ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Özkan GÖNLÜM’ ün ŞİİRSEL YOLCULUĞU (2)
#1
Özkan GÖNLÜM’ ün ŞİİRSEL YOLCULUĞU (2)


-Tahlil- 

Mustafa CEYLAN 
****************
Arı, duru, yalın, sade ve anlaşılır bir cümle yapısı ile ve su misali akan, topallamayan ifadelerle örülmüş şiirini okumak insana zevk verir. Hususiyetle genç yüreklerin ve sevdalıların dilidir Özkan Gönlüm. Gençlik yıllarımda dilimden düşmemiş bazı şiirlerin şairi olduğunu gayet iyi biliyorum. O’ nun şiirleri nişanlıların ve hasreti yaşayan sevgililerin süslü anı defterlerinde hep yazılmış ve yazılmaya da devam edecektir. 



Ankara’ dan ayrılıp İskenderun’a gittiğinde, sanat dünyasından biraz uzaklaşmıştı. Arada bir firar edip geldiğinde Başkent akşamlarının şiirsel havasını ciğerlerine doldurur, aldığı bu enerjiyle İskenderun’a dönerdi. Şahsen ben, Özkan Ağabey’ den bugün rahmetli olmuş veya yaşı çoktan 60’ ı geçmiş olan şairlerle yaşadığı zaman dilimlerini anlatan anılarını yazmasını bekliyorum. 



Eşi, yengem Işık Hanımefendiye ve torunu Eda’ ya tutkun olan şairimizin, kardeşi Rahmetli Özay GÖNLÜM’ ün “Nineye Mektupları” nı, o’ nun kaleme aldığını sanmaktayım. Bazen şakacı davranışları ve hoş görülü yaklaşımı ve kara mizaha kaçan kısa - özlü şiirlerinden bu sonucu çıkardım. Ve Türkülerimizin unutulmaz sesi Özay GÖNLÜM’ ü rahmetle anarak, mekânı cennet olsun diyerek kardeşinin kaleme aldığı “Kardeşname” yi okuyalım, olur mu? 



“KARDEŞNAME 



“YAREN” sazın elinde 

Mızrap ile teller konuşur sanki 

Bir yanık ezgi dilinde 

Duyunca yüreğim tutuşur sanki. 



Türküler dillenir senin sazında 

Gelinler oynar, efeler diz vurur. 

Sesinle, sözünle dinleyen seni 

Kendini Anadolu’ da bulur. 



“Avşar beyleri” dersin… 

Gürül gürül akar sesin. 

Sen sende değil o anda 

Sazdasın, teldesin, gönüldesin. 



Vur sazının tellerine 

Vur, vur ki dünya duysun 

Sazının her bir teline 

Bin şiirim feda olsun.” 



Görüldüğü gibi, bu şiirin son iki mısrasında “sazının her bir teline / Bin şiirim feda olsun” deyişinde, benim tahminimi doğrulayan bir ipucu bulunmaktadır... 



Dostluğa ve kardeşliğe her şeyden fazla önem veren, sevdikleri için can vermeye hazır, fedakâr ve cefakâr bir yapısı vardır Özkan Gönlüm’ün… Arkadaşları için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Elinde- avucunda neyi varsa dost uğruna seferber eder… Has şiirin, has adamıdır o… Sanal dostluklar ve gösteriye-riyaya bağlı birliktelikler istemez. Aşkı da, dostluğu da kutsaldır. Milli ve manevi değerlere de sıkı sıkıya bağlıdır. Bayrağa-vatana sevdalıdır şair… 



Şiirin kalıcı olanını ve gönüllerde-akıllarda iz bırakanını tercih eder. İmgelerle dolu ve sanat yapmak için sanat yapayım diyerek, anlamsızlığa düşmeyi istemez. Anlaşılır olmakla sevileceğini ve okunacağını bilir. Ancak, mucizeleri de gerçekleştirmek ister. Eşyaya-doğaya-objeye çeşitli görevler verir. Çevre, özün özüne hizmetkârdır o’ nun şiirinde. Bazen özü gizlemeye çalışır ve çevrenin diliyle onu yansıtmak ister… İngiliz şair ve tiyatro yazarı William Shakespeare’in “Sonnet Evi” başlıklı şiirinde: 



“Çevirince yapraklarını geçmiş çağların 

Görürüm en güzel yaşantıları bir bir, 

Söyler güzel kadınların sevimli kahramanların 

Övgüsünü güzellikler yaratan eski şiir “ (1*) deyişi misalince, Özkan Gönlüm’ ün şiirinde de kendi yaşantısından kesitler bulunmaktadır. Şiirlerinin kahramanları, o’ nun eskiden tanıdığı güzel yada çirkin kadınlar olduğu gibi, onların isimleri ve iz bırakan anılardaki resimlerinden oluşur. Eski şiirin rüzgârıyla yeniden yeniye koşar şairimiz… Shakespeare aynı şiirinin ikinci kıtasında: 



“Eli, ayağı, dudağı, gözü ve kaşı, 

Anlatır bir güzel en tatlı yerleriyle 

Görürüm senin taşıdığın bu güzellik, 

Çizilmiş eski çağların kalemiyle” der. Der ya, Özkan Gönlüm’ de aynısını yapar. Kelimelerle resim çizmeye kalkar. Bazen resmi çizmez de, merkezin çevresinde fır döner. Dönerken de iklimi ve doğayı dillendirir, merkez indirir ve konuşturur. Tek kıtalık şiirlerinde ele aldığı kişinin fiziki yapısını, kaşını, gözünü, dudağını, elini, ayağını kolayca anlatmakla kalmaz, atalar sözünce kesin ve net ifadelerle yüklü karar cümlesini de monte ediverir. 



Bakınız, şimdi okuyacağımız “Sen” başlıklı şiirinde havada kuşa ve denizde balığa ne görev vermiş? Birlikte okuyalım: 





“SEN 



Sen bir anlamsın yaşantımda 

Cansın sen 

Sen beni kıskıvrak bağlayan 

Sen havada kuşa 

Denizde balığa beklettiğim 

Sen beni aydınlatan renk 

Temmuz sıcağında serinleten rüzgâr 

Delilik seni sevmemek ya da ölmek 

Sen yaşamaya yönelmek 

Sen yumağıma sardığım 

Sen aradığım 



Sen her akşam kadehimi dolduran 

Sabah çaylarında yudumladığım 



Sen kadınımsın 

Sen yaşadığım” 



İşte bu… Özkan Gönlüm bu işte dostlar… Kalp ağrısı, yürek gümbürtüsü şiirleri severim bende… Şairimizin sevda merkezli şiirleri sarıp sarmalar o yüzden beni. O’ nun “Birtanem” diyerek seslenişleri yok mu? Hayran bırakır adamı. “ Çin şairlerinden Wu-Ti (Liu-ch’e) “Li-Fu-Jen” başlıklı şiirinde: 



“İpek fistanın hışırtısı durdu 

Gezdiğin mermerin üstüne toz birikmiş. 

Odana soğuk ve sükun dolmuş, 

Yayılmış kapıya doğru düşen yapraklar. 

Hasretini çekiyorum sevgilim hasretini 

Nasıl dindireceğim bu kalp ağrımı? ” (2*) demektedir. Çin şairi de bizim şairlerimiz gibi hasretini dile getirir. Ama Özkan Gönlüm’ de hasret bir başka biçimdedir. El kadar yüreği, gönül tarlasını teslim etmiştir, ekip biçmesi için sevgiliye. Bakarsa bağ olacaktır, bakmazsa dağ. Taa en baştan teslim olmuştur ona. Yol onun, ışık onun, gayret onundur gayri. Bu sevda, bir masal-bir düş değildir. Her gün ve her saniye yenilenen ve akılmaz bir bağlılıktır. Gökten güneş ve yağmur istemez o tarlaya. Sadece sevgiliye tapusu kesilmiş-senetlenmiş bir tarladır. Ne yaparsa o yapacaktır. Der ki: 





“BİRTANEM-1 



Masal diyeceğim ama değil 

Rüya desem olmaz 

Öyle bir şey ki aramızdaki 

Akıl almaz 



Yeni açılmış tomurcuk gibi taze 

Her gün daha bir yeni 

Ben bu aşktan dönmem Birtanem 

Ölüme götürse de beni. 



Aşkımızın tarlası küçük 

Hepsi el kadar yürek 

Gözlerinle serptiğin tohumlar 

Büyüdü “aşk..aşk” diyerek. 



Ne gökten güneş isterim 

Ne buluttan yağmur 

Senin elinde gönül tarlam 

Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur.” 

Evet böyle işte… Şairimiz, sevdiği için, “Birtanesi” ne gönül tarlasını teslim ettiği için kendisini şanslı sayar ve “benim kadar bahtiyar kimse yoktur” der. Çağrılarını gönderir sevdiğine. Akşam olunca sevgili yanına gelmeli ve güvercin elleri saçlarında dolaşırken aşkı fısıldamalı dudağı… İşte “Birtanem-2” şiiri: 



“BİRTANEM-2- 



Şimdi hiç kimse yok diyorum 

Benim kadar talihli 

Benim kadar bahtiyar… 

Bütün güzelliklere 

Bütün zenginliklere bedel 

Sen varsın Birtanem aşkımız var. 



Gel bu akşam Birtanem 

Benimle ol 

Başım dinlensin göğsünde 

Gezdir güvercin ellerini saçlarımda 

Aşkımızı fısılda avut beni 

Yatır kucağına çocuk gibi 

Uyut beni 



Sokul yanıma sonra 

İnce kollarınla beni sar. 

Teninin sıcaklığını duyayım vücudumda 

Damar-damar 



Ve sevişelim Birtanem 
Sabaha kadar.” 
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi