SUNUŞ
“Armağan (I)” “Armağan (2)” İşte bu da “Armağan (3)”. Bu seri na¬sıl oluştu? Evet, bir şeyin oluşu değil oluşma nedeni önemlidir.
Şimdi (Armağan) serisinin oluşma nedenlerine kısa kısa değinmeye çalaşayım:
Sanırım 1980’li yıllardaydı. Dünyaya ilk gözümü açtığım, körpe ciğerlerime havasını soluduğum,
o yılların doğal ve ekonomik koşulları (şartları) gereği yeterli ekmeği aşı olmasa bile otunu yaprağını yediğim,
tertemiz havasını soluyup suyunu içtiğim Karaman’a bağlı Taşeli Yöresi Sarıveliler Beldesinin,
aklına koyduğunu yapan, tuttuğunu koparan, olmazları olur yapan o köylerin, o beldenin sevdalısı
Sarıveliler Belediye Başkanı Mustafa Kulak evime ziyarete gelmişti.
Evimin salonundaki duvarları süsleyen resimlere, ödüllere, plaketlere, şiltlere sonra misafir odası olarak da kullandığım çalışma odamdaki kitaplara dikkatle ve de uzun uzun baktı.
Aradan bir kaç ay geçtikten sonra bulunduğu beldenin “İlçe” olmasını sağladıktan sonra;
13 Mayıs 1277 tarihinde “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya” diye ferman yayınlayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in ilk Başkent’i olan Ermenek’in de Vilayet (İl) olması çalışmalarıyla ilgili olarak “Taşeli” yöresine Prof Dr. İbrahim Ceylan Başkanlığında; Prof Dr. Tahsin Kesici, Abdullah Ceylan ve Sami Soya’dan oluşan bir heyet halinde gittiğimizde, Sarıveliler ilçesindeki konuşmalarımız sırasında Başkan’da konuşmasını yaptı ve sözlerini şöyle bağladı;
“Aziz ve muhterem konuklar, sevgili hemşehrilerimiz, içinde bulunduğumuz bu binayı ben ‘Sarıveliler İlçe Belediyesi Halk Kütüphanesi’ olması için yaptırdım.
Duvarlarını da Ahmet Ağabeyimizin kitapları süsleyecek.
Kütüphanenin adı da ‘Şair Ahmet Tufan Şentürk Halk Kütüphanesi’ olacak” dedi ve dediğini de yapmıştı.
Hayatım boyunca şahsi çıkarım için hiç bir kimseden, hiç bir makamdan hiç bir şey istemedim, ama, hep verdiler. Benim onlara verecek hiç bir şeyim yoktu.
Eğer olsaydı hiç düşünmeden fazlasıyla verirdim.
Beni yaratan Allah’ımın bana verdiği seven bir yüreğim vardı.
Ben de onlara seven yüreğimi armağan ettim.
Alın kabul edin işte yüreğim deyip ‘Armağan Bir’i Başkan Mustafa Kulak’m şahsında Sarıveliler İlçesi Hemşehrilerime armağan ettim.
Ahmet Tufan Şentürk için ne dediler? ve Armağan (2)’deki hareket noktama gelince:
Armağan (l)’de de olduğu gibi, armağan ikinin de derlenip toparlanması yine manevi oğlum Mustafa Ceylan’ın
şahsi gayretleriyle oluştu.
Oluşma nedeniyse, kitabın sunuş yazısında da açıklandığı üzere, şair yazar dostlarımın dile getirdikleri duygu ürünleri, sevgi çiçeklerinden oluşan Ankara’da yayınlanan “Edebiyat Güncesi” adlı edebiyat dergisinin Eylül 1997 tarihli sayısının “50. sanat yılının ardından Ahmet Tufan Şentürk” adlı özel bölümdeki yazı ve şiirlerle, daha evvel ve daha sonra yazılmış yazı ve şiirlerdi.
Armağan üç’e gelince;
Erdemli kimselerin, ben istemeden karşılığını veremiyeceğim kadar çok büyük ve manevi yardımda bulunmaları,
sımsıcak sevgileriyle direnme gücümü, yaşama gücümü sağlamış olmalarıdır.
insanın yaşı seksenin üzerine çıkınca yapışacak dalı, anlatacak bir masalı candan seven özverili bir yakını yoksa vay haline.
“Sen dost kazanmaya bak, düşmanı ananda doğurur” denir.
Benim anamın doğurduğu düşmanım yok ama, dostlarım var.
Bu dostlarımdan en başta hemşehrim Prof. Dr. İbrahim Ceylan var.
Parlamenter, Bakan hassas şair Ali Naili Erdem var. Şair kardeşim Özkan Gönlüm var,
Şair Mehmet Ali Kalkan var, bir de sonsuz saygı duyduğum general Hayri Uçar Paşa var,
Dr. Tayyar Çavuş ve gerçek evladım kadar bana yakın olan manevi evlatlarım var. (Bal dudak evlatlarım hariç)
“Almadan vermek yalnız Allah’a mahsustur” denir.
Hâşa, bunların hiç birisi Allah değil, ama her köşesinden ayrı ışık, ayrı renk veren sekiz köşeli prizma gibidirler.
Hep verirler, hep verdiler. Gerek vicdanım, gerek omuzlarım üzerine öyle büyük, öyle ağır yük yüklediler ki ömrümün sonunda, yalnız başıma bu ağır, bu manevi yükün altından kalkma imkanım yoktu.
Armağan bir ve armağan ikide manevi oğlum yüksek makine mühendisi, araştırmacı yazar, şair Mustafa Ceylan’m yaptığı gibi, armağan üç de de kader arkadaşım, karagün dostum, araştırmacı-gazeteci-yazar,
şair Dr. İsa Kayacan her konuda olduğu gibi bu konuda da yardımıma koştu.
İşte Armağan üç de onun şahsi gayretleriyle oluştu. Kendisine teşekkürü ödenmesi gereken bir borç bilirim.
Ayrıca da, rahmetli ablamın oğlu Mustafa Şengül’e yazı ve duygu ürünleri şiir çiçekleriyle katkıda bulunan şair ve yazar dostlarımıza, Anayurt Gazetesi sahibi, yazı işleri müdürü ve tüm çalışanlarına teşekkür ederim.
Gerek dostlarımızın ve gerekse bizim armağanlarımız öyle çarşıdan pazardan, bakkaldan, marketlerden satın alman maddi değeri olan armağanlardan değildir.
Burdur ilinin Tefenni ilçesinin Ece Köyü, Karaman ilinin Sarıveliler îlçesinin Taşeli yöresinin Esentepe köyü bağları, bahçeleri, dağları, derelerinden, gönül bahçelerinden derlenip, toparlanıp sunulan çoban armağanı, çam sakızıdır.
Hor bakmayın, yüksünmeyin alın kabul edin, seven yüreğimizdir size sunulan.
Aralık 2003
Ahmet Tufan ŞENTÜRK
“Armağan (I)” “Armağan (2)” İşte bu da “Armağan (3)”. Bu seri na¬sıl oluştu? Evet, bir şeyin oluşu değil oluşma nedeni önemlidir.
Şimdi (Armağan) serisinin oluşma nedenlerine kısa kısa değinmeye çalaşayım:
Sanırım 1980’li yıllardaydı. Dünyaya ilk gözümü açtığım, körpe ciğerlerime havasını soluduğum,
o yılların doğal ve ekonomik koşulları (şartları) gereği yeterli ekmeği aşı olmasa bile otunu yaprağını yediğim,
tertemiz havasını soluyup suyunu içtiğim Karaman’a bağlı Taşeli Yöresi Sarıveliler Beldesinin,
aklına koyduğunu yapan, tuttuğunu koparan, olmazları olur yapan o köylerin, o beldenin sevdalısı
Sarıveliler Belediye Başkanı Mustafa Kulak evime ziyarete gelmişti.
Evimin salonundaki duvarları süsleyen resimlere, ödüllere, plaketlere, şiltlere sonra misafir odası olarak da kullandığım çalışma odamdaki kitaplara dikkatle ve de uzun uzun baktı.
Aradan bir kaç ay geçtikten sonra bulunduğu beldenin “İlçe” olmasını sağladıktan sonra;
13 Mayıs 1277 tarihinde “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya” diye ferman yayınlayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in ilk Başkent’i olan Ermenek’in de Vilayet (İl) olması çalışmalarıyla ilgili olarak “Taşeli” yöresine Prof Dr. İbrahim Ceylan Başkanlığında; Prof Dr. Tahsin Kesici, Abdullah Ceylan ve Sami Soya’dan oluşan bir heyet halinde gittiğimizde, Sarıveliler ilçesindeki konuşmalarımız sırasında Başkan’da konuşmasını yaptı ve sözlerini şöyle bağladı;
“Aziz ve muhterem konuklar, sevgili hemşehrilerimiz, içinde bulunduğumuz bu binayı ben ‘Sarıveliler İlçe Belediyesi Halk Kütüphanesi’ olması için yaptırdım.
Duvarlarını da Ahmet Ağabeyimizin kitapları süsleyecek.
Kütüphanenin adı da ‘Şair Ahmet Tufan Şentürk Halk Kütüphanesi’ olacak” dedi ve dediğini de yapmıştı.
Hayatım boyunca şahsi çıkarım için hiç bir kimseden, hiç bir makamdan hiç bir şey istemedim, ama, hep verdiler. Benim onlara verecek hiç bir şeyim yoktu.
Eğer olsaydı hiç düşünmeden fazlasıyla verirdim.
Beni yaratan Allah’ımın bana verdiği seven bir yüreğim vardı.
Ben de onlara seven yüreğimi armağan ettim.
Alın kabul edin işte yüreğim deyip ‘Armağan Bir’i Başkan Mustafa Kulak’m şahsında Sarıveliler İlçesi Hemşehrilerime armağan ettim.
Ahmet Tufan Şentürk için ne dediler? ve Armağan (2)’deki hareket noktama gelince:
Armağan (l)’de de olduğu gibi, armağan ikinin de derlenip toparlanması yine manevi oğlum Mustafa Ceylan’ın
şahsi gayretleriyle oluştu.
Oluşma nedeniyse, kitabın sunuş yazısında da açıklandığı üzere, şair yazar dostlarımın dile getirdikleri duygu ürünleri, sevgi çiçeklerinden oluşan Ankara’da yayınlanan “Edebiyat Güncesi” adlı edebiyat dergisinin Eylül 1997 tarihli sayısının “50. sanat yılının ardından Ahmet Tufan Şentürk” adlı özel bölümdeki yazı ve şiirlerle, daha evvel ve daha sonra yazılmış yazı ve şiirlerdi.
Armağan üç’e gelince;
Erdemli kimselerin, ben istemeden karşılığını veremiyeceğim kadar çok büyük ve manevi yardımda bulunmaları,
sımsıcak sevgileriyle direnme gücümü, yaşama gücümü sağlamış olmalarıdır.
insanın yaşı seksenin üzerine çıkınca yapışacak dalı, anlatacak bir masalı candan seven özverili bir yakını yoksa vay haline.
“Sen dost kazanmaya bak, düşmanı ananda doğurur” denir.
Benim anamın doğurduğu düşmanım yok ama, dostlarım var.
Bu dostlarımdan en başta hemşehrim Prof. Dr. İbrahim Ceylan var.
Parlamenter, Bakan hassas şair Ali Naili Erdem var. Şair kardeşim Özkan Gönlüm var,
Şair Mehmet Ali Kalkan var, bir de sonsuz saygı duyduğum general Hayri Uçar Paşa var,
Dr. Tayyar Çavuş ve gerçek evladım kadar bana yakın olan manevi evlatlarım var. (Bal dudak evlatlarım hariç)
“Almadan vermek yalnız Allah’a mahsustur” denir.
Hâşa, bunların hiç birisi Allah değil, ama her köşesinden ayrı ışık, ayrı renk veren sekiz köşeli prizma gibidirler.
Hep verirler, hep verdiler. Gerek vicdanım, gerek omuzlarım üzerine öyle büyük, öyle ağır yük yüklediler ki ömrümün sonunda, yalnız başıma bu ağır, bu manevi yükün altından kalkma imkanım yoktu.
Armağan bir ve armağan ikide manevi oğlum yüksek makine mühendisi, araştırmacı yazar, şair Mustafa Ceylan’m yaptığı gibi, armağan üç de de kader arkadaşım, karagün dostum, araştırmacı-gazeteci-yazar,
şair Dr. İsa Kayacan her konuda olduğu gibi bu konuda da yardımıma koştu.
İşte Armağan üç de onun şahsi gayretleriyle oluştu. Kendisine teşekkürü ödenmesi gereken bir borç bilirim.
Ayrıca da, rahmetli ablamın oğlu Mustafa Şengül’e yazı ve duygu ürünleri şiir çiçekleriyle katkıda bulunan şair ve yazar dostlarımıza, Anayurt Gazetesi sahibi, yazı işleri müdürü ve tüm çalışanlarına teşekkür ederim.
Gerek dostlarımızın ve gerekse bizim armağanlarımız öyle çarşıdan pazardan, bakkaldan, marketlerden satın alman maddi değeri olan armağanlardan değildir.
Burdur ilinin Tefenni ilçesinin Ece Köyü, Karaman ilinin Sarıveliler îlçesinin Taşeli yöresinin Esentepe köyü bağları, bahçeleri, dağları, derelerinden, gönül bahçelerinden derlenip, toparlanıp sunulan çoban armağanı, çam sakızıdır.
Hor bakmayın, yüksünmeyin alın kabul edin, seven yüreğimizdir size sunulan.
Aralık 2003
Ahmet Tufan ŞENTÜRK