ein Bild ein Bild
Sitemize Hoşgeldiniz, Ziyaretçi! Giriş Yap Kayıt Ol


Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
ŞAİR PADİŞAHLAR(17)-SULTAN I.SELİM
#1
ŞAİR PADİŞAHLAR(17)-SULTAN I.SELİM (Yavuz) (Selimî)



Mustafa CEYLAN
*************

Demiştir Ki:

"Sanma şâhum herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mı sandun belki ol agyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur, agyâr olur, dildâr olur, serdâr olur."

*

Dokuzuncu osmanlı Padişahı. Saltanatı: 24 Nisan 1512-21 Eylül 1520.

Felsefe, tarih ve tasavvufî konularda derin bilgileri bulunan, herhangi bir işe karar vermeden evvel uzun uzun düşünen ve isâbetli kararlar veren, cesur ve oldukça sert mizaçlı, döneminde Devlet hazinesine en parlak günlerini yaşatan,Arapça, Farsça ve Çağatayca bilip, bu dillerde de şiirler kaleme alan ve "Selimî" mahlasını kullanan şair Padişahımızdır.

Babası II. Bayezid, annesi Gülbahar Hatun, eşi Ayşe Hafsa Sultan'dır.

Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000 km2'si Avrupa'da, 1.905.000 km2'si Asya'da, 2.905.000 km2'si Afrika'da olmak üzere toplam 6.557.000 km2'ye çıkarmıştır.

Padişahlığı döneminde Anadolu'da birlik sağlanmış; halifelik Abbasilerden Osmanlı Hanedanına geçmiştir.

Ayrıca devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçiren Osmanlı, bu sayede doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına almıştır.

Selim, tahta babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştır.

Şehzade Selim, tahta çıkmadan önce vali olarak Trabzon'da görev yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım Hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir.

1512'de tahta çıkan Sultan Selim, Eylül 1520'de şarbon hastalığına bağlı olarak Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen ve sırtında çıkan bir çıban yüzünden henüz 49 yaşında iken Hakka yürümüştür.

*

Demiştir Ki:

"Gözlerün fitnede ebrûn ile enbâz mı ki
Dil anılmaga iver zülfüne cânbâz mı ki
Bizi kahr eyledügün lutfuna âgâz mı ki
Neyiki şîve mi cevr mi ki nâz mı ki

Dili sayd itmede âlem bilür üstâdlugun
K'ey sakın âleme yayılmaya bîdâdlugun
Bilmezem sırrı nedür bilmiş iken yâdlugun
Neyiki şîve mi cevr mi ki nâz mı ki

Dil nedür nesne mi aşk odına yakmadugun
Aşk zencîrini gerden mi kodun takmadugun
Beni gördükde yüzin gönderüben bakmadugun
Neyiki şîve mi cevr mi ki nâz mı ki

Bu Selîmî kuluna cevr-i revân eyledügün
Bunca sıdkun reh-i aşkında yalan eyledügün
Yüzini gözterüben yine nihân eyledügün
Neyiki şîve mi cevr mi ki nâz mı ki

*
Arapça ve bilhassa Farsça'ya çok hakim olan Selim'in, kendi el yazısı ile Selimî mahlasıyla yazılmış olan Farsça manzumeleri günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde bulunmaktadır. Farsça'nın yanında Türkçe şiirleri de bulunan Selim'in, Farsça olan Divân'ı 1306 yılında İstanbul'da basılmış olup, 1904 tarihinde de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in emri ile Paul Horn tarafından Berlin'de yeniden nesredilmiştir.

*
Yavuz Sultan Selim, dedesi Fatih Sultan Mehmet zamanında kullanılan Haliç Tersanesi'ni kapasite olarak arttırmıştır.

Konya'da Mevlevi Tekkesi'ne su getirtmiştir.
Medreselerin yanında, sosyal ve ticari alanda hizmet verecek birçok bina inşa ettirmiştir.
Diyarbakır Fatih Paşa ve Elbistan Ulu Camii'ni inşa ettirmiştir.
Şam Salihiye'de Muhyiddin İbn Arabi'ye camii ve imaret inşa ettirmiştir. Muhyiddin İbn Arabi'nin türbesini de bulup yaptırmıştır.
1516'da Şam'a Şam Sultan Selim Camii'sini yaptırmıştır.
Mısır Seferi sırasında Hind ve Çin haritalarını da yaptıran Selim'e, Piri Reis tarafından 1513 yılında tamamlanan harita 1517 yılında Mısır'da Piri Reis'in kendisi tarafından sunulmuştur.
Temelini attırdığı İstanbul Sultan Selim Camii'ni bitirmeye ömrü yetmemiş; bu eser oğlu I. Süleyman tarafından tamamlanmıştır.
Sultan Selim bunlara ek olarak 1514 yılında İstanbul'da Yavuz Sultan Selim Cüzzamhanesini yaptırmıştı

*
Osmanlı devleti döneminde Türk edebiyatında "Selimname" adı verilen I. Selim dönemnin tarihini anlatan şiir ve nesir eserleri hazırlanmıştır.

Selimnamelerin bazıları bu padişahın doğumundan ölümüne kadar hayatını anlatmakta, diğerleri ise sınırlı olarak hayatının belirlenmiş bir dönemini anlatmaktadırlar. Selimnameler Türkçe, Arapça ve Farsça olarak yazılmışlardır.

*

Demiştir Ki:

"Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn itdi felek
Giryemi kıldı füzûn eşkümi hûn itdi felek
Şîrler pençe-i kahrumda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn itdi felek."

*
Eşleri
*******
Ayşe Hafsa (Hâfize) Valide Sultan - I. Süleyman, Hatice Sultan, Fatma Sultan, Beyhan Sultan , Hafsa Sultan ve Şah Sultan'ın annesi

Not: I. Selim'in dört eşi olduğu belirtilmektedir.


Erkek çocukları
************
Kanuni Sultan Süleyman
Orhan. Küçük yaşta ölmüştür.
Musa. Küçük yaşta ölmüştür.
Korkut. Küçük yaşta ölmüştür.
NOT: I. Selim'in, küçük yaşta ölen oğullarının olduğu bazı kaynaklarda belirtilirken, bazıları bu çocukların varlığından bahsetmemektedir. Bu konuda muhtelif görüşler vardır.

Kız çocukları
**********
Beyhan Sultan, (ö. 1559). Ferhad Paşa'nin eşi.
Hatice Sultan (Hanım Sultan olarak da bilinir), (ö. 1538). İskender Paşa'nın eşi. 2. eşinin Pargalı İbrahim Paşa olduğu bazı kaynaklarda iddia edilse de bu bilgi tartışmalıdır.
Hafsa Hanım Sultan, (ö. 1538). İskender Paşa'nın eşi.
Fatma Sultan, Kara Ahmed Paşa'nın eşi.
Yenişah Sultan (Yeni Şah Sultan olarak da bilinir)
Şah Sultan, (ö. 1572). Lütfi Paşa'nın eşi, boşandılar.
Hatun Sultan, Çoban Mustafa Paşa'nın eşi.
Not: Kız çocuklarının sayısının 10 olduğu söylenmektedir.

*

Yavuz, 920/1514'de Çaldıran zaferini kazandı ve şarkın kapılarını Osmanlı Devleti’ne açtı. Kemah, Bayburt, Erzincan ve Kiğı Osmanlı Devleti'ne 921/1515'de ilhâk edildi. Bunu, aynı yıl Çaldıran zaferinden dönerken üzerine gidilen Zulkadiroğullarının Osmanlı Devleti'ne ilhâkı ta'kip etti. Bütün bu gayretlere rağmen, doğu ve güneydoğu bölgeleri Şi’a tehlikesinden kurtulamamıştı. İşte bu işi, büyük âlim İdris-i Bitlisî ve Bıyıklı Mehmed Paşa üstlendi. Bunların samimi gayretleri sonucu, 1516 ve ta'kip eden yıllarda, başta 26 aşiret olmak üzere, mühim Kürt ve Türkmen beylikleri, istimâlet ile yani kendi arzu ve istekleri ile Osmanlı Devleti’ne iltihâk eylediler. Böylece Doğu Anadolu top yekûn Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde kaldı.

Herhangi bir harb olmadan Doğu Anadolu’nun Osmanlı Devleti’ne iltihâkı ve Şah İsmail'in mağlûbiyeti Memlüklüleri ve Sultânları Kansu Gavri'yi rahatsız etmişti. Bu durumu hisseden ve Memlüklülere İslâm birliğini bozdurmak istemeyen Yavuz, Memlüklülerin üzerine yürüdü ve 922/1516 yılında Mercidabık'da Kansu Gavri karşısında büyük bir zafer kazandı. Bu zafer, Malatya, Divriği, Dârende, Besni, Gerger, Kâhta, Birecik ve Anteb'in de yeniden ve sağlam bir şekilde fethine yol açtı. Aynı yıl (922), Haleb ileri gelenleri, erkân-ı devleti ve ulemâsı ile Yavuz'a itaat ve teslimiyet mektubu gönderdiler. Böylece Haleb, Antakya, Hama ve Humus kaleleri de Osmanlı Devleti'ne ilhâk olundu ve eyâlet haline getirildikten sonra Haleb Beylerbeyliğine Karaca Ahmed Paşa getirildi. Daha sonra ise, Dâr-üs-Selâm Şam'a girildi ve birçok Arab Şeyhi kendi arzuları ile Osmanlı Devleti’ne iltihâk eyledi.

922/1516'da Kansu'nun yerine geçen Tomanbay'a bir nâme gönderen ve Mısır'a yürüyeceğini belirten Yavuz Sultân Selim, Safed, Nablus, Kudüs, Aclûn, Gazze ve kısaca Suriye ve Filistin'i de yol üzerinde feth eyledi. 923'de Kahire ve Mısır'ı, Ridâniye harbini zaferle kazanarak Osmanlı topraklarına ilhâk eden Yavuz, böylece şarkta tam bir ittihâd-ı İslâm kahramanı oldu. Böylece Anadolu, Karaman, Rûm ve Rumeli eyâletlerine ilâveten Osmanlı Devleti’ne Diyarbekir, Haleb, Mısır, Şam ve Zülkadriye Eyâletini de ilâve etmiş oldu.

Son Abbasî halifesi III. Mütevekkil Alellâh'dan Ayasofya'da yapılan bir dinî merâsimle halifelik ünvanını da kazanan Yavuz, Mekke Şerifi Ebul-Berekât'ın oğlu Şerif Ebu Nümey vâsıtasıyla Mekke'nin anahtarlarını kendisine göndermesiyle de hâdim'ül-Haremeyn vasfını elde etmişti. Doğuda ittihâd-ı İslâmı tahakkuk ettiren Sultân Selim, Batıdaki İslâm düşmanlarına da dersini vermek üzere 2 Şa'ban 926/1520'de sefere çıktı; ancak 8 Şevvâl 926'da yakalandığı bir hastalıkla manevi şehid oldu.

*

Demiştir Ki:

"Gözlerümden akdı deryâlar gibi yaşum benüm
Dostlar çok nesne gördi onmaduk başum benüm

Geçmek içün seyl-i eşkümden hayâlüm askeri
Bir direklü iki gözli köpridür kaşum benüm

Her gice altun beneklü âsumânîler giyüp
İşbu çarh-ı pîre-zen olmışdur aynaşum benüm

Ben gedâ gurbet diyârında kalurdum yalınuz
Mihnet ü derd ü belâ olmasa yoldaşum benüm

Ey felek tokuz tolu câm içmeyince Hân Selîm
Dehr içinde olmadı hergiz ayakdaşum benüm"

*

Netice olarak eyâlet sayısı dört olan Osmanlı Devleti'ni, 8 sene gibi kısa bir zamanda iki katına çıkardı.

Son zamanlarına doğru te'sis edilen Cezâyir Eyâleti de hesâba katılırsa, Osmanlı Devleti'ne, bu dönemde beş eyâlet daha ilave edilmiş oldu. Safevilerden de Erbil, Kerkük ve Musul alınmış ve Bağdat Eyâleti'nin temelleri atılmıştır.

Merkez teşkilâtındaki en önemli değişiklik, Yavuz Sultân Selim'in Şarkî Anadolu ile Maraş, Malatya ve havalisini fethetmesi üzerine, 922/1516'da Arap ve Acem Kazaskerliği ünvanıyla Divan'a dâhil olmayan bir kazaskerliğin ihdâs edilip Diyarbakır'ın bu kazaskerliğe merkez olması ve bu hizmete de meşhur tarihçi İdris-i Bitlisî'nin getirilmesidir. Suriye ve Mısır da Osmanlı Devleti’ne tamamen ilhâk edilince, bu üçüncü kazasker de divan-ı hümâyûn hey'etine dâhil edilmiş ve bu hizmete Fenarî-zâde Mehmed Şah Efendi getirilmiştir. Daha sonra Pîrî Paşa zamanında bu makam kaldırılmış ve muâmelâtı Anadolu Kazaskerliği'ne devredilmiştir.

Yavuz dönemindeki devlet adamları arasında Sadrazam Koca Mustafa Paşa, Hersek-zâde Ahmed Paşa, Pîrî Mehmed Paşa ve nişancı Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi; ilim adamları arasında Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi, Şeyhülislâm Kemal Paşa-zâde, Mü’eyyed-zâde Abdurrahman Efendi ve Kara Muhyiddin Efendi zikredilebilir.
 
Cevapla
  


Foruma Git:


Konuyu Görüntüleyenler: 1 Ziyaretçi

Android Haberler | Ansansanat | Borsa Yorumla | Gülce Edebiyat | Türkçe Dersi