SUNUŞ
Armağan üçün mürekkebi kurumadan Armağan dört girdi sıraya:
Armağan serisi nasıl oluştu? Önce bıınu açıklamak ihtiyacını duydum. Şöyle ki:
Hayatım boyunca şahsi çıkarım için hiçbir yetkili makam sahibinden bir varlıklıdan hiçbir şey istemedim.
Hakkım mıydı, değil miydi bilmiyorum. Onun takdiri verenlere aittir. Ama hep verdiler, hep verdiler.
Benimse onlara verecek, vermeyi vadedecek, hiçbir şeyim yoktu. Minnet duygusu altında ezilip, üzülüyordum.
"Yarâp bu aferin ne tükenmez hazinedir" denir ya. Bana verilenler kuru kuru aferinden ibaret de değildi.
Yaşama sebebim olan sımsıcak sevgiler, şiltler, plaketler, ödüllerdi.
Bu güzelim dünyaya ilk gözümü açtığım, köıpe ceğerlerime tertemiz havasını soluduğum,
ekmek aş olmasa bile otunu, yaprağını yediğim, suyunu içtiğim eski "Lâmos" Yeni "Esentepe" köyünün
bağlı bulunduğu "Sarıveliler" ilçesinin rahmetli eski Belediye Başkanı,
seksen küsur yıllık el emeğim, göznurum kendi eserlerim dahil birikimim olan kitaplığımdaki kitaplarımı
ilçeye taşıyıp adıma bir halk kütüphanesi açmış, eski Karaman Valisi Hakkı Teke’ nin de aynı ilçe merkez
ilköğretim okuluna adımı vermiş olmasıyla minnet ve şükran duygularım kat kat artmış oldu.
Bu minnet ve şükran duyguları altında eziliyordum.
Yakın dostlarım ve manevi evlatlarımdan yüksek Makine mühendisi araştırmacı, şair-yazar Mustafa Ceylan'la
birlikte konuşup ne yapabiliriz diye düşündük.
Yapılan bunca iyilikleri, güzellikleri, ödülleri, armağanları, armağanla karşılamamızın uygun olacağına karar verip başladık çalışmaya.
"Anılar koridorunda Sarıveliler Armağan (1)" Ahmet Tufan Şentıürk - Mustafa Ceylan imzalarıyla kitap olarak yayımlayıp, bir kısmı kütüphaneye, diğerleri de hemşehrilere "Armağan" olarak dağıtılmak üzere "rahmetli" Başkan’a vermiştik.
"Armağan 2 de" yine manevi oğlum Mustafa Ceylan'la birlikle "Ahmet Tufan Şentıürk İçin Ne Dediler?"
adı altında kitap haline getirip yayımladık.
Manevi oğlum Mustafa Ceylan ın Antalya'ya taşınması nedeniyle "Armağan 3"ün derlenip toparlanması için yardımıma, kara günlerimin dostu, kader arkadaşım, sevilen, savılan seçkin bürokrat, gazeteci, araştırmacı, yazar,
şair İsa Kayacan koştu. "Armağan 3"ii de onunla birlikte yayınladık.
Armağan üçün mürekkebi kurumadan Armağan dört girdi sıraya:
Bir gün can dostum, kalem ve fikir ortağım Dr. İsa Kayacan telefon edip
"Ağabey müsaadenle ben Armağan dört için de bir dosya açmak istiyorum.
Bundan sonraki yazacağın yazıların sanat ağırlıklı olacağını sanırım" dedi.
Böyle güzel bir söze olmaz, (hayır) demek mümkün mü? Böylece başladı armağan dört için çalışmamız.
Şöyle bir anonim halk deyimini anımsıyorum:
"Sev seni seveni hâkile yeksan olsa/ Sevme seni sevmiyeni Mısır’a sultan olsa".
Bu deyim her ne kadar doğru ve haklıysa da ben kendimi bunun dışında tutuyorum.
"Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü" tümcesini daha çok seviyorum.
Benim yaşlı yüreğim kocaman. Orada herkese yer var.
Derviş Yunus "Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan şer in evliyasıysa hakikatta âsidir" demiş.
Armağan serisinin oluşmasında sen, ben yok. Sevgi, saygı, dostluk var, güven var.
Kin, nefret, kavga (savaş) yok, barış var.İyiliğe, güzelliğe, mutluluğa açılır gönül kapımız.
Armağan üç ve Armağan Dördü birlikte yazıp çizip, derleyip toparladığımız kalem arkadaşım,
kader arkadaşım gerçek dostum Gazeteci Dr. İsa Kayacan’da ben de dağlıyız, köylüyüz, tertemiz dağ havası solumuşuz,
dağ havası sinmiş ruhumuza, hiçbir makamdan ve hiçbir yetkiliden hakkımız olmayan bir şeyi istememişiz,
hak etmediğimiz bir şeyi almamışız. Hayratça, hoyratça çalışmış, çırpınmışız.
Haram yememişiz, hile yapmamışız. "Doğruların yardımcısıdır hazreti Allah" demişiz.
Allah’la birlikte doğruları kullan da sever.
Bunun göstergesi biz istemeden, yapılan bunca iyilikler, güzellikler değil midir?
Armağan serisi bu güzelliklerin bir karşılığı olarak oluşturulmuyor mu?
Söziin özü dersek: Bizim "Armağan’ımız" öyle çarşıdan, pazardan, bakkaldan, marketten satın alınan şeylerden değil,
"Can ağacından koparılıp, aşk ateşiyle pişirilip gönül tabaklarıyla sunulan şeylerdir".
Alın kabul edin, işte Ulu Mevlâna’ca, Derviş Yunus’ca seven yüreğimiz.
Ahmet Tufan ŞENTÜRK