11/02/2015, 17:25
Tahir Kutsi MAKAL’ın “AŞIK VEYSEL” Kitabı (4)
Mustafa CEYLAN
*************
Aşık Veysel, Cumhuriyetten sonra başlayan Türk’ün kendine dönüşü hareketine halkın iç zenginliğini katmıştır. Veysel’in kişiliğinde Karacaoğlan, Yunus Emre, Pir Sultan daha çok sevilmiştir. Cılız sesleriyle ancak çevrelerine hitap eden halk şairlerine Aşık Veysel ortaya çıkma cesareti vermiştir. Doğrudur, Aşık Veysel, yere düşen altın heykeli kaldırıp kurtarmış, sevdirip beğendirmiştir. Ve Aşık Veysel güçlü kişiliğini korumasını bilmiştir. Kimsenin kafasıyla düşünmemiş, kendi duygu ve düşüncelerini söylemiştir. Yani Veysel, sanat adamı olmak, halk adamı olmak, halkın tercümanı olmak dışında politikaya ve ideolojiye teslim olmamıştır. Politikacılar ve “İzm”ciler teslim alamamışlardır Veysel’i.
Günlük sokak politikasına ve ideolojiye teslim bayrağını çeken bazı halk şairlerini sordum Veysel’e cevap verdi.
“Ben onların önündeyim ve üstündeyim dedi. Ben ağacım onlar meyve ağaca meyvesi acı yahut tatlı gelmez. Onlar hakkında hükmü halk verecek, edebiyatçılar verecek.” Dediğini bildirmektedir.
“Karşılama Çığlığı” başlığı altında Tahir Kutsi, Aşık Veysel’in Denizli’ye gelişi üzerine 16 Nisan 1956 tarihinde Denizli Gazetesi’nde yayınladığı yazısını gözlerimizin önünde sermektedir.
“Sona Doğru” başlığı altında Tahir Kutsi, “Aşık Veysel dost insandır. Tadına doyum olmaz muhabbetinin. Veysel konuşurken Anadolu’yu dinler adam.Türküsünü, hikâyesini, derdini, davâsını, ızdırabını anlatır. Ve dostluğunu. “Dost, dost diye nicesine” sarılmış. Merhabası pazara kadar olanlar da görmüş Aşık Veysel, “mezara kadar” olanları da görmüş. Şimdi seslenişi o, ikincilere, Mezara kadar dostu olanlara.. Kim hatırlamaz Veysel’i? Kendi gitse ismi kalır yadigâr. Sazı kalır sazından dökülen nağmeler kalır. Kulaklarda dost sesi. İçler ısıtan sesi kalır.' Demektedir.
Tahir Kutsi’nin bu bölümde yayınladığı yazı da 1971 yılında Bayram Gazetesi’nde kaleme aldığı yazıdır.
Kitabın ikinci bölümü “Sadık Yâre Kavuşunca” adını taşımaktadır. Bu bölümde Tahir Kutsi, üç başlık altında yayınlamış olduğu 1973’lü yıllardaki yazılarına yer vermiştir.
“Dediler ki bölümünde” Tahir Kutsi, usta ozan Aşık Veysel hakkında Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun güzel bir şiirini verdikten sonra Prof.Dr. Kemal Fikret Anık, Sabahattin Eyüpoğlu, Ahmet Kabaklı, Nezihe Araz, İlhami Soysal, Ahmet Özdemir, Muzaffer Uyguner, Metin Soysal, Fikret Otyam, Afşar Timuçin, Fikret Öngören, Ahmet Kutsi Tecer, Halim Yağcıoğlu, Oktay Akbal, Talât S. Halman, Zeynep Avcı, H.Uğurlu’nun çeşitli yayın organlarında yer alan görüş ve düşüncelerini bir araya getirmiş. Ardından, Ortadoğu Gazetesi’nde 1991 yılında yayınlamış olduğu “Sivralan Köyünde” başlıklı güzel bir yazısına yer vermiştir.
Kitabın “Eserleri” bölümünde ise Aşık Veysel’in 'sanat anlayışı' ele alınmıştır. “Sanatı” balıklı yazıda Tahir Kutsi, 'Aşık Veysel Satıroğlu eserlerinin çoğunda 6x5 duraklı 11’lik hece ölçüsünü kullanmıştır.
Aşık Veysel ölçüye büyük önem vermiştir. İlk şiirlerinde ölçü zorunluluğuyla eski kelimelere ve tamlamaları da kullandığı çok olmuştur. “Sazıma” koşmasında olduğu gibi.
“Garip bülbül gibi ah ü zâr etme…
Hayal-i hatır et, beni unutma”
Bir başka koşmasında olduğu gibi:
“Kuşe-i vahdete çekilsem, dursam
Mihnet-i dünyanın derdi bırakmaz”
“Nice oldu” yerine “Nicoldu”; ne dersin yerine “ne, den? ” rüsva yerine “ürüsvay” rıza yerine “ırıza mı senin adın” örneklerinde görüldüğü gibi kelimelere eklemeler yapmış yahut kısaltmıştır. Asya ismine “vezin” zorluğuyla bir harf eklemiştir:
“Avrupa, Asiye ayrı bir kıta
Bir yıllık yol idi deveye ata…”
Semai ve “nefes'lerinde de aşık Veysel 4x4’lük ölçü kullanmıştır.
“Memlekete destan oldum
Karım beni beğenmedi
Eşten oldum, dosttan oldum
Yârim beni beğenmedi”
Aşık Veysel, genellikle aşık tarzında” olduğu gibi, “irticalen” söylemek yerine düşünerek, eserde öz’e değer vererek söylemiştir. Şiirin bir meselesi olması gerektiğine inanmıştır. “Fikirleriniz şiir olmaz” demiştir ve kimi ozanların eksikliğini görmüş, şöyle eleştirmiştir:
“Aşıklar çoğaldı, sadık az kaldı
Fikreyle ey Veysel ne zaman geldi?
Şiirde ne özet, ne de öz kaldı
Savurur denesiz saman âşıklar”…
Veysel “denesiz saman” savurmamak için, işlediği konuyu derinliğine ve genişliğine düşünmüş, araştırmış, eski âşıkların bu konuda söylediklerini karıştırmış, kendine özgü deyiş biçimiyle konularını işlemiştir. İlk zamanlar Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Karpuzubüyük Hasan Dede gibi ozanların etkisinde söyleyen Veysel daha sonra kişiliğini bulmuştur. Deyişte de, musikide de kişiliğini tam olarak bulmuş, 'Veysel tarzı söyleyiş, Veysel tarzı okuyuş' denilir haline gelmiştir.
Aşık Veysel’in şiirlerini çeşitli bölümlerde incelemek mümkündür. Yaşarken hakkında kitap yazmış tek folklor araştırıcısı yazar olmak öğüncünü taşıyan ben burada ozanın eserlerini “aşk şiirleri” Gurbet üzerine” “Güzellemeler” “Öğütler” “Sosyal Konular” “Tabiat” “Tanrı Aşkına” “Türk Adı” bölümlerine ayırdım.
Tahir Kutsi, bu eseriyle Türk edebiyatına büyük katkılarda bulanmuştur. Aşık Veysel ustayı tüm yönleriyle ve cümle şiirleriyle gündemimize sunmuştur.
Mustafa CEYLAN
*************
Aşık Veysel, Cumhuriyetten sonra başlayan Türk’ün kendine dönüşü hareketine halkın iç zenginliğini katmıştır. Veysel’in kişiliğinde Karacaoğlan, Yunus Emre, Pir Sultan daha çok sevilmiştir. Cılız sesleriyle ancak çevrelerine hitap eden halk şairlerine Aşık Veysel ortaya çıkma cesareti vermiştir. Doğrudur, Aşık Veysel, yere düşen altın heykeli kaldırıp kurtarmış, sevdirip beğendirmiştir. Ve Aşık Veysel güçlü kişiliğini korumasını bilmiştir. Kimsenin kafasıyla düşünmemiş, kendi duygu ve düşüncelerini söylemiştir. Yani Veysel, sanat adamı olmak, halk adamı olmak, halkın tercümanı olmak dışında politikaya ve ideolojiye teslim olmamıştır. Politikacılar ve “İzm”ciler teslim alamamışlardır Veysel’i.
Günlük sokak politikasına ve ideolojiye teslim bayrağını çeken bazı halk şairlerini sordum Veysel’e cevap verdi.
“Ben onların önündeyim ve üstündeyim dedi. Ben ağacım onlar meyve ağaca meyvesi acı yahut tatlı gelmez. Onlar hakkında hükmü halk verecek, edebiyatçılar verecek.” Dediğini bildirmektedir.
“Karşılama Çığlığı” başlığı altında Tahir Kutsi, Aşık Veysel’in Denizli’ye gelişi üzerine 16 Nisan 1956 tarihinde Denizli Gazetesi’nde yayınladığı yazısını gözlerimizin önünde sermektedir.
“Sona Doğru” başlığı altında Tahir Kutsi, “Aşık Veysel dost insandır. Tadına doyum olmaz muhabbetinin. Veysel konuşurken Anadolu’yu dinler adam.Türküsünü, hikâyesini, derdini, davâsını, ızdırabını anlatır. Ve dostluğunu. “Dost, dost diye nicesine” sarılmış. Merhabası pazara kadar olanlar da görmüş Aşık Veysel, “mezara kadar” olanları da görmüş. Şimdi seslenişi o, ikincilere, Mezara kadar dostu olanlara.. Kim hatırlamaz Veysel’i? Kendi gitse ismi kalır yadigâr. Sazı kalır sazından dökülen nağmeler kalır. Kulaklarda dost sesi. İçler ısıtan sesi kalır.' Demektedir.
Tahir Kutsi’nin bu bölümde yayınladığı yazı da 1971 yılında Bayram Gazetesi’nde kaleme aldığı yazıdır.
Kitabın ikinci bölümü “Sadık Yâre Kavuşunca” adını taşımaktadır. Bu bölümde Tahir Kutsi, üç başlık altında yayınlamış olduğu 1973’lü yıllardaki yazılarına yer vermiştir.
“Dediler ki bölümünde” Tahir Kutsi, usta ozan Aşık Veysel hakkında Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun güzel bir şiirini verdikten sonra Prof.Dr. Kemal Fikret Anık, Sabahattin Eyüpoğlu, Ahmet Kabaklı, Nezihe Araz, İlhami Soysal, Ahmet Özdemir, Muzaffer Uyguner, Metin Soysal, Fikret Otyam, Afşar Timuçin, Fikret Öngören, Ahmet Kutsi Tecer, Halim Yağcıoğlu, Oktay Akbal, Talât S. Halman, Zeynep Avcı, H.Uğurlu’nun çeşitli yayın organlarında yer alan görüş ve düşüncelerini bir araya getirmiş. Ardından, Ortadoğu Gazetesi’nde 1991 yılında yayınlamış olduğu “Sivralan Köyünde” başlıklı güzel bir yazısına yer vermiştir.
Kitabın “Eserleri” bölümünde ise Aşık Veysel’in 'sanat anlayışı' ele alınmıştır. “Sanatı” balıklı yazıda Tahir Kutsi, 'Aşık Veysel Satıroğlu eserlerinin çoğunda 6x5 duraklı 11’lik hece ölçüsünü kullanmıştır.
Aşık Veysel ölçüye büyük önem vermiştir. İlk şiirlerinde ölçü zorunluluğuyla eski kelimelere ve tamlamaları da kullandığı çok olmuştur. “Sazıma” koşmasında olduğu gibi.
“Garip bülbül gibi ah ü zâr etme…
Hayal-i hatır et, beni unutma”
Bir başka koşmasında olduğu gibi:
“Kuşe-i vahdete çekilsem, dursam
Mihnet-i dünyanın derdi bırakmaz”
“Nice oldu” yerine “Nicoldu”; ne dersin yerine “ne, den? ” rüsva yerine “ürüsvay” rıza yerine “ırıza mı senin adın” örneklerinde görüldüğü gibi kelimelere eklemeler yapmış yahut kısaltmıştır. Asya ismine “vezin” zorluğuyla bir harf eklemiştir:
“Avrupa, Asiye ayrı bir kıta
Bir yıllık yol idi deveye ata…”
Semai ve “nefes'lerinde de aşık Veysel 4x4’lük ölçü kullanmıştır.
“Memlekete destan oldum
Karım beni beğenmedi
Eşten oldum, dosttan oldum
Yârim beni beğenmedi”
Aşık Veysel, genellikle aşık tarzında” olduğu gibi, “irticalen” söylemek yerine düşünerek, eserde öz’e değer vererek söylemiştir. Şiirin bir meselesi olması gerektiğine inanmıştır. “Fikirleriniz şiir olmaz” demiştir ve kimi ozanların eksikliğini görmüş, şöyle eleştirmiştir:
“Aşıklar çoğaldı, sadık az kaldı
Fikreyle ey Veysel ne zaman geldi?
Şiirde ne özet, ne de öz kaldı
Savurur denesiz saman âşıklar”…
Veysel “denesiz saman” savurmamak için, işlediği konuyu derinliğine ve genişliğine düşünmüş, araştırmış, eski âşıkların bu konuda söylediklerini karıştırmış, kendine özgü deyiş biçimiyle konularını işlemiştir. İlk zamanlar Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Karpuzubüyük Hasan Dede gibi ozanların etkisinde söyleyen Veysel daha sonra kişiliğini bulmuştur. Deyişte de, musikide de kişiliğini tam olarak bulmuş, 'Veysel tarzı söyleyiş, Veysel tarzı okuyuş' denilir haline gelmiştir.
Aşık Veysel’in şiirlerini çeşitli bölümlerde incelemek mümkündür. Yaşarken hakkında kitap yazmış tek folklor araştırıcısı yazar olmak öğüncünü taşıyan ben burada ozanın eserlerini “aşk şiirleri” Gurbet üzerine” “Güzellemeler” “Öğütler” “Sosyal Konular” “Tabiat” “Tanrı Aşkına” “Türk Adı” bölümlerine ayırdım.
Tahir Kutsi, bu eseriyle Türk edebiyatına büyük katkılarda bulanmuştur. Aşık Veysel ustayı tüm yönleriyle ve cümle şiirleriyle gündemimize sunmuştur.