tepesinde Karacaoğlan her haziran ayında anılmaktadır. Haziran göçün yaylaya vurduğu aydır. Yardan ayrılınca bilinmez hallere düşen dillerden dillere dolaşan,
Hey ağalar böyle m’olur
Hali yârdan ayrılanın
İner ummana dökülür
Seli yârdan ayrılanın!
Mısralarıyla Karacaoğlan Haziran ayının ortasında burada anılır.
Silifke’nin Mut’un, Gülnar’ın dilindeki Karacaoğlan, Karacakız efsanesi anlatılır ortaya... Karacaoğlan’dan bahsedilen sözler atılır.
Atadan evlâda kulaktan, kulağa anlatılmıştır bu hikâye.
Bu tepelerde Karacaoğlan... Karacaoğlan ile Karacakız’ın aşkı, kuşaktan kuşağa anlatılmış, bugüne kadar gelmiştir. Mut’un Çukurköyü’ndeki yüz evde oturan beşyüz kişi daha bir gür ve kesin sesle konuşmaktadır.
Karacaoğlan bizimdir. Karacaoğlan, Mut’un Çukurköy’ündendir.