ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Özkan GÖNLÜM’ ün ŞİİRSEL YOLCULUĞU (3)
#1
Özkan GÖNLÜM’ ün ŞİİRSEL YOLCULUĞU (3)

-Tahlil- 
Mustafa CEYLAN 
****************
Bundan 30 küsur yıl önce, gençlik yıllarımda benim hoşuma giden ve ezberimde olan bir şiiri çok iyi anımsıyorum. O şiirin şairi Özkan Gönlüm’ dü. Ressam olsaydım, heykeltıraş olsaydım, şunu şunu yapardım. Ve şair olsaydım “gökteki yıldızları indirip ışıktan ve nurdan yaratırdım” seni diyen… O meşhur şiir… Şimdi kimbilir hangi genç yüreklerin sevgililerine yazıp göndermekte olduğu “Eğer” başlıklı şiir… Ne dersiniz, birlikte okuyalım mı? 


“EĞER 

Gözlerin can verir bana 
Bir hayat dolu gözlerin senin 
Umudu aşkı gözlerinde buldum 
Mutluluk yolu gözlerin senin. 

Ressam olsaydım eğer 
Gözlerine işlerdim doğanın binbir rengini 
En dişi gülüşü koyardım dudaklarına 
Bir ömür boyu seyrederdim seni. 

Heykeltraş olsaydım eğer 
Senin heykelini yapardım 
Denizler iner kalkardı göğüslerinde 
Aşk tanrısı diye sana tapardım. 

Şair olsaydım eğer 
Mecnun olup Leylâ diye aratırdım seni 
Gökteki yıldızları indirir mısralarıma 
Işıktan ve nurdan yaratırdım seni. 

Benim olsaydın eğer 
Dudaklarım değseydi dudaklarına 
Tatsaydım o eşsiz dişiliğini 
Bin yıl sevişsek doyamazdım sana.” 
Evet gördünüz, okudunuz değil mi dostlar? Bedri Rahmi Eyüboğlu’ da “Kendimi Kendim Yaratsaydım” başlıklı şiirinde arzularını dile getirirken: 

“Kendimi kendim yaratsaydım 
Uçan bulutları durdururdum 
Onlarla içimin en güzel yerinde 
Bembeyaz bir mabet kurdururdum. 
Ne deliler gibi güler, 
Ne de serviler gibi ağlardım; 
Ve günlerden bir gün kapının eşiğine, 
Nar taneleri gibi serpip kanımı 
Ve kendi elceğizimle bir karanfil gibi koparıp canımı 
Pencerenin demirlerine bağlardım” demişti. 

Bizim şairlerimizden mucizelerin resmini çizenlerin metodu bu işte… Ya kendilerine ve çevrelerine yeni şekiller ve tablolar çizerler; veyahut da sevdiklerine… Farkı yoktur her ikisinin de.. Önemli olan buradaki metod… Özkan Gönlüm, kendisinin ressam, heykeltraş veya şair olması durumunda sevdiğine ne yapacağını anlatırken, Bedri Rahmi’ de “kendimi kendim yaratsaydım” dedikten sonra, bizzat kendisinde neler olacağını anlatmaktadır. Kalbini bir karanfil gibi koparıp pencere demirlerine asan şair neyse, ressam olsaydım doğanın binbir rengini gözlerine işlerdim ve en dişi gülücüğü dudaklarına koyardım diyen de aynıdır bana göre… Özkan Gönlüm, yaptığı heykele sonra da tapan bir deli heykeltıraş-bir deli yürektir… Bedri rahmi’ de kapı eşiğine kanını nar taneleri gibi serpen ve bulutlardan beyaz bir mabet kuran ressam-şair… 

Şimdi de sözümüzün bu noktasına şairimizin eşine yazdığı “Gözlerimde Çakılı Duran” başlıklı şiiriyle bir gül atalım dostlar: 


“GÖZLERİMDE ÇAKILI DURAN 
-Eşim IŞIK için- 

Sen bir en güzel gökyüzüsün 
Benim denizime vuran 
Sen bir doyulmaz manzarasın 
Gözbebeklerimde çakılı duran. 

Senin güzel gözlerindir 
Benim talih kuşum. 
Gel demişin gelmiş 
Durul demişin durulmuşum. 
Bin değil bir bakışında gözlerinin 
Sana tutsak olmuşum. 

Sen en sağlam dalsın 
Tam düşerken tutunduğum. 
Sen bir ışıksın, renksin, melodisin en güzel 
Ruhumda duyduğum. 
Sen bir en büyük hazinesin 
Yoksulluğumda bulduğum. 

Sen bir en güzel gökyüzüsün 
Benim denizime vuran. 
Sen bir doyulmaz manzarasın 
Gözbebeklerimde çakılı duran.” 

Şairimiz, eşine – evine ve çocuklarına yürekten bağlı birisidir. Eşine yazdığı çok sayıda şiirini ezbere biliyorum. Işık Yengemiz de, onun şiirlerine konu olacak kişilik ve karekterde birisi. Mutluluklarının daim olmasını Yüce Mevlâ’ dan diliyorum. Onların aile saadetlerini, Ankara-Yenimahalle’ de bulunan evlerinde sofralarına oturarak, yemeklerini yiyerek(halâ tadı durur damağımda o güzel sofranın) , sohbetlerinde bulunarak bizzat şahit olmuş birisiyim. Böylesi güzel ve muhteşem aile bağlılığını Ahmet Tufan Şentürk babam da, Güzide Taranoğlu anamda, İsa Kayacan ağabeyimde görmüştüm. Bu huzur ve saadet, onların yüreklerinden torunları EDA’ nın gözbebeklerine yansımış. Aman Allah’ım, nazar değmesin, dünyanın en güzel gözlü çocuğu Eda… Yemin ederim resimden güzel… Dünyanın en başarılı ressamı bile bu kadar güzel bir gözü ve yüzü çizemez… Özkan ağabeyde istediği kadar şiirleştirsin Eda’ nın gözlerini, o şahane-ilâhi güzelliği, asla tam olarak anlatamaz… Her yaz başlangıcında GÖNLÜM çifti, Başkentten kaçarlar, soluğu Altınoluk’ taki yazlıklarında alırlar… Alırlar ya, şair yüreği durur mu orada? Orada da gelip geçene, gördüklerine, yaşadıklarına yazar hep… Bir de komşuları vardır. Benim “Türk Şiirinin Yüzakı bir Şair” diye tanımladığım ve tanışmaktan mutlu olduğum Arif EREN Hoca… İşte Altınoluk şiir ekibi kurulmuştur gayri… Yaz akşamlarının şiirli sohbetlerini merak ediyorum, “nasip olsa da yolum bir o taraflara düşse ve bir baskın yapsam” der dururum… İki üstadı yan yana bulsam, herhalde sabaha kadar uyutmazdım onları… 

Şairimizin bir şiirini daha okuyalım, olur mu? 

“NEDEN 

Nedir bu dinmeyen hırs 
Niye herkesin diğerinde gözü var 
Bir yarıştır sürüp giden ölümcül 
Bu yüzden gülemiyor insanlar. 

Bu gökyüzüne hayret ederim 
Nasıl dostça geçinir milyonla yıldız 
Üçbuçuk kişiyiz şu yeryüzünde 
Yine de döğüşten kırılırız. 

Bana kalsa inanın 
Bir sihirli değnek alacağım elime 
Kötüler gitsin iyiler kalsın diyeceğim 
Yeni bir dünya kuracağım kendime.” 

Demin ne demiştik? Mucizelerin şairi demiştik değil mi? Bakın bu okuduğumuz şiirde de “elime sihirli bir değnek” alacağım ve kötüleri dünyadan göndereceğim demiyor mu? “Yeni bir dünya kuracağım kendime” demiyor mu? Diyor… Seven elbette barış yanlısıdır. Kin ve kavgayı istemez. Gökle yer, şairin ilham kaynağı, toprak ise şiir tohumunu ektiği yerdir. Göğe baktığında milyonca yıldızın dostça geçinmesine hayret eder. Ya, yanımızda yöremizde bulunan yıldız olmuş kişilerin kavgasına ne demeli? Ya, eksinin eksisinde iken, kendini yıldızların üstünde gören birkaç dize şiirimsi cümle kuran, geleceğe kalır mıyım acaba diye hiçbir endişe taşımayan o meşhur (!) şairlerin kavgasına, enaniyet çekişmelerine ne demeli? . En iyisi mi dostlar, Özkan abi’ ye sihirli değneği vermeli diyorum… 

Şimdi de şairimizin bahsettiğimiz kısa şiirlerine birkaç örnekle değinelim. Örnekler şunlar: 

“ÇAPKIN 

Çiçek çiçek dolaşan 
Arılara imrenirim 
Her birinin tadına bakar 
İkisini koklamaya gör kardeşim 
Adın çapkına çıkar. 

ÇİFTE KAVRULMUŞ 
Küçüğü severdi beni 
Şimdi de ablası vurulmuş 
Çok mal göz çıkarmaz kardeşim 
Çifte kavrulmuş. 

BU NE İŞTİR 

Seviyorsam kızını seviyorum 
Anasına ne oluyor 
Kocası da var üstelik 
Bir türlü aklım almıyor.” 

Bu mısraları okurken, yüzünüzde gülücük çiçeklerinin açtığını görüyorum. Dilerim hep öyle gülümsersiniz dostlar… Şairimizin bu tür şiirlerine bakanlar, onu daha çok cinsel konu ve fantezileri kaleme alan bir şair zannedebilirler. Aslında, şairimizin elinde yayınlanmaya hazır bu tür şiirlerden oluşan bir kitabının olduğunu geçen yaz görmüştüm. 

Konuları arasına yaşadığı ortamı da katar. Der ki: 

“DUVARLAR 

Kapı pencere olmasa 
Beş para etmezdiniz ya.” 

PENCERE 

Sen kurtardın beni 
Dört duvarın karanlığından 
İlk senden gördüm 
Güneşi, ayı, yıldızı 
Sen olmasaydın pencerem 
Nasıl görecektim 
Komşu kızı? .” 

KAPI 

Kapanırsın 
Biter dışarının özgürlüğü 
Açılırsın 
Kurtuluruz tutsaklığından odaların. 

BACA 

Her bacanın dumanı karadır 
Mesut evin dumanı 
Ak türkü söyleyebilen dumandır. 

TENCERE 

Keyfin yerinde 
Fıkır fıkır kaynarsın 
Kaça kaynadığını 
Hiç düşündün mü? ” 

Sonra, şairimiz öğretmenlerine ve Atatürk’e de şiirler yazmıştır. İyi bir Atatürkçü’ dür o. “ATATÜRK DİYOR Kİ” başlıklı şiirinde Ata’ nın ağzından şöyle seslenir: 

“Ben Mustafa kemal’im 
Selam olsun benden milletime 
Hepsinin gözlerinden öpüyorum 
Toprak olsa da vücudum arkadaşlar 
Ben ölmedim yaşıyorum. 

Kahraman milletim canevinde yaşatıyor 
50 milyon yürek buyur ediyor beni 
Ben sizdeyim arkadaşlar siz bende 
Biliyorum unutulmayacağım 
Aradan yüzyıllar geçse de. 

Uçan kuşun kanadı ak 
Beni söyler dağa taşa 
Bir anda dolaştırır yurdumu 
Beni taşır esen rüzgâr 
Ben ölmedim arkadaşlar. 

İnanın sözlerime inanın 
İşte Rasattepedeyim 
Alev saçlarımı okşuyor rüzgâr, 
Şimdi İzmir’deyim 
Bakışlarımda kırılıyor dalgalar. 

Milletimin gücü benim gücüm, 
Işığı benim aydın Türkiye’ nin 
Ölüm aklımdan bile geçmiyor 
İnanmayın sözüne bana öldü diyenin. 

10 Kasım 1938’ de 
Dokuzu beş geçe girdim canevinize 
Sizlerde yaşıyorum ben 
Selam olsun hepinize…” 

Evet Özkan Gönlüm, milletine ve milli değerlere sevdalı bir şairdir. Milletiyle ters düşen, bölücü bir zihniyete sahip şairlerden olsaydı o, bugün “medyatik”, herkesin tanıdığı, “popüler” bir şair olurdu. Şiirleri de birkaç “batı” diline çoktan çevrilip yayınlanmıştı bile…Sanat ve yayın dünyasının köşe başlarında örümcek ağlarını kurmuş olanların dikkatini çekmediyse şairimiz, hep milletinin sevdalısı olmasındandır. 
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi