11/02/2015, 17:23
Tahir Kutsi MAKAL’ın “AŞIK VEYSEL” Kitabı (2)
Mustafa CEYLAN
**************
Yaşadığı gezgin- âşık hayatında sık, sık köyüne döner. Evli altı çocuk babası. Bir süre Arifiye ve Hasanoğlan (1942-1944) , sonra Çifteler (Eskişehir) Köy Enstitülerinde halk türküsü öğretmenliği yaptı.
Türkülerinin çoğu plaklara da alınmış olan Aşık Veysel’in şiirleri en çok Ülkü Dergisi’ne yayınlanmıştı. (1941-1944) , Kitapları, Aşık Veysel, Deyişler (Ankara, 1944, Sazından Sesler 3.b. İstanbul 1950) Dostlar Beni Hatırlasın (İş Bankası Yayını,1971) Ozanın hayatını, sanatını, şiirlerini tanıtan bir başka kitap da Tahir Kutsi Makal’ın “Aşık Veysel Veysel”idir.Ünlü ozanımız Aşık Veysel’i tanıtan bu yazıyı “Edebiyatımız da isimler sözcüğü” 6 kitabında Behçet Necatigil kaleme almıştır.
“Üçüncü Baskıya Önsöz” başlığı altında bu kitap, bir hayli değişik macera yaşadı. Mahkemelere, karakollara, toplantılara, depolara düştü. Yıllarca Aşık Veysel’i satın aldıklarını ve satın alabileceklerini sanan zihniyetle uğraşmak zorunda kaldık. Onun, gerçek vatansever Türkiye’nin milleti ve ülkesi ile bölünmez bütünlüğünü savunan, Atatürkçü, Cumhuriyetçi, partiler ve ideolojilerde tepki ile karşılandı. Onlar Aşık Veysel’i, kısır görüşlü bir ideolojinin sözcüsü yapmak istediler. Bunu sağlığında beceremediler. Eserlerini, kendilerince Türklük ile Türkün milli değerleri aleyhine yorumlamaya kalkıştılar. Her dediklerine yazarı ve yöneticisi bulunduğumuz gazeteler ile çeşitli dergilerde yazdığımız yazılarla cevap verdik. Cevap verirken, Aşık Veysel’in eserleri hareket noktamızı teşkil ediyordu.
Son yıllarda yetişen halk ozanlarımızın en büyüğü Aşık Veysel’i ideolojik yörüngeye sokamayanlar, ölümünden sonra, onu sevenlerden, hakkında eser verenlerden intikam alma gayretine düştüler. Bizi ve yayıncımızı mahkemeye verdiler. Para gücüyle kitaplarımızı toplattılar. Depolara attırdılar karşımıza “İş Bankası Kültür Yayınları’nı” çıkardılar. Prof. Avukatları karşımıza dikiyorlardı. Cümleleriyle kitabın çektiği çile anlatılmaktadır. Evet kitabın çilesi. En büyük çilelerden birisi bu.
“Ayrılıklardan Şikayet” başlığı altında ünlü halk şairi Aşık Veysel’i gördüm. Yaşadığı acılarla dolu hayatı, elden bırakmadığı sazı ve dillerimizden düşmeyen deyişleri ile yüzyıllar ötesinin geleneğini sürdüren Aşık Veysel, bu sefer bizi birlik olmaya çağırıyor, Aşık olup aşk şiiri söylemişti. Aşık oldum diyor dolaştım- Nerede dertli görsem derdimi açtım. En olmaz,dermansız bir derde düştüm. Hasreti kalbimde yâr uyandırır demişti. Gurbet ele düşmüştü, dertlenmişti. Derdini dökmüştü. Birinci Dünya Savaşı’na katılmamış olmasının üzüntüsünü mısralarda belirtmişti. Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatmış, Atatürk’ün ölümüne ağlayıp yazdığı destanla okuyanı ağlatmıştı. “Sadık yârım” demişti. Toprağa sarılmıştı. Toprağı anlatmıştı. Dedikten sonra ozanımızın çok meşhur olan “Benim Sadık Yârım kara topraktır.”şiirinin bir dörtlüğünü vermektedir.
Yurttaki önemli her olaydan etkilenen ozanımızın, ayrılıklardan, kavgalardan şikâyetçi olduğu belirtildikten sonra, milletimizin birlik içinde olmasını istediği vurgulanmaktadır. Daha sonra “Sanatkârlar, toplum adına toplumun ıstırabını yaşayan insanlardır.
Veysel’in doğumundan yedi yıl sonra bir feci hastalık, çiçek hastalığı gözlerini alıp gitmişti. “Genç yaşında felek vurdu başıma- Aldırdım elimden iki gözümü”.demeden önce Veysel’i anası, koyun sağma dönüşünde dünyaya getirmiş ve göbeğini kendi eliyle koparmıştı. Şarkışla’nın Sivralan köyünün garip Veysel’i akranları askere giderken kendisinin kadınlar ve çocuklarla birlikte köyde kalışının, ardından ağlayan biri bulunmayışının acısını çekmişti.
Büyük ümit bağlayıp evlendiği Esma’sı bir süre sonra Veysel’e bir çocuk bırakıp yanaşma ile kaçıp gitmişti. Istıraplar çocuğu Veysel daha sonra bir çok sille yiyecekti felekten, takaza görecekti. Bu yazı yazılmıştı alnına, acı duyacaktı, yürekten acıları çekecekti. Sözleriyle ünlü halk ozanımızın çilesi dile getirilmişti.
Mustafa CEYLAN
**************
Yaşadığı gezgin- âşık hayatında sık, sık köyüne döner. Evli altı çocuk babası. Bir süre Arifiye ve Hasanoğlan (1942-1944) , sonra Çifteler (Eskişehir) Köy Enstitülerinde halk türküsü öğretmenliği yaptı.
Türkülerinin çoğu plaklara da alınmış olan Aşık Veysel’in şiirleri en çok Ülkü Dergisi’ne yayınlanmıştı. (1941-1944) , Kitapları, Aşık Veysel, Deyişler (Ankara, 1944, Sazından Sesler 3.b. İstanbul 1950) Dostlar Beni Hatırlasın (İş Bankası Yayını,1971) Ozanın hayatını, sanatını, şiirlerini tanıtan bir başka kitap da Tahir Kutsi Makal’ın “Aşık Veysel Veysel”idir.Ünlü ozanımız Aşık Veysel’i tanıtan bu yazıyı “Edebiyatımız da isimler sözcüğü” 6 kitabında Behçet Necatigil kaleme almıştır.
“Üçüncü Baskıya Önsöz” başlığı altında bu kitap, bir hayli değişik macera yaşadı. Mahkemelere, karakollara, toplantılara, depolara düştü. Yıllarca Aşık Veysel’i satın aldıklarını ve satın alabileceklerini sanan zihniyetle uğraşmak zorunda kaldık. Onun, gerçek vatansever Türkiye’nin milleti ve ülkesi ile bölünmez bütünlüğünü savunan, Atatürkçü, Cumhuriyetçi, partiler ve ideolojilerde tepki ile karşılandı. Onlar Aşık Veysel’i, kısır görüşlü bir ideolojinin sözcüsü yapmak istediler. Bunu sağlığında beceremediler. Eserlerini, kendilerince Türklük ile Türkün milli değerleri aleyhine yorumlamaya kalkıştılar. Her dediklerine yazarı ve yöneticisi bulunduğumuz gazeteler ile çeşitli dergilerde yazdığımız yazılarla cevap verdik. Cevap verirken, Aşık Veysel’in eserleri hareket noktamızı teşkil ediyordu.
Son yıllarda yetişen halk ozanlarımızın en büyüğü Aşık Veysel’i ideolojik yörüngeye sokamayanlar, ölümünden sonra, onu sevenlerden, hakkında eser verenlerden intikam alma gayretine düştüler. Bizi ve yayıncımızı mahkemeye verdiler. Para gücüyle kitaplarımızı toplattılar. Depolara attırdılar karşımıza “İş Bankası Kültür Yayınları’nı” çıkardılar. Prof. Avukatları karşımıza dikiyorlardı. Cümleleriyle kitabın çektiği çile anlatılmaktadır. Evet kitabın çilesi. En büyük çilelerden birisi bu.
“Ayrılıklardan Şikayet” başlığı altında ünlü halk şairi Aşık Veysel’i gördüm. Yaşadığı acılarla dolu hayatı, elden bırakmadığı sazı ve dillerimizden düşmeyen deyişleri ile yüzyıllar ötesinin geleneğini sürdüren Aşık Veysel, bu sefer bizi birlik olmaya çağırıyor, Aşık olup aşk şiiri söylemişti. Aşık oldum diyor dolaştım- Nerede dertli görsem derdimi açtım. En olmaz,dermansız bir derde düştüm. Hasreti kalbimde yâr uyandırır demişti. Gurbet ele düşmüştü, dertlenmişti. Derdini dökmüştü. Birinci Dünya Savaşı’na katılmamış olmasının üzüntüsünü mısralarda belirtmişti. Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatmış, Atatürk’ün ölümüne ağlayıp yazdığı destanla okuyanı ağlatmıştı. “Sadık yârım” demişti. Toprağa sarılmıştı. Toprağı anlatmıştı. Dedikten sonra ozanımızın çok meşhur olan “Benim Sadık Yârım kara topraktır.”şiirinin bir dörtlüğünü vermektedir.
Yurttaki önemli her olaydan etkilenen ozanımızın, ayrılıklardan, kavgalardan şikâyetçi olduğu belirtildikten sonra, milletimizin birlik içinde olmasını istediği vurgulanmaktadır. Daha sonra “Sanatkârlar, toplum adına toplumun ıstırabını yaşayan insanlardır.
Veysel’in doğumundan yedi yıl sonra bir feci hastalık, çiçek hastalığı gözlerini alıp gitmişti. “Genç yaşında felek vurdu başıma- Aldırdım elimden iki gözümü”.demeden önce Veysel’i anası, koyun sağma dönüşünde dünyaya getirmiş ve göbeğini kendi eliyle koparmıştı. Şarkışla’nın Sivralan köyünün garip Veysel’i akranları askere giderken kendisinin kadınlar ve çocuklarla birlikte köyde kalışının, ardından ağlayan biri bulunmayışının acısını çekmişti.
Büyük ümit bağlayıp evlendiği Esma’sı bir süre sonra Veysel’e bir çocuk bırakıp yanaşma ile kaçıp gitmişti. Istıraplar çocuğu Veysel daha sonra bir çok sille yiyecekti felekten, takaza görecekti. Bu yazı yazılmıştı alnına, acı duyacaktı, yürekten acıları çekecekti. Sözleriyle ünlü halk ozanımızın çilesi dile getirilmişti.