11/02/2015, 17:42
Özkan GÖNLÜM’ ün ŞİİRSEL YOLCULUĞU (5)
-Tahlil-
Mustafa CEYLAN
****************
Arif EREN
Kelimenin ruhunu bilen
Fikire kanat veren
Şiir denince akla gelen
Bir şairdir Arif EREN
İlmek- ilmek dokur şiiri
Nakış nakıştır her biri
Duygu-duygu gönle giren
Bir şairdir Arif EREN
Eşi bulunmaz deyişlerle
En güzel imgeler, simgelerle
Şiirin doruğuna eren
Bir şairdir Arif EREN
Bin bir emek ile
Koza gibi şiir ören
Bana dost, bana yaren
Bir şairdir Arif EREN
İnançlı ve imanlı
Yurt ve insan sevgisiyle dolu
Allah’ın şair kulu
Kahramanmaraş otuz sekiz doğumlu
Bir şairdir Arif EREN
Fahriye ile Tufan' ın Aşkı
Ahmet Tufan Şentürk’ e saygılarımla..
1950 yılının sonbaharında
Hastaneye yatınca Tufan
Teşhisi konmuştur
Şairimizde aniden
Mide kanaması olmuştur.
Ağrısı dinip kendine gelince
Hastalığı unutur
Şair gönlü aniden
Bir güzele tutulur.
Birden kaynar canı
Görünce başucunda
Güzeller güzeli Başhemşire
Fahriye Gökcan’ ı.
Ne olduysa o anda oldu
Tam aradığını buldu
Mecnûn gibi Leylâ’ ya baktı
Yüreği aşk şokunda Tufan’ ın
Göğsünden fırlayacaktı.
Bir hastane odasında
Kaşla göz arasında
Yüreğin tutuştuğu bir andı
Tufan’ ın gözlerinde alev – alev
Aşkın ateşi yandı
Gördüğünü Leylâ
Kendini Mecnûn sandı.
Aradan aylar geçti
Bırakmadı sevdiğinin peşini
Nereye giderse kolladı
Ona yazdığı şiirlerle
Demet – demet güller yolladı.
Tufan’ ın aşkına aldırmadan
Fahriye, direndi durdu
Onun kalbine girmek
Kaleyi fethetmekten zordu.
Ama Tufan pes etmedi
Sevdiğimi alacağım diyordu
Gözünü yumduğunda
Her gece sevdiği
Rüyasına giriyordu.
Deli – divâne olmuştu Tufan
Mecnûn gibi geziyordu
En duygulu şiirlerini
Leylâ’ sına yazıyordu.
Sabır taşı çatlasa da Tufan’ ın Ankara’ nın soğuğunda her gece
Onun özlemini duya – duya
Yazdığı şiirleri okuya – okuya
Dalıp gidiyordu uykuya.
Yıllar geçip gitse de
Sevdiğini istiyordu şair
Bu ayrılık yetsin diyordu
Sana hasretim bitsin diyordu.
Sesini duyuyordu sevdiği
Sevdiğini biliyordu sevdiği
O da Tufan’ ı çok seviyordu
Bir nedeni vardı ki bu ayrılığın
Üzmemek için onu
Bir türlü söylemiyordu Tufan’ ına
Hasta olduğunu.
Devamlı ısrarlar karşısında
Mecbur kalınca sonunda
Haberi olsun diye onun da
Hastayım ben diyor Fahriye
Çaresiz bir kronik astımım var.
Seni mutlu edemem Tufan’ ım Sevdiğim kadar.
Olsun diyordu şair
Gönül ferman dinler mi
Sevdiği hasta da olsa
Yine de sevecekti
Ve nihayet
Dokuz yıl önce başlayan
Fahriye ile Tufan’ ın aşkı
Mutlu sonla bitecekti
29.Mart.1959’ da Aşıklar murada erecekti
Tufan ile Fahriye
Dünya evine girecekti.
Hastalığın çaresizliğine rağmen
En güzel duygularla yaşanan
Bu sonsuz aşk
Sevgi ile saygı ile on sekiz yıl
Mutlulukla sürecekti.
Yıllarca devam etti mutlulukları
Hastalıktan kurtulamıyor
Soluk soluğa kalıyordu Fahriye
Çok sıkıntı çekse de
Derin acısını içinde söndürdü
Üzülmesin, sevinsin diye Tufan’ ı
İyiyim ben diyerek
Acıyı kıvanca döndürdü.
Oysa ki cefakâr Tufan
Hastalığından ötürü yıllarca
Hiç yüksünmeden, erinmeden
‘’Off’’ çekip de derinden
Hiç vurmadan döşüne
Sevgi ile vefa ile
Bebeği gibi baktı eşine.
Ne vakit geleceği bilinmez
Ecele karşı gelinmez
Bir takdîr – i ilâhiydi bu:
3.Aralık.1976 günü
Şairimizin ilham perisi
Eşi, sevgilisi, birtanesi
Canı, ciğeri, Fahriye’ si
Bir hastane odasında
Tufan’ ına doyamadan daha
Mübarek Kurban Bayramında
Kurban gitti Allah’ a…
İşte böyle dostlar
Tarifi imkânsız bir aşkın sonunda
Biricik eşini kaybedince
Yalnız kalmıştı Tufan baba
Elden ne gelir
Allah sabrını verir
Dindirmek için yürek sancısını
Şiirlere döktü sonsuz acısını.
İsa Kayacan
İsa Kayacan dendiğinde Türkiye’ de
Edirne’den Van’a kadar tanırlar seni
Yurdu yerel basın yoluyla dolaşırsın
Yeni Evliya Çelebi sanırlar seni.
O güzel duyguların düşüncelerinle
Gazetelerde dergilerde hep sen varsın
Binlerce yazın yüzü aşkın kitabınla
Kırılmayan rekoru elinde tutarsın
Koca Çınar Tufan Baba
A.Tufan ŞENTÜRK’ e
Tufan baba
Esentepe köyünden çıktın yola
Ankara’ da yaşadın dönmedin sen.
Evrensel şiirlerinle sevdik seni
Doruktan aşağı inmedin sen.
Mevlâna’ ca sevgi ektin
Yunus gibi çile çektin.
En üstün özelliklerle yaratmış seni
Sen Allah’ın nadir kulusun.
İlhâm indirmiş yüreğine
Sen Allah’ ın şair kulusun.
Ustasısın, hocasısın şairlerin
Kelimeleri mısra-mısra
Türkçe’nin en güzel sözüyle
Melodinin özüyle
İlmik-ilmik dokursun.
En güzel şiirlerini gönülden
Gürül-gürül delikanlı sesinle
Gümbür-gümbür okursun.
Kitaplar dolusu yazdıkların
Şiirin onurudur.
Tufan baba adı
Şairliğinin gururudur.
84 yıllık ömür boyunca
İlham bülbülleri şakır bağında.
Şiirlerin, türkülerin söylenir
Sesin yankılanır Toros Dağı’ nda.
En güzel şiirlerle, sözlerle
Sevgiyi katmer-katmer
Gönlümüze doldurup yığansın.
Seven, sevilen yüreğinle sen
İnsanlığa armağansın.
Kendine özgü yaşam biçimin
Kendi yasan var senin.
Mala, paraya değer vermezsin
Yaşam kavgan zor senin.
Uzun ömründe
Kahpe Felek kimi zaman
Toroslar’ dan kar getirdi
Kimi zaman kucak-kucak
Ayva, üzüm, nar getirdi.
Eşinin yokluğuyla geçen yıllar
Seni yedi bitirdi.
Küllenmiş kordur yüreğin
İçten içe yanarsın sen.
Her gün her dakika yıllardır
Özlem ile, dua ile
Yengemizi anarsın sen.
Sevgili Tufan baba
Senin hayatın, senin şiirin
Ne yazmakla biter
Ne anlatmakla tükenir
Senin gibisine bilmem ki
En güzelinden ne denir.
Hiç şüphesiz
İnsanlığa armağan şiirlerinle
Yarına kalacaksın sen.
Ve yıllar sonra
Dilden-dile söylenen
Bir efsane olacaksın sen.
Mustafa Ceylan
Heyecan dolu ve duygulu sesiyle
Şiir okurken sanki heyelândır o
Şiirin ve şairin hakkını veren
Şair ve yazar Mustafa Ceylan’ dır o.
Udi Bestekâr Ali Çekici
AZİZ HATIRASINA
En güzel şarkıları besteledin
Musikiyle yaşadın sen ömrünü
Sessizce yitiverdin üstâd bir gün
İnanmadık duyunca öldüğünü.
Birlikte olduğumuzda udunla
Çalıp söyledin de mest ettin bizi
Duyunca dostum ölüm haberini
Perişanız şimdi, mahvettin bizi
Ses vermiyor şimdi emektar udun
Bütün şarkılar senin için sustu
ALLAH rahmet eylesin çok üzüldük
Kaybettiğimiz için büyük dostu.
Zehra Aslandoğan' a
Saygılarımla..
Bahri beyin mutluluk yuvasında
Vefakâr ve cefakâr bir eştir o.
Bir yaşam boyu, sevgi dünyasında
Işıl-ışıl parlayan güneştir o.
İlgisi candan, sevgisi candandır
İnciler dökülür dilinden bir–bir.
Yeri geldi mi dostlar meclisinde
Şiirler okur sevgiye, aşka dair.
Kardeşçe ve insancadır her tavrı
Yüreğinde sevgi, dostluk doludur.
Cumhuriyetin öğretmenidir o
İzlediği ATATÜRK’ ün yoludur.
Ayrılmaz asla ATATÜRK yolundan
Özgürlük türküsü düşmez dilinden.
Sevgili kardeşimiz Zehra öğretmene
Bu sözler döküldü gönül telimden.
Özkan Ağabey için ne yazsan azdır, ne söylesem onu tam olarak ifade edemem dostlar... Sunmuş olduğum birkaç şiirinden sizlere o’ nu, aile ortamını, şiirsel yolculuğunu bir nebze tanıtabildi isem ne mutlu bana. O’ nunla dost olmayan tam olarak bilemez kardeşliğini, sımsıcak dostluğunu.... Oğlu askere giderken yazdığı şiir bir zamanların Kemal Ilıcak yönetiminde çıkan Tercüman Gazetesi’ nde Gürbüz AZAK tarafından bir köşe yazısına konu edilmiş, memleket sevdalısı bir şairimizdir o. Torunu Eda için bir çok şiir kaleme almıştır. Aslında 3 torun dedesi olarak benim, Özkan Gönlüm ve Eda bebek konusunu işlerken DEDE VE TORUN’ un Türk Şiirindeki yeri ve önemi hakkında özgün bir çalışma sunmam gerekir. İnşallah onu bir başka güne bırakarak, sözlerimi Özkan Ağabey’ in torununa yazdığı bir şiirle noktalamak istiyorum. Cümlenize selamlar, saygılar dostlar...
Eda Bebek
EDA bebek torunum
Henüz iki yaşında
Ama beni biliyor.
Alınca telefonu
'Dede..' deyip duruyor.
Duyunca sesini
Dünyalar benim oluyor.
By-pas' lı gönlüm
Huzur buluyor.
Ey büyük Allahım
Bir dileğim var senden
EDA ‘ yı gelin görmeden
Alma canımı benden.
EDA bebek her şeyim
Hayatım benim.
Alınca resmini elime
Dualar doluyor dilime
Gözyaşı oluyor özlemim.
Mümkün olsa o anda
Gözyaşımı yel ederim
Eser ona giderim.
Sarı saçlar
Nokta dudak
Gül pembe yanak
Bu kadar olur ancak.
Allah'ın gücüne gitmesin
Bütün çocuklar güzeldir ama
Bir başkadır bizim EDA.
Allah öyle yaratmış ki
Gözlerinin rengini.
Bulmak mümkün değil
Tabiatta bir dengini.
O ne gözler öyle
Hem gökyüzüne
Hem denize denk
Gözlerine işlenmiş
Bin-bir mavi renk.
Mavilerin cümbüşü
İnanın sözlerime
Gelmiş oturmuş sanki
Eda' nın gözlerine.
Gözlerin en güzeliyle
Maviş - maviş bakar bana
Koşar atılır kollarıma
Severim, öperim onu
Şükür ederim Yaradana.
Binlerce şükür Rabbim
Dünya güzelini verdin bana
EDA' yı yaratan ALLAH' ım
Ömür boyu duam bile az gelir sana.
ALLAH olmayanlara da versin
Dedeler bir başka sever torunu
Elinden gelirse bir de
Böyle şiirle över torunu.
Ben bu şiiri yazdım ama
O şimdi bilmeyecek
Teşekkür edip öpücük vermeyecek
Yıllar gelip geçecek
EDA bebek büyüyecek
Okuyunca bu şiiri
Gösterip öğretmenine, övünerek
'Dedem bana yazmış' diyecek.
Bilmem ki...
O zaman ben olur muyum
Şimdi yaşım altmış beş
Yetmiş beşi bulur muyum
ALLAH ömür verirse eğer
Yaşamaya değer
O günleri de görürüm.
Bir de ' Dede Şiiri ‘’ yazarsa Eda
Mutluluktan coşarım
Geri kalan ömrümü
Eda için yaşarım.
Özkan GÖNLÜM...
Bir başka dostun ŞİİRSEL YOLCULUK Tahlilinde sağlıcakla buluşmak umudu ile...
-Tahlil-
Mustafa CEYLAN
****************
Arif EREN
Kelimenin ruhunu bilen
Fikire kanat veren
Şiir denince akla gelen
Bir şairdir Arif EREN
İlmek- ilmek dokur şiiri
Nakış nakıştır her biri
Duygu-duygu gönle giren
Bir şairdir Arif EREN
Eşi bulunmaz deyişlerle
En güzel imgeler, simgelerle
Şiirin doruğuna eren
Bir şairdir Arif EREN
Bin bir emek ile
Koza gibi şiir ören
Bana dost, bana yaren
Bir şairdir Arif EREN
İnançlı ve imanlı
Yurt ve insan sevgisiyle dolu
Allah’ın şair kulu
Kahramanmaraş otuz sekiz doğumlu
Bir şairdir Arif EREN
Fahriye ile Tufan' ın Aşkı
Ahmet Tufan Şentürk’ e saygılarımla..
1950 yılının sonbaharında
Hastaneye yatınca Tufan
Teşhisi konmuştur
Şairimizde aniden
Mide kanaması olmuştur.
Ağrısı dinip kendine gelince
Hastalığı unutur
Şair gönlü aniden
Bir güzele tutulur.
Birden kaynar canı
Görünce başucunda
Güzeller güzeli Başhemşire
Fahriye Gökcan’ ı.
Ne olduysa o anda oldu
Tam aradığını buldu
Mecnûn gibi Leylâ’ ya baktı
Yüreği aşk şokunda Tufan’ ın
Göğsünden fırlayacaktı.
Bir hastane odasında
Kaşla göz arasında
Yüreğin tutuştuğu bir andı
Tufan’ ın gözlerinde alev – alev
Aşkın ateşi yandı
Gördüğünü Leylâ
Kendini Mecnûn sandı.
Aradan aylar geçti
Bırakmadı sevdiğinin peşini
Nereye giderse kolladı
Ona yazdığı şiirlerle
Demet – demet güller yolladı.
Tufan’ ın aşkına aldırmadan
Fahriye, direndi durdu
Onun kalbine girmek
Kaleyi fethetmekten zordu.
Ama Tufan pes etmedi
Sevdiğimi alacağım diyordu
Gözünü yumduğunda
Her gece sevdiği
Rüyasına giriyordu.
Deli – divâne olmuştu Tufan
Mecnûn gibi geziyordu
En duygulu şiirlerini
Leylâ’ sına yazıyordu.
Sabır taşı çatlasa da Tufan’ ın Ankara’ nın soğuğunda her gece
Onun özlemini duya – duya
Yazdığı şiirleri okuya – okuya
Dalıp gidiyordu uykuya.
Yıllar geçip gitse de
Sevdiğini istiyordu şair
Bu ayrılık yetsin diyordu
Sana hasretim bitsin diyordu.
Sesini duyuyordu sevdiği
Sevdiğini biliyordu sevdiği
O da Tufan’ ı çok seviyordu
Bir nedeni vardı ki bu ayrılığın
Üzmemek için onu
Bir türlü söylemiyordu Tufan’ ına
Hasta olduğunu.
Devamlı ısrarlar karşısında
Mecbur kalınca sonunda
Haberi olsun diye onun da
Hastayım ben diyor Fahriye
Çaresiz bir kronik astımım var.
Seni mutlu edemem Tufan’ ım Sevdiğim kadar.
Olsun diyordu şair
Gönül ferman dinler mi
Sevdiği hasta da olsa
Yine de sevecekti
Ve nihayet
Dokuz yıl önce başlayan
Fahriye ile Tufan’ ın aşkı
Mutlu sonla bitecekti
29.Mart.1959’ da Aşıklar murada erecekti
Tufan ile Fahriye
Dünya evine girecekti.
Hastalığın çaresizliğine rağmen
En güzel duygularla yaşanan
Bu sonsuz aşk
Sevgi ile saygı ile on sekiz yıl
Mutlulukla sürecekti.
Yıllarca devam etti mutlulukları
Hastalıktan kurtulamıyor
Soluk soluğa kalıyordu Fahriye
Çok sıkıntı çekse de
Derin acısını içinde söndürdü
Üzülmesin, sevinsin diye Tufan’ ı
İyiyim ben diyerek
Acıyı kıvanca döndürdü.
Oysa ki cefakâr Tufan
Hastalığından ötürü yıllarca
Hiç yüksünmeden, erinmeden
‘’Off’’ çekip de derinden
Hiç vurmadan döşüne
Sevgi ile vefa ile
Bebeği gibi baktı eşine.
Ne vakit geleceği bilinmez
Ecele karşı gelinmez
Bir takdîr – i ilâhiydi bu:
3.Aralık.1976 günü
Şairimizin ilham perisi
Eşi, sevgilisi, birtanesi
Canı, ciğeri, Fahriye’ si
Bir hastane odasında
Tufan’ ına doyamadan daha
Mübarek Kurban Bayramında
Kurban gitti Allah’ a…
İşte böyle dostlar
Tarifi imkânsız bir aşkın sonunda
Biricik eşini kaybedince
Yalnız kalmıştı Tufan baba
Elden ne gelir
Allah sabrını verir
Dindirmek için yürek sancısını
Şiirlere döktü sonsuz acısını.
İsa Kayacan
İsa Kayacan dendiğinde Türkiye’ de
Edirne’den Van’a kadar tanırlar seni
Yurdu yerel basın yoluyla dolaşırsın
Yeni Evliya Çelebi sanırlar seni.
O güzel duyguların düşüncelerinle
Gazetelerde dergilerde hep sen varsın
Binlerce yazın yüzü aşkın kitabınla
Kırılmayan rekoru elinde tutarsın
Koca Çınar Tufan Baba
A.Tufan ŞENTÜRK’ e
Tufan baba
Esentepe köyünden çıktın yola
Ankara’ da yaşadın dönmedin sen.
Evrensel şiirlerinle sevdik seni
Doruktan aşağı inmedin sen.
Mevlâna’ ca sevgi ektin
Yunus gibi çile çektin.
En üstün özelliklerle yaratmış seni
Sen Allah’ın nadir kulusun.
İlhâm indirmiş yüreğine
Sen Allah’ ın şair kulusun.
Ustasısın, hocasısın şairlerin
Kelimeleri mısra-mısra
Türkçe’nin en güzel sözüyle
Melodinin özüyle
İlmik-ilmik dokursun.
En güzel şiirlerini gönülden
Gürül-gürül delikanlı sesinle
Gümbür-gümbür okursun.
Kitaplar dolusu yazdıkların
Şiirin onurudur.
Tufan baba adı
Şairliğinin gururudur.
84 yıllık ömür boyunca
İlham bülbülleri şakır bağında.
Şiirlerin, türkülerin söylenir
Sesin yankılanır Toros Dağı’ nda.
En güzel şiirlerle, sözlerle
Sevgiyi katmer-katmer
Gönlümüze doldurup yığansın.
Seven, sevilen yüreğinle sen
İnsanlığa armağansın.
Kendine özgü yaşam biçimin
Kendi yasan var senin.
Mala, paraya değer vermezsin
Yaşam kavgan zor senin.
Uzun ömründe
Kahpe Felek kimi zaman
Toroslar’ dan kar getirdi
Kimi zaman kucak-kucak
Ayva, üzüm, nar getirdi.
Eşinin yokluğuyla geçen yıllar
Seni yedi bitirdi.
Küllenmiş kordur yüreğin
İçten içe yanarsın sen.
Her gün her dakika yıllardır
Özlem ile, dua ile
Yengemizi anarsın sen.
Sevgili Tufan baba
Senin hayatın, senin şiirin
Ne yazmakla biter
Ne anlatmakla tükenir
Senin gibisine bilmem ki
En güzelinden ne denir.
Hiç şüphesiz
İnsanlığa armağan şiirlerinle
Yarına kalacaksın sen.
Ve yıllar sonra
Dilden-dile söylenen
Bir efsane olacaksın sen.
Mustafa Ceylan
Heyecan dolu ve duygulu sesiyle
Şiir okurken sanki heyelândır o
Şiirin ve şairin hakkını veren
Şair ve yazar Mustafa Ceylan’ dır o.
Udi Bestekâr Ali Çekici
AZİZ HATIRASINA
En güzel şarkıları besteledin
Musikiyle yaşadın sen ömrünü
Sessizce yitiverdin üstâd bir gün
İnanmadık duyunca öldüğünü.
Birlikte olduğumuzda udunla
Çalıp söyledin de mest ettin bizi
Duyunca dostum ölüm haberini
Perişanız şimdi, mahvettin bizi
Ses vermiyor şimdi emektar udun
Bütün şarkılar senin için sustu
ALLAH rahmet eylesin çok üzüldük
Kaybettiğimiz için büyük dostu.
Zehra Aslandoğan' a
Saygılarımla..
Bahri beyin mutluluk yuvasında
Vefakâr ve cefakâr bir eştir o.
Bir yaşam boyu, sevgi dünyasında
Işıl-ışıl parlayan güneştir o.
İlgisi candan, sevgisi candandır
İnciler dökülür dilinden bir–bir.
Yeri geldi mi dostlar meclisinde
Şiirler okur sevgiye, aşka dair.
Kardeşçe ve insancadır her tavrı
Yüreğinde sevgi, dostluk doludur.
Cumhuriyetin öğretmenidir o
İzlediği ATATÜRK’ ün yoludur.
Ayrılmaz asla ATATÜRK yolundan
Özgürlük türküsü düşmez dilinden.
Sevgili kardeşimiz Zehra öğretmene
Bu sözler döküldü gönül telimden.
Özkan Ağabey için ne yazsan azdır, ne söylesem onu tam olarak ifade edemem dostlar... Sunmuş olduğum birkaç şiirinden sizlere o’ nu, aile ortamını, şiirsel yolculuğunu bir nebze tanıtabildi isem ne mutlu bana. O’ nunla dost olmayan tam olarak bilemez kardeşliğini, sımsıcak dostluğunu.... Oğlu askere giderken yazdığı şiir bir zamanların Kemal Ilıcak yönetiminde çıkan Tercüman Gazetesi’ nde Gürbüz AZAK tarafından bir köşe yazısına konu edilmiş, memleket sevdalısı bir şairimizdir o. Torunu Eda için bir çok şiir kaleme almıştır. Aslında 3 torun dedesi olarak benim, Özkan Gönlüm ve Eda bebek konusunu işlerken DEDE VE TORUN’ un Türk Şiirindeki yeri ve önemi hakkında özgün bir çalışma sunmam gerekir. İnşallah onu bir başka güne bırakarak, sözlerimi Özkan Ağabey’ in torununa yazdığı bir şiirle noktalamak istiyorum. Cümlenize selamlar, saygılar dostlar...
Eda Bebek
EDA bebek torunum
Henüz iki yaşında
Ama beni biliyor.
Alınca telefonu
'Dede..' deyip duruyor.
Duyunca sesini
Dünyalar benim oluyor.
By-pas' lı gönlüm
Huzur buluyor.
Ey büyük Allahım
Bir dileğim var senden
EDA ‘ yı gelin görmeden
Alma canımı benden.
EDA bebek her şeyim
Hayatım benim.
Alınca resmini elime
Dualar doluyor dilime
Gözyaşı oluyor özlemim.
Mümkün olsa o anda
Gözyaşımı yel ederim
Eser ona giderim.
Sarı saçlar
Nokta dudak
Gül pembe yanak
Bu kadar olur ancak.
Allah'ın gücüne gitmesin
Bütün çocuklar güzeldir ama
Bir başkadır bizim EDA.
Allah öyle yaratmış ki
Gözlerinin rengini.
Bulmak mümkün değil
Tabiatta bir dengini.
O ne gözler öyle
Hem gökyüzüne
Hem denize denk
Gözlerine işlenmiş
Bin-bir mavi renk.
Mavilerin cümbüşü
İnanın sözlerime
Gelmiş oturmuş sanki
Eda' nın gözlerine.
Gözlerin en güzeliyle
Maviş - maviş bakar bana
Koşar atılır kollarıma
Severim, öperim onu
Şükür ederim Yaradana.
Binlerce şükür Rabbim
Dünya güzelini verdin bana
EDA' yı yaratan ALLAH' ım
Ömür boyu duam bile az gelir sana.
ALLAH olmayanlara da versin
Dedeler bir başka sever torunu
Elinden gelirse bir de
Böyle şiirle över torunu.
Ben bu şiiri yazdım ama
O şimdi bilmeyecek
Teşekkür edip öpücük vermeyecek
Yıllar gelip geçecek
EDA bebek büyüyecek
Okuyunca bu şiiri
Gösterip öğretmenine, övünerek
'Dedem bana yazmış' diyecek.
Bilmem ki...
O zaman ben olur muyum
Şimdi yaşım altmış beş
Yetmiş beşi bulur muyum
ALLAH ömür verirse eğer
Yaşamaya değer
O günleri de görürüm.
Bir de ' Dede Şiiri ‘’ yazarsa Eda
Mutluluktan coşarım
Geri kalan ömrümü
Eda için yaşarım.
Özkan GÖNLÜM...
Bir başka dostun ŞİİRSEL YOLCULUK Tahlilinde sağlıcakla buluşmak umudu ile...